Ana içeriğe atla

BÖLÜNEN İSLAM TOPLUMLARININ, KENDİLERİNE VERDİĞİ İSİMLER VE EHLİ SÜNNET ANLAYIŞI.


 

Allah Kur’an'da, geçmiş toplumların yaptığı yanlışları bizlere hatırlatıp, sakın dinde bölünenler gibi olmayın uyarısını yapmıştır. Kur’an’da Fussilet suresi 33. ayetinde söylediği gibi “BEN, KESİNLİKLE MÜSLÜMANLARDANIM DİYENDEN DAHA GÜZEL SÖZLÜ KİM VARDIR ayetini göz ardı edip, bununla yetinmeyip bizler kendimize başka isimler takıyorsak, dinde bölünmüş fırkalara, mezheplere hatta tarikatlara ayrılmış, Allah’ın yolundan sapanlardan olmuşuz demektir. Kur’an’a iman eden bir Müminin ismi MÜSLÜMANDIR. Başka bir ismi yoktur. Müslüman kelimesinin anlamı, Allah’ın hükümlerine bağlı yalnız onun ipine bağlanan, batıl ve hurafeden uzak inancını yaşayan anlamındadır. Kendisine mezhep ya da cemaat, tarikat isimlerini de veriyorsa bir Müslüman, ALLAH’IN YANINDA O BEŞERİ KİŞİLERİN HÜKÜMLERİDE, DİNİN EMRİ GİBİ YAŞIYOR VE ALLAH’A ŞİRK KOŞUYOR DEMEKTİR. Hatırlatırım Allah’ın Resulü, ben sizi yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldım diyor ayette. Lütfen bu gerçeğin farkında olalım.

Bizler İslam’ı yaşarken, ne yazık ki bu gerçeklerin farkında olmadan, kendimize Müslüman isminin dışında isimler takıyoruz. Çünkü Allah yasakladığı halde dinde bölünüyor, parçalanıyor ve o bölünmüşlüğün isimleri ile anılmaktan hoşlanıyoruz. Buda İslam toplumunun bölünmesine, bir birine düşman olmasına neden oluyor. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim ve günümüzde çok konuşulan,  bir gurup Müslüman’ın kendisine taktığı bir isimden bahsetmek istiyorum. EHL-İ SÜNNET VEL CEMAAT” Ama hangi sünnet, işte burası ok önemli. Her Müslüman zaten sünnet ehlidir, ama Allah'ın sünneti. Allah'ın sünnetine beşeri sünnetler, hükümler karıştıranlar, Allah'ın yanında ilahlar edinenlerdir. Bunu ben söylemiyorum, Kur'an söylüyor.

Önce şunu belirtmek isterim. Erken dönem hadis kaynaklarına baktığımızda, Ehli sünnet tabiri görülmemekte. Çünkü Müslümanların amacı ve izlediği yol tek, kaynağı da yalnız Kur’an. Bu durumda tüm Müslümanında izlediği SÜNNET, YANİ TARZI İZLEDİĞİ YOLU TEKTİ, YANİ KUR’AN’IN ÇİZDİĞİ YOLDU VE KENDİLERİNE BİZ MÜSLÜMANLARDANIZ İSMİNİN DIŞINDA, İSİMDE KOYMUYORLARDI. Böyle bir tartışmanın olması da söz konusu değildi. Demek ki çok daha sonra, dinin mezheplere bölünmesiyle ortaya çıkan, kendilerine taktıkları bir isim olduğu anlaşılıyor. Ehli sünnet kelimesinin anlamı, DİNİ-MANEVİ ALANDA ÇİZİLEN YOLU BENİMSEYENLER anlamına geliyor.  Bir başka deyişle HZ. MUHAMMED’İN DİNİ ANLAMA UYGULAMA, YANİ ONUN SÜNNETİNE UYANLAR diye açıklama getiriyorlar. Her Müslüman zaten bu yolu izliyor, çünkü izlememiz gereken yolu Kur'an açıklıyor ve Resulününde bu yolu izlediğini bizlere bildiriyor. Onun için Allah Resulünü, bizlere örnek gösteriyor. Mezheplere baktığımızda bu düşüncenin ne denli karışık ve içinden çıkılmaz bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. Her mezhep, Allah’ın Resulünden rivayet edilen hadisler konusunda farklı düşünce ve görüşleri ile adeta Allah’ın Resulünün sünnetidir diye, farklı sünnetler yaratmış ve günümüzde bir birine düşman olan ve kendilerince en doğru EHLİSÜNNETLER YARATMIŞLARDIR. Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadisleri, ne yazık ki Kur’an ile doğruluğunu sorgulama gereği duymamış, adeta Kur’an ayeti gibi kabul etmişlerdir. Hatta ben bizzat şahit oldum, bir Cuma namazında vaiz, Resulün bir hadisini kabul etmeyen, Allah’ın ayetini kabul etmemiş gibi sayılır, demekte bir sakınca görmedi. Size bir ayet hatırlatmak istiyorum.

“RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN; ALLAH’A DAHA YAKINDIR DİYE EVLİYAYA/DOSTLARA UYMAYIN. BİLGİLERİNİZİ/AKLINIZI NE KADAR AZ KULLANIYORSUNUZ! “(Araf 3 )

Ne yazık ki bizler bu ve benzeri onlarca ayeti görmezden geliyor, Allah’a daha yakın olduğunu düşündüğümüz, hatta kendilerini şefaatçi ilan ettiğimiz kişileri veli, evliya, âlim, gavs görüp onların sözleri/hadisleri ile İslam’ı yaşamaya çalışıyoruz. Allah’ın Resulüne bile vermediği yetkileri, edindiğimiz veli, GAVS ilan ettiğimiz kişilere yükleyip, onların sözlerine hiç kuşku duymadan inanıyor ve kendimizi Allah’ın Resulünün yolunda yaşadığımızı zannediyoruz. Çok yakın zamanda veli, alim ilan edilen bir kişinin, kendine güvenenleri nasıl ülkesine ihanet ettirdiğine şahit oldunuz. Lütfen bu acı olay, bizlere ders olsun. Hâlbuki Allah bu ayetiyle çok açık bir uyar yapıyor bizlere ve diyor ki, SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR’AN’A UYUN, SAKIN KUR’AN’IN DIŞINA ÇIKARAK, EDİNDİĞİNİZ VELİ, EVLİYA, GAVS İLAN ETTİĞİNİZ KİŞİLERİN SÖZLERİNE İNANMAYINIZ DİYOR. AYETİN DEVAMINDA, NE KADAR AZ DÜŞÜNÜYORSUNUZ DİYEDE UYARIYOR. ÇÜNKÜ KİTAP EHLİ, ELLERİNDE ALLAH’IN VAHYİ VARKEN, VAHİYDEN UZAKLAŞIP KENDİLERİNE VELİLER, EVLİYALAR EDİNİP ONLARIN SÖZLERİ İLE İNANÇLARINI YAŞIYORLARDI. Ne yazık ki bizlerinde onlardan hiç farkımız kalmadı, hatta onları geçtik diyebilirim.

Sünnet izlenecek yol anlamındadır ve Kur’an da tek bir sünnet vardır, oda Allah'ın sünnetidir. EHL-İ SÜNNET VEL CEMAAT ve diğer mezhep ve cemaatler, Kur’an ile yani Allah’ın vahyi sünneti ile yetinmeyip, Kur’an’da her bilgi, detaylı yoktur diyerek Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen SÖZLERİN/HADİSLERİN hiç sorgulamadan peşine düşerek, Allah’ın Resulünün yolundan gittiğini zannetmektedirler. Allah’ın sünneti ile yetinmeyip, kendilerine beşeri sünnetler yaratan, kendilerine sünnet ehli diyenler, bakın ne diyorlar. AYETLE HADİS ÇELİŞİRSE, HADİSİ ALIRIM ÇÜNKÜ HADİSTE VAHİYDİR VE HADİS KUR’AN’I AÇIKLAR“ Bunu söyleyen bir Müslüman Allah’ın yolundan değil, şeytanın yolunu izliyor demektir. Hâlbuki Allah’ın Resulü nasıl bir görev, yetki almıştı ve nasıl bir yol izliyordu, bu konudaki ayetleri hatırlayalım.

“BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19)

“SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)

“BEN SADECE, BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE, APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 )

“ONLARA BİR AYET GETİRMEDİĞİN ZAMAN, “SEN BİR TANE DERLESEYDİN YA!” DERLER. DE Kİ: “BEN ANCAK RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM. BU KİTAP, RABBİNİZDEN GELEN GÖZ AÇICI BELGELER OLUP, İNANMIŞ BİR TOPLUMA REHBER VE RAHMETTİR.” (Araf 203)

Yalnız Kur’an’ın kendisine rehber ve rahmet görmeyenlere, istediğiniz kadar Kur’an’dan bahsedin, sizi asla dinlemeyeceklerdir. İlginç olan Allah'ın Resulü, BEN SADECE BANA VAHYEDİLEN VAHYE YANİ KUR'AN'A UYARIM DİYOR, AMA GÖZLERİNDE PERDE OLDUĞUNU FARK EDEMEYENLER, ALLAH'IN RESULÜNÜN KUR'AN DIŞINDAN'DA HÜKÜMLER VERECEĞİNE İNANMAKTA, SAKINCA GÖRMÜYORLAR. HALBUKİ ALLAH, BİZLERİ YALNIZ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMEMİŞMİYDİ? YOKSA HAŞA ALLAH'A GÜVENMEYENLER Mİ VAR ARAMIZDA? HATIRLATIRIM, ALLAH'IN AYETLERİNİ DİKKATE ALMAYANLARI, ALLAH'TA MAHŞER GÜNÜ ONLARI DİKKATE ALMAYACAK, YÜZLERİNE BİLE BAKMAYACAKTIR. Bunlara benzer onlarca ayet vardır ki, Allah’ın Resulü ümmetine yalnız Kur’an ile hükmetmiş ve yalnız Kur’an’ı tebliğ ederek, Allah'ın sünnetini bizzat yaşamıştır. Allah’ta zaten bizlere, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN DEMİYOR MUYDU? Allah’ın Resulü, asla dine ilaveler yapmadan topluma örnek olmuştur.  Bunca açık ayetleri gördüğümüz halde, ne yani Allah Resulünü postacı olarak mı gönderdi diyerek, ayetlere adeta karşı geldiğimizin, hatta inkâr ettiğimizin farkında bile değiliz. Eğer bizler Allah’ın sünneti başka, Resulün sünneti başka derde, rivayet edilen her sözü Allah’ın Resulünün sözü kabul edersek ALLAH’IN DİNİNE, RESULÜNÜ ORTAK EDEREK ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ.

Günümüzde yaşanan, genel çoğunluğunun yaşadığı mezheplerin dayattığı İslam, kendilerine Müslüman isminin yanında ne isim verirlerse versinler, ALLAH’IN SÜNNETİNDEN UZAK, RİVAYETLERİN OLUŞTURDUĞU SÜNNET İLE İSLAM’I YAŞAMAKTADIR. Buda toplumları Allah’ın yolundan uzaklaştırmıştır. İslam dininde tek bir SÜNNET, izlenecek TEK BİR YOL, YÖNTEM VARDIR. Oda Allah’ın Kur’an’da emrettiği sünnet, yani izlenecek yol ve yöntemdir. EĞER ALLAH’IN RESULÜNÜN İZLEDİĞİ SÜNNETİ, YANİ YOL VE YÖNTEMİ İZLEMEK İSTİYORSK, ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMALIYIZ. Kur’an’ı yeterli görmeyip, kendimize başka iplerde bulduysak, Yusuf suresi 106. Ayette Allah’ın bahsettiği iman edenlerin safındayız demektir. Bakın Allah'a iman edenlerin çoğunluğu, nasıl iman ediyormuş. “ONLARIN ÇOĞU, ALLAH’A ANCAK ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR.” Makaleme son verirken, Yüce Rabbimizin bu konuda bizleri uyardığı, diğer ayetleri de sizlere hatırlatmak istiyorum. İbret alana ne mutlu.

“YEMİN OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP GÖNDERDİK Kİ, ÖĞÜT VE UYARINIZ/ZİKRİNİZ/ŞEREFİNİZ YALNIZ ONDADIR. HÂLÂ AKLINIZI ÇALIŞTIRMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10)

“ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (casiye 6)

“O, HÜKMÜNE HİÇBİR KİMSEYİ ORTAK ETMEZ.” (Kehf 26)

“ALLAH'TAN DAHA İYİ, KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” (Maide 50)

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır

SALAT'IN BİR ANLAMININDA, NAMAZ OLMADIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİMİZE.

  Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak.  Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz.  ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’A