Ana içeriğe atla

DİYANETİN, KUR’AN’IN TÜRKÇE OKUNMASI VE EZANIN FARKLI DİLDE OKUNMASI KONUSUNDA, YAPTIĞI AÇIKLAMA ÜZERİNE…..


 

Bu makalemde sizleri, Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı bir açıklama üzerinde, düşünmeye davet etmek istiyorum. Allah Kur’an da bizlere, birçok ayette boşuna aklınızı kullanmayacak mısınız, düşünmeyecek misiniz demiyor. Diyanetin açıklamasını lütfen, akıl ve mantık süzgecinden geçiriniz. Bakın Diyanet ne diyor.

“KUR’AN’IN TERCÜMESİNE KUR’AN DENİLEMEYECEĞİ VE TERCÜMESİNİN KUR’AN HÜKMÜNDE OLMADIĞI KONUSUNDA, İSLÂM ÂLİMLERİ GÖRÜŞ BİRLİĞİ İÇİNDEDİR. Yüce Rabbimizin öğütleri ve buyruklarını öğrenmek maksadıyla, Kur’an-ı Kerim’in meal ve tefsirlerini okumak gerekli olmakla birlikte, okunan bu tercümelerin Kur’an olarak isimlendirilmesi caiz olmadığı gibi, mealin Kur’an yerine okunması da doğru değildir. EZANIN ASLİ HALİNİN DIŞINDA HERHANGİ BİR DİL İLE OKUNACAK ÇAĞRININ, İSLAM ÂLİMLERİ VE DÜNYA MÜSLÜMANLARI NEZDİNDE EZAN OLARAK İTİBARININ OLMADIĞI MUHAKKAKTIR. Nitekim İslam âlimleri Arapça dışında okunacak bir çağrının, ezan olarak nitelenemeyeceğini, örneğin Farsça olarak okunacak sözlerin ezan olarak sahih olmadığını belirtmişlerdir.”

İşte bizlerin, geleneksel İslam anlayışımız. Gelin birlikte bu açıklamayı önce akıl, sonrada Kur’an süzgecinden geçirelim. Tabi Kur’an süzgecinden geçirebilmemiz, söylenenlerin doğru olup olmadığını anlayabilmemiz için, önce anladığımız dilden okumamız gerekir ki yanılmayalım, bizleri Allah ile aldatamasınlar. Ama Diyanet, Kur’an ın mealinin/tercümesinin Kur’an olmadığını söylüyor, çünkü İslam âlimleri bu konuda görüş birliğindelermiş. Gerçekten tüm İslam âlimleri, aynı görüşteler mi? Birazdan onu da göreceğiz. Bu durumda sormamız gerekir, Kur’an anlamını bilmeden okuduğumuz, Arapça hali midir? BÖYLE BİR DÜŞÜNCEYİ, ALLAH IN KİTABINA NASIL NİSPET EDERİZ, DOĞRUSU ANLAYAMIYORUM. Diyanete göre öyle olmalı ki, Kur’an ın tercümesi Kur’an değildi diyor. Bu sözlerinden, bu durumda şöyle bir çıkarım yapmamız yanlış olmaz sanırım. “DİYANETİN KUR’AN MEALİ, KUR’AN DEĞİLDİR?” Ne dersiniz? Bunu ben söylemiyorum, Diyanet söylüyor.

İşin ilginci Kur’an ın tercümesinin, Kur’an olamayacağına hükmeden İslam âlimleri denilen kişiler, Allah değil. Tabi onların böyle söylediklerinin ve inandıklarının da kanıtı rivayetler. Sizce İslam ın bu denli bölünmüşlüğün de ve farklı bir inanç yaşanmasında en büyük etken kimlerindir desem, siz ne dersiniz? Herhalde İslam âlimleri ve onların oluşturduğu mezhep, tarikat ve cemaatlerdir diye cevap verirsiniz. Ne yazık ki İslam Kur’an a göre değil, rivayetlerin oluşturduğu, edinilen veli ve şeyhlerin söylemleri ile yaşanıyor. Daha acıklı olan, bizler imtihanımızı Kur’an dan değil, birilerinin sözleri ve onların düşünce ve anlayışları ile yaşıyoruz. HATTA YÜZLERCE YIL ÖNCESİNDEN GÜNÜMÜZE GELEN RİVAYETLER, İNANCIMIZIN TEMELİNİ OLUŞTURUYOR. HANİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKİLECEKTİK, HANİ ALLAH YEMİN EDEREK KUR’AN I KOLAYLAŞTIRMIŞTI, NE OLDU BU VE BENZERİ YÜZLERCE AYETİN HÜKMÜ? KUR’AN I ANLAYARAK VE BİR KEZ DÜŞÜNEREK OKUYAN BİR MÜSLÜMAN, BU YANLIŞLIĞI HEMEN FARK EDER.

