Ana içeriğe atla

ENAM SURESİ 19 VE 20. AYETLER. “BU KUR’ÂN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.”


 

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Enam suresi 19. ayet olacaktır. Lütfen ayeti okurken her cümlesinde Allah bizlere neler anlatıyor, onu dikkatle anlamaya çalışalım.

Enam 19: De ki: “TANIKLIK BAKIMINDAN HANGİ ŞEY DAHA BÜYÜKTÜR?” DE Kİ: “BENİMLE SİZİN ARANIZDA ALLAH TANIKTIR. BU KUR’ÂN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM. Siz gerçekten Allah’ın yanında başka ilâhların bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz?” De ki: “Ben buna tanıklık etmiyorum.” De ki: “O sadece tek bir tanrıdır ve ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” (Bayraktar Bayraklı)

Allah Elçisine deki kullarıma diyerek, bizlerin çok önemli bir konu hakkında dikkatimizi çekiyor. Lütfen bu uyarıları dikkatle anlamaya çalışalım. Allah bizlere Elçisinin şunu söylemesini istiyor. “TANIKLIK BAKIMINDAN, HANGİ ŞEY DAHA BÜYÜKTÜR” Allah çok açık ve net bizlere, DİNİMİZİ YAŞARKEN TEK KANITIN, TANIKLIĞIN ALLAH IN KANUNLARI OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. Devamında da konuya açıklık getirip netleştirerek, tekrar deki kullarıma diyor ve BENİMLE SİZİN ARANIZDA ALLAH TANIKTIR diyerek, Peygamberimizin mucizesinin yalnız ve yalnız Kur’an olduğunu, Allah ın Elçisinin kendisi olduğunu ve tanığın Allah olduğunu bildiriyor. Göz ardı ettiğimiz çok önemli bir konuda bizleri uyarıyor ve şöyle söylüyor. BU KUR’ÂN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM. Hatırlatırım Allah ın Elçisi, yalnız Kur’an ile uyarma görevi alıyor, kendisi de Kur’an dışından hükümler veririm demiyor, ya da ayetleri ben açık, anlaşılır hale getiriyorum demiyor.

Sizce Allah, deki kullarıma bu Kur’an bana vahyolundu ki onunla sizi ve ulaştığı herksi uyarayım dediği halde, bizler hala yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an özet bilgiler verir, detaylı değildir, Kur’an ı açıklayan Kur’an dışından Peygamberimizin rivayet hadisleridir, mezhep imamlarının sözleridir, fıkıhtır diyebilir miyiz? Dediğimiz andan itibaren, ayetin devamındaki uyarının muhatabı olmuş oluruz.  Ne diyordu devamında hatırlayalım. “SİZ GERÇEKTEN ALLAH’IN YANINDA, BAŞKA İLÂHLARIN BULUNDUĞUNA TANIKLIK EDİYOR MUSUNUZ?” 

Sizce bu cümlede geçen Allah ın yanında başka ilahlar sözüyle Allah, kimlerden bahsediyor olabilir? Çünkü bu sözlerin muhatabı, Allah a iman etmeyen kâfirler değil. Peki, kimlere söyleniyor bu sözler? ELBETTE KİTAP EHLİNE. Yani tek bir Allah ın, yaratıcının olduğuna inananlara söyleniyor. Yoksa kitap ehlinden hiç kimse iki tane Allah vardır demiyor. Peki, ne yapıyorlardı da Allah ın yanında, başka ilahların bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz diye soruyor. İlah kelimesinin anlamı kulluk etmek, hiç şüphe duymadan gönülden bağlanıp sığınılan, yüceliği karşısında hayrete düşülen anlamlarına gelir. 

Allah bu konuda bizleri uyarıyor ve diyor ki, kulluk edilecek, hiç şüphe duymadan ardına düşülecek veliniz, eşi ve benzeri olmayan yüce güç yalnız Allah tır yalnız O İLAHTIR, ondan başka ilah sakın edinmeyin, edinenler varsa aranızda sen onlara söyle diyor Allah Elçisine, BEN BUNA TANIKLIK ETMİYORUM DE DİYOR. Allah a ortak koşmak, Allah ın yetkilerini yaratılmış bir beşere layık görüp vermektir. İŞTE BUDA İNSANLARI YA DA ŞEYH EDİNDİĞİMİZ KİŞİLERİ İLAH EDİNMEKTİR DİYOR. 

Bu konuda bizlerin, kitap Ehlinden hiçbir farkımız olmadığını, onlar gibi bizlerde Allah ın yanında yaratılmış insanları da ilah edindiğimizi söyleyebilirim. Örneğin Said-i Nursi diye anılan bir kişiye verilen bir isim vardır ve BEDİÜZZAMAN ismiyle anılır. BU İSİMLE BU GÜNE KADAR, ALLAH IN RESULLERİNDEN HİÇ BİRİ DAHİ ANILMAMIŞTIR. Bu kelimenin ne anlama geldiğini, bu şahsa inananlara sorduğumuzda şöyle bir cevap alırsınız. ZAMANIN, BENZERSİZİ, HARİKASI, ASRIN MÜKEMMEL İSANI.  Hatasız günahsız, Allah dan başka hiç kimsenin olamayacağını söyleyen Kur’an a inatla, böyle bir isim takmak ALLAH IN YANINDA YARATILMIŞ BİR BEŞERİ İLAH EDİNMEKTİR. Allah ın ayette bahsettiği budur. Bakara suresi 117. ayetinde, “BEDİÜSSEMAVATİ VE’L ARD “ diye geçer. Bunun anlamı, GÖKLERİN VE YERİN BENZERSİZ BİR ŞEKİLDE YARATICISI’ anlamındadır. Bediüzzaman kelimesinin anlamı da Zamanın benzersiz yaratıcısı anlamındadır. Saidi Nursi nin takipçileri, gerçek anlamını değiştirip, zamanın benzersizi anlamını vermişlerdir. İşte tüm bunlar ve benzeri cemaat ve tarikatların şeyhlerine verdiği isimlerdir ki, bunlar Allah ın yanında ilah edinmektir. Duymuşsunuzdur bazı cemaat ve tarikat liderleri, sizler benim kullarımsınız der. BİZLER ALLAH TAN BAŞKA, HİÇ KİMSENİN KULU ASLA OLAMAYIZ. 

Ayetleri, Kur’an ın diğer örneklerinden yardım alarak anlamaya çalışmak yerine, rivayet bilgilerin ışığında anlamaya çalışırsak, mutlaka ya eksik anlarız ya da yanlış anlarız. Allah kuluna gerektiği en güzel şekliyle anlatandır. Enam suresi 19. ayeti tercüme eden Diyanet, bu ayetin ne maksatla indirildiğini açıklamak için,  dip not olarak şunları yazmış. “KUREYŞLİLER, “EY MUHAMMED! SENİN HAKKINDA YAHUDİLERE, HIRİSTİYANLARA SORDUK, PEYGAMBERLİĞİNE DAİR BİR HABER OLMADIĞINI SÖYLEDİLER. BİZE SENİN PEYGAMBER OLDUĞUNA DAİR BİR ŞAHİT GÖSTER” DEMİŞLER VE BUNUN ÜZERİNE BU AYET İNMİŞTİ.”

Elbette bu söylenenler yanlıştır diyemeyiz. Ama bu ayetin, yalnız bunun için indirildiğini söylemek, ayette anlatılmak istenen çok geniş ikaz ve uyarıların üstünü örtmek olur. Kur’an Allah ın Elçisinin görevlendirildiğine tanıklık yapıyor, bunda şüphe yok. Ama tanıklık yapan ve Allah katından gelen Kur’an batıl ve hurafeden uzak, BİZLERİ UYARAN YALNIZ KUR’AN OLDUĞUNU DA BİZLERE BİLDİRİYOR. Diyanetin dip notunu Enam 19. ayetin devamında ki ayet için elbette söyleyebiliriz. Bakın orada ne diyor. 

Enam 20: Kitap verdiğimiz kimseler onu, KENDİ OĞULLARINI TANIDIKLARI GİBİ TANIRLAR. Kendilerine yazık edenler, ona inanıp güvenecek değillerdir. (Süleymaniye vakfı)

Bu ayette Allah, görev verdiğim elçilerin Allah katından görevlendirildiğini, daha önce gönderdiğim kitaplara inanan Kitap Ehli çok iyi bilir diyor. Çünkü ben O kitaplarda, daha sonra görevlendireceğim Elçilerimi müjdelemiştim diyerek, onlar kendi evlatlarını tanıdıkları gibi, aslında senin Allah tarafından gönderildiğini bilmeleri gerekir diyerek, aslında kitap Ehlinin de, gönderdiği kitaplardan ne derece uzaklaştıklarına, batıl ve hurafenin ardına düşerek, kendilerine Allah ın yanında ilahlar edindiklerini anlatıyor bizlere. Yahudilerin bir kısmı, Üzeyir Allah ın oğludur dediklerini, Hıristiyanların da Mesih İsa nın Allah ın oğlu olduğunu söylediklerinden Kur’an bahseder. Tüm bunlar şirktir ortak koşmaktır. 

Günümüz Yahudilerinin ve Hıristiyanların MESİH in geleceği inancı vardır. MESİH KURTARICI OLARAK BEKLENEN KİŞİ ANLAMINDADIR. Bunu kabul ediyorlar ama Yahudiler gelecek Mesih in Davut un soyundan olacağını ve Yahudileri memleketlerine geri döndüreceğini, dünyaya hükmedeceğine inanıyorlar. Hâlbuki onların neredeyse tamamının inandığı ve kutsal kitaplarında bahsedilen Mesih Hz. İsa idi ama onun olduğuna inanmak istemediler. Çünkü Hz. İsa babasız dünyaya gelmişti. Hıristiyanlar da şu anda ellerinde bulunan Yuhanna incilinin Bab 16 ayet 13 de, şöyle geçer. “Ama Faraklit (ELÇİ) gelince sizi tüm gerçeğe yöneltecektir. Çünkü kendiliğinden konuşmayacaktır. Ne işitirse onu söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir” diye geçer. Hıristiyanlar da gelecek yeni Faraklit in yani Elçinin, yeni bir Resul olmadığını ve Hz. İsa nın ölmediğini tekrar onun geleceğine kendilerini inandırmışlardır. DAHA DOĞRUSU HERKES KENDİ İNANÇLARINI YARATARAK, İNANMAK İSTEDİKLERİNE İNANDIRMIŞLARDIR KENDİLERİNİ. Kur’an Hz. İsa dan bahsederken özellikle MESİH ismiyle bahsetmiş ve her topluma Elçi göndermeden önce bilgi verildiğini, Allah gönderdiği kitaplarda toplumu uyardığından bahsediyor.

Ne yazık ki toplumlar, Allah ın indirdiği kitaba sarılacakları yerde, atalarının üzerinde buldukları inanca sarıldıkları için, ALLAH IN GÖNDERDİĞİ ELÇİLERİ DE TANIMAK YERİNE GENEL ÇOĞUNLUĞU, ONLARA DÜŞMAN OLMAYI VE ONLARIN GETİRDİKLERİNİ TOPLUMUN DIŞLAMASI İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPMIŞLARDIR. Bu acı gerçek ne yazık ki bizim toplumumuzda da, kısmen farklı yönüyle yaşanmaktadır. Biz Müslümanlar Peygamberimiz Hz. Muhammedi, Allah ın Elçisi kabul etmişiz ama ne yazık ki getirdiği Allah ın kitabına karşı, Kitap ehlinin takındığı tavrı takınmışız. Onlar Allah ın kitabı ile yetinmemiş, hatta atalarının rivayet, batıl inançlarını Allah ın kitabının önüne geçirmişler, Allah ın indirdiği kitabı yeterli görmemişlerdir. 

Bizlerde öyle yapmıyor muyuz? Allah sizlere indirdiğim Kur’an yetmiyor mu, Kur’an ın ipine sarılın, Kur’an ın sınırlarını aşmayın, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim dedikçe, aramızdan bazı kişiler ne diyordu hatırlayalım. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an özet bilgiler verir, detay vermez. Eğer Peygamberimizin hadisleri, mezhepler ve fıkıh hükümleri olmasaydı Kur’an kapalı kalır anlaşılamazdı diyoruz. Daha da ilginci, KUR’AN YAZILI KANUN VE HÜKÜMLER, PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ, KANUNLARIN NASIL UYGULANACAĞININ SÖZLÜ İFADESİ AÇIKLAMASIDIR DEMİYOR MUYUZ? Bakın bu anlayışın, inancın bizlere nereden, kimler tarafından içimize sokulduğuna, sizlere dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum.

“TORA, YAHUDİLERİN ÇOK ÖNEM VERDİĞİ, TEVRAT’IN BİR ANLAMDA BENZERİ OLAN, TALMUD’UN YİNE YAHUDİLERCE ÖNEMLİ BİR DİNSEL ANLATIMIDIR. HATTA BAZI GÖRÜŞLERDE TEVRAT’TAN ÖNCE GELİR. BU KONUDA SÖYLENENLERE GÖRE TEVRAT (YAZILI TORAH), TALMUD (SÖZLÜ TORAH) YANİ KANUNLARIN NASIL UYGULANACAĞININ SÖZLÜ İFADESİDİR.”

Gördünüz mü bu yanlış inancın, içimize nereden girdiğini. Yahudiler geçmişte de günümüzde de İnançlarını Allah ın indirdiği ile yaşamamışlar, atalarının batıl inançlarının rivayet hadislerinin oluşturduğu Tora, Talmud hatta Mişna diye adlandırdıkları hadis kitapları ile inançlarını yaşadıklarını görüyoruz. DAHA DA İLGİNCİ YAHUDİLER BU KİTAPLARI, ALLAH IN İNDİRDİĞİ KİTABIN ÖNÜNE GEÇİRİP, BUNLAR OLMASAYDI ALLAH IN DİNİ ANLAŞILAMAYACAKTI DÜŞÜNCESİNDEYDİLER. AYNI BATIL İNANÇ IN NE YAZIK Kİ İSLAM TOPLUMUNA, YAHUDİLERDEN GİRDİĞİNİ ANLIYORUZ.

Günümüzde yaşanan İslam ile Yahudilerin yaşadığı inancı dikkatle araştırdığımızda, ne yazık ki Yahudiler batıl inançlarını sinsice içimize soktuğunu anlıyoruz. Eğer bizler Allah ın emrettiği gibi, yalnız Kur’an ın ipine sarılmaz da, doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetleri de din diye yaşarsak, inanın Allah ın huzurunda geçmişte lanetlenmiş Yahudilerin durumuna düşeriz. HESABIN GÖRÜLECEĞİ O ÇETİN GÜN GELDİĞİNDE, ÜZÜLENLERİN SAFINDA OLMAK İSTEMİYORSAK, EMİN OLAMAYACAĞIMIZ BİLGİLERE DEĞİL, ALLAH IN KİTABI KUR’AN A SARILALIM.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .