Ana içeriğe atla

KUR’AN GERÇEKLERİNİ GİZLEMEYE ÇALŞANLARIN, TUZAĞINA DÜŞMEYELİM. “ALİ İMRAN 173.AYET”


 

Kur’an gerçeklerinin farkına varılmaması ve çıkarlarının devam etmesini isteyen cemaat tarikat liderlerinin, öyle çabaları var ki günümüzde, düşünme melekesi gelişmiş, Kur’an’dan haberi dahi olmayan bir çocuğa, bu toplumda anlatılanları söylesen, güler geçer inanmaz. Ama günümüzde aklını kullanmayıp Kur’an ile bağlantı kurmayan birçok insan inanıyor. Aynı yöntem Kitap Ehlinin döneminde RUHBANLAR tarafından da uygulanmıştı. Tabi bunun birçok nedenleri var. İman ettiği kitabı hiç okumayan, ondan sonrada Allah ile çok kolay aldatılan toplum olduk. Gelelim makalemizin konusuna. Allah’ın vahyi ile bizzat Müslüman’ın kendisinin buluşmasını istemeyen çıkar çevreleri, KUR’AN’IN MEALİ/TERCÜMESİ HAKKINDA KUŞKULAR YARATARAK, adeta tercümesinin/mealinin Kur’an olmadığını, hatta bunları okuyanların dinden çıkacağını bile iddia ederek, KUR’AN’I KİM, NASIL TÜRKÇEYE TERCÜME ETTİ. ALLAH’IN RESULÜ ARAPTI, DOLAYISIYLA ASIL KUR’AN ARAPÇA OLANDIR, diyerek toplumda kuşku yaratılmaktadır. İlginç olan ise kendilerine Kur’an’ı anlatanlar, nasıl dilimize çeviriyorsa Kur’an’ın tercümesi de öyle yapılır diyemiyor, çünkü akıl devre dışı. Böylece Kur’an’ı anlatan ve açıklayan çok özel kişilerin olduğu topluma inandırılmakta ve MÜSLÜMANLARI KENDİLERİNE CEMAATLERİNE YÖNLENDİRİP, YALNIZ ONLARIN EN DOĞRU AYETLERİ ANLAYACAĞI VE ANLATACAĞI MÜSLÜMANLARA KABUL ETTİRİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR.

Eğer bizler Kur’an’ın her dile doğru tercüme edilemeyeceğine inanıyorsak, Kur’an’ın tüm insanlara indirilmediğine, yalnız Araplara indirildiğine inanmış olmamız gerekirdi. Ama Allah tüm kullarının bizzat kendisini sorumlu tutacağına hükmediyor, yalnız Arapları değil. Allah neden Arapça bir Kur’an indirildiğini çok net anlatıyor Kur’an da. İbrahim suresi 4. ayette şöyle geçer. “BİZ, GÖREVLENDİRDİĞİMİZ HER RESULÜ ANCAK, KENDİ TOPLUMUNUN DİLİYLE GÖNDERDİK Kİ, ONLARA AÇIK-SEÇİK BEYANDA BULUNSUN.“ Demek ki amaç, Kur’an’ın yani vahyin mesajlarının anlaşılması ve ilk elden aracısız AÇIK SEÇİK tebliğin gerçekleşmesi. Fussilet 44. ayette de, neden Arapça indirdiği konusuna Allah açıklama yapıyor ve bakın ne diyor. “EĞER BİZ ONU BAŞKA DİLDE BİR KUR’AN YAPSAYDIK ONLAR MUTLAKA, “ONUN AYETLERİ GENİŞÇE AÇIKLANMALI DEĞİL MİYDİ? BAŞKA DİLDE BİR KİTAP VE ARAP BİR RESUL ÖYLE Mİ?” Bu ayetten de çok açık anlaşılıyor ki amaç, tebliğin anlaşılacak şekilde ulaşmasıdır. Eğer aklı başında her Müslüman'ın Kur'an'ı bizzat kendisi anlayamayacak olsaydı, mahşer günü şöyle savunmaz mıydı Müslümanlar kendisini. "ALLAH'IM, BİZLERE REHBER OLSUN DİYE KUR'AN'I İNDİRMİŞSİN, GÜZELDE BİZLER ANLAYAMIYORUZ, ALİM OLANLAR ANLIYOR. BU DURUMDA KUR'AN'DAN BİZLERİ SORUMLU TUTMAN ADALETLİ OLMAZ." Zerre kadar düşünen, ne demek istediğimi anlamıştır. Aklını kullanmayana da, zaten sözüm yok.

Şöyle düşünün lütfen Hz. Musa ya kendi dilinden, İbranice kitap indirilmişti. Hz. İsa ya da elbette O toplumun konuştuğu dilden indirildi. Hz. Muhammed’e de toplumun dilinden Arapça indirildi, amaç vahyin tüm insanlara tebliğin ulaşmasıdır. Günümüzde İncil her toplumda kiliselerinde kendi dillerinden okunuyor ve hiç kimse İncilin orijinali böyle değildi demiyor. Hatta hiç kimse sormuyor bile, İncili kim tercüme etmiş diye. Peki, biz İslam toplumunda neden böyle anlamsız ve mantık dışı sorular soruluyor ve toplumda kuşkular yaratılıyor? ÇÜNKÜ DİN ALLAH’IN DİNİ OLMAKTAN ÇIKMIŞ, CEMAATLERİN TARİKATLARIN HATTA MEZHEPLERİN ŞEKİLLENDİRDİĞİ BİR DİN HALİNE GELMİŞ. Öyle olunca herkes kendi cemaatine, kendilerinin VELİ edindiği kişilere davet ediyor ve yalnız onlara güveniyor. Daha da kötüsü her cemaat, tarikat ve mezhep Kur’an’ın anlamını tahrif ederek tercüme ediyor. Orijinalini bozamıyorlar ama kendi dillerine tercüme ederken, batıl inançlarını adeta Allah’a söyletmeye çalışıyorlar. BÖYLE OLUNCADA TOPLUMDA, KUŞKULARIN OLMASI KAÇINILMAZ OLUYOR.

Peki, neden Kur’an’ı kim tercüme etti, Kur’an Arapçaydı diyorlar. Hatta birçok farklı tercüme edilmiş mealleri örnek gösterip, Müslümanlar arasında daha çok şüphe yaratılıyor. Bir an düşündüğünüzde birçok farklı tercümeyi bizlerde gördüğümüzde, tedirgin olmuyor muyuz? Elbette oluyoruz. Peki, bu durumda bizler ne yapmalıyız? Mutlaka birilerine mi güvenip, onun tercüme ettiği Kur’an en doğrudur mu demeliyiz? Kesinlikle hayır. Bundan 70–80 yıl önce belki elimizde onlarca tercüme edilmiş Kur’an yoktu. Ama günümüzde o kadar çok tercüme var ki, yalnız bir tercümeye güvenmeden, mutlaka hepsine bakmalıyız. AMA BU ARAŞTIRMAMIZI YAPMADAN ÖNCE, ALLAH’IN NAHL SURESİ 98. AYETİNDEKİ UYARISINI HAYATIMIZA GEÇİRMELİYİZ. YANİ KAFAMIZDAKİ TÜM BATIL VE HURAFE BİLGİLERDEN KURTULUP, DAHA SONRA KUR’AN’I ARAŞTIRMAYA BAŞLAMALIYIZ. Yoksa bizlerinde doğru anlaması asla mümkün olamaz. Kimin verdiği bilgiler ışığında Kur’an’ı okursak, ayetlerden de o yönde anlamlar çıkartırız. Allah Kur’an’ı nice örneklerle biz açıkladık diyor. Allah’a güvenerek verdiği örnekler ışığında, Kur’an’ı bizzat bizler anlamaya çalışmalıyız. Ben anlamam bunu yapamam diyen, Allah ile aldatılmaktan asla kurtulamaz.

Nahl suresi 98. ayetinde Allah, önce kovulmuş şeytanın/şeytanlaşmış insanların sizlere dayattığı batıl ve hurafelerden kurtulup, yalnız Allah’a sığınarak ona güvenerek Kur’an’ı öyle okumaya, anlamaya başlayın diyor. Bunu yapmadan batıl ve hurafenin etkisiyle Kur’an’ı okumaya başlarsanız, asla Kur’an’ı doğru anlayamazsınız diyor Rabbimiz. Çünkü yanlış bilgiler ışığında okursak, ayetleri de onların inançları etkisinde yanlış anlayacağımızı özellikle belirtiyor. BİZLER ALLAH’IN BU UYARISI VE İKAZINI DİNLEMEDEN KUR’AN’I OKUDUĞUMUZ İÇİN, AYETLERİ YANLIŞ ANLIYORUZ, YANLIŞ TERCÜME EDİYORUZ. BATIL İNANÇLARIMIZI AYETLERE İLAVE ETMENİN ÇABASI İÇİNDE OLUYORUZ. ÖYLE OLUNCADA ONLARCA FARKLI TERCÜME/MEAL ORTAYA ÇIKIYOR.

Allah’ın bu uyarısını dikkate alarak, tüm meallerden/tercümelerden faydalanıp Allah’ın istediği gibi, ayetler üzerinde düşünerek ve Kur’an’ı bir bütün olarak düşünüp ayetler arasında bağlantı kurarak okuduğumuzda, inanın Allah'ın yardımıyla Kur’an gerçekleri ile mutlaka buluşacağız. Çünkü Allah iyi niyetle Kur'an'ı anlamaya çalışanın, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇARIM DİYOR. Bu yolu izlediğimizde, yapılan hataları bizler fark edebileceğiz. Araf 203. ayetinde, Allah’ın Resulüne bazı kişiler, şu konuda sen derleyip söyleseydin, hüküm verseydin ya dediklerinde Allah’ın Resulü, BEN ANCAK RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM. BU KUR’AN AYETLERİ, RABBİNİZDEN GELEN BASİRETLERDİR DİYOR. YANİ GERÇEKLERİ YANILMADAN GÖREBİLME YETENEĞİ, UZAĞI GÖRÜŞ, SEZİŞ, ANLAYIŞ, KAVRAYIŞTIR DİYOR. Bakın Rabbimiz hurafe ve batıldan uzak, yalnız Allah’a güvenip dayanarak Kur’an’ı anlamaya çalışanların basiretlerini açarım yani onların gönül gözlerini açıp gerçekleri görmelerini sağlarım diyor. İŞTE ALLAH’IN YÜCELİĞİ, İŞTE KUR’AN’IN MUCİZESİ. Yeter ki Allah’a güvenelim, yeter ki hiçbir batılın etkisinde kalmadan, imtihanımız gereği dersimize bizzat bizler Kur'an'dan çalışalım. Allah bizlerin Kur’an ile gönül gözünü açacak ve hatalı yanlış tercüme edilmiş ayetlerin bile anlaşılması için, aynı konuda nice örnekler vererek, doğruyu anlamamızı sağlayacaktır.

LÜTFEN ALLAH’A GÜVENELİM DOSTLAR. KUR’AN MEALİ/TERCÜMESİ KUR’AN DEĞİLDİR DİYENLERİ DUYARSINIZ. Bunu söyleyenlere sormak isterim, Kur’an nedir? Arapçasını anlamadan da okusan, gerçek Kur’an budur mu diyor Allah? Rabbimiz bizden nasıl bir okuma istiyor? Kur’an kelimenin anlamı TOPLAMAK, OKUMAK, BİR ARAYA GETİRMEK anlamındadır. Peki, nasıl bir okuma istiyor Allah? Anlamını bilmesen de okumu diyor? Elbette hayır, o zaman Kur’an’ın indiriliş amacına ters düşer. Allah anlayarak, ayetler üzerinde düşünerek okuyup, hayatımıza geçirdiğimizde ancak bizler Kur’an’ı okumuş sayılırız. Anlamadan okuduğumuzda, ne vahyi tebliğ almış oluruz, nede ayetler üzerinde düşünebiliriz. BÖYLE BİR OKUMAYA, KUR’AN OKUMAK DENMEZ, ANCAK KELİMELERİ SESLENDİRMEK DENİR. Lütfen kendimizi kandırmayalım, bizleri kandırmaya çalışanlara da aldanmayalım.

Kur’an Arapça olduğu için, doğru bir şekilde başka dillere ya da Türkçeye çevrilemeyeceğini iddia edenlere, şunu sormak isterim. Kur’an’ın meali Kur’an değildir diyenler, kimlerden ayetlerin tercümesini öğreniyorlar? Elbette kendilerinin güven verdiği cemaat, tarikat liderlerinden. Peki, onların doğru anlattıklarına nasıl güveneceğiz? Ne yazık ki cemaat ve tarikatlar, onların liderleri Allah’a değil kendilerine davet ediyorlar Müslümanları ve ben en doğrusunu anlatırım, tuzağını topluma kuruyorlar. HATIRLATIRIM RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN TÜM HADİSLERDE ARAPÇADIR. AMA BU HADİSLERİ TÜRKÇEYE ÇEVİRİRKEN, AYNI TEPKİYİ VERMEYİP EKSİKSİZ ÇEVİRDİKLERİNİ SÖYLEYENLER, NEDEN KUR’AN AYETLERİNE FARKLI TAVIR TAKINDIKLARINI, LÜTFEN ARTIK FARK EDELİM VE LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM.

Arap âlimlerin yazdığı yüzlere Arapça yazılmış bilim kitapları, dünyada yaşayan tüm dillere eksiksiz çevriliyor ve tüm insanlar aynı derecede istifade ediyor, anlıyor bilim adamları oluyor ve hiç kimse anlama ya da kendi dillerine çevirme konusunda Kur’an’a karşı takındıkları tavrı takınmıyorlar. Konu Kur’an olunca kendilerini âlim zanneden bu kişiler, cemaat ve tarikat yetkilileri Kur’an’ı kendi dilimize çevrilmesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Yakın geçmişte Hristiyan toplumunda PAPA da, İncil'in diğer dillere çevrilmesine karşı çıkmıştı. Nedeni tüm Hristiyanları kendilerinin din adına yönetebilmek için. Daha sonra toplumun bilinçlenmesi sonucu yapılan itiraz nedeniyle, her toplumun diliyle kendi ibadet yerlerinde okunmaya başlandı. KUR'AN'I HER DİLE ÇEVRİLMESİNİ İSTEMEYENLERİN ASIL SEBEBİ, KUR’AN’I ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK OKUYAN, BU TÜR ARACILARI DEVRE DIŞI BIRAKCAKLARINI BİLİDİKLERİNDENDİR. DİREK KUR’AN İLE MUHATAP OLANLAR, GÜNÜMÜZDE DİN DİYE ANLATILANLARIN, BATIL HURAFE OLDUĞUNU ANLAYACAKLARDIR. TÜM KORKULARI BU GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMAMASI ADINADIR. BİR BAŞKA DEYİŞLE, KENDİLERİNE DAVET SON BULACAK VE BÜYÜK RANTLARDA SONA ERECEKTİR.

İslam toplumunu Allah ile aldatanlar, Müslümanların Resulüne karşı coşkun sevgi ve saygısını kullanarak, onun adına uydurulan rivayet hadisler ile toplumu adeta yönetmektedirler. Bu zihniyete karşı size Allah’ın kitabı yetmiyor mu, bakın Allah yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sizi Kur’an’dan hesaba çekeceğim diyor, ayetlerini hatırlattığımızda verdikleri cevap düşündürücüdür. “SİZLER ALLAH’IN RESULÜNÜ DEVRE DIŞI BIRAKIYOR, YOK SAYIYORSUNUZ.” Hâlbuki Allah’ın Resulünü hiçbir Müslüman yok sayamaz, devre dışı bırakamaz. Ama hiçbir Müslüman'da Allah’ın, Resulüne vermediği bir yetkiyi Resulüne veremez. Çok daha ilginci ALLAH BİZE YETER diyen Müslümanları da, RESUL DÜŞMANI ilan ediyorlar. Bu konuda sizlere çok önemli bir ayet hatırlatmak istiyorum. Bakın Allah’ın Resulü yanı başlarındayken bile, kimler söylemiş bu sözleri.

Ali İmran 173: ONLAR ÖYLE KİMSELERDİR Kİ, HALK KENDİLERİNE, “İNSANLAR SİZE KARŞI ORDU TOPLAMIŞLAR, ONLARDAN KORKUN” DEDİKLERİNDE, BU SÖZ ONLARIN İMANINI ARTIRDI VE “ALLAH BİZE YETER, O NE GÜZEL VEKİLDİR!” DEDİLER. (Diyanet meali)

Bakın Müslümanlara savaş açanları korkutmaya çalışanlar, insanlar size karşı asker topluyor siz tehlikedesiniz dediklerinde, onların verdiği cevap ALLAH BİZE YETER, O NE GÜZEL VEKİLDİR diyorlar. HİÇ BİRİSİ ALLAH’IN RESULÜ YANIMIZDA O BİZİ KURTARIR, BİZİM VEKİLİMİZDİR DEMİYOR. Çünkü Resulünü de, Müslümanları da kurtarabilecek tek güç Allah’tır. Ama bizlere bu gerçeği ne yazık ki unutturdular. Bu arada unuttuğumuz bir gerçeği de hatırlatmak istiyorum. Hz. Muhammed Allah’ın vekili değil, ELÇİSİYDİ. Elçisine de hiçbir yetkisini vermemiştir. Onun için Allah, hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor Kur'an'da. Resul Elçi anlamındadır. Yani aldığı mesajı hiç ilave etmeden, direk ileten anlamındadır. Bu ve benzeri birçok ayeti tebliğ alan bir Müslüman sizce, şu sözü söyleyebilir mi? “NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYE Mİ GÖNDERDİ?” Sanırım bizimkisi cahil cesareti. Tüm insanların vekili yalnız Allah’tır. Ayette geçen vekil kelimesi, bir Müslümanın yalnız Allah'a güvenip dayanmasını, yalnız ondan yardım isteyebileceği anlamında kullanılır. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) ALLAH’IN RESULÜ BİZLER İLE ALLAH ARASINDA ARACI DEĞİL, YALNIZ ALLAH’IN ELÇİSİDİR YANİ TEBLİĞCİSİDİR.

Değerli dostlarım, din artık çıkar çevrelerinin ne yazık ki eline geçmiş. HERKES KENDİSİNE DAVET PEŞİNDE. Ne yazık ki Allah’a davet eden yok. Allah sakın veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim. Yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diyorsa Kur’an’da, sizce Allah biz kullarını, Kur’an’ı çok azınlık insanların anlayacağı bir şekilde gönderip, daha sonrada bizleri bu kişilere muhtaç eder mi? Allah’ın yemin ederek anlayalım ve hiç kimseye muhtaç olmayalım diye KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRDIK DEDİĞİNİ DE UNUTMAYALIM. Lütfen atalarımızın batıl inancını yaşayabilmek için, Allah’ın adalet anlayışını küçümsemeyelim, büyük hata ederiz. ELLERİMİZLE ASLINDA, KUR’AN’DA ÇELİŞKİ YARATIYORUZ, AMA MENFAATLERİMİZ NE YAZIK Kİ AĞIR BASIYOR. LÜTFEN KENDİLERİNE DAVET EDENLERE DEĞİL, KUR’AN’A DAVET EDENLERE İTİBAR EDİNİZ.

Dilerim bu acı gerçeğin farkında oluruz ve bir öğrenci misali Kur’an’ı anlayarak dikkatle ayetler arasında bağlantılar kurarak anlamaya ve hayatımıza geçirmeye çalışırız. İşin kolayına kaçıp, birilerinin sözleriyle imanımızı yaşarsak, inanın Allah’ın huzurunda pişman olanların safında olacağımız kaçınılmaz olacaktır. Bu yanlış yolu izlemeye devam edersek İslam toplumları olarak, ALLAH İLE ALDATILMAKTAN, YAKIN GEÇMİŞTE YAŞADIĞIMIZ ACILARI TEKRAR YAŞAMAKTAN, ASLA KURTULAMAYIZ.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır

SALAT'IN BİR ANLAMININDA, NAMAZ OLMADIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİMİZE.

  Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak.  Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz.  ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’A