Ana içeriğe atla

İSLAM’I YAŞARKEN, KENDİMİZİ ALDATTIĞIMIZIN FARKINDA MISINIZ?


 

Sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, bizler sorumlu olduğumuz Kur’an’ı mı savunmalıyız ve topluma anlatmalıyız, yoksa Kur’an ile birlikte savunacağımız, delil göstereceğimiz başka kaynaklarda var mı? Bu soruma nasıl cevap verirsiniz? İslam’ı geleneksel mezhep ağırlıklı yaşayan kardeşlerimizin vereceği cevap, yalnız Kur’an’ı değil, Resulün rivayet hadislerini de savunmalı ve topluma anlatmalıyız diye cevap verenlerin, çoğunlukta olduğunu söyleyebilirim.  
        
Bu düşünce ve inancın Kur’an’a göre, doğru olduğunu asla söyleyemeyiz. GÜNÜMÜZDE BİZLER KUR’AN’I ANLATIP SAVUNMAMIZ GEREKİRKEN, DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ VE ALLAH’IN RESULÜNE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN, RİVAYET HADİSLERİN DOĞRULUĞUNU KANITLAYABİLMEK İÇİN, ALLAH’IN AYETLERİNİN ANLAMLARINI, EĞİP BÜKEREK KANIT YARATMAYA ÇALIŞIYORUZ. BU YANLIŞI YAPARAK, KENDİMİZİ ALDATTIĞIMIZIN, FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Allah Ali İmran suresi 78. ayetinde, bu yanlış yapan Kitap Ehlini uyarmak için ne diyordu hatırlayalım. “ONLARDAN BİR GRUP VAR Kİ, KİTAPTA OLMAYAN BİR ŞEYİ SİZ KİTAPTAN SANASINIZ DİYE, DİLLERİYLE KİTABI ÇARPITIRLAR, AYETLERİN ANLAMINI EĞİP BÜKERLER VE ALLAH’TAN OLMADIĞI HALDE, “BU, ALLAH KATINDANDIR!” DERLER, BÖYLECE BİLE BİLE ALLAH HAKKINDA YALANLAR UYDURURLAR.”  Demek ki Hak olan Allah katından gelenmiş. Bunu Allah birçok ayetinde bizlere bildiriyor. Hâlbuki asıl olan, Allah ne emrediyor önce onu anlayıp, daha sonra rivayet edilen ve Resule ait olduğu iddia edilen hadisleri HAK olan Kur’an ile karşılaştırıp, doğruluğu konusunda onay aldıktan sonra inanmamız gerekir.

Şunu unutuyoruz, Allah bir ayetinde bir hüküm verdiyse, bir başka ayetinde O hükmünü asla esnetmez, ya da tam tersini söylemez. Bizlere intikal eden ve Resule ait olduğu iddia edilen yüzlerce, hatta binlerce hadisin, bizlere ulaşırken izlediği yol yöntem, asla emniyetli değildir. RİSK VE TEHLİKELERLE DOLUDUR. BU YOLLA BİZLERİN, ALLAH VE RESULÜ İSLAM’I YAŞAMAMIZI İSTER Mİ? İstemesinin mümkün olmadığını, Kur’an dan öğreniyoruz. Allah sakın emin olmadığınız bilginin/sözün/hadisin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye uyardığı halde, bizler ne yazık ki Kur’an’ı savunduğumuzdan daha fazla, rivayet hadisleri savunuyoruz ve kendimizi aldatıyoruz. Bakın Buhari 600 000 hadisin içinden, nasıl bir yöntemle doğru hadislerin seçimlerini yapmış, diğerlerini hurafe diye ayıklayıp ve bu hadislerin içinden de, 9082 sini kabul edip, kitabına nasıl dâhil etmiş. Buhari’nin tasnif etme, ayıklama yöntemini, sizlerin düşüncesine sunuyorum. Bu yolla bizlere ulaşan hadislere, ne kadar güvenebiliriz sizce?

