Ana içeriğe atla

İMAN ETTİĞİNİ ZANNEDEN, İNKARCILADAN OLMAK İSTEMİYORSAK. ”ALLAH’IN VARLIĞINI, NASIL KANITLARIZ.”

 




Allah’ın varlığına inanmayanlar, bana Allah’ı kanıtla dediklerinde bir an duraklarız. Neden duraklarız şüphemiz mi var? Allah’ı bizler gözlerimizle görmediğimiz halde, nasıl inanırız burası çok önemli? Eğer Allah’ı gereği gibi tanımıyorsak,  kalbimizin derinliklerinde hissedemiyorsak, onu izah etmekte de zorluk çekebiliriz. Aslında çok önemli ve düşünmemiz gereken bir konu bu. Tabi inancımızla, onu nasıl yaşadığımızla doğrudan bağlantılı olduğunuda unutmayalım. Bizler Avrupa da, Hindistan’ da ya da Çin de doğmuş olsaydık, farklı bir inancımız olurdu, belki de hiçbir inancımız olmazdı. Bunun en önemli etkisi nedir diye düşündüğümüzde, önce AİLE diyebiliriz. Ondan sonrada yaşadığımız ÇEVREMİZ VE KÜLTÜRÜMÜZ, GELENEKLERİMİZ çok etkilidir. Onun için öğrendiğimiz inancımızı mutlaka, inandığımız kitaptan doğruluğunu sorgulamalıyız. Bizlerin günümüzde inancını, geleneklerin ve insanların kurduğu mezheplerin etkilediğini lütfen unutmayalım. Bunların hiç birisinide dini bir kaynak olmadığı, bilincinde olalım. 

İmanımızın oluşmasına etkili olan bu konuları detaylı araştırmazsak, bizleri ömür boyu etkisinde bırakır. Hz. İsa’nın tekrar gelmeyeceği konulu bir video konuşmasına, bir arkadaşımız şöyle cevap vermiş. “Biz Ehlisünnet inancı olarak, geleceğine inanıyoruz. Ne söylerseniz söyleyin inanmayız.“ Düşünebiliyor musunuz Allah Kur’an’da,  onu vefat ettirdik, biz hiçbir Resule çok uzun ömür vermedik,  Hz. Muhammed’i size, son Nebi/Resul olarak gönderdik demesini duymak bile istemiyoruz. Öğretilen inanç Kur’an ile sorgulanmazsa, Allah korusun sonu bataklık ve ebedi cehennem olabilir, hatırlatmak isterim. İnancımızın doğruluğunu ya da yanlışlığını EMİN OLDUĞUMUZ, ALLAH’IN KORUMASINDAKİ KUR’AN’DAN araştırırsak, bizler belirli bir zamana kadar batılın etkisinde kalırız, daha sonra gerçeklerle buluşuruz. 

Günümüzde yaşadıkları dini inancı hiç sorgulamadan, araştırmadan kabul edip yaşamaya devam ederler vardır. Yani büyüklerinden, hocalarından ne öğrendiyseler onu yaşarlar ki bazı aile ateist ise, Allah inancı yoksa, O çocukta ilk önce inançsız olarak yaşamaya devam eder, batıl bir inancın içinde büyümüzse o inancı doğru diye yaşamaya devam eder. BAKIN BU İKİ DAVRANIŞIN ASLINDA, BİRBİRİNDEN HİÇ FARKI YOKTUR. İkisinin de inancı Allah’ın vahyine, akla mantığa dayanmıyor. Bir aile inançlı ama inancını sorgulamıyor, araştırmadan ne öğretilmişse Allah’ın dini diye yaşıyor, diğeri de hiç araştırıp, düşünüp sorgulamadan Allah yok diyor. Önce bu konuyu açıklığa kavuşturmalıyız ki,  tabiri caizse, İMAN EDEN İNKÂRCILARDAN olmayalım. Bu ne anlama geliyor? Hatırlayınız Allah Resulünü bizlere örnek gösteriyordu Kur’an’da. Peki, hangi konularda örnek gösteriyor olabilir sizce? Bizler Resulün bıraktığı sakalı ve giydiği kıyafeti sevdiği yemeği örnek alıyorsak, daha başkan yanlış yerden başladığımız için gerçeklerle, Allah’ın doğruları ile buluşmamız beklenemez. Böyle bir imana sahipsek, imanımız kalplerimize tam yerleşemediği için, ALLAH’IN VARLIĞINIDA KARŞIMZIDAKİ KİŞİYE İÇİMİZ RAHAT, MANTIKLI BİR YOLDAN ANLATMAMIZ, PEK MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. GÜÇLÜ BİR ALLAH DUYGUSUNUN OLUŞMASI İÇİN, İMANIMIZIN KALBİMİZE ÖNCE TAM YERLEŞMESİ GEREKİR.

