Ana içeriğe atla

Ali İmran 81. Ayet Ve Allah’a Verdiğimiz Söz.


 

Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Ali İmran suresi 81. Ayet olacak. Lütfen makalenin sonuna kadar okuyup dikkatle düşünelim. Bu ayet gerektiği gibi doğru tercüme edilmediği ve bizlerinde Kur’an bütünlüğünde üzerinde düşünmediğimiz için, bazı Müslümanlarda kafa karışıklığı oluyor. Böyle olunca Allah’ın dinine nifak tohumları sokmaya çalışanlar görevini çok rahatlıkla yaparak, batıl inançlarını topluma kabul ettirebiliyorlar.  Ayeti iki farklı tercümeden yazmak istiyorum.

Ali İmran 81HANİ, ALLAH PEYGAMBERLERDEN, “ANDOLSUN, SİZE VERECEĞİM HER KİTAP VE HİKMETTEN SONRA, ELİNİZDEKİNİ DOĞRULAYAN BİR PEYGAMBER GELDİĞİNDE, ONA MUTLAKA İMAN EDECEKSİNİZ VE ONA MUTLAKA YARDIM EDECEKSİNİZ” DİYE SÖZ ALMIŞ VE “BUNU KABUL ETTİNİZ Mİ; VERDİĞİM BU AĞIR GÖREVİ ÜSTLENDİNİZ Mİ?” DEMİŞTİ. ONLAR, “KABUL ETTİK” DEMİŞLERDİ. ALLAH’TA, “ÖYLEYSE ŞAHİD OLUN, BEN DE SİZİNLE BERABER ŞAHİT OLANLARDANIM” DEMİŞTİ. (Diyanet meali)

Ali İmran 81:  ALLAH NEBİLER (ARACILIĞIYLA KİTAP EHLİN)DEN; “EĞER VAHİYDEN VE HİKMETTEN SİZE BİR PAY VERDİKTEN SONRA SİZE ELİNİZDEKİNİ TASDİK EDEN BİR ELÇİ GELİRSE, KESİNLİKLE ONA İNANMALI VE YARDIM ETMELİSİNİZ” TAAHHÜDÜNÜ ALDIĞI ZAMAN SORDU: “İŞTE BU ŞARTA DAYALI AHDİMİ ALIP KABUL ETTİNİZ Mİ? “KABUL VE TASDİK ETTİK!” DİYE CEVAP VERDİLER. ALLAH BUYURDU: “O HÂLDE ŞAHİD OLUN! BEN DE SİZİNLE BİRLİKTE, BU SÖZÜNÜZE ŞAHİT OLANLARDANIM!” (Mustafa İslamoğlu)

Ayetin özü, tüm iman edenlerin Allah’a verdikleri bir sözden bahsediliyor. Gelin birlikte, özellikle ilk cümlesinde geçen verilen sözden, neyin kast edildiğini anlamaya çalışalım. Önce şunu hatırlatmak istiyorum. İlk tercümede Peygamber diye çevrilen kelime NEBİ diye geçer. Daha sonra peygamber diye yazdıkları kelime ise RESUL yani elçi diye geçer. Gelelim ayetin ilk cümlesine. Allah Nebilerden, bir söz alındığından bahsediyor. “SİZE VERECEĞİM HER KİTAP VE HİKMETTEN SONRA, ELİNİZDEKİNİ DOĞRULAYAN BİR PEYGAMBER GELDİĞİNDE, ONA MUTLAKA İMAN EDECEKSİNİZ VE ONA MUTLAKA YARDIM EDECEKSİNİZ DİYE SÖZ ALMIŞTIK.” Tekrar hatırlatırım, ben diyanetin tercümesini aynen yazdım, hâlbuki size elinizdeki kitabı doğrulan bir RESUL geldiğinde ona iman edip, yardım edecekleri konusunda söz alındığından bahsediyor. Günümüzdeki tahrif edilmiş İncil ve Tevrat’ı okuduğunuzda bile, daha sonra gelecek Resuller hakkında bilgi verir. Örneğin Tevrat’ta Kur’an’da da geçtiği gibi Hz. İsa kast edilerek, bir MESİHİN geleceği bilgisi verilir, ama Yahudiler Hz. İsa babasız dünyaya geldiği için, onun birçok özelliklerini delillerini gördükleri halde, Mesih olarak görmedikleri için, Resul olarak ta kabul etmediler. İncil de de Hz. İsa benden sonra benim söylediklerimi doğrulayacak, tasdikleyecek bir tebliğcinin geleceği müjdesini verir. Daha açıkçası Kur’an’da belirtildiği gibi, Allah göndereceği Resulleri daha önceki kitaplarında bahsetmiştir ki, geldiklerinde tanınsın ona yardımcı olunsun. “Yuhanna incilinin Bab 16 ayet 13 de, şöyle geçer. “Ama Faraklit (ELÇİ) gelince sizi tüm gerçeğe yöneltecektir. Çünkü kendiliğinden konuşmayacaktır. Ne işitirse onu söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir”

Ayeti anlamaya devam edelim. Sizce bu sözü yalnız Allah’ın Nebileri vermiş olabilir mi? Ayeti dikkatle hatta Kur’an’ı bir bütün olarak okuyan ve üzerinde dikkatle düşünen, yalnız Nebilerin söz verdiğini söylemesinin, mümkün olmadığını görecektir. Kur’an’dan bir örnek. “Maide suresi 70. ayetinde bakın Allah ne diyor bu konuyla ilgili. “Gerçek şu ki, biz İsrâiloğulları’ndan KESİN BİR SÖZ ALDIK ve onlara Resuller gönderdik. Ne zaman bir Resul onlara nefislerinin arzu etmediğini getirdiyse, bir kısmını yalanladılar” Yine Maide suresi 14. ayette de sözünde durmayanlardan bahsediyor. “Biz Hıristiyanlarız” diyenlerden de SAĞLAM SÖZ ALMIŞTIK. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular.” Sanırım Ali İmran 81. ayetinde, hem Nebilerim hemde iman edenlerin söz verdikleri anlaşılıyor.

Gelin bu konuyu Kur’an bütünlüğünde, birlikte anlamaya devam edelim. Bu ayetin bahsettiğimiz ilk cümlesini anlatırken, Süleymaniye vakfı başkanı, Allah Nebiden söz almış ama Nebi tebliğ ettiğinde, Resul lük görevini yapmıştır dedikten sonra, Resul lük bitmemiştir kim bu ayetleri kavrar/anları gidip Müslümanlara anlatırsa, oda Resuldür diyor. Bu kitabın yani Kur’an’ın kendisi resuldür, onu anlatanlarda resuldür diyor. Çok ilginç, önce şunu hatırlatmak isterim RESULLÜK yani ELÇİLİK görevini verecek yalnız Allah’tır. Adı üstünde Allah’ın Elçisi. Kur’an’ın kendisi Resul/elçi değil Allah kelamıdır, mesajıdır. Kur’an Resul/Elçi olsaydı, Allah aramızdan Elçi görevlendirmezdi. Bunu söylersek, her cemaat ve tarikat lideri kendisini Resul ilan eder. Bunu söylemek çok büyük hata olur. ALLAH RESULLERİNİ SÜREKLİ KONTROL EDİP, EN KÜÇÜK HATASINDA UYARIYOR YANLIŞINI DÜZELTİYORDU. Bu durumda Kur’an’ı anlattığını zannedenlerin yanlışını kim düzeltecek, Allah diyebilir misiniz? Rabbimiz sakın benden başka VELİ edinmeyin, benim tebliğime Kur’an’a uyun diye boşuna uyarmıyor. Konumuza devam edelim. Bakara 40. Ayetinde Allah İsrail oğullarının verdiği söz konusunda bakın ne diyor.

Bakara 40: EY İSRAİLOĞULLARI! SİZE VERDİĞİM NİMETİ HATIRLAYIN. BANA VERDİĞİNİZ SÖZÜ YERİNE GETİRİN Kİ BEN DE SİZE VERDİĞİM SÖZÜ YERİNE GETİREYİM. YALNIZ BENDEN KORKUN. (Diyanet meali)

Demek ki tüm İsrail oğulları Allah’a bir söz vermiş ve Allah bu sözünüzde durun ki, bende sözümde durayım diyor. Verilen sözde zaten çok açıktır, Yalnız Resulümün sizlere tebliğ ettiği vahye uyun onu hayatınıza geçirin, batılı ve hurafeyi terk edip yalnız Allah’a kulluk edin, onun hükümlerinin dışına çıkmayın. Allah Kur’an’da da bizlere tüm bunları hayatımıza geçirmemizi istiyor ve iman ettim diyerek bu sözü Allah’a vermiş oluyoruz. Ali İmran 81. Ayeti anlamaya devam edelim. Aslında ayet bu konuya açıklık getiriyor ve diyor ki, bir Resul/Elçi geldiğinde ona iman edeceğiz ve mutlaka yardım edeceğiz diye söz verildiğine göre, AYNI ANDA İKİ RESUL BİRLİKTE OLMAYACAĞINDAN, bu sözü yalnız Nebilerin/Resullerin vermesi asla mümkün değil.

DEMEK Kİ GÖREVLENDİRİLMİŞ NEBİLER VE RESULLÜK GÖREVİNİ YAPARKEN ONUN TEBLİĞİNE İMAN ETMİŞ TÜM İNSANLARIN, BU SÖZÜ VERDİĞİ ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Bu satırları okuyan bazı arkadaşlarımız, şöyle söyleyebilir. Taha suresinde Hz. Musa Nebilik görevini yaparken, 29. Ayetinde Allah’tan, kardeşi Harun’u kendisine yardımcı olarak görevlendirilmesini istedi, demek ki aynı anda Resul oluyormuş diyebilirsiniz. Bu ayette ve devamındaki ayetlerde asla Hz. Harun’un Resul olarak gönderildi diye geçmez. Bakın nasıl geçer. AİLEMDEN DE, BANA BİR VEZİR TAYİN ET.” Vezir kelimesinin anlamı yardımcı, sorumluluk sahibi anlamındadır.  Taha 36. Ayetinde de Allah şöyle cevap veriyor. “ALLAH BUYURDU: “EY MÛSÂ! DİLEĞİN KABUL EDİLDİ.” Onun içindir ki, Ali İmran 81. Ayetin ilk cümlesinde Allah’ın Nebilerden bir söz aldı hükmünü, Nebinin Resul lük görevini yaparak, tüm iman edenlerden bir söz aldığı şeklinde anlamalıyız. Bu söz bundan sonra, elimizdeki bize tebliğ edilen vahyi onaylayacak bir başka Resul geldiğinde, ona da uyacağız ve ona da sana yardım ettiğimiz gibi, yardım edeceğiz diye söz verildiği anlatılıyor. Kur’an’ı bir bütün olarak okuyan her Müslüman bu gerçeği görecektir. Bir ayet örnek verelim.

“KENDİLERİNE KİTAP VERDİKLERİMİZ ONU, KENDİ OĞULLARINI TANIDIKLARI GİBİ TANIRLAR. YİNE DE İÇLERİNDEN BİR GRUP BİLE BİLE GERÇEĞİ SAKLIYORLAR.” (Bakara 146)

