Ana içeriğe atla

Kur’an’ın Bizlere İndirilme Amacını, Doğru Anlamalıyız.


 

Biz Müslümanlar olarak acaba, Kur’an'ı gereği gibi tanıyor muyuz, Kur’an'ın indirilme amacını biliyor muyuz, burası çok önemli. Eğer bunun farkında değilsek, ondan gereği gibi faydalanmamızda mümkün olmayacaktır. Bir Müslüman hesaba çekileceği, sorumlu olduğu  Kur'an'ı, eğer anladığı dilden hiç okumayıp, Allah'ın emrettiği gibi ayetler üzerinde dikkatle düşünüp anlamaya çalışmadıysa, O Müslümanın imanı, daha kalbine yerleşmemiş demektir. Çünkü Rabbimizin mesajlarını daha almamıştır da ondan. Kulaktan dolma sözlerle/hadislerle iman asla kalbimize yerleşmez, önce bunun bilincinde olmalıyız. Bir okurum bana şöyle bir soru sormuş, aslında bu soru bizlerin Kur’an gerçeklerini doğru anlamadığımızı ve bizlerin Kur’an dan gereği gibi faydalanamadığımızı gösteriyor.
 
“ALLAH KUR'AN'I DÜŞÜNE DÜŞÜNE OKUYUN DİYOR AMA MEALİ DÜŞÜNE DÜŞÜNE OKUYUN DEMİYOR, YANLIŞ MI ANLIYORUM ACABA. KUR'AN'IN ASLI ARAPÇA, BU DURUMDA TERCÜMESİ DE KUR'AN SAYILIR MI?”
 
Bunu söyleyebiliyor ya da düşünebiliyorsak, bizler Kur’an'ın daha ne olduğunu bilmiyoruz ve indiriliş sebebini de anlamamışız demektir. Allah Kur’an'ı neden Arapça indirdiğini anlatırken, siz Arap bir toplumsunuz, onun için Arap bir Resul ve sizin dilinizden bir rehber Kur’an gönderdim diyor. Açıklamasını da yaparken, böyle indirmemizin nedeni anlayasınız ve üzerinde düşünmeniz içindir diyor. Allah kullarının daha iyi anlayabilmesi içinde, daha da net bir açıklama yaparak, eğer anladığınız dilden Kur’an'ı göndermemiş olsaydım, Arap bir topluma, başka dilde bir Kur’an'mı gönderdin diye itiraz ederdiniz diye de açıklama yapıyor. Bu bilgileri Kur’an'dan öğrenen bir Müslüman, sizce bana sorulan bu soruyu sorması normal mi? Eğer Allah bizlere yeni bir Elçi ve yeni bir kitap gönderecek olsaydı, Arapça mı gönderirdi, yoksa Türkçe mi? Sorunun cevabı belli, elbette Türkçe. O zaman her toplum Kur'an'ı kendi dilinden okumalıdır, çünkü amaç ALLAH'IN MESAJININ KULLARINA ULAŞMASIDIR. Eğer anlamadığımız bir dilden okuyorsak Kur'an'ı, buna Kur'an'ı okumak değil SESLENDİRMEK denir.
 
Kur’an dendiğinde, aklımıza ne gelmelidir. Sanırım aklımıza gelmesi gereken, bizlerin sorumlu olduğu Allah'ın hükümleri, yerine getirmemiz gereken kuralların açıklandığı, bir rehber kitap olduğu aklımıza gelir. Örneğin şunu söyleyebilir miyiz. Bu emirleri Türkçe tebliğ alamayız, özellikle Arapların tebliğ aldığı gibi Arapça tebliğ almalıyız, diyen var mı aramızda? Eğer evet Arapça okumalı ve Arapça tebliğ almalıyız, yoksa Kur’an okumuş sayılmayız, diyorsa bir Müslüman,  bu kişi Kur’an'ın evrenselliğine inanmıyor, Kur’an'ın yalnız Araplara indirildiğine inanıyor, Allah'ın Kur'an'ı neden Arapça indirildiğini de bilmiyor demektir. Buna inanan bir Müslüman'ın, Kur’an gerçekleri ile buluşması da mümkün olmayacaktır. 
 
DEĞERLİ DİN KARDEŞLERİM, BİZLER KUR’AN'I SEVAP KAZANMAK İÇİN OKUMAMALIYIZ. YOLUMUZUN ÜSTÜNDEKİ ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARI UZAKLAŞTIRIP, ALLAH'IN DOĞRU YOLUNA YÖNELMEK İÇİN OKUMALIYIZ. ELBETTE YALNIZ OKUYARAK DEĞİL, KUR’AN HÜKÜMLERİNİ YAŞAYARAK, HAYATIMIZA GEÇİREREK SEVAP KAZANABİLİRİZ. KUR’AN BİZLER İÇİN REHBERDİR, ALLAH'IN MESAJLARIDIR. BU MESAJLARI ANLAYABİLMEMİZ İÇİNDE, ANLADIĞIMIZ DİLDEN OKUYUP, KUR’AN'I HAYATIMIZA GEÇİRDİĞİMİZDE, ALLAH'IN İSTEDİĞİ BİR KUL OLACAĞIMIZI LÜTFEN UNUTMAYALIM. DİN ALLAH'IN DİNİDİR, ONUNDA KAYNAĞI TEKTİR, YANİ YALNIZ KUR'AN'DIR. ONUN YANINA KOYACAĞIMIZ HER BEŞERİ BİLGİLER, BİZLERİ ALLAH'A ŞİRK KOŞARAK İMAN ETMEMİZİ SAĞLAYACAK, ŞEYTAN TUZAKLARIDIR.
 
Söyle düşünün lütfen, okulda öğretmen öğrencilerine, bu dili bilmedikleri halde, Çince bir kitap dağıtıp, bu kitaba çalışın, sizleri bu kitaptaki bilgilerden imtihan yapacağım 3 ay sonra demiş olsa, öğrencilerin tavrı ne olurdu öğretmenlerine karşı? Elbette öğrenciler ciddiye almaz, öğretmenlerinin şaka yaptıklarına inanır, güler geçerlerdi. Böyle bir durumda öğrencilerin, hocalarına takınacağı kesin olan bu tavrı, lütfen bizlerde Kur’an için söylenen aklın ve mantığın kabul etmediği bu düşüncelere karşı, aynı mantıkla cevap verelim. Yoksa yanlış da ısrar eder kendimizi kandırırsak, mahşer günüde yüzleri simsiyah olanların safında buluruz kendimizi.
 
Bizlere öyle yanlış bilgiler öğretiyorlar ki, ARAPÇANIN CENNET LİSANI OLDUĞU BİLE SÖYLENİYOR. Böyle yanlış bilgilere inandığımız sürece, yanlış inançların peşi sıra gitmemiz kaçınılmaz olacaktır. Allah indirdiği hükümleri, kanun ve kuralları anlayabilmemiz ve üzerinde düşünebilmemiz için, gönderdiği tüm kitapları, o toplumun dilinden indirmiştir. ÖRNEĞİN İNCİL ARAMİCE DİLİNDE, TEVRAT İBRANİCE İNDİRİLMİŞTİR.  Bugün bu kitaplara inanan toplumların hepsi, kitapları kendi dillerinden okumaktadırlar. Hiç kimse bilmediği dilden okumaya çalışmamakta ve inandıkları kitapta Allah'ın ne anlattığına, ne istediğine toplumlar önem vermektedir. Yani hiçbir ülke kendi dillerine çevrilmiş kutsal kitapları hakkında, bu orijinal dilinde değil, bu asıl İncil sayılmaz gibi düşünceyi akıllarından bile geçirmiyorlar. Peki, bizler nasıl düşünebiliyoruz, işte onu anlamak mümkün değil.
 
İlginçtir bizlerin tartıştığı bu konuyu, yüzlerce yıl önce Müslüman toplumlar, yaşadığı devirde sormuşlar, tartışmışlar ve açıkça Allah'ın Elçisinden bile cevap almışlar. Yani kendi dili Arapça olmayan ülkeler, bizler Arapça bilmiyoruz, doğru telaffuz edemiyoruz ayetleri, onun için kendi dilimize çevirebilir miyiz, diye Allah'ın Resulüne sorduklarında, elbette kendi dilinizden okuyabilirsiniz cevabını almışlardır. Rivayetleri dinin asli unsuru kabul edenler araştırsın, bu konuda rivayet hadisler var. BU DURUMDA BİZLER NASIL OLURDA KUR’AN'I ARAPÇA OLDUĞUNDA KUR’AN, TÜRKÇE YAZILDIĞINDA KUR’AN DEĞİL DERİZ. Kur’an Allah'ın emirleri, hükümleri, yol gösteren rehberidir. KUR’AN YAZILAN DİLİ DEĞİLDİR. KUR’AN MANADIR, ANLAMIDIR. Önce bu gerçeğin bilincinde olalım ve o yaman aldatıcıların esiri olmayalım. Bakın İmamı Azam Kur’an'ın ne olduğunu nasıl anlatıyor. Ders alabilenlere ne mutlu.
 
“İmamı Azam görüşünün Hanefi FUKAHASINCA ayrıntılanan gerekçesi söyle özetlenir.
 
"KUR'AN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KURAN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, bir kelam-i nefsi ( ALLAH'ın zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kalıptan kalıba dökülür. O kalıplar sonradan yaratılmış ( Muhdes ) Varlıklardır. OYSAKİ ESAS KURAN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. Hiç kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardı buyrulması da bu gerçeği gösterir. O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KUR'AN'I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR.”
 
Allah bizlere Kur’an'ı düşüne düşüne okuyun diyorsa, emrettiği hükümleri anlayarak, içimize sindirip ne anlama geldiğini kavrayabilmemiz için düşünmemizi ister. Bu emri Araplar Arapça okuyacak ki anlasın ve yerine getirsin, Türkler Türkçe okusun ki gereğini yapsın, İngilizler İngilizce okuyacak ki, hayatlarına geçirsin. Bunu eğer hala anlayamıyor da,  KUR’AN YALNIZ ARAPÇA OKUNDUĞUNDA KUR’AN'DIR DİYORSAK, KENDİMİZİ ALDATMIŞ OLURUZ. AYRICA KUR’AN İLE ARAMIZA YÜKSEK BİR DUVAR ÖREREK, KUR’AN GERÇEKLERİNDEN DE UZAKLAŞIRIZ, ALLAH'IN EMİRLERİNDEN HABERSİZ YAŞARIZ. Tabi o zaman rivayetleri, hurafe ve batılı beşeri FIKIH inancını din zannederiz. ŞUNU NASIL DÜŞÜNEMİYORUZ, EĞER BİZLER KUR’AN'I ANLAMADAN ARAPÇA OKURSAK, ALLAH'IN EMRİ OLAN DÜŞÜNE DÜŞÜNE OKUYUN EMRİNİ, NASIL YERİNE GETİRECEĞİZ? YORUM SİZLERİN.
 
Bugün dilimize çevrilen hadisleri düşünün lütfen, hepsi orijinali Arapçadır. Bu bilgilerin, sözlerin Türkçeye çevrilmesinden hiç birimiz şikâyetçi değiliz. HİÇ BİRİMİZ HADİSLER HAKKINDA, KUR’AN'A TAKINDIĞIMIZ TAVIRDA OLDUĞU GİBİ, BUNLAR ORİJİNAL DEĞİL, GERÇEK HADİS SAYILMAZ, ÇÜNKÜ HADİSLERİN ORİJİNALİ ARAPÇADIR, TÜRKÇEYE TAM OLARAK ÇEVRİLEMEZ demiyorsak, lütfen çok değil biraz aklımızı başımıza toplayalım ve bizleri Allah ile aldatanların artık tuzağına düşmeyelim. Haşa Allah tüm aleme, rehber olsun diye gönderdiği Kur’an'ı, başka dillere tam olarak çevrilemeyecek şekilde gönderip, daha sonrada tüm kullarını asla Kur’an'dan sorumlu tutmaz. Beşerin kitaplarına, sözlerine dahi göstermediğimiz bu saygısızlığı, haksızlığı lütfen Allah'ın NURUNA, FURKANINA göstermeyelim.
 
Ne yazık ki toplum olarak, bu hatayı çok fazla yapıyoruz. Bu yanlışa inandığımız içindir ki, Kur’an'ı anlamadan okuyor ve Allah'ın uyarılarını ilk elden alamıyoruz. ALLAH İLE ARAMIZA BİR BAŞKASINI SOKUP, KUR’AN'I ONLARIN DÜŞÜNCE, GELENEK, TÖRE VE ANLAYIŞLARINA GÖRE ANLADIĞIMIZ İÇİNDE, TOPLUM OLARAK NE YAZIK Kİ ALDATILIYORUZ VE GEÇMİŞTE YAŞANAN YANLIŞLARI BİZLERDE TEKRAR EDİYORUZ. Allah elçisine bile, tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer der Kur’an'da. Çok daha ilginci elçisine hitaben, yarattığım kulumla aramdan çekil diyerek, Allah ile kulunun arasında hiç kimsenin olamayacağını bizlere bildirmiştir. Ders alabile ne mutlu. 
 
Saygılarımla
Haluk Gümüştabak

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...