Allah Resulünü bizlere tanıtırken Kur’an’da, Resulüm ÜMMİYDİ diyor. Bu konuyu işlerine gelmeyenler hiç konuşmazlar ve topluma anlatmazlar. Peki, ümmi konusunu açıklarken nasıl bilgiler veriyordu Kur’an?  Kitap Ehline tabi olmayan, ama gerçeklerin arayışında olup, herkes tarafından SEVİLEN, YARDIM SEVER, GÜVENİLEN, DOĞRU, DÜRÜST, ADALETLİ,  ÖRNEK BİR İNSAN olduğunu Allah bizlere anlatıyor. Hatırlatırım Hz. Muhammed, Kitap Ehlinin Allah’ın indirdiği Kitaptan uzak batıl ve rivayetlerle, atalarının dinini yaşadıkları için onlara tabi olmamıştı. Onun içinde ne namaz kılıyordu, ne oruç tutuyordu, nede Hacca gitmişti. Hepsini Resul lük görevini tebliğ aldıktan sonra, Kur’an’dan tebliğ alıp hayatına geçirdiğini anlıyoruz. Ama Allah Resul olarak namaz kılmadığı oruç tutmadığı halde, Kitap Ehlinin arasından değil, ÜMMİ olan Hz. Muhammed’i güven Elçisi seçmişti. Burası çok önemli.

Demek ki Allah’ın biz kullarından öncelikli istediği bolca namaz kılan, tüm oruçlarını eksiksiz tutan ve Hacca birçok kez giden kul olmadan önce, öncelikli istediği YARDIM SEVER, GÜVENİLİR, DOĞRU, DÜRÜST, ADALETLİ ÖRNEK BİR İNSAN OLMAMIZI İSTİYOR. Hatırlayınız Allah bu vasıfları taşıyan kuluna yardım ediyor ve onu doğru yola ilettiğini söylüyor ama bizler örnek alalım diye, Resulüm bakın daha önce nasıl bir inanca sahipti diye de bizlere örnek veriyor Kur’an’da. Şura suresi 52. Ayetinde, SEN DAHA ÖNCE, KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN, SENİ DOĞRU YOLA BİZ İLETTİK DİYOR. Çünkü Hz. Muhammed, bir Müslümanın olması gereken tüm özelliklerine sahip olduğundan, Allah’ın yardımını hak ediyor. Bizler günümüzde ne yazı ki, namazımızı hiç kaçırmadan kılan, orucumuzu eksiksiz tutan, birkaç kez Hacca dahi giden Müslümanlar olduk ama yardımı kendimiz gibi düşüp inanlara hak gören, GÜVENİLMEZ, SÖZÜNDE DURMAYAN, ADALET TANIMAZ, HAK HUKUK BİLMEZLERDEN OLDUK. Allah böyle gösterişte kalmış ibadet değil, özünde hayatına geçmiş kulluk görevi istiyor bizlerden. O kıldığımız namaz, tuttuğumuz oruç nefsimize olumlu geri dönüş yapmıyorsa, Allah o ibadetimizi de kabul etmeyecek ve bizlere de yardımcı olmayacaktır. Eminim Allah tekrar bir Nebi/Resul gönderecek olsaydı, ama artık göndermeyecek, İslam’ı bu şekliyle yaşayanlar arasından birisini, Resul seçmeyeceği çok açık anlaşılıyor.

Allah’ın indirdiği kitabı yeterli görmeyip, sakın dinde bölünenler gibi olmayın diye uyardığı halde batılı, rivayetleri, atalar inancını Allah’ın dinine ilave edenlere Allah, bana şirk koştular, onları asla affetmem diyor. Sizlere soruyorum, Allah’ı inkâr edenle, hiç inanmayanla Allah’a şirk koşan arasında sizce bu durumda ne fark var. ALLAH KUR’AN’DA, HER İKİSİNİDE BAĞIŞLAMAM AFFETMEM DİYOR. Rabbimiz birçok ayetinde düşün, aklını kullan ey kulum, eğer düşünmezsen seni rezil ve pislik içinde bırakırım diyorsa, bu uyarının çok önemli bir nedeni amacı var demektir.

Gelelim Allah var mı, bunun kanıtı nedir konusuna. Her şeyden önce Allah’ı gönlümüzde, kalbimizde hissedebilmeliyiz. BU BİR AŞKTIR GÖZLE GÖRÜLMEZ, ANCAK HİSSEDİLİR. TARİFİDE ANLATILMASIDA, ONUN İÇİN GERÇEKTEN ZORDUR. YANİ BU DUYGUYU TATMAYANA, ALLAH’IN VARLIĞINI KABUL ETTİREMEZSİN. Şöyle düşünün lütfen, hiç âşık olmamış birisine, aşkı bana tarif et nasıl dersiniz? Allah’ı önce duygularımızda, kalbimizde Hissetmiyorsak onun varlığına da inanmamız mümkün değildir. ÇÜNKÜ ALLAH BU DUYGUYU TAŞMAYAN HİÇ BİR KULUYLA, TANIŞMAK İSTEMEZ. Sizde tanışmak istemeyeceğiniz, sevmediğiniz kişileri görmezden gelmezmisiniz? İşte Allah ta aynen böyle yapıyor. Böyle bir insanın, da Allah’ı hissetmesi ona âşık olması mümkün olamayacağından tabiata, çevresine baktığında onu görmesi, hissetmesi de mümkün olmayacaktır. Âşık olan birisine sorduğunuzda, onun neresini sevdin, işte şu kusura var görmüyor musun diyenlere, âşık olan seven kişinin verdiği cevaplar, kalbin ta derinliklerinden gelen, gözle görülmeyen ama o coşkun duygunun kelimelerle de ifade edilemeyen sevginin, dışa vurumu olduğunu, yaşayanlar çok iyi bilir. ALLAH’IN VARLIĞINI ÖNCE GÖRÜNMEZ AMA HİSSEDİLEN DUYGULARDA, DAHA SONRADA YAŞADIĞIMIZ ÇEVREMİZE BAKARAK, GÖZLERİMİZLE BİZZAT ŞAHİT OLDUKLARIMIZLA KANITLAYABİLİRİZ.

Bizler göremediğimiz ama varlığını hissettiğimiz çok şeye inanırız. Örneğin nefes alırken havayı göremeyiz ama bilimsel deneylerle araştırarak, varlığını kabul ederiz. Sizlere sormak isterim, hangimiz bu deneyi yaptı da, havanın olduğuna şahit oldu? Ama hepimiz nefes alıyoruz ve bundan mutluluk duyuyoruz. Bu kanıt bize yetiyor. Bilim adamları yaptığı deneyleri bizlerle paylaştı ve bizler kabul ettik inandık ve bizlere kanıtlar sundular. Elektriği bilim adamları buldu, farklı yerlerde kullanıyoruz özellikle aydınlatmada. Karanlıkta kalmıyoruz. Yani Elektriği bulanların bir ustası, mimarı var. Ama güneş doğar doğmaz O elektriğin hiçbir hükmü kalmıyor, ücretli olduğu içinde hemen kapatıyoruz, çünkü ışık güneşin yanında çok sönük kalıyor. PEKİ, KENDİMİZE NEDEN SORMUYORUZ, TÜM DÜNYAYI ÜCRETSİZ AYDINLATAN BU GÜNEŞİN MİMARI, SANATÇISI KİM? SİZCE BU EŞSİZ ESERİN SANATÇISI YOK MU? TESADÜFEN Mİ OLDU? SİZ HİÇ BÖYLE EŞSİZ BİR ESERİN YAŞAMINIZDA, TESADÜF ESERİ OLDUĞUNA ŞAHİT OLDUNUZ MU? OLMADIYSANIZ LÜTFEN O ESERİN SAHİBİNİ ARAYIN VE ONA GEREKEN SAYGIYI GÖSTERİN. Onu inkâr ederek, görmezden gelerek değil, onu keşfederek huzura kavuşursunuz.

ALLAH’IN VARLIĞINI KANITLAMAK İÇİN, ÇOK FAZLA DÜŞÜNMEYE GEREK YOK. AYNAYA BAK YETER. GÖREMİYORSAN SORUN SENDE DEMEKTİR. KALBİNE, AKLINA GEM VURMAYAN TABİATA, YAŞAYAN TÜM CANLILARA, HİÇ ŞAŞMADAN ÇALIŞAN TABİAT DÜZENİNE, KANUNLARINA BAKTIĞINDA, ALLAH’I GÖRECEKTİR. ELBETTE BU DÜZENİN SAHİBİ OLMASI GEREKMEZ Mİ? SANATINA HAYRAN KALDIĞIN VE BU HAYRANLIĞI AKILLA, MANTIKLA İZAHINI YAPAMADIĞIN BİR SANAT VARSA ÇEVRENİZDE, İŞTE ONUN SANATÇISI ALLAH’TIR.

Dilerim körü körüne değil aklıyla düşünerek iman eden, tabiatın sanatçısının farkında olan, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...