Ana içeriğe atla

Allah'ın Biz Kullarından İstediği, Çok Önemli İki Konuyu Hayatımıza Geçirelim.


 

Bizler gönülden Kur’an’a ve Allah’ın Resulüne iman ettik Müslümanız diyoruz, acaba Allah’ın mesajları ve uyarları ile bizzat buluşup, Kur’an’dan tebliğ alabildik mi? Yoksa çocukluğumuzda bende dâhil, Kur’an Kurslarına gidip, Arapça anlamını bilmeden, Allah'ın vahyini tebliğ almadan, Kur’an’ı bolca okuyarak mı onca güzel gençliğimizi geçirdik, ne dersiniz? Ne yazık ki gençliğimizi böyle geçirdik, Allah’ın mesajını tebliğ almadan, düşünerek hayatımıza geçirmeden KUR’AN’I YALNIZ SESLENDİRDİK, anlamaya zaman harcamadık. Hatırlatırım buna Kur'an okumak denmez, seslendirmek denir. Okumak, yazılanları anlamak tebliğ almaktır. Hatta okuduğumun anlamını bilemiyorum hocam dediğimizde, önemli değil anlamını bilmesen de sen oku, Allah sevap yazar demediler mi bizlere? Sevap okumakla kazanılmaz, salih amel işleyerek kazanılır. BÖYLE OLUNCA DA ALLAH, KUR’AN’DA BİZLERDEN ÖZELLİKLE NELER İSTİYOR, NASIL BİR KUL OLMAMIZIN BİLGİLERİNİ KUR’AN’DA VERİYOR, İLK ELDEN HİÇ TEBLİĞ ALAMADIK. NE ANLATILIRSA BİZLERE DİNİN, ALLAH’IN EMRİ ZANNETTİK. Daha doğrusu özellikle böyle olmasını istediler ki, sorgulamadan itaat edelim ve düzen istedikleri gibi sürsün gitsin. Mehmet Akif’in güzel bir sözü geldi aklıma. “BEŞ ON MÜNAFIĞIN İMANINA KANDIK.  BİR UYKUYA DALDIK Kİ, CEHENNEMDE UYANDIK.”

Cehennemde uyanmak istemiyorsak, bu can bu bedenden ayrılmadan, imanımızın gereğini yerine getirelim. İmanımızın gereğini yapmak istiyorsak ÖNCE DOĞRU, DÜRÜST, GÜVENİLİR, ADALETLİ bir insan olmalıyız. Bu özellikleri olmayan bir insanın, imanı da olamaz. İman eden bir Müslümana düşen görev, Allah’ın bizlerden nasıl bir kul olmamızı istediğini, doğru anlamak olmalıdır. Yoksa İMAN ETTİK DEMEKLE, HATTA BOLCA NAMAZ KILMAKLA, ALLAH’IN İSTEDİĞİ BİR MÜSLÜMAN ASLA OLAMAYACAĞIMIZI UNUTMAMALIYIZ. Namazda Allah’a verdiğimiz sözler, hayatımıza yansımıyorsa, o namaz yani o ibadet gösterişte kalmış, maun suresindeki hataları yapıyoruz demektir. Örneğin namazda, Allah’ım yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım, şefaat dilerim diyorsak ayette olduğu gibi, namaz bitiminde yardımı, şefaati Allah’ın Resulünden, ya da edindiğimiz velilerden bekliyorsak, yaptığımız tüm ibadetler boşa gidiyor demektir. YAPTIĞIMIZ TÜM İBADETLER EĞER GÖSTERİŞTE KALDIYSA, BİZLERE VE TOPLUMUMUZA FAYDA SAĞLAMIYORSA, O İBADETLERİN KARŞILIĞI ALLAH KATINDA YOK DEMEKTİR.

Kur’an’ı dikkatle anladığımız dilden okuyup, ayetler arasında bağlantı kurup düşündüğümüzde, çok önemli iki konu hakkında Allah’ın bizleri uyardığını görüyoruz. Birincisi SALAT, ama salatın yanında Allah mutlaka ne diyor ve salatı onunla tamamlıyordu hatırlayalım. ZEKÂT VERİN. Yani her salatın yanında, birde ZEKÂT verin var. Kur’an’da çok önemle anlatılan, örnekler verilen ikinci konuda İMAN konusudur. Allah aynı SALAT gibi, her İMAN konusunu anlatırken, şunu birlikte söylüyor. “İMAN EDİP SALİH, AMELLER İŞLEYİN.”

Sizce bu iki konuyu Allah, neden birlikte anarak özellikle zikrediyor, gelin onu Kur’an bütünlüğünde düşünerek anlamaya çalışalım. Kur’an’da SALAT kelimesi üç farklı anlamlarda kullanılır. Ama Kur’an’ı tercüme edenlerin genel çoğunluğu, Kur’an’da geçen her salat kelimesini, farsça olan NAMAZ diye çevirirler. Elbette namaz anlamı da var, ama salat yalnız namaz anlamında değildir. Eğer yalnız namaz anlamını verirsek, ayetlerin anlamını daraltmış, hatta Allah’ın bizlerden ne istediğini doğru anlayamamış oluruz. Salat kıyam, rükû ve secde ile yapılan, Kur’an’da izah edilen Allah’a karşı bir kulluk görevimiz, ibadetimiz, saygımızın göstergesi olmasının yanında, yalnız Allah’tan yardım şefaat dilemek, yalnız ona kulluk yaparak ona dua etmek onu anmak, onu zikretmek anlamının yanında, toplum içinde insanların BİRBİRİNE DESTEK OLMASI, yardım etmesi anlamına da gelir. Kur’an’da Allah her salatın yanına imkânı olanın, yardıma muhtaç olanlara ZEKÂT vermesinin, SALATI tamamlayan en önemli unsur olduğunu Allah, bizlere anlatıyor ve onun için HER SALATIN YANINDA ZEKÂT VERİN EMRİNİ VERİYOR.

Demek ki salatı yalnız namaza indirger de, namazı çevremizdeki ihtiyacı olan kardeşlerimize yardımla, onların ihtiyaçlarını giderme çabamızla taçlandırmıyorsak imkânımız olduğu halde, yalnız namazın Allah katında çok fazla değeri olmayacağını unutmayalım. ONUN İÇİN ALLAH BANA SALAT EDECEKSENİZ VE BANA DUA EDİP BENDEN YARDIM İSTEYECEKSENİZ, SİZDE İHTİYACI OLAN, ZOR DURUMDAKİ KULLARIMA MUTLAKA YARDIM ETMELİSİNİZ Kİ, BENDE YARDIM TALEBİNİZİ GERİ ÇEVİRMEYEYİM DİYOR. Eğer bu gerçeğin farkında değilsek, Allah’ın MAUN suresinde bahsettiği ve tenkit ettiği o salat edenlerden oluruz. Hatta Rabbimiz zekât konusunda bizleri teşvik için ne diyordu Bakara suresi 245. Ayetinde hatırlayalım. “KİMDİR ALLAH’A GÜZEL BİR BORÇ VERECEK O KİMSE Kİ, ALLAH’TA O BORCU KENDİSİNE KAT KAT ÖDESİN.”

Yine Kur’an’ın çok önemsediği ve uyardığı İman edenlerin, imanlarının yanında Allah’ın mutlaka kullarından istediği konuya gelelim. Allah iman eden kullarını cenneti ile müjdelerken, imanlarının yanında ne yapmaları gerektiğini istiyordu? “İMAN EDİP SALİH, AMELLER İŞLEYİN.” Demek ki tıpkı salat edin emrinde nasıl onun yanına mutlaka zekâtı, infak etmeyi de ilave ediyorsa, İman eden kulumun belki zekât verecek imkânı yoktur ama bu kulumdan da ben mutlaka Salih ameller işlemelerini istiyorum diyor. Salih amel işlemek için, insanın paraya ihtiyacı yok. Önce şunu hatırlatmak isterim. Bu konu anlatılırken namaz kılmak oruç tutmakta Salih ameldir diye anlatılır. Buna Salih amel asla diyemeyiz. Çünkü saydıklarımız imanımızın zaten gerekleri arasındadır. SALİH AMEL, İNSANIN ÖZGÜR İRADESİ İLE KARAR VERDİĞİ,  İNSANLARIN YARARINA FAYDASINA OLACAK, HER TÜRLÜ GÜZEL ŞEYLER YAPMAK ANLAMINDADIR. BİR BAŞKA DEYİŞLE, ÖRNEK İNSAN OLMAKTIR. Bakın bunu yapmak için, paraya ihtiyacımız yoktur. Onun içinde bir Müslümanın, Allah’ın istediği Salih ameli yerine getirmek için, hiçbir bahanemiz olamaz.

Kısaca özetlemek gerekirse, bizler önce SALAT’IN özünü Kur’an’dan anlayacağız ve tebliğ alacağız. Ondan sonrada salatı yalnız namaza indirgemeden tüm özellikleri ile hayata geçirip, yalnız Allah’tan yardım dileyip, yalnız Allah’a dua ederek, onun huzurunda namaza durup, onun şanını yücelttiğimizde, Allah’ta dualarımıza karşılık verecektir. Yine bizler İman ettik, elhamdülillah Müslümanız demekle yetinmeyeceğiz. Çünkü Allah iman eden kulum, mutlaka çevresine her konuda yardım edip, insanların yararına olan her tülü çabanın içinde olmalıdır diyor.

Dilerim Kur’an’ı anlayarak ve üzerinde düşünerek okuyan, salatın tüm gereklerini hayatına geçiren, imanını güçlendirmek adına da Salih amel işleyebilmek içinde çaba harcayan, Allah’ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...