Ana içeriğe atla

SALATIN/NAMAZIN KISALTILMASI, HANGİ ŞARTLARDA, KOŞULDA OLUR?


 

Bu makalemde sizleri, namazın hangi şartlarda kısaltabileceğimiz konusu üzerinde, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Bu konuda fıkıhta ve mezheplerde, Kur’an ın hiç bahsetmediği konular ortaya atılmış ve Kur’an ın bahsetmediği şartlar yaratılmıştır. Bizler her konuda oluğu gibi, Kur’an ın bahsettiği SALÂT konusunu, kendi nefsimizde şekillendirdiğimiz ve zorlaştırdığımız için, kendi nefsimizin etkisiyle kolaylıklar sağlamaya çalışmışız. Allah bakın namazın kısaltılması konusunu hangi şarta bağlamış.

Nisa 101: YERYÜZÜNDE SEFERE ÇIKTIĞINIZ ZAMAN, KÂFİR OLANLARIN SİZE KÖTÜLÜK ETMELERİNDEN ENDİŞE EDERSENİZ, NAMAZI KISALTMANIZ-DA SİZE HERHANGİ BİR GÜNAH (SORUMLULUK) YOKTUR. Şüphesiz ki kâfirler, sizin için apaçık düşmandır. (Mehmet Okuyan meali)

Demek ki namazın kısaltılması şartı, sefere çıkmakla bağlantılı. Peki, bu sefer nasıl bir sefer olabilir? Mezheplerin kendi nefislerinde kilometrelerle belirlediği, kendilerince detaylar verdiği şehirler arası yolculuk mu? Elbette değil. Ayeti okuduğumuzda, bahsedilen sefer, yolculuk değil. Savaşta düşmana karşı yapılacak seferden bahsediliyor. İnkârcılar yani kâfirlerin, sizlere zarar vermesinden korkarsanız namazınızı/duanızı kısaltabilirsiniz diyor. TEKRAR HATIRLATMAK İSTERİM, NAMAZIN KISALTILMA RUHSATI, YALNIZ SEFER YANİ SAVAŞ HALİNDE VERİLMİŞ.

Peki, SALÂTI/NAMAZI kısaltmak ne anlama geliyor? Bildiğiniz gibi namaz, dua Allah a karşı saygımızı, sevgimizi gösterdiğimiz onunla tek bir vücut olduğumuz, ona HAMD ettiğimiz bir andır. Bu anımızda Allah a karşı coşkun duygularımızın etkisiyle, kendimizi kaybedip salâtımızı uzatabiliriz. Allah da böyle tehlikeli zamanlarınızda, dikkatli olun ve salâtı uzatmayın ki kâfirler, yani düşmanlar sizlere kötülük yapamasın diyor Allah. 

Nisa suresi 101. ayetin devamına baktığımızda, salâtın/namazın-duanın kısaltılması konusunun, seferde yani savaş halinde verilen bir ruhsat olduğunu çok daha iyi anlıyoruz. Bahsettiğimiz Nisa 102. ayetten bir bölümünü hatırlatmak istiyorum ki konu daha iyi anlaşılsın.

“Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, İÇLERİNDEN BİR GRUP SENİNLE NAMAZA DURSUN; SİLAHLARINI DA ALSINLAR. BUNLAR SECDEYE VARINCA, DİĞERLERİ ARKALARINDA BEKLESİNLER. Sonra namaz kılmamış/dua etmemiş olan diğer grup gelip seninle birlikte namaz kılsınlar/dua etsinler. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler…..”(NİSA 102)

Bu ayetten anlıyoruz ki, bizlerin deyimiyle kısaltılmış namaz bir rekâtmış. Peki, kısaltılmamış namaz ne kadar? Nisa suresi 103. ayetinde de bu konuda Allah bakın ne diyor. “GÜVENE KAVUŞUNCA NAMAZI (TAM) KILIN” YANİ GÖNLÜNÜZCE HUZUR İÇİNDE İSTEDİĞİNİZ KADAR EDA EDİN, YERİNE GETİRİN. Hatırlatmak isterim, Allah ın Kur’an da namazlarınızı normal şartlarda, bizim deyimimizle şu kadar rekât kılacaksın diye asla bir emri yoktur. Tüm bu sınırlamalar mezheplerin fıkıh inancının ve rivayetlerin dine yaptığı ilaveleridir. Allah sizce sınırlamadığı, açıklık getirmediği namazın uzunluğu konusunda hesap sorar mı? Lütfen aklımızı başımıza toplayalım ve rivayetlere değil, Kur’an ın ipine sarılalım.

Bu ayetten de çok net anlıyoruz ki, namazın kısaltılması sefer halinde, yani savaş zamanında yapılabiliyormuş. YOKSA ŞEHİRLER ARASI YOLCULUKTA VERİLEN BİR RUHSAT, ASLA DEĞİLDİR. Bizler İslam ı ne yazık ki Kur’an merkezli yaşamadığımız ve dine yapılan ilavelerle İslam ı hayatımıza geçirdiğimiz için, zorluklarla karşılaşabiliyoruz. Ondan sonrada yine kendi nefsimizce bunu nasıl kolaylaştırırız, onun yolunu arıyoruz. Allah yine yukarıdaki ayetin devamında, Nisa 103. ayetin sonunda şöyle der. “ ÇÜNKÜ NAMAZ, MÜMİNLERE BELİRLİ VAKİTLERE BAĞLI OLARAK FARZ KILINMIŞTIR.” 

Bizler her konuda yaptığımız gibi, namaz vakitleri konusunu da Kur’an dan referans almak yerine, RİVAYETLERDEN ALDIĞIMIZ BİLGİLERİN IŞIĞINDA YAŞADIĞIMIZ İÇİN, DİNİ ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRDIK. ONDAN SONRADA AYETLERİN ANLAMLARINI, RİVAYETLERE UYDURARAK, TOPLUMU İSLAMDAN SOĞUTUYORUZ. HATTA MÜSLÜMAN OLMAYANLARI, İSLAM A DAVET EDEMİYORUZ. ÇÜNKÜ YAŞANAN İSLAM, KÖTÜ ÖRNEK OLUYOR İNSANLARA VE KARŞIMIZDAKİ TOPLUMLARI KORKUTUYOR.

Değerli din kardeşlerim, lütfen unutmayalım, din Allah ın dinidir ve onu şekillendirecek, yaşanır hale getirecek yalnız Allah tır. ALLAH BİRÇOK KEZ, YEMİN OLSUN Kİ BU DİNİ SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM DİYORSA, gelin Allah ın dinine Kur’an ın koymadığı tek bir kelimeyi dahi ilave etmeye çalışmayalım, bunlarda Allah ın Resulünün dine ilaveleridir demeyelim. Hesap günü Peygamberimizin yüzüne bakamayacağımız gibi, Allah a da hesap veremeyiz. 

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .