Ana içeriğe atla

BATILI, RİVAYETLERİ HAK, GERÇEK KABUL EDİNCE, KUR’AN’DAN UZAK, İŞTE BÖYLE BİR SONUÇ ÇIKIYOR ORTAYA.


 

Bizler Allah’ın sakın dinde bölünenler gibi olmayın emrini dinlemeyip, hatta tam tersini savunup, DİNDE BÖLÜNMEKTE BEREKET, ZENGİNLİK VARDIR diyerek, adeta Allah’ın ayetlerine meydan okuduğumuzun farkında bile değiliz. Kendimizi kandırıyoruz ama anlayamıyoruz, çünkü bizler Kur’an’ı Allah’ın istediği şekilde okumadık, bizlere okutmadılar ve Allah ile bizleri aldattılar. Bunun suçlusu bizleriz, bunu unutmayalım. Çünkü aklımızı kullanmadan, Allah’ın mesajını direk anlayarak düşünerek almadan, araya çok güvendiğimiz veliler, şeyhler, efendiler soktuk ve imtihanımızı onlara emanet edebileceğimizi zannettik. Böyle olunca da kandırıldığımızın farkında bile olamadık. Sanırım böyle davranmak, daha çok kolayımıza işimize geldi.

Kur’an’ı kendimiz anlayarak hiç okumadığımız için, imanımızdan da emin olamıyoruz. Bu kuşku bizlerin içini kemiriyor, hatta bizleri korkutuyor, telaşlandırıyor ya yanlış yoldaysam diye ürkütüyor. Ama bu gerçeği kendimize itiraf edemiyoruz, nefsimiz ağır basıyor. BU PİSİKOLOJİK BASKI BİZLERİN SİNİR SİSTEMİNEDE ETKİ YAPIYOR VE AYNI KİTABA, RESULE İMAN ETTİĞİMİZ HALDE, BİZLER GİBİ DÜŞÜNMEYENLERE KARŞI, İNANILMAZ TAHAMMÜLSÜZ VE SAYGISIZ OLUYORUZ. İnancından emin olan bir insan, Kur’an’dan bilgi sahibi olduğu için, sakindir ve asla kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret etmez, tam tersine saygılı olur. Çünkü Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek okuyan, Resulünü örnek alır. Ayrıca herkes kendi inancından sorumlu olduğunu bilir. Allah’ın Resulü iman etmeyenlere bile, nasıl saygıyla ve sabırla davrandığını Kur’an’dan öğreniyoruz. Bir konuda video paylaşmıştım ve video ya cevap veren iki kişinin, verdiği cevabı önce sizlerle paylaşmak istiyorum. Videonun konusu önemli değil, önemli olan farklı düşünceye karşı aldıkları tavırdır. Bakın nasıl hakaret ediyorlar ve bu saygısızlığı, hakareti kendilerinde hak görüyorlar

“AHMAK, KURAN ALLAH LA KUL ARASİNDA BAG KURUYORSA, ALLAH NİYE PEYGANBER GÖNDERDİ?”

“PEYGAMBER YALAN MI SÖYLÜYOR, KÂFİR ŞEREFSİZ.”

Buna benzer saygısız hakaretlere, onlarca örnek verebiliriz, ama ben yazmaya utanıyorum. Bu üslubu kullanan kişiler mi ahmak ve kâfir, yoksa videoda konuşma yapan mı ahmak ve kâfir Allah’ın huzurunda hep birlikte göreceğiz. Allah Resulünü Kur’an’da örnek gösterir bizlere. Onun örnek oluşunu bizlere anlatırken, karşısındaki kişilere saygılı, hoş görülü, güvenilir, sabırlı oluşundan bahseder. Sizce bu saygısız tavırlarla konuşanlar, ALLAH’IN RESULÜNÜ ÖRNEK ALMIŞ OLABİLİRLER Mİ? Elbette mümkün değil. Kur’an’dan Resulünü örnek almayan, İSLAM’I YAŞARKEN, ALLAH’IN KİTABINIDA ÖRNEK ALMAZ, ANCAK ALDIĞII ZANNEDER. TIPKI ZANNA VE RİVAYETLERE UYUP, İSLAM’I DOĞRU YAŞADIĞINI ZANNEDENLER GİBİ.

Önümüze gelen, rivayet edilen hadisi doğru kabul edersek, Allah’ın yolundan saparız başlıklı bir video konuşmasına, karşı çıkmak ve itiraz etmek için cevap yazan bir arkadaşımızda, günümüz İslam’ın ne derece acıklı ve şirk batağına battığına güzel bir örnek vermiş ve bakın ne demiş. “EFENDİMİZİN SÖZÜ ALLAH’IN SÖZÜDÜR.” Bu sözlere yorum bile yapmak istemiyorum. Allah’ın Resulü, yalnız Kur’an ile konuşur dese, elbette kabul ederim ama bunu söylemekteki amacı rivayet hadislerinde, Kur’an ayeti gibi olduğunu anlatmaya çalışması, yaşadığımız bataklığın seviyesini gösteriyor. Bir camide bir müftünün söylediği gibi, nasıl bir ayete bile, ben bu ayete iman etmiyorum dersek, dinden çıkmış olursak, Resulün bir hadisine de ben bu hadise inanmıyorum derseniz, dinden çıkarsınız sözlerine, ne yazık ki genel çoğunluk inanıyor. Gelelim bu şahısların düşünce yapısına. Kur’an gerçekten de Allah ile kulu arasında bir bağ kurmaya çalışıyor ve bu bağın kurulmasında aracı Allah’ın Resulü. Gelelim bu bağı kurarken, Allah’ın Resulü nasıl bir MİSYON görev üslenmiş, onu anlamaya çalışalım Kur’an’dan.

“RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)


“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56)


“SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)


“BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 )

Siz bu ayetlerden, Allah’ın Resulüne verdiği Misyonu, görev ve sorumluluğundan ne anladınız? Sanırım Resulün Kur’an’ı Allah’ın kullarına tebliğ etmek, onları Allah’ın kitabına iman etmesi adına davet edip, ikna etmek görevinden başka, bir görevinin olmadığını anladınız. RESUL KUR’AN’A DAVET ETMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YAPMADIĞINI, KUR’AN’DA AÇIKÇA BİLDİRİYOR. BİZLER ALLAH’IN RESULÜNE ATFEN, SÖYLEDİĞİNİ İDDİA EDİLEN TÜM RİVAYET HADİSLERİ, EĞER KUR’AN SÜZGECİNDEN GEÇİRMEDEN SÖYLEMİŞ GİBİ DOĞRU KABUL EDERSEK, ALLAH’IN RESULÜNE İFTİRA ATANLARIN SAFINDA OLURUZ, LÜTFEN BU GERÇEĞİ UNUTMAYALIM. Hangimiz böyle bir hata yapmak ister? Allah’ın Resulü dinde Allah’ın hüküm ortağı değil Resulü yani elçisiydi. Elçi aldığı vahyi ya da bilgiyi, hiç ilave yapmadan olduğu gibi tebliğ eden anlamındadır. Kur’an Allah ile kulu arasında bir bağ kurmak ve kullarını son olarak bizzat uyarmak için, Resul görevlendirmiştir. Onun görevi de yaşadığı dönem ile sınırlıdır. Görevini de layığı ile tamamlamış ve Kur’an emanetini bizlere teslim etmiştir. Onu tebliğ edip topluma hatırlatmak, biz ümmetinin görevidir. Allah Ali İmran 144. Ayetinde bakın bu konuda ne diyor.

“MUHAMMED SADECE BİR ELÇİDİR. ONDAN ÖNCE DE ELÇİLER GELİP GEÇTİ. ÖYLEYSE, O ÖLÜR YAHUT ÖLDÜRÜLÜRSE, TOPUKLARINIZ ÜZERİNDE GERİSİN GERİ Mİ DÖNECEKSİNİZ? KİM TOPUKLARI ÜZERE GERİ DÖNERSE ALLAH’A ZARAR VEREMEZ; FAKAT ŞÜKREDENLERİN ÖDÜLÜNÜ ALLAH VERİR.” (Ali İmran 144)

Ayet bu sorumuza da çok açık cevap veriyor. Hz. Muhammed sadece bir Resul dür yani Elçi’dir diyor. Adı üstünde Elçi. Aldığı bilgiyi ayeti asla değiştirmeden, ilave yapmadan tebliğ etmek. Açık olmayan detay sız bir bilgiyi detaylandırmak, anlaşılmayan bir ayeti anlaşılır hale getirmek değildir. Çünkü biz sorumlu olduğumuz MUHKEM ayetleri, yemin olsun ki kolaylaştırdık, nice örneklerle açıkladık ki kimseye muhtaç olmayasınız diyor Allah. Sizler kime inanıyorsunuz, Allah’a mı yoksa edindiğiniz haşa Allah gibi güvendiğiniz Veli kişilere mi? Allah Elçisinin görev tanımını yaparken, bu bilgiyi zaten veriyor birçok ayetinde. Allah Elçim vefat ettiği zaman, sizlere tebliğ edilen Kur’an ile yetinilmeyip, Elçi vefat etti din artık yaşanmaz, sahipsiz kaldı biz Elçi olmadan dini yaşayamayız diyerek, tebliğimi bir kenara bırakıp, eski atalarınızın dinine mi döneceksiniz diyor Allah. Bunu yapanlar ancak kendilerine zarar verir, ama vahyimle yetinip, Resulüm vefat etmiş olsa bile onun tebliği Kur’an’ı takip edip yaşayanlar ve elindeki ile şükredenlerin Allah, ödülünü verir diyor.

Allah’ın Resulü, SİZİNLE ARAMIZDA ŞAHİT OLARAK ALLAH, YANİ KUR’AN YETER diyor. Dinin anası temeli, delil ve kanıtı yalnız Kur’an’dır diye bildiriyor. Resulün adını kullanarak rivayet nakledenler, BUHARİ’Yİ MÜSLİM’İ HAKEM YAPMADIKÇA, GERÇEK İMAN ETMEMİŞ OLURSUNUZ diyebiliyor. Demek ki Allah’ı şahit göstermek yerine, haşa Buhari’ye Müslime iman eder gibi, onların sözlerini, nakillerini dinde kanıt, delil, şahit gösteriyorlar. Allah böyle iman edenler müşriktir, kâfirdir diyor, hatırlatırım.

Peki, bizler bunca uyarıları tebliğ alıp iman ettiğimizi söylediğimiz halde, hala neler söylüyoruz? YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYE Mİ GÖNDERDİ. Bunu söylediğimiz andan itibaren Ali İmran 144. Ayetin uyardığı hatayı bizlerde yapmış ve farkında olmadan Kur’an’ı yeterli görmeyip, atalarının rivayet inançlarını yaşayabilmek için, Resulün/Elçinin adını kullanarak batılı rivayet ve sanı bilgileri din diye yaşıyor oluruz.

Arkadaşımız Peygamber yalan mı söylüyor diyerek, Elçiye atfen söylenen hadislerin tamamının, Allah’ın Elçisi tarafından hiç şüphelenmeden söylediğine inanabiliyor. Allah emin olmadığınız bilginin, sakın ardına düşmeyin diye uyardığı halde. Kur’an’ın tamamını anlayarak, düşünerek okumuş ve Kur’an’a iman ettim diyen bir Müslüman bu hatayı asla yapmaz ve derki, Elçiye atfen nakledilen hadislerin doğruluğunu kabul etmeden önce ben, bunu Elçinin söyleyip söylemeyeceğini Kur’an’dan kontrol etmem gerekir. Kur’an onaylıyorsa, BUNU RESUL SÖYLEMİŞ OLABİLİR DERİM. Ama bu toplum Kur’an’da her bilginin olmadığına inandırıldığı ve adeta Allah’ın Elçisinin, Allah’ın dinini tamamlayıp detaylandırdığına inandırıldığı için, şunu söylemekte bir sakınca görmüyoruz. Kur’an’da her bilgi detaylı yok ki hadisi Kur’an süzgecinden geçirip Kur’an’a soralım, bu nasıl mantıksızlık böyle, diye cevap verenleri duymuşsunuzdur.

BİZLERE BATILI HAK, HAKKI BATILMIŞ GİBİ KABUL ETTİRDİKLERİNDEN, NE YAZIK Kİ DOĞRUYU EĞRİRİ AYIRAN FURKANDAN, GEREĞİ GİBİ YARDIM ALAMAZ, ONUN IŞIĞINDAN AYDINLANAMAZ OLDUK. Dilerim emanetimizi teslim etmeden önce, Kur’an gerçeklerinin farkına varan, elde Kur’an Allah’ın azınlık sevgili kulları arasına oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

İSLAM DİNİNİN TEK KAYNAĞI KUR’AN’DIR. “KUR’AN, SÜNNET, İCMA, KIYAS, KONUSU.”

Herhangi bir konuyu daha iyi öğrenmek adına, araştırma yaptığımızda, birçok kaynaktan, kitaptan faydalanırız. Bunun sebebi öğrenmek istediğimiz konu hakkında, daha detaylı bilgi almak, farklı düşünce ve fikirlerden yararlanmaktır amaç. Araştırmalarımız sonucunda, kendimizce bir sonuca ulaşırız ve yine bulduğumuz verilere göre bir karar veririz, değerlendirme yaparız.  DEĞERLENDİRMEMİZDEKİ EN ÖNEMLİ ETKEN, ARAŞTIRDIĞIMIZ KONUNUN DEĞİŞMEZ, SABİT VERİLERİ ÜZERİNE OLUR.  Çünkü bizler bilgi sahibi olmak istediğimiz konunun, önce ana hatlarını öğreniriz. Bu bilgiler üzerine, araştırmalarımız sonucunda kararlarımızı veririz. Bu araştırmayı yaparken, güvenilir bilgi ve kaynaklardan özellikle faydalanırız. Din konusunda da aynı yolu izlememiz, elbette çok normal. Araştırıp, sormalıyız hatta birçok kitaplar okumalı, öğrenmek istediğimiz konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmalıyız. Çünkü Allah ayetler üzerinde düşünmemizi, araştırıp sorgulayarak iman etmemizi ister.  Acaba araştırmalarımız