“HERHANGİ BİR HADİSİ SAHİH’E DÂHİL ETMEZDEN ÖNCE, YIKANIP İKİ REKÂT NAMAZ KILARAK, ALLAH’A İSTİHÂREDE BULUNUP MANEVİ BİR İŞARET ARAMIŞ, ONDAN SONRA HADİSİN SIHHATİNE HÜKMETMİŞTİR“BU ŞEKİLDE SIHHATİ NAZARIMDA SÜBÛT BULMAYAN HİÇBİR HADİSİ SAHİH’E ALMADIM”DER. ”.(K.S. Sayfa 197)

İlginçtir Buhari’nin hadis nakli ile ilgili bir Hadisini ’de hatırlatmak istiyorum. “«HER KİM, SÖYLEMEDİĞİM ŞEYLERİ BANA İSNÂD EDERSE CEHENNEM’DEKİ YERİNE HAZIRLANSIN!».” (Buhârî, İlim, 38) Bunu Allah’ın Resulü söylediğine inanan bir Müslüman, asla Resulün adını kullanarak hadis nakledenlere karşı, çok dikkatle yaklaşır. Buhari Resulün döneminde yaşamadığına göre, Resulden bizzat duymadığı, şahit olmadığı bir sözü nasıl naklediyor? Ya doğru değilse diye hiç düşünmüyor mu? Abdest alarak namaz kılıp, istihare dedikleri batıl yöntem ile nasıl karar verilir hadisin doğruluğuna, doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum. Lütfen iyi düşünelim, çünkü emaneti teslim edip bu dünyadan gittikten sonra, pişmanlığın fayda etmeyeceğini unutmayalım.  Aklını Kur’an ile kullanan hiç kimse bunu kabul etmez.  Yaptığımız en büyük yanlış ise bu batıl bilgilere Kur’an da açık kanıt bulamayınca, ayetlerin anlamlarını esnetip, oynayıp, eğip bükerek, aslında ayet DOLAYLI emrediyor diyerek, aklımızca batıla kanıt yaratmaya çalışıyoruz. NE YAZIK Kİ İNSALAR, NEFİSLERİNİN ONAY VERDİĞİ RİVAYETLERİ SAVUNARAK, KENDİLERİNİ ALDATIYOR. ALDANMAK İSTEMEYEN, HAKTAN GELEN KUR’AN’IN İPİNE SARILMALIDIR. UNUTMAYALIM ALLAH, GERÇEK OLAN HAKTAN GELENDİR DİYOR. 

Bizleri Kur’an’dan uzaklaştırıp, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, zaten bizler Kur’an’ı anlayamayız diyerek,  kendi menfaatleri ile harmanladıkları, uydurdukları hadisleri sorgulamasınlar diye topluma ne söylüyorlar ve ne öğretiyorlar biliyor musunuz? Bakın bir arkadaşım, Resulün sünneti Kur’an’dır konulu makaleme nasıl cevap vermiş. İçinde bulunduğumuz bataklığa çok güzel bir örnek. “RESUL’ÜN SÜNNETİ, KUR’AN DEĞİLDİR. RESULÜN SÜNNETİ KUR’AN’IN TEFSİRİDİR. SİZ KENDİ AKLINIZA GÖRE KUR’AN’I YORUMLAMAYIN DİYE.” Bu sözlere inanan bir Müslüman, Kur’an’ı asla bizzat kendisi anlamak için çaba harcamaz rivayet ve sanı bilgilerin ışığında anlamaya çalışır. KUR’AN’I RİVAYET BİLGİLER IŞIĞINDA ANLAMAYA ÇALIŞAN İSLAM TOPLUMUNUN ACINACAK HALİNİ, HEP BİRLİKTE GÖRÜYORUZ.

Sorumlu olduğumuz, hesabımızı vereceğimiz kitabın Allah, yalnız Kur’an olduğunu söylüyorsa, bizlerin başka kaynak ve bilgileri din diye savunmamız ve topluma anlatmamız doğru olabilir mi? Kur’an gibi savunduğumuz rivayet hadislerin, nasıl bir süzgeçten geçerek, 600.000 hadisin arasından, bahsettiği yöntemle ayrım yaparak, 9082 ye düşürüp ancak bunlar doğru olabilir diyerek, kabul edilen hadislere nasıl güveniriz? Bu hadislerde yanlış olamaz mı? Olamayacağına, kimler güvence verecek bize? ÖLÇÜMÜZ YALNIZ KUR’AN OLURSA, DEĞERLENDİRİP KARAR VERMEMİZDE, BİZLERİ EN DOĞRU SONUCA GÖTÜRECEKTİR. LÜTFEN RİVAYETLERİ DEĞİL, ÖNCE KUR’AN’I SAVUNALIM. BEŞERİ SÖZLERİ DE KUR’AN İLE KARŞILAŞTIRALIM. ONAYINI ALMIYORSA, BUNLAR DİNE SOKULAN BATIL BİLGİLERDİR DİYELİM VE KABUL ETMEYELİM. Hatırlatırım, günümüzde hadislerin sayısını doğru dürüst bilen bile yok. Milyona yaklaştığını da söyleyenleri duyarsınız. Allah’ın Resulü vefat etmiş, ama her nasılsa hadisler hala çoğalmaya devam ediyor. Resule ait olduğu İddia edilen HADİS nakli konusu, ne yazık ki devleti yönetenlerin menfaatine kullanıldığı gibi, tarikat ve cemaat liderlerinin cemeatlarını daha rahat yönetebilmek adına da kullanılmış ve kendi çıkarları için, hadisler uydurulmasına da neden olmuştur. Öyle bir hadis uydurulmuştur ki devleti yöneten yada yargılama makamında olan hakim, vereceği yanlış kararda bile sevap alacağına inandırılarak bakın nasıl bir hadis uydurmuşlardır. “Hakim içtihad edip karar verdiği zaman, eğer isabet ederse ona iki sevap vardır. Eğer içtihadında hata ederse, ona da bir sevap vardır.” İşte İslam’ın içi böyle boşaltılmış, hata yapanlara bile sevap verileceğini topluma kabul ettirmişlerdir. Onun için bu yol ve yöntem çok tehlikeli olduğu gibi, tüm bunlara inanan ve güvenen Müslümanın, Allah’ın emrettiği yolun tam tersinde gittiğini bile fark edemeyebilir Bu konuda bir örnek vermek istiyorum. Bildiğiniz gibi geleneksel İslam anlayışında Resuller, din âlimleri, veli kişilerde şefaatçidir diye inanılır. Allah şefaat konusunda çok net bakın nasıl hükümler veriyordu hatırlayalım.

Zümer 43: YOKSA ALLAH’TAN BAŞKA ŞEFAAT EDİCİLER Mİ EDİNDİLER? De ki: ‘Ya onlar, hiç bir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?

Zümer 44:  De ki: “ŞEFAAT TÜMÜYLE ALLAH’A AİTTİR. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” 

Enam 51: Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları, Kur’an’la uyar. Öyle ki, KENDİLERİ İÇİN O’NUN HUZURUNDA NE BİR DOST NE DE BİR ŞEFAATÇİ VARDIR. Gerekir ki Allah’tan korkarlar. 

Bakara 123: Ve öyle bir günden korkun ki, KİMSE BAŞKA BİRİNİN YERİNE BİR ŞEY ÖDEYEMEZ, KİMSEDEN FİDYE KABUL EDİLMEZ, ONA ŞEFAAT FAYDA VERMEZ ve hiç bir taraftan yardım da görmezler.

Bu kadar açık ayetlerden ve hükümlerden sonra Allah, bu sözlerinden haşa dönüp, emirlerini esnetip Resullerine, veli kullarına da şefaat yetkisini verdim der mi? Sormak isterim aramızda kim ya da kimler, Allah’ın sevgili veli kulu olduğunu biliyor. Hiç kimse bilemez, çünkü Allah, kimin takvaca üstün olduğunu, doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim diyor. Onun için Allah veliler edinip ardına sakın düşmeyin diye uyarıyor ve güvenilecek VELİNİ YALNIZ BENİM DİYOR. Allah açık bir şekilde şefaat yani affetme, bağışlama yetkisi benim yetkimdedir diyor ayetlerinde. Ama bizler, KUR’AN DIŞI BATIL RİVAYET SÖZLERİ/HADİSLERİ KUR’AN’DAN KANITLAMAYA ÇALIŞMAK İÇİN, AYETLERE ZORLAMA FARKLI ANLAMLAR VEREREK, AYETLERİN ANLAMINI EĞİP BÜKEREK, AYETLER ARASINDA ÇELİŞKİ YARATMAKTAN KORKMUYORUZ. Hristiyan sitelerinde, bu konuya değinerek İslam’ı küçümser tavırlarıyla ne diyorlar biliyor musunuz? Kur’an da çelişki vardır. Allah bir taraftan şefaat bana aittir diyor, bir başka ayetinde sevdiğim başka kullarıma da şefaat yetkisini veriyorum diyor diyerek, batıl inançlarımızı, gerçekmiş gibi örnek gösteriyorlar.

Kur’an’ı dikkatle ve düşünerek, hiçbir batıl bilginin etkisinde kalmadan anlamaya çalışanlar, elbette bu tuzağa düşmüyorlar. Kur’an Hz. İbrahim’den bu konuda örnek verirken, Mümtehine 4. Ayetinde iman etmeyen babasına, ne demişti hatırlayalım. ”SENİN İÇİN HEP AF DİLEYECEĞİM AMA ALLAH’TAN SANA GELECEK ŞEYİ GERİ ÇEVİRME GÜCÜM YOKTUR.” Yine Zümer 19. Ayetinde Allah Resulünü uyarıp bakın ne diyordu. “ÜZERİNE AZAP SÖZÜ HAK OLANI, ATEŞE DALMIŞ OLANI SEN Mİ KURTARACAKSIN?” Demek ki Allah, Resullerine bile bağışlama, şefaat etme yetkisini vermemiş. Çok daha dikkat çekici bir örnek veriyor Allah Kur’an’da ve Resulüne ne diyordu Muhammed 19. Ayetinde.

“ALLAH’TAN BAŞKA İLAH OLMADIĞINI KUŞKUSUZCA BİL! HEM KENDİ GÜNAHIN İÇİN, HEM DE MÜMİN ERKEKLERLE MÜMİN KADINLAR İÇİN AF DİLE. ALLAH SİZİN, DÖNÜP DOLAŞACAĞINIZ YERİ DE, VARIP ULAŞACAĞINIZ YERİ DE BİLİR.” (Muhammet 19 ) 

Allah’ın Resulü kendi günahları için bile, Allah’a dua etmesi gerektiğini söylüyorsa, bizler hala nasıl olurda ŞEFAAT yetkisini, Allah’ın Resullerine, veli, âlim dedikleri kişilere de vermiştir deriz. Bunu söylemek Kur’an ayetlerini inkâr etmek olduğu gibi, KUR’AN AYETLERİNİ TAHRİF EDEREK, BATILI AKLAMAYA ÇALIŞMAK ANLAMINA GELİR.

Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan ve rivayetleri savunmak yerine Kur’an’ı savunan, anlatan ve çevresine tebliğ eden, HAKKIN SAVUNUCULARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

İSLAM DİNİNİN TEK KAYNAĞI KUR’AN’DIR. “KUR’AN, SÜNNET, İCMA, KIYAS, KONUSU.”

Herhangi bir konuyu daha iyi öğrenmek adına, araştırma yaptığımızda, birçok kaynaktan, kitaptan faydalanırız. Bunun sebebi öğrenmek istediğimiz konu hakkında, daha detaylı bilgi almak, farklı düşünce ve fikirlerden yararlanmaktır amaç. Araştırmalarımız sonucunda, kendimizce bir sonuca ulaşırız ve yine bulduğumuz verilere göre bir karar veririz, değerlendirme yaparız.  DEĞERLENDİRMEMİZDEKİ EN ÖNEMLİ ETKEN, ARAŞTIRDIĞIMIZ KONUNUN DEĞİŞMEZ, SABİT VERİLERİ ÜZERİNE OLUR.  Çünkü bizler bilgi sahibi olmak istediğimiz konunun, önce ana hatlarını öğreniriz. Bu bilgiler üzerine, araştırmalarımız sonucunda kararlarımızı veririz. Bu araştırmayı yaparken, güvenilir bilgi ve kaynaklardan özellikle faydalanırız. Din konusunda da aynı yolu izlememiz, elbette çok normal. Araştırıp, sormalıyız hatta birçok kitaplar okumalı, öğrenmek istediğimiz konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmalıyız. Çünkü Allah ayetler üzerinde düşünmemizi, araştırıp sorgulayarak iman etmemizi ister.  Acaba araştırmalarımız