Ana içeriğe atla

SİZCE BİZLER, ALLAH'I DOĞRU TANIYABİLDİK Mİ?

 


Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu,  SİZCE BİZLER ALLAH’I DOĞRU TANIYABİLDİK Mİ, ALLAH’I NASIL HAYAL EDİYORUZ. Mutlaka hepimiz bunu düşünmüşüzdür ama derinlemesine hayalimizde canlandırmaya çalışsak ta, kendimizi tatmin edici bir cevap bulamamışızdır. Herhangi bir şeyi en doğru tanımak istiyorsak, onu en doğru bilgiler ışığında tanımaya çalışmalıyız. Yanlış bilgilerle tanımaya çalışırsak, doğru tanımamızda mümkün olmayacaktır. Bizler bırakın Allah’ı en emin kaynaktan tanımayı, onun indirdiği dini bile onun kitabından öğrenmenin yolunu seçmedik. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, toplumu rivayetlere beşeri kaynaklara yönlendirdik.

Genellikle insan nefsi duygularına çok fazla baskı yapar ve bazı şeylere inanabilmek için, mutlaka gözlerimizle görmek isteriz. Hz. Musa’da Allah kendisine vahiy gönderirken, bizzat Allah’ım seni görebilir miyim demiştir Araf 143. Ayetinde. Tabi Allah’ın kendisine verdiği cevap, aslında Allah dendiğinde bizlerin, nasıl bir gücü anlamamıza, hayal etmemize güzel bir örnek. Allah Resulüne ne demişti, bu sorusu karşılığında hatırlayalım. “BENİ ASLA GÖREMEZSİN. AMA ŞU DAĞA BAK! EĞER O YERİNDE DURABİLİRSE, SEN DE BENİ GÖRECEKSİN” DEDİ. RABBİNİN KUDRETİ DAĞA TECELLİ EDİNCE, ONU PARAMPARÇA ETTİ, “

DEMEK Kİ ALLAH, BİZLERİN HAYAL SINIRLARIMIZIN DIŞINDA GÖREMEYECEĞİMİZ, DOKUNAMAYACAĞIMIZ ÇOK GÜÇLÜ BİR ENERJİ OLDUĞUNU SÖYLEMEMİZ,  YANLIŞ OLMASA GEREK. Ama bizler bu gerçekleri bildiğimiz halde, hayalini bile kuramadığımız böyle bir yüce gücün bizlere indirdiği dini İslam’a, Allah’ın Elçisini ortak etmekten çekinmiyoruz. Ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diye bizleri uyardığı halde. Değerli dostlarım, yalnız bu ayetten bile bizlerin Allah’ı şuan ki algılarımızla, hayal gücümüzle ASLA KAVRAYAMAYACAĞIMIZI GÖSTERMİYOR MU? Allah kendisini Kur’an’da tanıtıyor, tarif ediyor elbette. Ama anlatılanlar verilen bilgiler, akıl sınırlarımızın dışına çıktığı için, bizler ALLAH’I HAYAL EDEMEDİĞİMİZDEN, TARİFTE EDEMİYORUZ. Bakın Allah kendisini nasıl tarif ediyor.

“DE Kİ: ALLAH TEKTİR. VARLIĞINI SÜRDÜRMEK İÇİN HİÇBİR ŞEYE MUHTAÇ DEĞİLDİR, HERKES O'NA MUHTAÇTIR. DOĞURMAMIŞ VE DOĞMAMIŞTIR.”(İhlas1-2- 3)

“NE UYKUSU GELİR NE DE UYUR. GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA HEPSİ O’NUNDUR.” (BAKARA 255)

Allah kendisini böyle tanıtıyor bizlere. Ne dersiniz bizlerin tek İlahı olan Allah’ı, gereği gibi tanıyıp ONA VE GÖNDERDİĞİ KİTABINA gereken saygıyı bizler gösteriyor muyuz? YOKSA BİZLER ALLAH’A KARŞI, NANKÖRLÜK MÜ YAPIYORUZ? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Aslında bu bilgiler bizlere yeter. Çünkü bu özellikleri taşıyan bir güç ancak, YARATICI VE TEK İLAH OLMA HAKKINA SAHİP OLABİLİR. Ama bizler böyle bir ilah'ın bizlere gönderdiği Kur'an'a, kendisine gösterdiğimiz saygıyı gösteriyor muyuz? Bir an sizleri, böyle bir gücü düşünmenizi ve hayal etmenizi rica ediyorum. Hayal edebildiniz mi?  Doğurmamış ve doğmamıştır diyor. Ne uykusu gelir nede uyur diyerek, aslında insan yapısının dışında, aklın ve mantığın kavrayamayacağı bir güç olduğunu anlıyoruz. Bu özelliklerde bir gücü hayal bile edemediniz biliyorum. Neden hayal edemiyoruz, şimdide onun üzerinde duralım. Ama önce bu konuyu, kendi algı sınırlarımızın içinde düşünelim. İnandığımız tek ilah olan Allah’ın sanatına, önce bir göz atalım onu hayal edelim ki, O müthiş sanatçıyı tanıyabilelim. SANATINI BİLE HAYALİMİZDE CANLANDIRAMIYORSAK, BU SANATIN SANATÇISINIDA HAYAL ETMEMİZ, İNANIN ÇOK ZOR OLACAKTIR.

Yüzümüzü gece veya gündüz gökyüzüne çevirdiğimizde ne görüyoruz? Uçsuz bucaksız, günümüz teknolojisi ile bile sınırları hala belirlenememiş bir evren görüyoruz. Günümüz ilmi evreni araştırdığında, şimdilik kaydıyla şu bilgilere ulaşmış. “GÖZLEMLENEBİLİR EVRENİN ÇAPININ, YAKLAŞIK 93 MİLYAR IŞIK YILI OLDUĞU TAHMİN EDİLMEKTEDİR. BU HESAPLAMADA GÖZLEMLENEBİLİR EVRENİN EN UZAK UCU, YAKLAŞIK 46-47 MİLYAR IŞIK YILI ÖTEDE OLARAK HESAPLANMIŞTIR. UZAYDAKİ ÇOĞU CİSMİN UZAKLIĞINI TARİF ETMEK İÇİN IŞIK YILI İFADESİNİ KULLANIRIZ. IŞIK YILI, IŞIĞIN, BİR DÜNYA YILINDA ALDIĞI YOLDUR. BİR IŞIK YILI YAKLAŞIK OLARAK 9 TRİLYON KİLOMETREDİR. Sanırım hesap makinelerinizi bile bu hesabı zor yapıyor. Dikkat ettiyseniz gözlemlenebilir evrenin, şimdilik kaydıyla ölçülerini vermeye çalışıyorlar. Birde gözlemlenemeyin kısmını, hiç düşünmek bile istemiyorum.

BİZLER EĞER EVRENİ YARATAN GÜCÜN/ALLAH’IN SANATINI DAHİ HAYAL EDİP KEŞFEDEMEDİYOR, ŞU ANKİ AKIL SINIRLARIMIZA SIĞDIRAMIYORSAK, ONU NASIL HAYAL EDEİLİRİZ, YA DA ONUN HAKKINDA, VAR MI YOK MU, ONU KİM YARATTI TÜRÜNDEN, NASIL SORULAR SORARIZ? SAHİPSİZ, KENDİ KENDİNE OLUŞAN BİR ESER, SİZ GÖRDÜNÜZ MÜ, ŞAHİT OLDUNUZ MU? GÖREMEZSİNİZ. Ne yazık ki eşi benzeri olmayan bu eserin sahibi Allah’ın bizlere rehber, yol gösterici olsun diye gönderdiği Kitap için, Kur’an’ı herkes anlayamaz, Kur'an detaylı ve açık değildir, açıklanmaya muhtaçtır diyebiliyoruz. GERÇEKTENDE BİZLER ALLAH’A KARŞI, ÇOK NANKÖRLÜK YAPIYORUZ.

Aslında bizler önce kendimizi tanımalı, keşfetmeliyiz Allah’ı tanımak ve hayal edebilmek için. Çünkü bizlerde Allah’ın, bir sanatının eseriyiz. Size küçük bir örnek vermek istiyorum. Günümüz tıbbı çok ilerledi ve bizim vücudumuzda ki damarlarımızın uzunluğunu keşfettiler. Bakın ne kadarmış. “İNSAN VÜCUDUNDAKİ DAMARLARIN TOPLAM UZUNLUĞU YAKLAŞIK 100.000 KM'DİR. DİĞER BİR İFADEYLE, DAMARLARIMIZ DÜNYA'NIN ETRAFINI 2,5 KERE DOLAŞABİLECEK KADAR UZUNDUR.” Lütfen bu eserin sahibi önünde, saygıyla eğilelim ve bizlere rehber olsun diye gönderdiği Kur’an’ı dikkatle anlayarak okuyalım ve KUR’AN’A KARŞI SAYGILI OLALIM, ASLA ONUN SINIRLARI DIŞINA ÇIKMAYALIM. Sizce yüceliğini hayal bile edemediğimiz bir güç olan Allah’ın gönderdiği Kur’an, ONUN YARATTIĞI BİR KULUN AÇIKLAMASINA, İZAHINA MUHTAÇ OLABİLİR Mİ? Karar sizin.

Bizler bu ilmi bilgilere günümüzde sahip olduğumuz halde, sizce bu sanatın sanatçısını yani Allah’ı, yakından tanımak için nasıl bir çaba içine girdik? Tanıdık mı? Çok üzgünüm ama tanımak bir tarafa, bu konuda hiçbir çaba göstermiyoruz. Bir kısmımız Allah’ı bizzat kendisinin gönderdiği Kitaptan tanımak yerine, onu tanıdığını zanneden VELİ, ÂLİM ilan ettikleri kişilerden öğrenmeyi, tanımayı seçiyor. Hâlbuki Allah kendisini, bizleri sorumlu tuttuğu kitabında, anlayabileceğimiz ölçülerin sınırlarında tanıtıyor. AMA ALLAH’A DEĞİL, EDİNDİKLERİ VELİLERE, GAVSLARA GÜVENDİKLERİ İÇİN, ONLARIN HAYALLERİNDE YARARTIĞI ALLAH’I TANIYORLAR, GERÇEĞİNİ HİÇ TANIMADILAR. TANISAYDILAR, ALLAH’IN İPİ KUR’AN’DAN BAŞKA İPLER ARAMAZLARDI KENDİLERİNE. NE YAZIK Kİ KENDİMİZ BU KONUDA BİR ÇABA, GAYRET İÇİNDE OLMADIK.

Allah’ın sanatına bile akıl erdiremediğimiz halde, Allah’ı rivayetlerden hikâyelerden tanımanın yolunu seçtik. Avrupa da gezilerim esnasında gezdiğim katedral ve kiliselerin ikisinde haşa Allah’ın resmini yaptıklarını üzülerek gördüm. Ne yazık ki Kitap Ehlide, biz Müslümanlarda Allah’ı, Allah’ın kitaplarından tanımadık, kendi hayallerimizde canlandırdığımız şekliyle tanıdık. Öyle olunca elbette yanlış tanıdık. Allah’ın gücünü, şefkatini bizlere karşı sevgisini anlayamadığımız için, adeta onu cezalandırıcı olarak hayal ettik. O EŞSİZ YÜCE GÜCÜ TANIYAMADIĞIMIZ İÇİNDE ANLAMSIZ SORULAR SORUP, PEKİ ALLAH’I KİM YARATTI, SONSUZ BİR GÜÇ NASIL OLUR TÜRÜNDEN SORULARLA, ADETA ALLAH İLE İRTİBATIMIZI KESTİK. O YÜCE GÜCÜ, KENDİ AKIL SINIRLARIMIZIN İÇİNE HAPSETTİK. VARLIĞINI ACİZ AKLIMIZLA SORGULAYARAK, ONUNDA BİR YARATICISI OLMALI DİYENLERİ BİLE DUYDUK. Bakın Felsefe bu konuya, nasıl bir açıklama getiriyor. 

“FELSEFEDE HER SONUCUN, BİR NEDENİ VARDIR. ZORUNLU VARLIKTAN BAHSETTİĞİMİZDE,  ZORUNLU VARLIĞIN TANIMI, NEDENİ OLMAYAN BİR VARLIKTIR. YANİ ALLAH HİÇ BİR ŞEYİN SONUCU DEĞİLDİR. HİÇ BİR ŞEYİN SONUCU OLMADIĞI İÇİN, ALLAH’I KİM YARATTI, NASIL YARATILDI DİYEDE SORAMAYIZ. Şöyle bir örnek verelim. Diyelim ki bir konuda bir arkadaşımız bize bir bilgi verdi. Bu konu üzerinde geriye dönük sorular sorup, bu bilginin kaynağı kim diye araştırdığınızda, konu bir yerde sona ermesi gerekir. Yoksa sonsuza kadar geriye gider SÖZÜN SAHİBİNİ BULAMAYIZ. Yani her şeyin bir başlangıcı vardır diyebiliriz.  Evrenin ve insanlığın elbette bir yaratıcısı ustası vardır dediğimizde, evreni yaratanı kim yarattı diyemeyiz. YANİ HER ŞEYİN BİR BAŞLANGICI VARDIR. BİR BAŞKA DEYİŞLE, YARATILMAYAN NASIL YARATILDI DİYE SORULMAZ.”

Değerli dostlarım amacım, bizleri yaratan yaratıcımız Allah hakkında, sizleri düşünmeye davet etmektir. Bu düşünmeyi eğer emin olmadığımız kaynaklardan yaparsak, asla doğru bilgilere ulaşamayız. AKLIN VE MANTIĞIN SINIRLARI DIŞINA ÇIKAN ALLAH’IN VARLIĞINI DOĞRU TANIMAK İSTİYORSAK, ANCAK ONU KENDİSİNDEN YANİ KUR'AN'DAN VE ONUN YARATTIĞI SANATINDAN TANIYABİLİRİZ. Dilerim bizleri yaratan Rabbimizi tanıma çabasında olup, onun yüceliğini görebilme şerifine erişen, azınlık Allah’ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır

SALAT'IN BİR ANLAMININDA, NAMAZ OLMADIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİMİZE.

  Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak.  Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz.  ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’A