Ana içeriğe atla

İSLAM I YAŞARKEN, ÖYLE BÜYÜK HATALAR YAPIYORUZ Kİ, FARKINDA BİLE DEĞİLİZ.



Bir arkadaşımız yazdığım bir yazıma cevap veriyor ve bence yaptığı yanlışların farkında olmadan bana ve düşüncelerime karşı öyle sözler söylüyor ki, Allah ın Kur’an da bahsettiklerinden çok uzak bir inancın etkisinde kaldığı anlaşılıyor. Kendisine ve kendisi gibi düşünen kardeşlerimize faydası olur düşüncesiyle, bu konuyu detaylı bir şekilde gündeme getirmek istiyorum. Bakın arkadaşımız verdiği cevabın ilk bölümünde ne diyor.

“BİR DEFA İNSANLARIN ANLIN DA, DOĞRUYU ARIYOR DİYE BİR YAZI YOK. ONA BAKARSANIZ MÜŞRİK ZİHNİYETTE DOĞRULARIN PEŞİNDE(!)...NEBİLER VE RESULLERİN HAYATI KÂFİR VE MÜŞRİKLERLE MÜCADELE İLE GEÇMİŞTİR.”

Çok doğru insanların alnında doğruyu arıyor diye bir yazı yok, onun için bizler hiç kimsenin niyetini, amacını asla bilemeyiz. Allah da bu konuda zaten bizleri uyarıyor, sakın kendinizi temize çıkartarak karşınızdaki kişileri yargılamayın diyor ve bizleri uyarıyor. Birkaç örnek verelim Kur’an dan.

İsra 84: De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR.” (Diyanet meali)

Maide 105: Ey iman edenler! SİZ KENDİNİZİ DÜZELTİN. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir. (Diyanet meali)

ÖYLEYSE KENDİNİZİ TEMİZE ÇIKARMAYINIZ. O, ALLAH'A SAYGI DUYANI EN İYİ BİLENDİR. (Necm 32)

Bu ve benzeri ayetlerde Allah, bizleri uyarıyor ve sakın kendi kafanızdan şu kâfir bu Allah ın doğru yolunda demeyin, çünkü kimin en doğru yolda olduğunu ben biliyorum diyor Allah. Ama arkadaşımız kendi nefsindeki düşünceleri ile kendisi gibi düşünmeyen, inanmayanlar hakkında, alnında doğruyu arıyor ya da doğru yolda olduğunu belirten bir yazı yok diyerek, kendi inançları doğrultusunda, Allah ın tek elinde olan yargılamayı yapabiliyor. DİN VE İMAN ADINA YARGILAMA YETKİSİ, YALNIZ ALLAH'IN DIR. Yoksa aramızda, bu yetkiye sahip olduğuna inananlar mı var?

Arkadaşımız, Müşrik zihniyette doğruların peşinde diyerek sitem ediyor ve yine kendince yargılayarak karşısındaki kişilere müşrik damgasını vuruyor. ACABA HİÇ DÜŞÜNÜYOR MU, YA MÜŞRİK KENDİSİYSE. Elbette bunu Allah bilir. Tabi hiç kimse yoğurdum eksi demiyor. Bizler kendimizi temize çıkartıp, karşımızdaki kişileri lütfen yargılamayalım. Bu dünyada hepimiz imtihan oluyoruz, bu imtihanımızda sonucu açıklayacak, değerlendirecek yalnız Allah tır. Lütfen hata yaparak, kendimizi karar mercii olarak görmeyelim, müşriklerden oluruz.

Önce bizler, MÜŞRİK kelimesinin anlamını, Kur’an dan çok iyi öğrenmeliyiz. Bir insan müşrik olabilmesi için önce iman ettiğini söylemiş olması gerekir. Daha sonrada Allah ın hüküm vermediği konularda hükümler vererek, Allah ın dinine beşeri hükümler ekleyenlere inanıp, Rabbimizin tek elinde olan yetkisini yaratılmış beşere de verenlere Allah şirk koştular ve müşrik oldular diyor. ÇÜNKÜ ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Bu yanlışı yapanları tekrar Kur’an ile uyarmak isterim, çünkü müşrik ne yazık ki müşrik olduğunun farkında bile değildir. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının diye hüküm verdiği halde, hala Peygamberimiz, veli ve şeyhler din ulemaları da şefaatçidir diyorsa bir Müslüman, Allah ın tek elinde olan yetkisini birilerine vererek, şirk koşmuş böylece müşrik olmuş demektir.

Arkadaşımızın söylediği gibi, gönderdiği elçilerin/Resullerin hayatı Müşriklerle mücadele ile geçmiştir. Peki, Allah a iman ettiğini söyleyen Ehli kitap ne yapmışlardı da MÜŞRİK olmuşlardı?  Bu gerçeği Kur’an dan öğrenmeden, güvendiğimiz veli edindiğimiz kişilerin sözleriyle İslam ı yaşarsak, farkında olmadan ALLAH IN VERDİĞİ EMANET CANI, MÜŞRİK OLARAK TESLİM EDERİZDE, İNANIN FARKINDA BİLE OLMAYIZ, ALLAH KORUSUN. Bütün Resullerin gelme amacı, Allah ın gönderdiği kitapları yeterli görmeyip, atalarının rivayet ve sanı bilgilerle inançlarını yaşadıkları için, yeni bir kitap yeni bir Resul göndermiştir Allah. Allah ın elçisi örnek Peygamberimiz Hz. Muhammed in ve Kur’an ın gelme nedeni de, Yahudilerin ve Hıristiyan toplumun İncil ve Tevrat ın dışına çıktıkları içindir. Yani günümüzde olduğu gibi, Allah Kur’an ın sınırlarını aşmayın, onun ipine sarılın, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim dediği halde, HALA KUR’AN İLE YALNIZ İSLAM YAŞANMAZ, O ÖZET BİLGİDİR HER KONUDA AÇIKLAMA YOKTUR DİYORSAK, BİZLER CAHİLİYE TOPLUMUNUN YANLIŞINA DÜŞMÜŞ, MÜŞRİK OLMUŞUZ DEMEKTİR.

Hatırlatmak istediğim çok önemli bir konu var. Ne yazık ki Kur’an da geçen ÜMMİ kelimesinin üstü örtülüp, farklı bir anlam verilerek, Peygamberimizin ÜMMİ oluşundan alacağımız dersi de alamıyoruz. Allah ın elçisi ÜMMİYDİ yani söyledikleri gibi bu kelime okuma yazma bilmeyen değil, o günkü kitap ehlinden olmayan batıla, hurafeye, ataların inancına tabi olmayıp, Allah ın gerçeklerinin arayışında olan bir insandı. Sizce Ehli kitap kendi inançlarına tabi olmadığı için, Peygamberimize kâfir, dinsiz diyorlar mıydı? Neler dedikleri bizi hiç ilgilendirmez ama doğruluğu, dürüstlüğü ve güvenirliliği ile toplum tarafından sevilen ve takdir edilen bir insandı. İnsanların ne dediği değil, Allah ın ne düşündüğü önemlidir bizler için. 

PEYGAMBERİMİZ İN ALLAH A SÜREKLİ DUA EDEREK, KENDİSİNİ DOĞRU YOLA İLETMESİNİ İSTEDİĞİ ÖRNEKLERİNİ, KUR’AN DAN GÖRÜYORUZ.  Cahiliye toplumu, Allah ın elçisini Resul olarak kabul etmek istememesinin en önemli nedeni, ALLAH RESUL/ELÇİ GÖNDERECEK OLSAYDI, BİZİM ARAMIZDAN GÖNDERİR, ÜMMİLERİN İÇİNDEN GÖNDERMEZDİ DİYORLARDI. Ne yazık ki arkadaşımız ve onun gibi düşünen kardeşlerimiz, Allah ın elçisinin ÜMMİ gerçeğini bir türlü anlamak istemiyorlar olsa gerek ki, kendi nefisleriyle hükümler vermekten çekinmiyorlar. ALLAH IN DİNİ KUR’AN DIR. ONUN SINIRLARINI AŞAN, ALLAH HÜKMETMEDİĞİ HALDE, BUNLARDA ALLAH KATINDANDIR DİYEN, ALLAH A GÖRE ŞİRK KOŞAN MÜŞRİKLERİDİR. Yine arkadaşımız bana verdiği cevabında, çok önemsediğim bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerçekten yaptığımız çok büyük yanlışa, güzel bir örnek.

“SİZ İSE, DİN ADINA KİMSEYİ YARGILAMAYIN DİYE FETVA VERİYORSUNUZ... BİZ İNSANLARI VAHİYLERLE, KURAN VERİLERİNE KISTASLARINA BAKARAK TEKFİR EDERİZ”

Arkadaşımızın farkında olamadığı bir gerçek var. Ben fetva vermiyorum. Din adına fetva vermek, yargılamak, hüküm koymak yalnız Allah ın tek elindedir, bunu eğer Kur’an dan anlayamadıysak, zaten bu zihniyetteki kardeşlerimize asla Kur’an ın gerçeklerini anlatamayız. Vahiyle, Kur’an ile uyarıyoruz derken, sakın Allah hükmetmediği halde, bunlarda Allah ın emridir diyor olmasınlar.  Bu arkadaşımız, kendi inançları doğrultusunda karşısındaki bir kişiyi TEKFİR edebileceğini söylüyor. Önce tekfir ne demek ona bakalım.

“TEKFİR, MÜSLÜMAN OLDUĞU BİLİNEN BİR KİŞİYİ, İNKÂR ÖZELLİĞİ TAŞIYAN İNANÇ, SÖZ VEYA DAVRANIŞINDAN ÖTÜRÜ KÂFİR SAYMAK DEMEKTİR.”

Hatırlatmak isterim, Allah böyle bir yetkiyi elçisi dâhil, hiç kimseye vermemiştir. Yani bir Müslüman, karşısındaki bir insanı KÂFİRLİKLE suçlayamaz, YALNIZ KUR’AN İLE UYARIR. Hele hele ikisi de Müslüman olduğunu söylüyorsa. Bu düşünce Kur’an ın tamamına aykırıdır. Tabi bizlerin Kur’an ile bağımızı kopardıkları için, böyle sözleri söylemekten korkmuyoruz. Bu düşüncelere inandığımız içinde dinde bölündük parçalandık, sonrada bir birimizi kâfir ilan ettik.  Allah elçisinin görev ve sorumluluklarından bahsederken, bakın ne diyordu hatırlayalım. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.  (Kehf 56) Sanırım bizler, Allah ın elçisine bile vermediği hüküm verme, yargılama yetkisini kendimize vermekte, bir sakınca görmüyoruz.

Lütfen cahiliye toplumunun yaptığı yanlışları anlamak için, Allah ın Kur’an da verdiği örnekleri doğru anlayalım ve aynı yanlışları yaparak, onların yaptığı gibi kendimizi temize çıkartıp, kendimizi Allah ın yerine koyarak, karşımızdaki insanları kâfir, dinsiz, müşrik ilan etmeyelim. TEKRAR ETMEK İSTİYORUM, DİNİN TEK SAHİBİ ALLAH DIR VE BİZLERİ YALNIZ O YARGILAR. 

Allah Rad suresi 40. ayetinde elçisine, “O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.” Diye bizlere bilgi verir ve Müddesir 11. ayetinde elçisini tekrar uyararak şöyle der. “Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak.” Bizler tüm bu gerçekleri hala görmezden gelerek kendimiz de, insanların imanlarını yargılama yetkisini görüyorsak, imanımızda bir yanlışlık var demektir. Lütfen inancımızı KUR’AN İLE GÖZDEN GEÇİRELİM. Allah ın, kitap ehlinin yaptığı yanlışlardan dolayı uyardığı ve bizlerinde günümüzde aynı yanlışları farkında olmadan tekrar ettiğimiz, çok büyük yanlışı hatırlatarak yazıma son vermek istiyorum. Bizlerde eğer bu yanlışı yapıyorsak, Allah a şirk koşan Müşriklerden olmuşuz demektir.

Ali İmran 78: Onlardan bir grup var ki, KİTAPTA OLMAYAN BİR ŞEYİ SİZ KİTAPTAN SANASINIZ DİYE, DİLLERİYLE KİTABI ÇARPITIRLAR VE ALLAH'TAN OLMADIĞI HALDE, “BU, ALLAH KATINDANDIR!” DERLER, böylece bile bile Allah hakkında yalanlar uydururlar. (Bayraktar Bayraklı)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .