Ana içeriğe atla

BİZLER İNANCIMIZI, CAHİLİYE TOPLUMUNUN YAPTIĞI GİBİ, İŞTE BÖYLE YAŞIYORUZ……


 

Yazıma cevap veren, yaşça benden büyük olan bir büyüğümüzün verdiği cevaplardan, yaşadığımız İslam ın ne derece Allah ın kitabından uzak, ADETA KENDİLERİNİ RUHBAN SINIFI İLAN ETMİŞ KİŞİLERİN ELİNDE, CAHİLİYE TOPLUMUNUN YAŞADIĞI GİBİ YAŞANDIĞINA güzel bir örneğini, sizlerle paylaşmak istiyorum. Kur’an ın indirilme amacı, Kitap ehlinin yaptığı yanlışları hatırlatmak, ikaz etmek ve bizlerin O yanlışlara düşmemizi engellemek adınadır. Ne yazık ki günümüzde biz Müslümanlarda, Kur’an dan almamız gereken dersleri almadığımız içindir ki, Kitap ehlinin düştüğü yanlışlara bizlerde düştük, hatta onlarla yarışır hale geldik desem yanlış olmaz. Bana cevap veren, ilahiyatçı olduğunu söyleyen bir büyüğümüz, bakın bana nasıl cevaplar vermiş. 

“Gümüştabak dini tahsilini bilmiyorum ama İMAM HATİP VE İLAHİYAT OKUMADIĞIN BELLİ. Hadislere çürük malzeme diyorsun. Eğer o okullarda okumuş olsa idin “HADİSLERİN TEDVİNİ” diye bir konudan haberin olurdu.”

“600.000 hadis toplayan Buhari nin, bunların içinden 4.000 küsür hadis aldığını nerden bileceksin. Takılmışsın hadis inkârcılarının peşine, nerdeyse akılını kullanmadan alamut kalesinden kendini aşağı atacaksın. Allahım bu cahillerden bizi uzak eyle..”

“HERKES SAHASINDA AT OYNATMALI DİYORUM. Ben ilahiyatçıyım tıp konusunda dr.larla tartışmam ne kadar komik olur. SENİN HADİSLERİN TEDVİNİNDEN haberin yok demek istedim. Bunu da ayıplamadım. Herkes her konuyu bilecek de değil.”

Bana cevap veren, yazdıklarımdan çok fazla hoşlanmamış olsa gerek, benim dini konuda tahsilimi soruyor ve İlahiyatçı olmadığın belli diyor. Dinin bir tahsilinin olduğundan bahsediyor ama o tahsilin kaynağı Allah ın kitabı olmadığı çok açık. Ben rivayet hadislere çürük malzeme demedim, bu saygıdan uzak bir tabir. Doğruluğundan emin olamayacağımız bilgiler, kaynaklar dedim. Adı üstünde rivayet. HERKES HER KONUDA BİLGİ SAHİBİ OLAMAZ, AMA HER MÜSLÜMAN, ALLAH IN DİNİNİ KUR’AN DAN BİZZAT KENDİSİ ÖĞRENME ÇABASINDA OLMALIDIR. BUNUN ADI DA İMTİHANDIR. Bir Müslüman, ona öğretilenlere göre değil, Allah ın kitabına göre İslam ı yaşamak zorundadır. Bunu yapamadığımız için, günümüzde yaşanan İslam ın acıklı halini görüyoruz. Daha da ilginci, eğer O bahsettiği okullarda okumuş olsaydım, Hadislerin TEDVİNİ diye bir konudan haberin olurdu diyerek, hadislerin öneminden bahsediyor, kendi düşüncesi doğrultusunda. Yeri gelmişken bu konu hakkında size önce bilgi vermek istiyorum. Bakın çok önemsediği hadislerin TEDVİNİ nasıl yapılıyormuş ve bu hadisler adeta İslam ın olmazsa olması nasıl yapılıyor onu anlayalım. 

