Ana içeriğe atla

DAHA ÇOKKKKKK MEHDİYİ BEKLERİZ.


Ne geldiyse başımıza, yaptıklarımızdan geldi deriz bazen, kendi kendimize hayıflanırız. Adeta yaptığımız yanlışları kendimize itiraf ederek, nefsimizi rahatlatmaya çalışırız. Acaba inancımızı, imanımızı yaşarken, yaptığımız yanlışları da Allah’ın önerdiği yöntemle araştırıp, düşünüp akıl yürütüp, görmeye çalışıp, aynı yöntemle kendimize itiraflarda bulunup, Rabbimizden bağışlanma dileyebiliyor muyuz? İşte bu sorunun cevabını herkes kendisine vermeli ve yaşadığımız İslam’ı mutlaka Kur’an ile sorgulamalıyız.

Tüm bu sözlerimin nedenine gelince. Okuduğum haberde, İran’ın MEHDİ nin gelişine hazırlandığı yazıyordu. Acaba ahir zamanda geleceğini söyledikleri Mehdi’yi, yalnız İran mı bekliyor? Bugün açın internet sitelerini, ülkemizde de merakla gelecek bir kurtarıcının, mehdinin beklendiğini, tarikat ve cemaat eksenli sitelerden görebilirsiniz. Bazı kişilerde kendi ağızlarıyla itiraf etmeye çekinseler de, mehdinin kendisi olduğunu anlatmak için çırpınıp duruyorlar. Geçmişte de nice kişilere bu yakıştırmalar yapılmış, ama bu dünyadan gelip göçtüklerinde, yanıldıklarını anlamışlardır.

İşin daha da ilginci, içimizden bazı gruplar, cemaat ve tarikatlar, bu işin detayını da veriyor ve diyorlar ki;  Hazreti Mehdi ile birlikte Hz. İsa da gelecek ve tüm dünyayı kötülüklerden kurtaracaktır. İşin kötüsü Hz. İsa’nın geleceğini söyleyenler yalnız Müslümanların bir kısmı değil, Hıristiyanlarda aynı şeyi söylüyor ve iman ediyorlar. Hz. İsa ahir zamanda gelip, bizleri kurtaracaktır diyorlar. Fakat Kur’an asla bu bilgiye, düşünceye onay vermez. Biraz daha detaya indiğimizde Mehdi’nin nasıl tanınacağı konusunda söylenen sözler, bizlerin nasıl batıl ve akıl dışı bir inanç içinde olduğumuzu, çok açık gösteriyor. Bu kişi hakkında, birçok şekli tarifin yanında, Allah’ın Resulünün görevinin tebliğinde bile olmayan, olağan üstü bir olayın olacağını nasılda kabul ediyorlar. Bakın nasıl tanınacakmış, mehdi bir kısım inanca göre.

“BİRÇOK HADİS-İ ŞERİFLERDE BUYRULDU Kİ, (MEHDİ’NİN BAŞI HİZASINDA BİR BULUT OLACAKTIR. BULUTDAN BİR MELEK: BU MEHDİ’DİR, SÖZÜNÜ DİNLEYİNİZ!) DİYECEKTİR.”

Şimdi sizlere sormak istiyorum, tüm bu bilgilere nereden ulaştık, Allah mı haber veriyor? Elbette hayır, rivayet ve sanı inancımıza hâkim olursa, sonuçta böyle olur. Hani bizler Kur’an dan hesaba çekilecektik, sorumluyduk? Hani her şeyden nice örnekler vardı Kur’an da? Hani bizlere rehberdi, güneşti, gönül gözüydü Kur’an. Hani onun hükümlerine uyacaktık, ne oldu. İşte tüm bu ve buna benzer yüzlerce ayetin üzerini örtüp, görmezden gelip, doğru olması mümkün olmayan bilgilere inandığımızda, birde batıl inançlarımıza delil yaratmak için, ayetlerde geçen kelimelere Kur’an’ın asla onaylamadığı yanlış anlamlar vererek , hem Allah’ın Resulüne hem de Allah’a iftira attığımızın farkında bile olamıyoruz.

Rivayet hadislere çok fazla değer veren kardeşlerime, onların anlayacağı rivayet örnekler vermek istiyorum ki, emin olmadığı bilgilere inanmanın, nasıl büyük bir yanılgı olduğunu anlayabilsinler. Allah’ın Resulü bakın bir hadisinde, benim sözüm olup olmadığını, Kur’an ile karşılaştırınız diye bizlere öğüt vermiştir. Yine rivayet edilen bir hadisinde, ben söylemediğim halde, bu peygamber sözüdür diyenlerin varacağı yerin, cehennem olduğunu söylediğini de bilelim. Yine Allah’ın Resulü bizleri, yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldığını, ayetlerle birçok kez uyarmış ve bizlerin Kur’an ın ipine sarılmamızı istemiştir.

NE YAZIK Kİ BUGÜN İSLAM ÂLEMİ BİRİLERİNİ BEKLİYOR, YAPTIĞI YANLIŞLARI, GÜNAHLARI AFFETTİRMEK ADINA. Kendimiz uğraş verip doğruya, güzele Allah’ın rehberiyle ulaşmak için çaba gösteren ne yazık ki yok. Hiç kimse boşuna birilerini beklemesin, çünkü gelecek hiç kimse yok. Allah zaten bizlere gönül gözünü, güneşini, zikrini, FURKANI, rehber KUR’AN ı göndermiş, bizler daha ne bekliyoruz? Allah’ın gönderdiği rehberden, Kur’an dan gereği gibi istifade etmeyip, onu anlaşılması zor ilan ederek, yüksek bir yere ne yazık ki astık. Kur’an ı terk edip velilerin, şeyhlerin ardına düşerek, zaten elimizdeki Kur’an’ın değerini bilmemekle, cezamızı çektiğimizin farkında bile değiliz.

Bizler hataların en büyüğünü yaptıktan, elimizdeki IŞIĞIN kıymetini bilmedikten sonra, Rabbimiz neden başka kurtarıcılar göndersin ki? Bizlere Furkan yetmiyor mu? YETMEYENLER BEKLEYE DURSUNLAR, AMA DAHA ÇOKKKK BOŞ YERE BEKLEYECEKLERİNİ BİLMELİDİRLER. Allah Kitap Ehline bizlere, SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR’AN YETMİYOR MU DİYE UYARDIKTAN SONRA, BİZLER HALA NE BEKLİYORUZ? Uğraşıp çaba göstermek, sanırım bizlere zor geliyor.

Hastalığının farkında olmayan insan, tedavi olmak için çabada da göstermez. Böylece hastalığımızdan habersiz, yaşayıp gidiyoruz. Rabbimiz bizleri affetsin. İslam toplumu olarak, içine düştüğümüz bu açmaz, bu kargaşanın tek bir sebebi var. Oda Allah’ın rehberini, zikrini devre dışı bırakıp, kendimize edindiğimiz Velilerin, şeylerin, efendilerin hiç düşünmeden ardı sıra gitmemiz bizleri tembelliğe yönelttiği gibi, Allah a yaptığımız dualarımızda bu yanlışlarımızdan dolayı, karşılık bulmuyor..

İran bekleyedursun mehdilerini, ya bizim ülkemizdekiler hangi mehdiyi bekliyorlar dersiniz? Ya diğer İslam ülkeleri? Acaba İslam ülkeleri bir mehdi de anlaşabilecekler mi? İslam dininde birçok konularda birleşemeyenler, parçalanıp mezheplere bölünenler, acaba mehdi konusunda ne yaparlar sizce? SAKIN İSLAM ÜLKELERİ ARASINDA, İLERİDE MEHTİ SAVAŞLARI ÇIKMASIN. Ne kadar üzüntü verici bir konu değil mi dostlar. Bunları söylemekten üzüntü duyuyorum, ama bu konuyu gündeme getirip, Kur’an ışığında, artık düşünmemiz ve aklımızı başımıza toplamamız, Kur’an’ın özünde birleşmemizin zamanı gelmiştir. Allah’ın uyarısını duyalım, dinde ayrışmadan tek yumruk olalım.

Allah biz İslam ülkelerini öyle bir imtihan ediyor ki, bizler bunun bilincinde bile değiliz.  Rabbimiz İran a, Araplara en değerli yeraltı kaynaklarını vermiş. Petrol ve doğalgaz ile tüm dünyanın göz bebeği. Peki bu gelir, bu önemli kaynaklar gerektiği gibi kullanılıp, halkın huzuru ve refahı için kullanılabiliyor mu? Düşünün lütfen ülkenin milyarları var, ama toplum kullanamıyor, birkaç zavallı azınlık, haramı tıka basa yemekten çekinmiyor.

Yıllarca İran, Irak savaşını izledik. İşte Allah gereği gibi İslam ı yaşayamayanlara, ellerindeki rehberi devre dışı bırakıp, beşeri bir inanç yaratanlara layık gördüğü bir son. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir sözlerini Kur’an dan görmezden gelenlerin, birbirini çekinmeden öldürüp, sırf mezhepleri farklı diye, camide bir birilerini katledenler, gerçekten Müslüman olabilir mi sizce? Sanırım dünyada yalnız Müslümanlar kendi arasında savaşıp birbirini öldürüyor. BUNLARA MI ALLAH MEHDİ GÖNDERİP, HUZURA KAVUŞTURACAK? Allah ne yaparsan, onun karşılığını benden görürsün diyor. İslam toplumunun bugünkü acıklı hali, ellerimizle yaptıklarımızın karşılığıdır.

Değerli din kardeşlerim. Lütfen artık kendimize gelelim. Elimizin altındaki GÜNEŞİN, GÖNÜL GÖZÜNÜN farkına varalım. YOKSA BİZLERİNDE DAHA ÇOKKKKKK, MEHDİLER BEKLEMEKLE GEÇER HAYATIMIZ. Boşa geçirecek zamanımız yok. Vakit dolup, emanetin zili çaldığında, pişman olmak istemiyorsak, gelin Allah’ın ipine sarılalım, en sağlam ip Kur’an’ın ipidir. Başka birilerinden, beşeri ipler beklemeyelim boşuna. Tüm sorularımızı, gönülden tertemiz kalbimizi açarak, tüm hurafelerden arınmış bir halde, Kur’an a soralım. Bakın her sorunun cevabını nasıl orada bulacağız, o zaman göreceksiniz. Dini kullanarak paravan yapan, kendi çıkarlarına dini siyasete alet edenler, güzelim dinimizi de küçük düşürmektedirler. Dine verdikleri zarar, affedilemez, bağışlanamaz sonuçlar doğurmaktadır. Dini kullanarak, toplumu Allah ile aldatanları Allah, asla affetmeyecektir. 

Allah bizleri Kur’an a davet ediyor da, her ayetin üzerinde düşünmemizi, akıl etmemizi istiyorsa, gelin başdanışmanımız Kur’an ı, yanı başımızdan eksik etmeyelim. Onu sen anlamazsın diyenlere kulak asmadan, inatla onun ipine iki elimizle sarılalım, anlayarak, düşünerek okuyalım. Şunu asla unutmayalım Allah kullarına, anlaşılması zor bir rehber gönderip, daha sonrada ondan hesap asla sormaz. Bu dünyayı çekilmez yapan bizleriz. İşlediğimiz suçların sonunda, Allah’ın istediği bir kul olamadığımız içindir ki, bizler bir birimizin kanını emiyoruz. Yaptığımız yanlışlardan kurtulmak içinde, başka kurtarıcı bekliyoruz. HER MÜSLÜMANIN KURTARICISI İMTİHANI GEREĞİ BİZZAT KENDİSİDİR, LÜTFEN BU GERÇEĞİ UNUTMAYALIM.

Doğruya güzele ulaşmak istiyorsak, kendi yanlışımızı önce kendimiz düzeltmeliyiz. Çünkü elimizde bunu yapacak, zaten kurtarıcı FURKAN var, gelin ondan yardım isteyelim, BOŞUNA KURTARICI BEKLEMEYELİM.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi  ZİYANDAYIZ  yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uy

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır