Ana içeriğe atla

HELALLEŞME KONUSUNU, KUR’AN MERKEZLİ BİRLİKTE DÜŞÜNELİM.

 


İslam toplumunun geleneğinde, HELALLEŞME adı altında bir söylem çok kullanılır. Peki, bu kelimeyi hangi anlamda kullanırız? Kısaca şöyle diyebiliriz. Helalleşmek İNSANLARIN BİRBİRLERİ ÜZERİNDEKİ HAKLARINI, KARŞILIKLI OLARAK HELÂL ETMELERİBu konuda Kur'an dan delil kanıt bulamayanlar, rivayet hadislerden örnek verirler. Lütfen unutmayalım, Allah'ın Resulü yürüyen Kur'an'dı, onun için Kur'an'ın onaylamadığı hiç bir sözü söylemeyeceğini de unutmayalım. Delimiz ve kanıtımız yalnız Kur'an olsun. Şunu önce söylemek isterim, bir insan hatasını görüp, karşısındakinden özür dilemesi, erdemliktir ama helalleşme konusu çok farklı. Peki, bizlerin Allah katında geçerli olacak, böyle bir yetkisi, hakkı var mı? BİR HARAMI, GÜNAHI BİZLER KENDİ ARAMIZDA HELAL YAPABİLİR MİYİZ, ALLAH’IN İZNİ OLMADAN. Eğer bu dünyada imtihan olduğumuzu söylüyor ve her yaptıklarımızdan sorgulanacağımıza inanıyorsak, kendi kendimizi yargılayıp, temize çıkarıp hüküm veremeyiz. Adaletle yargılayan yalnız Allah tır, lütfen unutmayalım. 

Birisinin ya da birilerinin hakkını vermediğiniz ya da ihlal ettiğinizde, onlara yapmanız gerekenleri yapmadığınızda, bu hatanızdan dolayı kendinizi suçlu hissettiğinizde O kişiden ya da kişilerden, adeta özür ya da bağışlanmayı dilemek, ya da affını istemek amacıyla söylenen bir sözdür helalleşmek toplum arasında. Peki, Kur’an böyle bir helalleşmeden bahsediyor mu? Yani yaptığımız bir hata yanlışlık ve kötülüğün sonucunda, karşımızdaki kişilerin zarara uğraması durumunda onlardan sözlü olarak, özür anlamında helalleşerek haramdan, günahtan kurtulmaktan bahsediyor mu Kur’an? Burası çok önemli. Eğer bu dünyada işlediğimiz bir suçu, yani Haramı kendi aramızda helalleştirerek düzeltiyor ve helal yapıyorsak, hesap günü bu konulardan hiç mi, kendi aramızda geçenlerden hesaba çekilmeyeceğiz? Helalleşme günümüzde adeta şöyle uygulanıyor. Suçu, hatayı, günahı işliyorsun daha sonra, bu günahı aranızda uzlaşarak kaldırıyorsun. Sizce Kur’an’ın adalet ve yargılama anlayışına uyuyor mu?

Önce şunu söylemek isterim, eğer birisine siz görevinizi yapmadığınızdan dolayı zarar verdiyseniz, karşınızdaki insan ya da toplum bir zarara uğradıysa, ya da bunun sonucunda ölüme neden olduysa, bunu sözlü olarak özür dileyerek karşınızdaki O kişilerden helallik istemeniz, onlarla helalleşmeniz söz konusu olamaz. Kul hakkı dediğimiz çok önemli bir şey var. Eğer bir kişinin hakkını vermeyip, ona zarar verdiyseniz onunla bu dünyada kolay kolay helalleşemezsiniz, hatta hakkını yıllar sonra verseniz bile. ÇÜNKÜ ARTIK ARAYA ALLAH’IN YARGISI, ADALETİ GİRMİŞ, KONU İKİ KİŞİ ARASINDAN ÇIKMIŞ, ADALETİN TERAZİNE GİRMİŞTİR. ÖNCE BUNU UNUTMAYALIM. Bu adalet terazisine, bizim müdahale etme hakkımız yoktur. BİZLER ANCAK YAPTIKLARIMIZDAN DERS ALIR, ALLAH’A TÖVBE EDER, KENDİMİZİ DÜZELTİRSEK, ALLAH BİZLERİ AFFEDEBİLİR. 

Allah Nisa suresi 10. Ayetinde, haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler, karınlarına ateş tıkamış olurlar diye örnek verir. Diyelim hakkını yediğimiz ister yetim olsun ister herhangi bir kişinin, aradan yıllar geçtikten sonra, bu hatanızı anlayıp, bu kişilerle helalleşmek istediğinizde, siz acaba hakkını yediğiniz O kişilere, geçmiş zamanın şartlarında, onlara tattırdığınız acının ve yaşattığınız duygunun karşılığını, maddi olarak karşılayabilir misiniz? Mümkün değil. HATIRLATIRIM ALLAH’IN ADALETİNDE, ŞAŞMAZ KISAS VAR. Belki maddi bir yardım yaparak, geçici olarak işlerini görebilir, yardımcı olabilirsiniz. Hatta karşınızdaki kişi size, ben geçmişte senin yaptıklarına karşılık, hakkımı helal ettim diyebilir. YA ALLAH BU HELALLEŞMEYE NE DİYOR, DİYE DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ? Yani bu helalleşme sizin suçunuzu, günahınızı kaldırmış olabilir mi? Kendimizi avutmak yerine, Allah’a verdiğimiz sözü tutan, takva sahibi kullarından olmanın yolunu seçmeliyiz.

HAKKINI YEDİĞİMİZ, ADALETSİZ DAVRANDIĞIMIZ BİRİSYLE HELALLEŞTİĞİNİZİ DÜŞÜNÜN, ALLAH’N AFFETİĞİNE NASIL EMİN OLACAĞIZ. ALLAH KUR’AN’DA YAPTIKLARINIZIN KARŞILIĞINI İYİ YA DA KÖTÜ BEN VERECEĞİM DİYOR. ALLAH HİÇ BİR AYETİNDE, BİRBİRİNİZİN GÜNAHINI HELALEŞEREK AFFETİREBİLİRSİNİZ DEMİYOR. BİR BAŞKA DEYİŞLE, HEPİMİZ İMTİHANDAN GEÇİYORUZ VE BU İMTİHANIN HÜKÜM VE KARAR VERİCİ YALNIZ ALLAH BENİM DİYOR.

Şöyle düşünelim, HELALLEŞMEYİ ne anlamda yapıyoruz? Bizler birbirimize karşı yasak ve günah olan bir davranışı, kendi aramızda helal yapma, bağışlama, affetme hakkımız ve yetkimiz var mı? Buna dair bir örnek yok Kur’an da. Çünkü bu davranış imtihan olmanın özüne de ters düşer. Öyle olsaydı zengin mal mülk sahibi insanlar adaletsiz ve haksızlık yaparlar, daha sonrada O kişileri karşılarına alır, BELİRLİ BİR PARA YA DA MAL VEREREK HELALLEŞİR, GÜNAHLARINDAN KURTULURLARDI. Ama Allah ne diyor ve uyarıyordu bizleri, incir çekirdeği kadar yaptıklarınızı mahşer günü karşınıza gelecek. Bu ne demek? En küçük yaptıklarınızın bile hesabı sizden sorulacaktır diyor.

Bakara suresi 177. Ayetinde Allah, Takva sahiplerinin yaptığı örnekleri anlatırken, bakın bunları nasıl tarif ediyor. ”ONLAR SÖZ VERDİKLERİ ZAMAN SÖZLERİNDE DURURLAR, ŞİDDETLİ ZORLUK VE DARLIKLARA KARŞI GÖĞÜS GERERLER. İŞTE BUNLARDIR SÖZLERİNE SADIK KALANLAR… TAKVÂYA ERMİŞ OLANLAR DA BUNLARDIR.” Demek ki takva sahibi olmak o kadar kolay değil. Yap yanlışı, hatayı, işle günahı ondan sonra gel hata yaptım helalleşelim de işin içinden sıyrıl. İslam böyle yap, boz, düzelt oyuncağı olan bir din değildir. Allah takva sahibi olmamız için bizleri uyarır ve sakın hiç kimsenin hakkını yemeyin, adaletli olun ve adaletle yönetin der. Bunun dışına çıktıysak, hiç kimse kusura bakmasın, bizler birbirimizden özür diler gibi helallik istesek te, bu işten kolay kurtulamayız. BU İŞ BU KADAR BASİT DEĞİL. Bakın Allah ayetinde ne diyor ve şimdiden bizleri uyarıyor.

Yunus 54: (O gün) ZULMETMİŞ OLAN HERKES, EĞER YERYÜZÜNDEKİ HER ŞEYE SAHİP OLSA, KENDİNİ KURTARMAK İÇİN ONU FİDYE VERİR. Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. Onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir. (Diyanet meali)

Allah insanlara zulmeden, hakkını yiyen, adaletten uzak kişilerin, yeryüzünde tüm mal ve mülke sahip olsalar, hesap günü görecekleri cezanın karşısında, tüm mallarını kurtulmak için verirlerdi diyor. Sizce mahşer günü tarif edilen bu insanlar, yaşadığı dünyada günahlarını, yaptıkları azabı affettirmek için, helallik istediklerinde ve karşılığında affedilmeleri için, fidye olarak mal mülk verdiğinde, günahlarını Allah hemen bağışlar mı? Ayetin sonunda onlara adaletle hükmedilir diyor. EĞER İNSANLAR BU DÜNYADA HELALLEŞEREK YAPTIKLARINDAN KURTULSAYDI, ADALETLİ OLURMUYDU SİZCE? Ayrıca eğer hakkını ihlal ettiğimiz, verdiğimiz sözümüzde durmayarak zarara uğrattığımız, hatta canına mal olan bir kişiye karşı nasıl helalleşiriz. Bizim hatamızdan dolayı hayatını kaybetmişse, onun karşılığını mutlaka Allah, hem bu dünyada hem de mahşer günü hesabını soracaktır. HELALEŞME KONUSU, NE YAZIK Kİ BİZ İSLAM TOPLUMUNDA, YAPTIĞIMIZ YANLIŞLARDAN DOLAYI, SONRADAN PİŞMANLIĞIMIZIN ORTAYA ÇIKARDIĞI, KENDİMİZİ RAHATLATMA DÜŞÜNCESİ DİYEBİLİRİZ.  

Tekrar hatırlatmak istiyorum, hepimiz bu dünyada bir imtihandayız. Hiç birimiz karşımızdaki insanın yaptıklarının suçunu yani günahını affetme, bağışlama yetkisine sahip değiliz.  CEZAYIDA, MÜKAFATIDA VERECEK YALNIZ ALLAH’ TIR. Onun için kendimizi avutup, işlediğimiz suçların affı ya da bağışlanması için, kendi aramızda günahlarımızdan kurtulma çabasında olmayalım. Bunu asla başaramayız. YAPTIĞIMIZ HER HATA, İŞLEDİĞİMİZ HER GÜNAH KAYDA ALINMIŞ, YAZILMIŞ VE HESAP GÜNÜ HEPSİ ÖNÜMÜZE GELECEK VE HAKCA HÜKÜM VERİLECEKTİR. HİÇ BİRİMİZİN MELEKLERİN KAYDA GEÇİRDİĞİ SUÇUMUZU, O KAYITTAN SİLDİRME YETKİSİ YOKTUR. İŞLEDİĞİMİZ SUÇ, HATA O ZAMANIN ACISININ TAM KARŞILIĞI ASLA OLAMAZ. Günahlarımızın bağışlanmasını istiyorsak, hatalarımızdan vaz geçtiğimizi Allah’a kanıtlamalıyız, karşımızdaki kişilere değil. ELBETTE VERDİĞİMİZ ZARARI KARŞILAMANIN ÇABASINDA OLMALIYIZ, yaptıklarımız karşısında özür dilemeliyiz burası çok önemli. Ama zarar verdiğimiz, günaha girdiğimiz kişilerle adeta pazarlık yaparcasına, HARAM BİR DAVRANIŞ HELAL YAPMAYA ÇALIŞMAYALIM, BOŞUNA UĞRAŞIRIZ. Helallik istememiz bizleri asla kurtarmaz. Af dileyeceğimiz makam, yalnız Allah’tır. Bunu da hareket ve davranışlarımızla, Allah’a kanıtlamalıyız. ÇÜNKÜ ALLAH ÇOK ADALETLİ VE ÇOK BAĞIŞLAYICIDIR. SÖZDE DEĞİL ÖZDE DAVRANIŞLARIMIZLA, ADALETLİ VE DOĞRU YOLDA OLDUĞUMUZU KANITLARSAK, ALLAH’IN AFFETMEYECEĞİ HİÇ BİR ŞEY YOKTUR.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır

SALAT'IN BİR ANLAMININDA, NAMAZ OLMADIĞINI SÖYLEYEN KARDEŞLERİMİZE.

  Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT kelimesi üzerinde olacak. Salat Allah’a dua etmek, toplumun birbirine destek olması ve bizlerin farsça namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yapılan şekilsel bir dua ibadeti anlamlarına gelir. Bu makalemde üzerinde durmak istediğim konu, bazı arkadaşlarımızın kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadetin aslında, Kur'an'da geçmediğini iddia ettikleri konusu üzerinde olacak.  Her düşünceye saygılı olurda, hiç bir etki altında kalmadan, derinlemesine Kur’an ayetleri üzerinde düşünürsek, inanıyorum ki en doğru sonuca ulaşabiliriz. Eğer birbirimize saygısız tavırlar içinde olurda, bizim gibi inanmadığı için, karşımızdaki kişiyi dinsizlikle suçlarsak, daha baştan büyük hata yapmış oluruz.  ÖNCE ŞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE, YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEMEK İSTERİM. ŞU AN KILDIĞIMIZ NAMAZIN AYNISINI, DETAYLARINI KUR’AN’DA ARAMAYALIM, BULAMAYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH BU ŞEKLİYLE, YANİ DETAYI İLE NAMAZI KUR’A