Ana içeriğe atla

BİR YARATICININ, ALLAH’IN OLDUĞUNU KABUL ETMEKTE ZORLANANLARA…


 

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, ALLAH YANİ BİR YARATICI VARMIDIR YOKMUDUR konusu üzerine olacak. Genellikle ateistler bu konuda çok tartışırlar, görmediğim bir şeye inanmam, her şey insan ürünüdür diyerek kâinatında, tesadüf eseri yaratıldığına inanırlar. Ama kendi gözleri ile gördüğü şahit olduğu hiçbir tesadüf ne yazık ki yoktur. Bu konunun detayına girmek istemiyorum. Amacım adını ne koyarsanız koyun biz insanları, canlıları, kâinatı yaratan bir gücün olup olmadığını, çok basit birkaç örnekle anlatmak istiyorum.

Herkesin söylediği gibi, gökyüzüne bakın bu eşsiz eserin tesadüf yaratılmayacağı çok açıktır gibi klasik örnekler vermek istemiyorum. Aslında bizleri ve kâinatı yaratan bir gücün olduğunu anlamak için, örnek vermeye bile gerek yok, çünkü genlerimizde yaratıcıyı arama duygusu var. Bu duyguyu inatla bastırmaya çalışıp kabul etmeyenler ancak, Allah’ın varlığına şüpheyle bakıyorlar. ELBETTE GÖKYÜZÜNE BAKTIĞIMIZDA BU ESERİN, BİR SANATÇISI OLDUĞUNU GÖREBİLİRSİNİZ. Günümüzde bilim adamlarının ortaya çıkardığı bazı kurallar var. Örneğin matematik, fizik,  kimya.  Matematiğin, fiziğin, kimyanın kurallarını yaratan insanlar değil, bulan ortaya çıkaran insanlar, yani bilim adamları. Bir bilim adamı çıkmışta beş ile beşi topladığınızda 10 eder diye bulmamış. O zaten yaratılmış. Peki, kim yaratmış? Tesadüf eserimi yaratılmış matematik. Geometri ve fizik kanunlarını insanlar yaratmamış, bilim adamları yalnız keşfetmiş, bulmuş. Bu zaten var olan bir bilimmiş. PEKİ, BUNU KİM YARATTI? BAKIN SİZE ÇOK ÖNEMLİ BİR SORU. DEMEK Kİ İNSANLARIN, BİLMİNDE ÜSTÜNDE BİR GÜÇ VAR DEMEK Kİ. Onu ancak arama niyetinde olan bulur.

Yaşadığımız dünyada, bilim adamları araştırdığı herhangi bir konuda,  bir yere kadar geliyor ve onun ilerisine gidemiyorsa, ulaşamadığı kaynak hakkında tesadüf diyerek işin içinden sıyrılıyorsa, GERÇEKLERE KARŞI KÖR VE SAĞIR OLMAYI SEÇİYOR DEMEKTİR. Bilim yalnız elle tutulan, gözle görülen sonuçlara ulaşmaz. Bazen bilim, göremediği halde izlenimleriyle, eseriyle var olduğunu kabul eder.

Soluduğumuz havanın içinde, neler olduğunu bulan bilim adamları, ama havayı yaratan insanlar değil. İnsanlar var olan havayı araştırıyor öğreniyor ve havayı kendisi yaratabiliyor ama bileşenleri daha önce yaratılmış. Kim yaratmış? Hiçbir şeyin tesadüf eseri olmayacağını anladığımız an, BİZLER ALLAH İLE TANIŞMIŞ ONUNLA BULUŞMUŞUZ DEMEKTİR. Tabiat ilk yaratıldığında demir, bakır, altın birçok değerli madenler tabiatta hazır sunulmuş bizlere. Yani bunları da yaratan insanlar değil.  İnsanlar çabaları neticesinde bunları araştırıp, onlardan yararlanmışlar.  Eğer değerli maden altını ya da benzeri şeyleri yaratabilseydik, zaten onun günümüzde değeri olmazdı. DEMEK Kİ BİZİM GÜCÜMÜZÜN DIŞINDA YARATILMIŞ HER ŞEYİN, BİR USTASI YARATICISI VAR DEMEKTİR.

Bu örnekleri lütfen siz çoğaltınız. İnsanların bir yere kadar gelebildiklerini ama bir noktadan sonra, bazı şeylerin elinde hazır olduğunu ve bizlerin O hazır kaynaktan yararlanarak istifade ettiğimizi çok açık görürüz. YANİ BİZ İNSANLAR BİLİM İNSANI BİLE OLSAK, BİR YERE KADAR GELİYORUZ VE KENDİMİZE SORUYORUZ, BUNU KİM YARATTI? İşte o andan sonra biz insanlar, yaratıcıyı aramaya başlıyoruz.  Bu soruyu kendisine sormak istemeyip, kayıtsız kalanlar, işte onlar aslında kendisini inkâr edenlerdir. BİR DAMLA SUDAN NASIL YARATILDIĞINI, GÖRMEK İSTEMEYENLERDİR. Yani bizler bir yere kadar geliyoruz ve diyoruz ki, bize sunulan bu nimetlerinde bir sahibi ustası var, çünkü tesadüfen yaratılmış bir bilim olamaz. Yaratıcıyı inkâr edenler DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM felsefesinin nasıl yanlış olduğunu, yine bilim adamları itiraf etmek zorunda kalmışlar ve DÜŞÜNEREK BİR YERE KADAR VARIM, DAHA ÖNCESİNİ BİLEMİYORUM. MUTLAKA BÜYÜK BİR GÜCÜN ESERİ OLMALI BU DİYE, İTİRAF ETMEK ZORUNDA KALMIŞLARDIR.

Şüphe insanların genlerinde olan bir duygudur. Ona hükmedebilmek içinde, aklı devreye sokmak gerekir. Eğer her konuda şüpheci davranıyor da akla en emin gördüğün kaynaklara, bilime müracaat ederek şüphemizi gidermiyorsak, BU DÜNYADA HAYVANLARDAN FARKIMIZ KALMAZŞÜPHE İNANÇ VE İNANÇSIZLIK ARASINDA KALAN BİR DUYGUDUR. Arada kalırsanız ateist yani Allah/Tanrı tanımaz olursunuz. Düşünür, araştırır ve açıklayamadığınız bir yerde kalırsanız, onu reddetmek yerine ona ulaşmayı, onu tanımanın yolunu aramalıyız. Birçok ateist bilim adamları, sonunda arada kalmak yerine bir yaratıcının olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştır.

Bu konu ile ilgili izlediğim bir videodan aldığım bir örneği, kendi düşüncelerimle birlikte sizinle paylaşmak istiyorum. Anne karnında, ikiz bir bebeği hayal edelim. Onların doğumuna yakın birbirileri ile konuştuklarını farz edelim. Birisi diğerine şöyle söylüyor. Kardeşim burası karanlık hiçbir yer göremiyoruz, dedikten sonra aralarında çok dikkat çekici, bakın nasıl bir konuşma geçiyor.

“KARDEŞİM HİÇ UMUDUNU KESME, YAKINDA BU KARANLIKTAN KURTULACAĞIZ, AYDINLIK GÜZEL GÜNLERE KAVUŞACAĞIZ İNANIYORUM.” KARDEŞİ BUNU NEREDEN BİLİYORSUN” DEDİĞİNDE KARDEŞİ BAKIN NASIL BİR ÖRNEK VERİYOR. “ÇÜNKÜ BİZ SÜREKLİ BURADA KALACAK OLSAYDIK, BİZİM İKİ GÖZÜMÜZ, İKİ KULAĞIMIZ VE İKİ AYAĞIMIZ OLURMUYDU? DEMEK Kİ BUNLARI KULLANABİLECEĞİMİZ, ÇOK YAKINDA YEPYENİ BİR DÜNYAYA GEÇECEĞİZ.” Ne dersiniz bu kısadan hisse, size bir şeyler hatırlattı mı?

Bizler bu dünyaya bir damla suyun oluşumuyla geldiysek ve bizleri yaratan Allah bir müddet burada bırakıp, bu dünyada imtihanımızı verip, başka bir dünyaya, âleme geçeceğimizi söylüyorsa, bizlerde BİR DAMLA SUDAN OLUŞUP, BU DÜNYADA DOĞDUĞUMUZ GİBİ, BU DÜNYADA DA TOPRAK OLUP, DAHA SONRADA YENİDEN DOĞACAĞIMIZA ve hesabımızı verip, ebedi hayatımıza geçeceğimizi lütfen inkâr etmeyelim ve inanalım.

Hiçbir canlı hiçbir insan, nasıl tesadüf eseri yaratılmayıp bir amaç için yaratıldıysa, bizlerin de bu dünyanın sonunda gideceğimiz bir mekânın olacağı konusundaki şüphelerimizden, lütfen kurtulalım ki, YARATILIŞ AMACIMIZA UYGUN YAŞAYALIM. EĞER BU KONUDA ŞÜPHE İÇİNDE KALIRSAK, YARATILIŞ AMACIMIZA GÖRE DEĞİL DUYGULARIMIZIN, NEFSİMİZİN İSTEDİĞİ GİBİ YAŞARIZ. Lütfen unutmayalım, bizleri bir damla meniden dünya getiren ve bir damlanın içine de hem annesini, hem babasını sığdırıp neredeyse benzeri bir insan yaratmak bir tesadüf değil, EŞSİZ BİR SANATKÂRIN ESERİDİR. O EŞSİZ SANATIN SANATKÂRINI İNKÂR ETMEKLE, ASLINDA KENDİMİZİ İNKÂR ETMİŞ OLACAĞIMIZI UNUTMAYALIM.

Dilerim hayatımızı şüphe içinde yaşamayan, tüm şüphelerden en doğru kaynak Allah’ın vahyi ile kurtulan, Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Eğer yaşamımızı en emin kaynaktan istifade ederek yaşamazsak, İNANIN HAYATIMIZI SÜREKLİ ŞÜPHELERLE YAŞARIZ. BUDA BİZİ ALLAH’IN YOLUNDAN SAPMAMIZA VE EBEDİ HAYATIMIZIN ATEŞ OLMASINA NEDEN OLUR.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi  ZİYANDAYIZ  yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uy

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır