Ana içeriğe atla

SİZLER CAHİLİYE DEVRİNDE YAŞIYOR OLSAYDINIZ, NE YAPARDINIZ?


 

Bu makalemde sizleri, çok önemli bir konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Bir an şöyle düşünelim. Biz günümüzde değil de,  Allah’ın Resulünün döneminde yaşadığımızı farz edelim. Hemen Kur’an’dan aldığımız bilgileri hatırlayalım ve O dönemle ilgili Kur’an’ın bahsettiklerini şöyle bir gözden geçirelim. Yahudiler ve Hıristiyanlar öyle bir din yaşıyorlardı ki, genel çoğunluğunun Allah’ın indirdiği din ile hiçbir alakası kalmamış, atalarından kendilerine intikal eden, rivayet inançları da din edindiklerini görüyoruz. Hepsi de Tevrat’a, İncil’e iman ettiklerini söylüyorlardı, ama atalarının batıl inançları, Allah’ın kitabının önüne geçmişti. Onun için Allah yeni bir kitap ve uyarıcı Elçi gönderme gereğini duymuş. Hatırlarsanız Kur’an sürekli, atalar dini konusunda uyarır ve ikazlar yapar. Hatta şunu söyleyebiliriz, Kur’an’ın genel çoğunluğu ateistleri yani Allah’a hiç inanmayanları Allah’a davet etmek için değil, Allah’a iman ettiğini söyleyen Kitap Ehlinin yanlışlarını, düzeltmek için indirildiğini söylersek yanlış olmaz. Elbette Allah’a iman etmeyenleri de uyarıyordu.

Cahiliye devrinde, her iki toplumda bir birini suçluyorlar, yanlış yoldasınız bize katılın ki cennete gidesiniz diyorlardı. Yine Kur’an’dan aldığımız bilgilere göre,  Yahudi ve Hıristiyanlar Allah’ın indirdiği kitap ile yetinmediklerinden, kendilerine edindikleri veli kişileri öyle putlaştırmışlardı ki, onlara güveniyorlar ve onların sayesinde cennete gideceklerine inanıyorlardı. Hatta Kur’an’ın ismen zikrettiği örnek verdiği LAT, MENAT VE UZZA isimli kişilere öyle bağlanmış ve bu kişileri şefaatçi edinerek, Allah katında günahlarının affettirileceğine inanıyorlar, hatta bu kişilere kurban kesiyorlardı. Günümüz deyimiyle bu isimler aziz, veli, gavs, Allah dostu yüce kişi anlamlarına geliyor. HATIRLATMAK İSTEDİĞİM ÇOK ÖNEMLİ KONUSU İSE, KİTAP EHLİ BU KİŞİLERİ ALLAH-TANRI KABUL ETMİYORLARDI. Çünkü onlarda yalnız bir Allah olduğuna iman etmişlerdi ama güvendikleri bu kişilerin, Allah dostu olduğuna ve Allah katında sözlerinin geçerli olacağına inanıyorlardı. Bu isimlere bu kişilere yükledikleri anlamların hepsi, atalarının rivayet sözlerinden başka bir şey değildi. Kur’an bu konuda bilgi veriyor ve bunlar onların zanlarından, uydurma rivayetlerinden başka bir şey değildir diyor.

Gözlerimizi kapatalım ve O devirde bizlerin yaşadığımızı hayal etmeye devam edelim. Sizler nasıl bir inancı seçerdiniz? HER İKİ İNANÇTA ALLAH’IN EMRETTİĞİ BİR DİN, AMA ALLAH’IN KİTABINI YETERLİ GÖRMEYİP, ONUN SINIRLARINI AŞARAK, YOLDAN SAPMIŞ VE ATALARININ İNANÇLARINI ÖN PLANA ÇIKARTIP YAŞIYORLAR. Sanırım anne ve babamız hangi inancı seçmişse, bizlerde o inancı seçerdik diyebilirsiniz. Buda genel çoğunluğunun zaten yaptığı bir seçim. Bugünde öyle yapmıyor muyuz? Peki, bu seçimi nasıl yapıyoruz burası çok önemli. Anne ve babamızın seçtiği inancı tarafsız bir şekilde belirli yaşa geldiğimizde, araştırıp doğruyu bulabilmek adına, çaba harcıyor muyuz? Eğer bu çabayı göstermiyorsak günümüzde, O devirde yaşamış olsaydık aynı şekilde anne ve babamızın inancına sorgusuz tabi olurduk. Hatırlayınız günümüzde 4-6 yaşındaki çocukları Kur’an kursuna alıyorlar. Soruyorum sizlere, onlara bu yaşta ne öğretebilirsiniz? Daha muhakeme, karşılaştırma ve doğru dürüst düşünme melekesi gelişmemiş bir çocuğa eğer, yanlış bir bilgiyi din diye öğretirseniz, O çocuk akılbali olmaya düşünmeye başladıktan sonra gerçek dini anlatılan zannederek ya dinden soğur yada ateist olur. HATIRLATIRIM BUNUN SORUMLULUĞU VE VEBALİ O ÇOCUĞA O YAŞTA HATALI VE YANLIŞ DİNİ BİLGİLER VERENİN ÜZERİNDE OLACAKTIR.

SİZLERE ŞÖYLE BİR SORU SORMAK İSTİYORUM. CAHİLİYE DÖNEMİNDE, YAHUDİ YA DA HIRİSTİYAN OLARAK YAŞIYOR OLSAYDINIZ, ALLAH’IN NE YAHUDİ NEDE HIRİSTİYAN OLMAYAN, ÜMMİ OLAN YANİ HİÇBİR KİTAP EHLİNE TABİ OLMAYAN BİR KİŞİNİN, ALLAH’IN YENİ ELÇİSİ/RESULÜ OLDUĞUNA İNANIR MIYDINIZ? BU SORUYA LÜTFEN TARAFSIZ VE DÜŞÜNEREK, KENDİ NEFSİNİZE CEVAP VERİNİZ. Hatırlatırım Allah, Hem Tevrat ta hem de İncil de, yeni bir Elçi geleceği bilgisini vermiş. Ama Allah kitap ehli arasından değil, onların dışından bir kulunu Elçi seçiyor. NEDEN OLABİLİR? Bu soruların doğru cevabını bulamıyorsak, bugün günümüzde de kitap Ehlinin yaptığı aynı hataları mutlaka bizlerde yapmaya devam ediyoruz demektir. Allah’ın Resulü, Yahudi ve Hristiyan toplumunun yaşadığı dinin, Allah’ın indirdiği Kitaplarla hiç bir ilgisinin olmadığını gördüğü için, onlara tabi olmamıştı. Allah’ta özellikle onu, RESUL SEÇMİŞTİ. Bugün bizler eğer aynı yolu izlemiyor ve  dinde yalnız Allah’ın kitabını referans, delil, kanıt almadan her anlatılanı din diye yaşıyorsak, O devirde de olsak Allah’ın Resulü, O örnek insan HZ. MUHAMMED’İ resul olarak kabul etmezdik. Lütfen ne demek istediğimi iyi düşününüz.

O devirde yaşayıp ölmüş olsaydık ve hiç araştırmadan atalar dine inansaydık, sanırım mahşerde hesabımızı veremeyenlerin safında olacağımız çok açıktır. Elbette geçmiş toplumların içinde yani Yahudi ve Hıristiyan toplumların arasında, çok azınlıkta olsa, doğru yolda olanların varlığını Kur’an’dan öğreniyoruz. Peki, onlar ne yapmış olmalı ki bu azınlık iman edenlerin arasına girmiş olsunlar, burası çok öneli. Bunu da yine Kur’an dan öğreniyoruz, batıldan ve hurafeden uzak, Allah’ın indirdiği kitaba sarılanlar, yani atalarının inancından uzaklaşanlar olduğu anlaşılıyor. 

Allah gönderdiği tüm kitaplarında, daha sonra gelecek bir Resul olup olmayacağını bildirdiğini söylüyor Kur’an da ve Hz. Muhammed den sonra başka bir Nebi-Resul gelmeyeceği bilgisini veriyor. Yahudiler ve Hıristiyanlar, aslında bir Resul bekliyorlardı, çünkü her iki kitapta da bir RESULÜN, TEBLİĞCİ UYARICININ geleceği bilgisi vardı. Peki, Hz. Muhammed i neden Resul olarak kabul etmemekte ısrar etmiş olabilirler? Çünkü Allah’ın Resulü ÜMMİYDİ. Söylediğim gibi, ne Yahudilere nede Hıristiyanlara tabi olmamış, gerçeklerin arayışında olmuştu.  Sizce neden tabi olmamıştı? Burası çok önemli. Yeri gelmişken sizlere bir soru sormak istiyorum. Siz olsaydınız o devirde, hiç bir dini inanca tabi olmayan ama doğruluğuyla, dürüstlüğüyle herkesin güvenini kazanan birisini, Allah’ın Resul olarak seçip göndereceğine inanır mıydınız? Bu sorumunun cevabını lütfen kendinize veriniz. 

ALLAH’IN RESULÜ, O DEVİRDE YAŞANAN DİNİN ALLAH’IN EMRİ BİR DİN OLMASININ MÜMKÜN OLAMAYACAĞINI, BİRAZ DÜŞÜNDÜĞÜNDE FARK EDEBİLİYORDU.  ALLAH’IN ELÇİSİ BÖYLE BİR İNANCA TABİ OLMAKTANSA, GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLURUM DİYOR VE DİN ADINA KİTAP EHLİNDEN UZAK DURUYORDU. DEMEK Kİ BATILIN VE HURAFENİN İÇİNDE OLMAKTANSA, ONLARDAN UZAK GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLMAK, ALLAH KATINDA DAHA MAKBUL OLAN OLDUĞU ANLAŞILIYOR. LÜTFEN BUNU BİRDE GÜNÜMÜZ İSLAM ANLAYIŞI İLE KARŞILAŞTIRINIZ, NASIL BİR YANLIŞIN İÇİNDE OLDUĞUMUZU, İŞTE O ZAMAN DAHA İYİ FARK EDECEKSİNİZ. İlginç olan Yahudi ve Hristiyanların inancında, yeni bir Elçinin geleceği bilgisi var. Ama hiç birisi artık bunu beklemiyor, kendi atalar inancı ile yetinmek istedikleri anlaşılıyor. Düşündürücü değil mi?

Yahudiler ve Hıristiyanlar,  Allah bir Elçi gönderecek olsaydı, bizlerin arasından gönderirdi diye, Hz. Muhammed’e inanmak istemiyorlardı. Ama Allah batılın ve sanının ardından gitmektense, bu inançlardan uzak duran ama gerçeklerin, doğrunun arayışında olan, yaşamıyla örnek doğru, dürüst, yardım sever, adaletli bir kulunu Resul olarak seçmişti. İşte bizlerin bu gerçeklerden alacağımız, çok önemli bir ders vardır. Ama bu dersi almak istemediğimiz, yaşadığımız İslam dininden çok açık anlaşılıyor. SİZLERE SORMAK İSTERİM. ALLAH TEKRAR BİR RESUL GÖNDERECEK OLSAYDI, TABİ GÖNDERMEYECEĞİNE KUR’AN’DA AÇIK HÜKMETMİŞTİR, SİZCE BUGÜN BATIL SANI VE RİVAYETLERLE YAŞANAN, DİNDE BÖLÜNMEYİN EMRİNE UYMAYIP BÖLÜNEN MEZHEP, CEMAAT VE TARİKAT İNANCINA TABİ OLANLARIN İÇİNDEN RESUL SEÇER MİYDİ?  Yorumunu sizlere bırakıyorum. Aklını zerre kadar kullanan, rivayetlerden uzak Allah’ın Elçisini örnek alan, her sorunun doğru cevabını Kur’an’dan bulacaktır.

Değerli dostlarım. Allah Kur’an’da Resulüm sizler için güzel bir örnektir diyor. Ama bizler asıl örnek almamız gereken, onun ümmi oluşunun nedenlerini araştırmıyoruz. Doğru, dürüst, adaletli, güvenilir ve yardım sever niteliklerinin yanında, ısrarla Allah’ın neden ümmi bir resul seçtiğinin gerçeklerini, hep toplumdan gizledik ve Allah’ın bu örnekliği ile bizlerden neler istediğini, anlamak istemedik. Birde utanmadan, Ümmi kelimesine okuma yazma bilmeyen anlamını vererek, gerçekleri gizleyebilmek adına, Allah’ın Resulüne saygısızlık yaptık. Hâlbuki Kur’an ümmi kelimesinin anlamını açıklıyor ve Kitap ehline tabi olmayanlar diye bilgi veriyor. 

Allah’ın Elçisinin yaptığı gibi doğru, dürüst gerçekleri araştırmadan batıla, rivayetlere inandığımız içindir ki bizler günümüzde, kitap ehlinin yanlışlarına düştük, hatta o yanlışı elimizdeki apaçık nur olan Kur’an’dan görmek istemedik, ayetlere gözlerimizi kapattık,. Çünkü Kur’an’ı anlaşılmayan, detay sız ve herkesin anlayamayacağı bir kitap ilan ettik. Ondan sonrada huzurun ve adaletin, yardımlaşmanın olmadığı ELLERİMİZLE BİR DİN YARATTIK KENDİMİZE. BÖYLE OLUNCADA NAMAZ KILAN, BOLCA DUA EDEN AMA DUALARI KARŞILIK BULMAYAN BİR TOPLUM OLDUK. BUNUN NEDENLERİNİ İSE HİÇ ARAŞTIRMADIK. ÇÜNKÜ BİZLERİN KUR’AN İLE BAĞINI KESTİLER VE EDİNDİĞİMİZ RUHBANLAR NE SÖYLERSE ONU DİN ZANNEDİP, YAŞAMAYA DEVAM EDİYORUZ.

DİLERİM KUR’AN GERÇEKLERİNİN FARKINDA OLAN VE ALLAH’IN RESULÜNÜN ÜMMİ OLUŞUNUN NEDENLERİNİ VE ALLAH’IN NEDEN KİTAP EHLİNDEN DEĞİLDE, ÜMMİ BİR RESUL SEÇTİĞİ GERÇEKLERİNİN FARKINA VARAN VE ALLAH IN RESULÜNÜ ÖRNEK ALAN BİR TOPLUM OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .