Ana içeriğe atla

ENAM SURESİ 70. AYETTEN, DERSLER ALABİLİYOR MUYUZ?



Değerli din kardeşlerim. Bu makalemde sizlere hatırlatmak ve üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Enam suresi 70. ayet olacaktır. Ayetin önemli ikaz ve uyarılar var, lütfen dikkatle anlamaya çalışalım. Önce ayeti yazalım, daha sonra birlikte düşünelim.

Enam 70: Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. HİÇ KİMSENİN KAZANDIĞI YÜZÜNDEN MAHRUMİYETE SÜRÜKLENMEMESİ İÇİN KUR’AN İLE ÖĞÜT VER. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, NE DE BİR ŞEFAATÇİ. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır. (Diyanet meali)


Sizce bu ayette, Allah ın bahsettiği insanlar kimler olabilir? Elbette Kitap ehli, yani Allah ın doğru yolunda olduğunu zanneden, Yahudi ve Hıristiyan toplumlar. Enam 71. ayette zaten bu konuya açıklık getiriyor ve bu insanların, adeta dinlerini eğlence, oyuncak hale getirdiklerinin nedenlerini açıklıyor.  Bu insanlar, Allah ın indirdiği kitabı/dini bırakıp, yalnız Allah a kulluk etmeleri, yalnız Allah ı veli edinmeleri gerekirken, bizlere faydası ya da zarı dokunamayacak insanların ardına düşerek, Allah ın yanında onlara da kulluk ettiklerini anlatıyor. Bizler herhangi bir konuda konuşurken, araya ilgisi olmayan konu dışı şeyleri soktuğumuzda, arkadaşlar bazen uyarır, dalga geçilecek zaman değil, ciddi olalım lütfen deriz. İlginçtir Kur’an da genel çoğunlukta ikazlar, uyarılar Allah a tamamen inanmayanlara değil, inandığını söyleyen ama yoldan sapmış inananlara yapılıyor. İlginç ve dikkat çekici değil mi?

Demek ki Allah ın Elçisi kanalıyla uyardığı bu insanlar, Allah a inandığını ve onun doğru yolundan gittiğini iddia edenler. Dikkat ederseniz Allah bu insanlara, dinlerini oyun ve eğlence edinmişler diyor. Yani Allah ın indirdiği dinin hükümleri ile oynayıp, özünden saparak, kendi işlerine geldiği gibi değiştirdiklerinden bahsediyor. Ayrıca Allah elçisini de uyararak, böyle insanlara uyma onlardan uzak dur diyor.

Peki, Allah Elçisine böyle insanlara karşı ne yapmasını istiyor? ”HİÇ KİMSENİN KAZANDIĞI YÜZÜNDEN MAHRUMİYETE SÜRÜKLENMEMESİ İÇİN, KUR’AN İLE ÖĞÜT VER” İşte Allah ın elçisinin asli görevinin, yalnız KUR’AN I TEBLİĞ ETMEK, KUR’AN İLE UYARMAK, ÖĞÜT VERMEK OLDUĞUNA, APAÇIK BİR BAŞKA BİR KANIT. Bu ayetten çok net şunu da anlıyoruz. ALLAH IN İNDİRDİĞİNİN DIŞINA ÇIKANLAR, DOĞRU YOLDAN SAPANLARDIR. Ayette uyarı ve ikaz devam ediyor ve diyor ki, bu yanlışları yapanlar bilmelidir ki, ALLAH DAN BAŞKA NE BİR DOST VARDIR NEDE ŞEFAATÇİ.

İlginçtir bazı arkadaşlarımıza bu ve benzeri ayetleri hatırlattığımızda, bu ayet bizi bağlamıyor bize hitaben söylenmemiş. Ayetleri tarihsel şartlar göz önünde tutarak anlamalıyız, bu ayetler Yahudi ve Hıristinlardan bahsediyor diyerek, ayetlerin üstü ne yazık ki örtülüyor. Hâlbuki Kur’an, o günkü toplumun tamamına indirilmiş ve bu uyarı ikazlardan da bizler ders alalım diye Kur’an a geçirilmişti. Amaç yüzlerce yıl sonra yaşayacak insanlar, bu hatalardan dersler alsın ki, aynı yanlışlara düşmesin.

Peki, bizler ders aldık mı? ELBETTE ALMADIK, ÇÜNKÜ AYETLERİ MUHATAP ALMADIK.  Ehli kitap hangi yanlışları yaptıysa, aynı yanlışları bizlerde günümüzde yapıyoruz. Allah elçisine bu yanlış yapanları KUR’AN İLE UYAR dediği halde, bizler Kur’an ı yeterli görmedik. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz dedik, rivayetlerin dine ilavelerini, olmazsa olmaz kabul ettik. Yetmedi, rivayet edilen hadisler olmasaydı Kur’an anlaşılmaz, kapalı kalırdı diyerek, Kur’an a en büyük saygısızlığı yaptık. O günde kitap ehli aynı şeyleri söylüyordu. Bir kısmı, Kur’an a inanırız ama bizim atalarımızın inançları da var diyordu. Ama Allah elçisini uyarıyor ve sakın onların sözlerine kulak asma, onları yalnız Kur’an ile uyar diyerek ikaz ediyordu.

O günkü toplum hangi yanlışları yaptıysa, bizlerde benzerlerini yapıyoruz. O gün edindikleri veli kişilerden şefaat diliyorlardı. Hatta onların heykellerini bile yapmışlardı. Bizler belki heykellerini yapmadık ama aynı yanlışı yaparak onlardan, şefaat dilemeye devam ediyoruz. Hatta utanmadan, velisi olmayan cennete gidemez diyecek kadar ileri gittik.

Allah Enam 70. ayette, böyle insanlar her tülü fidyeyi vermiş olsalar da, onlardan kabul edilmeyecek, yani onları affetmeyeceğim diye açıkça hem o günkü toplumu, hem de bugün bizleri uyarıyor. Böyle insanlar kazandıkları yani yaptıkları yanlışlar yüzünden helaka sürüklenmiş, küfre sapmış insanlardır diyor. Tabi böyle insanların sonuna da dikkat çekici bir örnek veriyor. Çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap. Hangimiz böyle bir acıyla cezalandırılmak isteriz? EĞER İSTEMİYORSAK, KUR’AN IN BAHSETMEDİĞİ HİÇ BİR SÖZÜ/HADİSİ DİNİN GEREĞİ OLARAK KABUL ETMEMELİYİZ, YAŞAMAMALIYIZ.

Bizler kendi hesabımızı verebilmek için, çaba harcamamız gerekirken, birilerinin güdümünde adeta birbirimize düşman olduk. Bu yanlış yetmiyormuş gibi, karşımızdaki insanların din ve imanları konusunda hükümler vermekten, onları cehennemlik, dinsiz ya da cennetlik mümin insan yapmaktan çekinmiyoruz. Hüküm veren ve yargılayan yalnız Allah tır. Lütfen kendimizi Allah ın yerine koymayalım, kendimizi kandırır, cahiliye toplumunun düştüğü yanlışa düşeriz. Bizleri Allah ile aldatanlar, Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okumamızı engelliyorlar. Anlayarak okuyanların da düşünmelerini engellemek için, SİZİN AÇIK, ANLAŞILIR DEDİĞİNİZ AYETLERİN, ASLINDA ANLAMI ÖYLE DEĞİL ÇOK FARKLI, AMA SİZLER BUNU ANLAYAMIYORSUNUZ, TÜRÜNDEN ALDATMACALARLA, TOPLUMUN KAFASINI KARIŞTIRMAKTADIRLAR. LÜTFEN BUNLARIN TUZAKLARINA DÜŞMEYELİM.

Allah ın elçisine verdiği apaçık emir, KULLARIMI YALNIZ KUR’AN İLE UYAR. Bu uyarıyı yeterli görmeyip, dinde hükümler koyanlar ve bu hükümleri de, Allah ın elçisinin adını kullanarak yapanlar, şunu unutmamalıdırlar, Allah ın elçisi yalnız Kur’an a uymuş ve ümmetini yalnız Kur’an ile uyarma görevi almıştır. Bu gerçeği göremeyenler mahşer günü, Allah ın elçisine iftira atanların safında olacağını unutmamalıdırlar.

ALLAH TÜM KULLARINI, ZUHRUF 44. AYETİNDE, KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİNE HÜKMETTİYSE, BUNUN DIŞINDAN DİNE YAPILAN İLAVELER, TOPLUMU DOĞRU YOLDAN SAPTIRMA, ALDATMA, KUR’AN A ŞİRK KOŞMA ÇABALARIDIR, LÜTFEN UNUTMAYALIM.

Zuhruf 44: ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .