Ana içeriğe atla

HAKKA SURESİ 48. GERÇEK ŞU Kİ BU KUR’AN, MUTTAKİLER İÇİN BİR UYARIDIR.


 

Kur’an ın indirilmesinin amacını Allah anlatırken, Hakka suresi 48. ayetinde, bizlerin üzerinde dikkatle düşünmemiz gereken bir uyarı yapar. Ayeti önce yazalım.

“GERÇEK ŞU Kİ, BU VAHİY/KUR’AN MUTTAKİLER İÇİN BİR UYARIDIR.” (Hakka 48)

Ayete dikkat ettiyseniz, Kur’an Müslümanlar için bir uyarıdır demiyor. Kur’an muttakiler için bir uyarıdır, öğüttür diyor. Yine hatırlatmak istiyorum, Muttaki olanlar yalnız Kur’an ile uyarılanlar. Kur’an ın yanına rivayet ve sanı bilgileri de getirip, bunlar olmadan Kur’an anlaşılmaz diyenler, asla Muttakilerden olamaz. Demek ki önce muttaki olacağız ki Kur’an ı anlayabilelim. Muttaki olamayanlar, Kur’an dan asla öğüt olamaz, böylece Allah ın uyarılarından da istifade ederek, hayatına geçiremez. ÇÜNKÜ MUTTAKİ OLMAYAN İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEYENLER, KUR’AN İLE YETİNMEYİP KENDİLERİNE BAŞKA KAYNAKLARIDA DİN DİYE YAŞADIKLARI İÇİN, KUR’AN I ANLAYAMIYORLARMIŞ. BUDA ÇOK NET ANLAŞILIYOR. Allah Yusuf suresi 106. ayetinde ne diyordu hatırlayalım. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR” Allah böyle kullarının, Kur’an dan istifade edemeyeceğini, onların Kur’an ın uyarılarından, ikazlarından faydalanamayacağını söylüyor.  Peki, muttaki olmak ne demek? Nasıl muttaki olabiliriz. Eğer olamıyorsak, Kur’an ın gerçeklerinden, uyarı ve ikazlarından da faydalanamayacağımıza göre, BİZLERİN ÖNCE, MÜTTAKİLERDEN OLMASI GEREKİYOR.

Muttaki kelimesinin anlamını, tek kelimeyle söylemek gerekirse, TAKVA SAHİBİ OLAN anlamına gelir.  Bu durumda, Takva sahibi nasıl olunur, onu da doğru anlamalıyız. TAKVA ÇEKİNMEK, SAKINMAK ANLAMINA GELİR. Peki, kimden ve hangi konulardan sakınmak diye bir soru geliyorsa aklımıza, onunda izahını, Kur’an ı bir kez dikkatle ve düşünerek okuyan bir kişinin anlayacağı gibi, ALLAH IN KOYDUĞU YASAKLARDAN KENDİSİNİ KORUMAK, SAKINMAK, BATIL VE SANIDAN RİVAYETLERDEN UZAK, YALNIZ ONUN KİTABI KUR’AN IN HÜKÜMLERİNE BOYUN EĞMEKTİR. Yalnız Allah ı veli edinip, yalnız ondan yardım dileyen, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin diyen Allah ın emirlerine uyarak, yalnız Kur’an ın ipine sarılan, asla Kur’an ın sınırlarını aşmayanlara Allah,  MÜTTAKİLERDEN OLMUŞ TAKVA SAHİPLERİ DİYOR. Tüm bu gerçeklerin tersini yapanlar, Allah a göre Muttakilerden olamamış kişilerdir.

Bizler iman ettik, Müslüman olduk demekle, Müslüman olamayacağımızı, mutlaka Muttakilerden takva sahiplerinden olmamız gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Muttakilerden, takva sahibi Müslümanlardan olmak ve Kur’an ı doğru anlayıp, hayatımıza geçirmek istiyorsak, önce takva sahibi olup, yalnız Allah ın vahyine boyun eğip, asla batılın ardı sıra gitmeden, Allah ın Nahl suresi 98. ayetini hayatımıza geçirip, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların batıl inançlarından sıyrılıp, yalnız Allah a dayanarak, ona güvenerek Kur’an ı okumaya başlamalıyız ki,  KUR’AN I DOĞRU ANLAYALIM VE HAYATIMIZA GEÇİRELİM VE BÖYLECE MUTTAKİLERDEN OLABİLELİM. ONUN İÇİN ALLAH, HAKKA SURESİ 48. AYETİNDE, MUTTAKİ OLMAYAN KUR’AN I ANLAYAMAZ DİYOR. MUTTAKİ/ TAKVA SAHİBİ OLAMAYAN, YALNIZ ALLAH IN VAHYİNE BOYUN EĞMEYEN,BATIL VE HURAFEDEN SIYRILAMAYAN, YALNIZ ALLAH A GÜVENİP DAYANMAYAN, ASLA KUR’AN DAN NASİBİNİ ALAMAZ VE KUR’AN’IN UYARILARININI FARK EDEMEZ, HAYATINA GEÇİREMEZ. Bakın Allah muttakiler konusunda ne diyor.

“MUTTAKİLERE/ALLAH’TAN SAKINANLARA VAAD EDİLEN CENNETİN ÖZELLİKLERİ ŞÖYLEDİR: ALTINDAN IRMAKLAR AKAR. YEMİŞİ DE SÜREKLİDİR, GÖLGESİ DE. İŞTE TAKVÂ SAHİPLERİNİN SONU BUDUR. İNKÂR EDENLERİN SONU DA ATEŞTİR.” (Rad 35)

“MUTTAKİLERİ/TAKVA SAHİPLERİNİ RAHMAN’IN HUZURUNDA, O’NA GELMİŞ KONUKLAR OLARAK TOPLADIĞIMIZ GÜN, SUÇLULARI SUYA GÖTÜRÜR GİBİ CEHENNEME SÜRERİZ.” (Meryem 85)

“GERÇEK ŞU Kİ; MUTTAKİLER İÇİN BİR KURTULUŞ VE MUTLULUK VARDIR.” (Nebe 31)

Allah cennetini, MUTTAKİLERDEN olan TAKVA SAHİPLERİ için hazırladığını özellikle belirtiyor. Yani günümüzde bazı kişilerin inandığı gibi, Müslümanların ne olursa olsun, asla cehennem yüzü görmeyeceği ve Allah ın Resulünün ümmetine şefaat ederek, cehennem azabından kurtaracağı, Kur’an ın tüm ayetlerine ters düşer. BİZLER EĞER ÖZDE DEĞİLDE, SÖZDE MÜSLÜMAN OLUP, MUTTAKİLERİN ARASINA GİREMEDİYSEK, MÜKAFATIDA HAK ETMEDİĞİMİZİN, LÜTEN BİLİNCİNDE OLALIM. 

Şunu lütfen unutmayalım. Eğer bizler, yalnız Kur’an ın ipine sarılmayıp, imanımızı yaşayabilmek adına Kur’an ı yeterli görmeyerek, emin olamayacağımız rivayet ve sanı bilgilerinde ardına düşüp, yalnız Allah ı Veli edinmeyip, kendimize veliler, şeyhler, efendiler ediniyor ve onların ardı sıra gidip, Kur’an ın sınırlarını aşıyorsak, asla Allah ın istediği Muttakilerden olamayacağımız gibi, takva sahiplerinden de olamayız. BUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM.

Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, ALLAH IN HALİS, TAKVA SAHİBİ MUTTAKİ KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

İSLAM DİNİNİN TEK KAYNAĞI KUR’AN’DIR. “KUR’AN, SÜNNET, İCMA, KIYAS, KONUSU.”

Herhangi bir konuyu daha iyi öğrenmek adına, araştırma yaptığımızda, birçok kaynaktan, kitaptan faydalanırız. Bunun sebebi öğrenmek istediğimiz konu hakkında, daha detaylı bilgi almak, farklı düşünce ve fikirlerden yararlanmaktır amaç. Araştırmalarımız sonucunda, kendimizce bir sonuca ulaşırız ve yine bulduğumuz verilere göre bir karar veririz, değerlendirme yaparız.  DEĞERLENDİRMEMİZDEKİ EN ÖNEMLİ ETKEN, ARAŞTIRDIĞIMIZ KONUNUN DEĞİŞMEZ, SABİT VERİLERİ ÜZERİNE OLUR.  Çünkü bizler bilgi sahibi olmak istediğimiz konunun, önce ana hatlarını öğreniriz. Bu bilgiler üzerine, araştırmalarımız sonucunda kararlarımızı veririz. Bu araştırmayı yaparken, güvenilir bilgi ve kaynaklardan özellikle faydalanırız. Din konusunda da aynı yolu izlememiz, elbette çok normal. Araştırıp, sormalıyız hatta birçok kitaplar okumalı, öğrenmek istediğimiz konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmalıyız. Çünkü Allah ayetler üzerinde düşünmemizi, araştırıp sorgulayarak iman etmemizi ister.  Acaba araştırmalarımız