Diyanet açıklamasında, yüce Rabbimizin öğütleri ve buyruklarını öğrenmek maksadıyla, Kur’an ı meal ve tefsirlerini okumak gerekli olmakla birlikte,  okunan bu tercümelerin Kur’an olarak isimlendirilmesinin caiz olmadığını söylüyor. Daha da ilginci mealin/tercümenin Kur’an yerine okunması da doğru değildir denmesi. Bu söylemlerden şöyle bir çıkarım yaparsam, sanırım yanlış söylemiş olmam. “KUR’AN I ANLAYARAK, ANLADIĞIN DİLİNDEN OKURSAN KUR’AN OKUMUŞ SAYILMAZSIN. ANLAMASAN DA ARAPÇASINDAN OKU, O ZAMAN KUR’AN OKUMUŞ SAYILIRSIN. PEKİ, HAGİSİNİN BİZLERE FAYDASI OLUR, HANGİSİNİ OKUDUĞUMUZDA ALLAH IN MESAJINI ALIRIZ? YORUM SİZLERİN. BÖYLE BİR DÜŞÜNCEYE, ANLAYIŞA ALLAH IN ONAY VERDİĞİNİ NASIL SÖYLERİZ VE BUNA İNANIRIZ? DOĞRUSU ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM.

Bu söylenenlerin bir an, doğru olduğunu kabul edelim.  Bu durumda Arap olmayan tüm âlem, insanlık Arapça öğrenmesi mümkün olamayacağına göre, Allah ın mesajını, buyruklarını, bizlerden ne istediklerini nasıl anlayacağız? Birilerinin açıklamalarından mı öğreneceğiz? Onların açıklamaları Allah ın vahyi olmayacak mı? Allah ın vahyi, anlamını bilmeden okunan Kur’an mıdır? AKLINI BİR KENARA KOYARAK, HİÇ DÜŞÜNMEDEN KUR’AN DAN HABERSİZ BİRİLERİNE TABİ OLANLARIN ANLAYIŞI VE DÜŞÜNCELERİ, BU KADAR MANTIK DIŞI OLABİLİYOR. Toplum bu fikirlerle Kur’an dan uzaklaştırılıyor ve adeta Kur’an duvara asılmış ve terk edilmiş bir hale sokulabiliyor. Bakın âlim İmamı Azam bu konuda neler söylüyor, günümüzde Diyanet topluma neler anlatıyor, yorumunu sizlere bırakıyorum. Diyanetinde içinde bulunduğu mezhebin imamı kabul edilen İmamı Azam ın sözleri, düşünceleri, Diyanetin sözleriyle uyuşuyor mu görelim. Çünkü Diyanet İslam âlimlerinin bu konuda, fikir birliğinde olduğunu söylemişti. 

“İmamı Azam görüsünün Hanefi FUKAHASINCA ayrıntılanan gerekçesi söyle özetlenir. Kur an kâğıtlarda Yazılmış ve bizim Okuduğumuz Lafızlar değildir. ESAS KUR AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, bir kelam-i nefsi ( ALLAH ın zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kalıptan kalıba dökülür. O kalıplar sonradan yaratılmış ( Muhdes ) Varlıklardır. Oysaki esas Kuran, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. Hiç kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardı buyrulması da bu gerçeği gösterir.

O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KUR’AN I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR.

“Kaldı ki çeviri ile namaz kılmaya cevaz veren mutlak müçtehid sadece İmam-ı Azam değildir. Tâbiûn nesli bilginlerinin tartışmasız hocası ve önderi olan ve tüm alanlarda müçtehid ve otorite kabul edilen Hasan el-Basrî (ölm. 110 / 728) ile Sûfî-bilgin Habîb el-Acemî de (öl. 120 / 737) bu konuda imamı Âzam gibi düşünmektedir.”

Bakın İmamı Azam ve onunla birlikte bir çok alim, ayetlerin tercümesinin de, Kur’an olduğu görüşünde. Anlamını bilmeden okuduğumuz kitaba Kur’an diyen zihniyetin, anladığımız dile çevrilmiş haline Kur’an denmemesi, aklın ve mantığın ötesinde, toplumdan gizlenen bazı gerçeklerin ortaya çıkmaması adına, topluma kurulan bir tuzaktır. Bunun hesabını hiç kimse Allah a veremez unutmayalım. Kur’an ın Türkçeye tam tercüme edilemeyeceğini savunanlar, bugün bizlere Kur’an ı anlatıyoruz diye ne anlatıyorlar? Kur’an değil mi? Eğer Kur’an diyorsanız, neden Kur’an ın tercümesine Kur’an demiyorsunuz. Şöyle diyebilirsiniz. Birbirinden farklı, birçok tercüme var. Çok doğru çünkü İslam bu denli bölünür ve herkeste ayetleri kendi inancına alet etmeye çalışırsa, elbette onlarca hatta yüzlerce farklı tercüme bulunacaktır. Bunu yapan bizleriz, onun için önce bu yanlışımızı fark edeceğiz ki, bu hatamızı yapmayalım. UNUTMAYALIM HEPİMİZ KUR’AN DAN İMTİHAN OLUYORUZ, BİRİLERİNİN KUR’AN DİYE ANLATTIKLARINDAN DEĞİL. ONUN İÇİNDE KUR’AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞMAK İÇİN, ELİMİZDEN GELENİ YAPMALIYIZ.

Bizlere düşen, kafamızdaki tüm batıldan kurtulup, ayetlere hiçbir ilave yapmadan, kendi düşüncelerimizi yazmadan tercüme etmek ve daha sonrada Nahl suresi 98. ayeti hayatımıza geçirerek, yani şeytanın bizlere dayattığı batıl ve vesveseden kurtulup, yalnız Allah a güvenip ona dayanarak Kur’an ı okumaya, Allah bizlere ne emrediyor anlamaya çalışmalıyız. BUNU YAPMAK İÇİN ÇABA HARCAMADIĞIMIZ SÜRECE KUR’AN I, ALLAH IN MESAJINI DOĞRU ANLAMAMIZ, ASLA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. İYİ NİYETLE KUR’AN I ANLAMAYA ÇALIŞANIN ALLAH, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇACAK VE GERÇEKLERLE BULUŞMASINI SAĞLAYACAKTIR. Biliyorsunuz rivayet hadislerde Arapça. Ama onları Türkçeye çevirirken bu hadis tercüme, gerçek hadis değildir, orijinali gerçek hadistir demiyor da, bire bir tercüme ediyorsak, Allah ın ayetlerini de  hiç bir etki altında kalmadan, HADİSLERE GÖSTERDİĞİMİZ İTİNAYI VE DİKKATİ, KUR’AN A GÖSTEREREK TERCÜME ETMELİYİZ. BAKIN O ZAMAN NASIL TÜM GERÇEKLERLE YÜZLEŞTİĞİMİZİ GÖRECEKSİNİZ. Kur’an Allah ın bizlere mesajıdır, öğütleridir, yol gösteren rehberidir. Onu anlamadan okuyorsak tebliği, uyarıyı, mesajı da asla almamış oluruz. Tebliği almadan okuduğumuz kitaba, nasıl olur da Kur’an deriz. Bu düşünce Allah ın öğretisine, tebliğine tamamen ters düşer. Ama bunu Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okuyan bir Müslüman ancak anlar. NE YAZIK Kİ BU GERÇEKLE, MÜSLÜMAN IN BULUŞMASI ENGELLENİYOR.

Gelelim namaza çağrı olan ezan konusuna. Önce hatırlatmak isterim, Ezanın şekli boyutu, sözleri Allah emri değil beşeridir. Allah namaza çağrı şeklini, kullarına bırakmıştır. Çağrı şekli o gün Peygamberimiz ve Müslüman olan toplumun birlikte karar vermesi ile oluşmuştur. Diyanet, Ezanın asli hali dışında, yani Arapça dışında okunmasının, İslam âlimleri ve dünya Müslümanları nezdinde ezan olarak nitelendirilemeyeceği, örneğin Farsça olarak okunacak sözlerin ezan olarak sahih yani aslına uygun, doğru, gerçek olmadığını söylüyor. Dikkat ederseniz ezanın sözlerini değiştirmeden farklı dilde yapılmasının, ezan niteliği taşımadığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliyor. PEKİ, BUNUN KANITI KİM?  Elbette kanıt kendi düşünce ve fikirleri. 

Bu sözler ancak, kişisel ve şahsi fikirlerdir ve herkesin kendisini bağlar. Hiçbir zaman Allah ın hükmetmediği bir konuda, bu sahih değildir din ve inancımıza göre yanlıştır diyemeyiz. Bende bu konuda düşüncemi söylemek isterim. DOĞDUĞUM GÜNDEN BERİ ALIŞIK OLDUĞUM, ADETA GENLERİME İŞLEMİŞ NAMAZA ÇAĞRI ŞEKLİNİN, FARKLI BİR DİLDEN YAPILMASINI, ŞAHSIM ADINA İSTEMEM. ÇÜNKÜ EZANI DUYDUĞUMDA BİLİYORUM Kİ NAMAZ VAKTİ GELMİŞ. AMA BAŞKA BİR DİLDEN ÇAĞRI OLAMAZ, BU YANLIŞTIR İNANCIMIZA GÖRE ASLA DEMEM, DAHA DOĞRUSU BUNU SÖYLEME YETKİSİ HİÇ KİMSEDE YOK.

Diyanetin bu açıklamalarından, şunu çok açık anlıyoruz. Bizlerden gizlenmeye çalışılan bazı gerçekler var olmalı ki, bizlerin anladığımız dilden Kur’an ı okumamız istenmiyor. Onun içinde Kur’an ın tercümesi Kur’an değildir deniyor ve toplumda kuşku yaratılıyor. BİZLERİN KAFASINDAN, BU KUŞKU KALDIRILMADIĞI SÜRECE, BİZLER DAHA ÇOK BÖYLE BOŞ TARTIŞMALARI YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ. KUR’AN IN TÜRKÇESİNİN KUR’AN OLMADIĞINA İNANAN, KUR’AN I ANLADIĞI DİLDEN NEDEN OKUSUN? BU ZEHRİ İÇİMİZE SOKANLARIN ZEHRİNİ ÜSTÜMÜZDEN ATMADIĞIMIZ SÜRECE, DİNİMİZİ YAŞANMAZ HALE GETİRENLER, KARŞIMIZDA İÇİN İN KEYİF SÜRMEYE, KIS KIS BİZLERE GÜLMEYE DE DEVAM EDECEKTİR.

Dilerim bu gerçeklerin farkına varabilen bir toplum oluruz. Yoksa Allah ın huzurunda yüzleri gülenlerin safında değil, gerçeklerle yüzleşince kaçacak delil arayan ve yüzleri simsiyah olan kullarının arasında olmamız kaçınılmaz olacaktır. 

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

  1. Diyanet ne zaman gerçeği dile getirdi ki zaten. Hele son yıllarda muktediri efendisi yapmış ve hizmetine girmiş bir hali var. Ve bu kurumu siyasete alet ederek iyice yozlaştırmaya başladılar.

    YanıtlaSil
  2. AYNEN VE TAMAMEN GÖRÜŞLERİNİZ VE TESBİTİNİZ MÜKEMMEL, KATILMAMAK MÜMKÜN DEĞİL.. BU GÜNE KADAR HEP MENKIBELERİ, HİKAYELERİ SÜSLEYİP BİZE DİN DİYE ANLATANLAR BU VEBALDEN KURTULAMAYACAKLAR.. ALLAH SİZLERDEN RAZI OLSUN, MEHMET OKUYAN VE SİZLER GİBİ ALİMLERİN SAYISINI ÇOĞALTSIN İNŞAALLAH. SELAM İLE.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .