Ana içeriğe atla

Biz Bu Hataları Hiç Düşünmeden, Sürekli Yapıyoruz.


 

Kur’an indirilmeden önce Allah, aynı konularda birçok Resuller ve ikaz edip uyarıcı Kitaplar göndermiştir. Son olarak ta Hz. Muhammed’i ve Kur’an’ı uyarıcı olarak göndermiştir. İşin ilginci bizde dâhil tüm Kitap Ehli, Allah’ın sakın yapmayın diye uyardığı neredeyse aynı hataları tekrar ettiklerini görüyoruz. Bunun nedeninin biz insanların aklın ve mantığın değil nefislerimizin, duygularımızın etkisiyle bu dünyada yaşadığımız anlaşılıyor. Allah’ın emrettiği hükümler üzerinde, sürekli bizler değişiklikler yaparak, nefislerimize uydurmuşuz. Öyle olunca da ne huzuru, nede adaleti sağlayamamışız.

Rabbimiz bizlerin, nelere ihtiyacımızın olduğunu çok iyi bildiğinden, bizlere uygun kanunlar hükümler indirmiş. Ama bizler aklı bir kenara bırakıp, nefislerimizle yaşamayı seçtiğimizden, Allah’ın tavsiyelerini uyarılarını ne yazık ki duymazdan gelmişiz. Bu hataları yalnız bizler değil, tüm Kitap Ehli yapmış, hatta yapmaya devam ediyoruz. BU İŞİN SONUNUN HEM BU DÜNYADA, HEMDE HESAP GÜNÜ HİÇ HOŞUMUZA GİTMEYECEK BİR ŞEKİLDE SONA ERECEĞİ ANLAŞILIYOR.

Adeta biz insanlar, söz dinlemeyen yaramaz çocuklar gibiyiz. Hani bizler çocukken, anne babamız nasıl söz dinlemediğimizde bizleri uyarıp ikaz eder, hatta ileri gittiğimizde nasıl cezalandırdıysa, ALLAH’TA BİZLERİ ÇOK FAZLA İLERİ GİTTİĞİMİZDE, TÜM İNSANLIĞI CEZALANDIRIYOR. BU CEZANIN NERELERE VARACAĞINI, DOĞRUSU HESAP ETMEK ÇOK ZOR, ÇÜNKÜ KANUNSUZLUKTA, ADALETSİZLİKTE SINIR TANIMAZ OLDUK. Rabbimiz tüm kullarına seslenerek, benden başka İLAH, RAB edinmeyin sizleri affedecek, yardım edecek, şefaat edecek yalnız benim dedikçe, bizler bunun tam tersini hayatımıza geçirmekte bir sakınca görmüyoruz.

Allah’ın bizleri uyarıcı, yol gösterici olarak gönderdiği Kitaplarındaki neredeyse her konuda bizler değişiklik yaparak, kendi inançlarımıza uydurmuşuz. Ondan sonrada bunları Allah’ın indirdiği vahyinde göremediğimizde, bunlar dinimizde yok dememiz gerekirken, BAKIN BUNLAR YOK DEMEK Kİ ALLAH’IN KİTABINDA HER BİLGİ OLMUYORMUŞ. YALNIZ VAHİYLE DİN YAŞANMIYORMUŞ DEME GAFLETİNDE BULUNUYORUZ. VAHİYDEN HABERSİZ OLDUĞUMUZDAN, BUNUN YANLIŞ OLDUĞUNUDA FARK EDEMİYORUZ. Çünkü gözlerimize kendi ellerimizle perde çekiyoruz, kalplerimizi adeta beton dökmüş gibi taşlaştırıyoruz.

Kur’an’da hiç geçmeyen kelimelere farklı isimler anlamlar vererek, hem Allah’ın vahyini toplumun anlamasını engelliyoruz, hem de batılı hurafeyi Allah’ın dinine sokmayı başarıyoruz bu yolla. Örneğin Kur’an’da geçen SALAT kelimesine farsça olan NAMAZ diyerek, Salat kelimesinin O geniş anlamını yalnız kıyam rükû ve secde ile yaptığımız şekilsel DUAYA indirgemişiz ve yetmemiş O namazında içini boşaltarak,  Allah’a anlamını dahi bilmediğimiz ayetlerle dua, ibadet edebileceğimize inandırılmışız. Hâlbuki SALAT, yalnız Allah’a karşı kulluk görevimizi yerine getirdiğimiz şekilsel bir ibadet değil, TOPLUMSAL BİRLİKTELİĞİN SAĞLANMASI, YARDIMLAŞMANIN BİRBİRİMİZE DESTEK OLMANIN, YANİ GÜÇ BİRLİĞİ YAPMANIN AMACIDIR SALAT. Yine SALAT kula kul olmamanın, yalnız Allah’a kul olmanın yani yalnız Allah’a dua ederek ondan yardım istemenin, en önemli bir amacını ne yazık ki bizler görmezden geldik, adını değiştirerek NAMAZ İLE SINIRLANDIRDIK. Bunu yaptığımız içinde, SALATIN özünden uzaklaştığımızdan, namaz kılan ama çevresiyle alakası kesilen, kendisinden başkasını düşünmeyen, yardımdan destekten uzak, Allah’ın yanında kula kul olan insanlar olduk.

Bir başka örnek vermek gerekirse, Kur’an’da CAMİ ismi geçmez. Namaz kılınan yer olarak MESCİD diye geçer. Cami kelimesi Arapça cem kökünden türeyen, toplayan bir araya getiren, toplanma yeri anlamına gelir. Toplanmak bir araya gelmek çok farklı anlamlara gelir, salat etmek ibadet etmek çok daha farklı anlama gelir. Kur’an’da toplu olarak SALAT etmek günümüz tabiriyle namaz kılmak, yalnız CUMA namazı için örnek verilir Kur’an’da. Diğer vakit namazı için, vakti girdiğinde nerede olursak olalım, yerine getirmemiz istenir, toplu ibadetten bahsedilmez. Çağrıldığında Cuma salatına gelin der. NE YAZIK Kİ TOPLUMU YÖNETENLER, HALKI SIK SIK BİR ARAYA GETİRİP ONLARA İSTEDİKLERİ BİR İNANCI DÜŞÜNCEYİ EMPOZE EDEBİLMEK İÇİN, CAMİ KÜLTÜRÜ TOPLUMDA YAYGINLAŞTIRILMIŞTIR. Çok daha ileri giderek, camide kılacağın namaz evde kılacağın namazdan bilmem kaç kat sevaptır diyerek, adeta Allah’ın vermediği bir hükmü, Resulün adını kullanarak vermekten çekinmemişlerdir.

Hâlbuki Allah özellikle Kur’an’da, salat edilen yerden bahsederken MESCİD diye söz etmiştir. Mescid Arapçada eğilmek, tevazu ile alnı yere koymak manasına gelen sücûd kökünden, SECDE EDİLEN YER anlamına gelen mekân ismidir. Bu yer evimizin bir kösesi olduğu gibi, topluca kıldığımız bir yerinde adıdır. Mescid yalnız Allah’ın adının anıldığı, yalnız ondan yardım istendiği, yalnız ona ibadet ederek onun şanının yüceltildiği çok önemli bir yerin ismidir. Böyle bir isim varken bu kelimenin özünden uzaklaştırılarak, TOPLANMA YERİ ADINI VERMEK, SİZCE NE KADAR DOĞRU OLUR?  Birde topluma cami büyük ibadet yeri, mescit küçük ibadet yeri anlamına gelir diye öğretilmiştir. Toplanma yerinde her şey konuşulur ama MESCİTLERDE TEK BİR ŞEY KONUŞULUR, ODA ALLAH’IN KANUN VE KURALLARI VE YALNIZ ONA KULLUK GÖREVİMİZ.

Bir başka örnek daha vermek istiyorum. Kur’an’da Peygamber diye bir kelime geçmez. Bu kelimede Farsçadan dilimize geçmiştir Resul ve Nebi kelimesinin toplumda ortak adı olarak kullanılmaktadır. Allah isteseydi Resul ve Nebi kelimesini ayrı ayrı kullanmazdı, demek ki bu iki ismin ayrı kullanılmasının çok önemli bir nedeni, anlamı olması gerekemez mi? Elbette gerekir. Kur’an tercümelerine lütfen şöyle bir bakın. Her Resul ve Nebi geçen ayeti Peygamber diye çevirdiklerini görebilirsiniz. Bu yanlışımız inanın, bu iki kelimenin ne anlama geldiğini anladığımız da, ayette Allah’ın bizlere inanılmaz çok önemli bilgiler vermeye çalıştığını, bu konuda özellikle dikkatimizi çektiğini görecektir. Bu yolla batılın, hurafenin açığa çıkması engelleniyor.  LÜTFEN BU KONUYU DİKKATLE ARAŞTIRALIM. Konuyla ilgili makalemi, verdiğim linkten lütfen okuyunuz.

https://hakyolkuran1.blogspot.com/2018/06/kuran-da-gecen-nebi-rasul-kavramlari-ne.html
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/posts/pfbid0Wb6ZLaNjFRySnTiRpakEuTNqNQLh628tAahaagMdjNys61uCUmJLnfJspRmT5Cm6l

Aslında anlatacak ve konuşulacak çok şeyler var ama bizlerin neyi konuşacağımıza bile, artık birileri karar veriyor ve inancımızın gündemini Kur’an dışı bilgilerle belirliyorlarsa, bu gidişatın hiçte doğru bir gidişat olmadığını hatırlatmak isterim. BİZ MÜSLÜMANLARIN EN BÜYÜK HATASI, ALLAH BİZLERE NASIL BİR MESAJ GÖNDERMİŞ, UYARIDA BULUNMUŞ DİYE KUR’AN’A BAKMAK ZAHMETİNE GİRMİYOR, BENİM ZAMANIN YOK ZATEN ANLAYAMAM, SEN BANA ANLATIRMISIN MANTIĞIYLA İSLAM’I ÖĞRENİYOR VE ANLATILANLARLA İNANCIMIZI YAŞIYORUZ. Eğer bu dünyada imtihan vaktimiz dolmadan, yaşadığımız İslam’ı Kur’an ile bizzat kendimiz sorgulamazsak, mahşer günü öyle bir pişmanlık yaşayacağız ki, TARİFİNİ HİÇ BİRMİZ YAPAMAYIZ.  Bizlere düşen elimizde Kur’an, önce Allah’ın mesajını anladığımız dilden dikkatle düşünerek okuyup, aracısız almak olmalıdır. Hatırlatırım İslam dininde ruhban sınıfı yoktur ve Allah bizleri bu konuda uyarıyor ve diyor ki, Kur’an’ın ipine sarılın sakın kendinize Veliler, gavslar edinip ardı sıra gitmeyin, GÜVENİLECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM DİYOR.

Değerli dostlarım dinde zorlama yoktur, onun için kime güveneceğiniz ve inanacağınız elbette size kalmış. İmtihan sizin imtihanınız.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...