Ana içeriğe atla

TEVHİT İNANCIMIZI LÜTFEN, KUR’AN İLE SORGULAYALIM.

 



Bu makalemde sizleri TEVHİD konusu üzerinde, Kur'an merkezli düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce tevhit ne anlama geliyor onu çok doğru anlamalıyız. Çünkü bir insanın Müslüman olurken ilk kabul ettiği şey TEVHİTTİR. Bunu yerine getirmeden İslam’ı yaşıyorsa, tüm çabalarının boşuna gittiğini mahşer günü görecektir. Çünkü Tevhidi doğru yerine getirmeyen bir Müslüman’ın, ALLAH’A ŞİRK KOŞMA İHTİMALİ ÇOK YÜKSEKTİR. Allah ayetinde bu konu ile ilgili bizleri uyarıp İMAN EDENLERİN ÇOĞU, ŞİRK KOŞMADAN İMAN ETMEZLER DİYE UYARIYOR. Demek ki çok önemli bir konu. Bu durumda tevhit ne anlama geliyor önce ona bakalım.

Genel anlamda tarif etmek gerekirse, bir şeyin BİR TEK OLDUĞUNU KABUL ETMEK anlamına gelir. Bu kelimeyi İslam dini için kullanırsak, Kelime-i tevhit ALLAH’IN TEK BİR İLAH OLDUĞUNA İMAN ETMEK ANLAMINA GELİR. Yani bir başka deyişle söylemek gerekirse, TEVHİD ALLAH'IN VARLIĞINA, TEKLİĞİNE, TÜM YETKİNİN NİTELİKLERİN KENDİSİNDE TOPLANDIĞINA, EŞİ VE BENZERİ BULUNMADIĞINA İNANMAKTIR. Tüm yetkilerin yalnız Allah’ta olduğuna iman eden bir Müslüman, iman edeceği kitabında yalnız Kur’an olduğuna iman etmesi gerekir. Lütfen tevhit konusunu, bu bağlamda düşünelim.

Yani Kur’an tabiriyle söylemek gerekirse tevhit, LÂ İLÂHE İLLALLAH yani Allah’tan başka ilah yoktur anlamındadır. Peki, onun yanında MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH dememiz şirk midir? Ya da mutlaka ikisini birlikte mi söylemeliyiz, birlikte söylemezsek eksik mi olur? Lütfen bu konuyu Fatiha 5, Ali İmran 18, 62 Nisa suresi 171. Maide 73. Enam 106. Ayetler ışığında anlamaya çalışalım. Bunun cevabını vermeden önce, Kur’an’dan bu konuda bir örnek vermek isterim. Çünkü Kitap Ehli bu konuda öyle büyük yanlışlar yapmış ki, Allah bizlere bu konuda örnekler vererek uyarıyor. Yani bizler Allah’ın yanında mutlaka Resulünü de anmamız mı gerekir? Tek başına anamaz mıyız? Bu konudaki açıklamamı, makalemin sonunda yapacağım. Bir örnek ayet vermek istiyorum, bu konuda batıla sapmış Kitap Ehli, bakın nasıl yanlışlar yapıyormuş.

Zümer 45: ALLAH TEK OLARAK ANILDIĞI ZAMAN, AHİRETE İNANMAYANLARIN KALPLERİ DARALIR. O’NUN PEŞİ SIRA BAŞKALARI ANILDIĞI ZAMAN HEMEN SEVİNİRLER. (Mehmet Okuyan)

Bu ayette bahsedilenler Allah’a ve kitabına iman etmeyenler değil, önce onu belirtmek isterim, şirk batağına batan Kitap Ehli. Ama Allah’ın indirdiği kitapların yolundan öyle sapmışlar, öyle batıl inançlar edinmişler ki, Allah’ın indirdiği kitaplarında bahsettiği AHİRET VE HESAP GÜNÜNE değil, kendilerinin uydurduğu ahiret gününe inandıkları için Allah, bu kişilere Ahirete inanmayanlar diyor. Peki, neden böyle söylüyor olabilir? Bir önceki 44. Ayetinde, bakın Kitap Ehlinin yaptığı nasıl bir hatanın sonucunda bunu söylüyor Rabbimiz ve Resulüne deki onlara diyerek nasıl bir ayet indiriyor. DE Kİ: “BÜTÜN ŞEFAAT ALLAH'INDIR. GÖKLERİN VE YERİN HÜKÜMRANLIĞI O'NUNDUR. SONRA O'NA DÖNDÜRÜLECEKSİNİZ.” Demek ki ahireti inkâr edenlerden kast edilen Kitap Ehli, kendilerini ahiret hesaplaşmasında kurtaracak ŞEFAATÇİ VELİLER, GAVSLAR EDİNMİŞLER VE ALLAH’IN RESULÜNÜDE ALLAH’IN OĞLU İLAN EDEREK, ONLARI CEHENNEM AZABINDAN KURTARACAĞINA İNANIYORLAR. Allah’ta, benim onların inandığı şekilde ahiret hükmüm yok, onlar yalan söylüyorlar diyor. Sanırım bu satırları okuduğunuzda, bizlerde aynı büyük hatayı yaptığımız geldi aklınıza. Biz Müslümanların bir kısmı da, Allah’ın mahşer günü hesabın sorulacağı o günü, kendimizce değiştirip, BİZ İMAN ETTİK DEDİĞİMİZ İÇİN, ALLAH’IN RESULÜNÜN ŞEFAATİ İLE CEHENNEM AZABI ÇEKMEYECEĞİZdemiyor muyuz? Sizce bizim o kitap Ehlinden, farkımız var mı? Elbette yok. ONUN İÇİN ALLAH TEK KARAR VERİCİ BENİM VE BENDEN BAŞKA YARDIMCINIZDA, ŞEFAATÇINIZDA YOKTUR DİYOR.

Çünkü Kitap Ehli, Allah’ın Resullerini ilahlaştırdıklarının yanında, kendilerinin günahlarını affettirecek, putlaştırdıkları ALLAH DOSTU SANDIKLARI insanları VELİLERŞEFAATÇILAR edindiklerinden, Allah’ın yanında onların isimlerini de mutlaka anılması gerektiğini söylüyorlardı. ALLAH’TA AYETLERİNDE UYARIYOR VE BU HATALARI KONUSUNDA BİZLEREDE AÇIKLAMA YAPIYOR Kİ, AYNI HATAYA DÜŞMEYELİM. Kitap Ehli Allah’ı anarken, mutlaka Resulünü de anmalıyız düşüncesi onlarda, adeta olmazsa olmaz haline dönüşmüştü. Çünkü Allah'ın Resulünü, Allah’ın oğlu ilan etmişlerdi. Allah’ta bu konuda birçok ayetinde bizleri uyarıyor ve aynı hataya düşmeyin diyor. Acaba ders aldık mı? Ne dersiniz? Bakın Allah tüm kullarının bu konuda ne yapmasını istiyor.

Cin 18-19-20-21: ŞÜPHESİZ Kİ MESCİTLER ALLAH’A AİTTİR. ALLAH İLE BİRLİKTE KİMSEYE YALVARMAYIN. ALLAH’IN KULU, O’NA DAVET İÇİN KALKTIĞINDA (YOLDAN SAPANLAR) NEREDEYSE ONUN ÜZERİNE ÇULLANIRLARDI. “BEN SADECE RABBİME DUA EDERİM (O’NA ÇAĞIRIRIM)  VE O’NA KİMSEYİ ORTAK KOŞMAM. “BEN SİZE ZARAR VERME VE DOĞRU YOLA GETİRME GÜCÜNE DE SAHİP DEĞİLİM.” (Mehmet Okuyan)

Bakın çok net ve açık bir uyarıda bulunuyor Rabbimiz. Allah ile birlikte hiç kimseyi anmayın yalnız Allah’a dua edin, yalnız Allah’tan yardım dileyin. Hz. Muhammed yalnız Allah’ın ismini anarak vahyi tebliğ ettiğinde ona kızıyorlar, çünkü yalnız Allah’ın anılmasına alışmamışlardı. Onun yanında ilah edindikleri Resullerini hatta Allah dostu dedikleri kişileri de birlikte anarak, ONLARIN KENDİLERİNE ŞEFAAT EDİP, MAHŞER GÜNÜ KURTARACAKLARINA İNANIYORLARDI. Allah’ın Resulü bakın ne diyor. Ben sadece Rabbime DUA EDERİM diyor. Resul yalnız Rabbimize dua ediyorsa, şefaati yalnız ondan istiyorsa, bu durumda bizlerde aynı yolu izleyerek, YALNIZ ALLAH’TAN ŞEFAAT DİLEMEMİZ GEREKMEZ Mİ? Elbette bizlerde öyle yapmamız gerekir, ama çok üzgünün Kitap Ehlinin yaptığı hataya bizlerde düştük ve yalnız Allah’ın ismini anıp, Resulünün ismini anmayana, SEN RESULÜ DEVRE DIŞIMI BIRAKIYORSUN, RESULSÜZ DİNMİ YARATMAYA ÇALIŞIYORSUN DEMİYORLAR MI? Ayetin sonunda Hz. Muhammed, bakın biz ümmetine ne diyor. Ben sizlere ne zarar verebilirim, nede fayda sağlayabilirim. Bunca ayeti tebliğ alıp iman ettik dediğimiz halde, ALLAH’A VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTMAYARAK, ŞEFAAT YA RESULALLAH demiyor muyuz? Hatta camilere mescitlere şefaat ya Resul Allah diye yazmıyor muyuz? Bakın Allah Resulleri konusunda ne diyor.

Bakara 136: DEYİNİZ Kİ: “BİZ ALLAH’A İNANIRIZ; BİZE İNDİRİLENE, İBRAHİM’E, İSMAİL’E, İSHAK’A, YAKUB’A VE ONLARIN (İMAN) SOYUNDAN GELEN (NEBİLERE) İNDİRİLENLERE; MUSA’YA VE İSA’YA VERİLENLERE; YANİ TÜM NEBİLERE RABLERİNDEN VERİLENLERE İNANIRIZ; ONLARI BİRBİRİNDEN ASLA AYIRT ETMEYİZ. ZİRA BİZ SADECE O’NA TESLİM OLANLARIZ. (Mustafa İslamoğlu)

Allah, bizlerin ne söylemesini istiyor. Allah’a inanırız ve daha önce onun gönderdiği tüm Resullerine ve onlarla gelen kitapların olduğuna da inanırız. Çok önemli kısmı ise ONLARI YANİ TÜM NEBİLERİ/RESULLERİ BİRBİRİNDEN ASLA AYIRT ETMEYİZ UYARISIDIR. Ayetin sonunda ise son noktayı koyuyor ve diyor ki ÇÜNKÜ BİZ SADECE ALLAH’A TESLİM OLANLARDANIZ. Ama bizler Allah’ın Resullerini, Allah’ın vermediği öyle yetkilerle donattık ki, yalnız Allah’ı andığımızda sanki bir eksiklik oluyormuş duygusuna kapılıyoruz. Hatırlatırım ALLAH’IN TÜM RESULLERİ YALNIZ ALLAH’A TESLİM OLUYORSA, BU DURUMDA BİZ ALLAH’IN KULLARIDA YALNIZ ALLAH’A TESLİM OLMALIYIZ. ARAYA ASLA ARACILAR, ŞEFAATÇILAR KOYMADAN.

Gelelim en önemli günümüzdeki sorumuza. Bizler TEVHİT in olmazsa olmazı olan, Yalnız Allah’ı anarak yani LÂ İLÂHE İLLALLAH dedikten sonra, MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH dememiz şirk olur mu? YA DA ALLAH İLE RESULÜNÜ YANYANA YAZAMAZ MIYIZ? Çünkü Kitap Ehlinin yaptığı bu yanlışlar konusunda Allah, onları uyarmıştı. Eğer bizler Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları tekrar ediyor ve Allah’ın Resulünü de onlar gibi İLAHLAŞTIRIP, ALLLAH’IN TEK ELİNDE OLAN YETKİLERİNİ, RESULÜNE VERİYORSAK, O olmadan yalnız Allah’ın ismini anmak yanlış olur diyorsak, EVET BUNA KUR’AN’A GÖRE KESİNLİKLE ŞİRK DİYEBİLİRİZ.

ALLAH TEK İLAHTIR DİYORSAK, İMANIMIZ ADINA BİZE YOL GÖSTERECEK KAYNAĞINDA, YALNIZ ONUN İNDİRDİĞİ KUR’AN OLDUĞUNA İMAN ETMEMİZ GEREKİR. Böyle mi yapıyoruz? Çünkü Allah bu hatayı yapan Kitap Ehlini uyarıyor ikaz ediyor. Ama Allah’ı anarken ya da Allah ile Resulünün ismini yan yana yazarken, asla ona Allah’ın vermediği bir yetkiyi yüklemeden, YALNIZ ALLAH BİRDİR, HZ. MUHAMMED ONUN RESULÜDÜR DİYORSAK, ASLA BUNA ŞİRK DİYEMEYİZ, ÇÜNKÜ YALNIZ ALLAH’IN RESULÜ OLDUĞUNA İNANDIĞIMIZI ZİKRETMİŞ OLURUZ. BUNU ALLAH’IN TÜM RESULLERİ İÇİNDE, RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİZ, SÖYLEMELİYİZDE. Örneğin benim bloğumda Allah’ın ve Resulünün ismi yan yana yazan resmi var. Buda şirktir diyenleri duyarsınız. Ama isimlerin altında şöyle yazıyor. O SADECE KENDİSİNE VAH YEDİLENE UYDU. Önemli olan bunu ne maksatla söylediğimiz, ya da yazdığımızdır. Allah ve Resulünü yan yana yazmak elbette şirk değildir, şirk Allah’ın Resulüne vermediği yetkiyi bizlerin vermesidir.

Değerli dostlarım, önemli olan niyettir, NE AMAÇLA SÖYLEDİĞİMİZDİR. Allah kalplerimizden geçeni de bilir. Onun için bizlere düşen, kendimizce dinde hükümler uydurmak yerine, Allah’ın Kur’an’da verdiği örneklerden yola çıkarak, doğru yolu bulmak olmalıdır. DİLERİM CÜMLEMİZ, ALLAH’IN EN DOĞRU YOLUNUN ARAYIŞINDA OLAN BATIL VE HURAFEDEN UZAK, YALNIZ KUR’AN’IM İPİNE SARILAN, ALLAH’IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

İSLAM DİNİNİN TEK KAYNAĞI KUR’AN’DIR. “KUR’AN, SÜNNET, İCMA, KIYAS, KONUSU.”

Herhangi bir konuyu daha iyi öğrenmek adına, araştırma yaptığımızda, birçok kaynaktan, kitaptan faydalanırız. Bunun sebebi öğrenmek istediğimiz konu hakkında, daha detaylı bilgi almak, farklı düşünce ve fikirlerden yararlanmaktır amaç. Araştırmalarımız sonucunda, kendimizce bir sonuca ulaşırız ve yine bulduğumuz verilere göre bir karar veririz, değerlendirme yaparız.  DEĞERLENDİRMEMİZDEKİ EN ÖNEMLİ ETKEN, ARAŞTIRDIĞIMIZ KONUNUN DEĞİŞMEZ, SABİT VERİLERİ ÜZERİNE OLUR.  Çünkü bizler bilgi sahibi olmak istediğimiz konunun, önce ana hatlarını öğreniriz. Bu bilgiler üzerine, araştırmalarımız sonucunda kararlarımızı veririz. Bu araştırmayı yaparken, güvenilir bilgi ve kaynaklardan özellikle faydalanırız. Din konusunda da aynı yolu izlememiz, elbette çok normal. Araştırıp, sormalıyız hatta birçok kitaplar okumalı, öğrenmek istediğimiz konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmalıyız. Çünkü Allah ayetler üzerinde düşünmemizi, araştırıp sorgulayarak iman etmemizi ister.  Acaba araştırmalarımız