Bakın Ali İmran 81. Ayette Allah, daha sonra gelecek Resullerini nasıl tanıttığını ve açıkça delillerini kanıtlarını gördükleri halde, sözlerinde durmadıklarını söylüyor. Yani Kitap Ehli aslında, Hz. Muhammed’in Resul/Nebi olarak gönderildiğini çok iyi biliyorlar, çünkü onlara daha öncede size indirileni tasdik edecek Resul gelince, ona da uyun diye söz vermişlerdi, ama sözlerinde durmadılar diyor. İMAN EDEN HER MÜSLÜMAN, SENİN İNDİRDİĞİN KİTABA İMAN ETTİM. ONU EKSİKSİZ HAYATIMA GEÇİRECEĞİM VE YALNIZ SENİN SÜNNETİNİ TAKİP EDECEĞİM, SENİN KOYDUĞUN SINIRLARI AŞMAYACAĞIM DİYE SÖZ VERİYOR. Sizce bizler bu sözümüzü tutuyor muyuz? Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Allah görev verdiği tüm Resulleri aracılığıyla kullarını uyarmış ve sizlere gönderdiğim Nebiler, Resuller gibi daha sonra uyarıcı Resuller göndereceğim, onlarda sizlere daha önce gönderdiklerimi onaylayacak diyerek, tüm iman eden kullarından, yani geçmiş tüm kitap ehlinden bir söz aldığından bahseder, hatta daha sonra gelecek Resullerin kabulünü kolaylaştırmak için ön bilgiler verir. Kur’an’da da çok açık ve net Ahzab 40. Ayetinde, BUNDAN SONRA HİÇBİR NEBİ GÖNDERMEYECEĞİNİ Hz. Muhammed’in, nebilerin sonuncusu olduğunu bildirir. Her Nebi tebliğ görevini yaparken Resuldür. Nebi gelmeyecek Resul gelecek dersek büyük hata ederiz, Nebilik makamın adı Resul lük görevidir. Bundan sonrada hiçbir resul/nebi gelmeyeceği için, Kur’an’da bundan sonra gelecek bir Resulünden bahsetmediği gibi, tarifini dahi yapmamıştır, hiçbir bilgi vermemiştir. Birkaç örnek verelim ki Ali İmran suresi 81. Ayette geçen ilk cümleden, neyin kast edildiği daha açık anlaşılsın.

 “ALLAH’A VERDİKLERİ SÖZÜ SÖZLEŞTİKTEN SONRA BOZANLAR, ALLAH’IN BİRLEŞTİRİLMESİNİ (GÖZETİLMESİNİ) EMRETTİĞİ ŞEYLERİ KESENLER (TERK EDENLER) VE YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR KAYBEDENLERİN TA KENDİLERİDİR.” (Bakara 27)

 “YİNE ALLAH İLE SÖZLEŞME YAPTIĞINIZDA, SÖZÜNÜZE SADÂKAT GÖSTERİNİZ; BİR DE YEMİNLERİNİZİ İYİCE KESİNLEŞTİRDİKTEN SONRA BOZMAYA KALKMAYINIZ! UNUTMAYINIZ Kİ ALLAH’I KENDİNİZE KEFİL KILMIŞTINIZ: ZİRA ALLAH YAPTIĞINIZ HER ŞEYİ BİLİYOR. (Nahl 91)

 “ANDOLSUN Kİ DAHA ÖNCE ONLAR, SIRT ÇEVİRİP KAÇMAYACAKLARINA DAİR ALLAH’A SÖZ VERMİŞLERDİ. ALLAH’A VERİLEN SÖZ, MESULİYETİ GEREKTİRİR.” (Ahzab 15)

 Bakın bu ayetler özellikle Kitap Ehline söylenip uyarılmıştır. Konumuzu özetleyelim. Tüm bu ayetlerden de anlıyoruz ki iman eden insanların hepsi, Allah’a farklı konularda ama özünde, ALLAH’IN VAHYİNE UYACAKLARINA DAİR SÖZ VERMİŞERDİ. Ali İmran 80. Ayette de verilen söz yalnız Nebilerin verdiği bir söz asla değil, tüm iman edenlerin verdiği sözdür. Çünkü tüm iman edenler şu sözü veriyor Allah’a. Size Allah katından HAK olarak gelen kitap ve hikmetten sonra, çok daha sonraları sizin elinizdeki vahyi tasdikleyen bir elçi gelirse, ona mutlaka inanacak ve yardım edeceklerine dair söz aldığını söylüyor Rabbimiz. Bu sözü yalnız Resulün vermesinin mümkün olamayacağı çok açıktır, çünkü söz veren Resul vefat etmeli ki, ondan sonra yeni bir Resul uyarıcı vahiy getirsin. Resul vefat ettikten sonrada, zaten istenilen yardım görevini yapamaz.

Değerli dostlarım, ayetleri tercüme ederken bazen yanlış anlaşılacak cümleler kurulabiliyor. Bunu bilen Rabbimiz, Kur’an’da birçok kez bizlerin aklımızı kullanmamız, ayetler arasında bağlantı kurup düşünmemizi emrediyor ve aynı konularda da birçok örneklerle tekrarlıyor. İnanın kafamızda batıl ve hurafe baskın değilse, gerçekleri görmek zor olmuyor. Dilerim bu çabayı gösteren, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...