“Hadis tarihi içindeki ıstılahi anlamı ise, dillerde ve/veya değişik yazı malzemeleri üzerinde DAĞINIK HALDE BULUNAN HADİS METİNLERİNİN HERHANGİ BİR SINIFLANDIRMAYA TABİ TUTULMAKSIZIN BİR ARAYA GETİRİLMESİDİR. Bu demektir ki, TEDVİN; HENÜZ YAZIYA GEÇMEMİŞ, RİVAYETLERİ YAZIYA GEÇİRMEK, eskiden yazılmış veya yeni yazıya geçirilmiş olan hadis metinlerini ayrıma tabi tutmadan bir araya toplamak, gibi iki ayrı işi ifade etmektedir. Ayrıca tedvin edilen malzemenin, müdevvin tarafından bizzat yazılmış olması gibi bir şart da söz konusu değildir. MÜDEVVİN KENDİ YAZDIKLARI İLE BİRLİKTE BAŞKALARININ YAZDIKLARINI DA PEK TABİİ OLARAK TOPLAYABİLİR.”

Aslında dikkat edilirse kitabet, tedvin ve tasnif kelimelerinde ortak nokta “TOPLANMAK” tır. Ama bu üç terim anlam, kapsam, sistem ve zaman bakımından farklı “toplama” işlemlerine delalet etmektedir. Şöyle ki: Kitabet, herhangi bir sahabinin bizzat Hz. Peygamber’den duyduğu hadisleri kendisi için yazıp bir araya getirmesi olayıdır. Bunlar, hatırlamak maksadıyla tutulmuş özel notlar (müzekkirat)dır. HADİSLERİ YAZI İLE TESPİT EDEN SAHABİLERDEN HERHANGİ BİRİNİN, BİR BAŞKA SAHABİNİN RİVAYETLERİNİ YAZMA GİRİŞİMİNDE BULUNDUĞUNA DAİR HERHANGİ BİR BİLGİYE SAHİP DEĞİLİZ. SAHABİLERİ, ELLERİNDE HADİS YAZILI VESİKALAR DOLAŞIRKEN DE GÖRMEMEKTEYİZ.

Kitabet anlamındaki bu tedvin, kapsam olarak “KENDİ İŞİTTİĞİ HADİSLER”İ HERHANGİ BİR SİSTEME BAĞLI OLMAKSIZIN HZ. PEYGAMBER VE ASHAB DEVRİ SINIRLARI İÇİNDE KALARAK YAPILAN “EN DAR ANLAMDA, TOPLAMA”DIR.”

Ne dersiniz, bizler bu yolla bizlere ulaşmış bilgilerle İslam ı yaşarsak, DİNİ BİLGİLERİ ALIRSAK, Allah ın istediği bir yolda gidiyoruz diyebilir miyiz? İLGİNÇ OLAN, SAHABELERİN ELLERİNDE HADİS YAZILI VESİKALARLA DOLAŞIRKEN GÖRMEMEKTEYİZ, YANİ SAHABELERİN HADİSLERİ YAZMADIĞINI GÖNÜL RAHATLIĞIYLA SÖYLEYEBİLİYORLAR. Yazmamaları çok normal, çünkü Peygamberimiz yasaklamıştı da ondan. Kur’an ı bir kez dikkatle düşünerek okuyan bir Müslüman, bu anlatılan yolla toplanan hiçbir hadis/söz bilgilerle İslam ı asla yaşayamayacağımızı, bunu Kur’an ın yasakladığını çok iyi bilir. Peki bunu söyleyenler nasıl söylüyor ve inanıyor olabilir? Ne yazık ki Nahl suresi 98. ayetin gereklerini yerine getirmeden Kur’an ı okumaları, bu yanlış bilgilere inanmalarını sağlıyor.

https://hakyolkuran1.blogspot.com/2019/07/nahl-suresi-98-ayet-uzerinde-dikkatle.html

Düşünebiliyor musunuz, Buhari nin 600.000 hadis içinden 4. 000 hadis aldığını, yani titizlikle tasnif ettiğini gönül rahatlığıyla söyleyebiliyor. AMA BU AYRIMDA BİLE 596 000 HADİSİN YANLIŞ, BATIL OLDUĞUNU GÖZ ARDI EDEREK, GERİ KALANLARDAN HİÇ ŞÜPHE EDİLEMEYECEĞİNE KARAR VERİYOR. Bu garantiyi bizlere kim veriyor? Allah dan başka yanılmayan, hata yapmayan var mı aramızda? Allah onun için ayetinde bizleri uyarıyor ve emin olmadığın bilginin, sakın ardına düşmeyin diyor. Allah bu hataları yapmaktan ve cahillere uymaktan cümlemizi korusun.

Bana cevap yazan büyüğümüz, HERKES SAHASINDA AT OYNATMALI diyor. Bizler ne at oynatıyoruz, nede birbirimizle beşeri konuda yarışmıyoruz. Bizlerin yaptığı, Allah ın uyarısın da olduğu gibi, KUR’AN İLE İMTİHANIMIZI DOĞRU VE BATILDAN UZAK YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUZ. ARAMIZDA BİR YARIŞ VARSA, ARI DURU İSLAMI NASIL YAŞARIZ, ANCAK ONUN YARIŞI OLABİLİR. Allah da sizleri Kur’an dan imtihan ediyorum diyorsa, sizce imtihanımızı bahsedildiği gibi rivayetlerle, doğru olduğuna emin olmadığımız hadislerle/sözlerle yaşayabilir miyiz? Hatırlayınız lütfen, Allah bizlere rivayetlerden uzak yalnız Kur’an ın ipine sarılın emrini vermiyor muydu? Ama bizler yüzlerce uyarı ayeti göz ardı edip, kendimize tutunacak beşeri ipler/kitaplar aramaktan korkmuyoruz. ALLAH BİZLERİ HEM KUR’AN DAN İMTİHAN EDİYORUM DİYECEK, HEMDE KUR’AN I GEREĞİ GİBİ AÇIKLAMADIĞINA, HERKESİN ANLAYAMAYACAĞINA NASIL İNANIRIZ? BU NASIL BİR ADALETSİZ, İMTİHAN ANLAYIŞI BÖYLE.

İlahiyatçı olduğunu söylüyor ve bu konuda yani İslam ı anlatmak ve öğretmek konusunda kendisini yetkili görüyor. Onun içinde DİN BENİM KONUM, BENİM SAHAM DİYEREK, BIRAK TA DİN KONUSUNDA BEN AT OYNATAYIM, YANİ KENDİSİNİN BU KONUDA SÖZ SAHİBİ OLDUĞUNU, GÖNÜL RAHATLIĞIYLA SÖYLEYEBİLİYOR. ACABA BU YETKİYİ ONA KİM VERDİ? Hatırlayınız Papazlar ve Hahamlar da aynısını söylüyorlar. İlginç olan ise, kendisini bir doktorla karşılaştırması. Ben tıp ilminden Allah a karşı sorumlu değilim, onu bilmemek beni sorumlu yapmaz. Ama din ve imanım konusunda Kur’an dan sorumluyum, hatırlatırım. Bana cevap veren ilahiyatçı büyüğümüz, bakın cevabında daha neler yazmış.

“Kalpleri ancak Allah bilir. Kimseyi de yargılamıyoruz. O KİŞİNİN HAL VE HAREKETLERİNE GÖRE, ONA BİR DURUM BİÇİYORUZ. O DA BİZİM HAKKIMIZ. Sen dinin temel kurallarını bilmediğin için, bir hadis düşmanının peşine takılıp, KURAN BİZE YETER DİYORSUN. Hadi kurana göre namaz kıl, zekât ver, hac yap bakalım. Nasıl yapacaksın hadisler olmadan…”

Lütfen verilen cevaba bakar mısınız?  Kalpleri ancak Allah bilir dedikten sonra, hiç kimseyi yargılamıyoruz diyor ama O KİŞİNİN HAL VE HAREKETLERİNE GÖRE, ONA BİR DURUM BİÇİYORUZ. O DA BİZİM HAKKIMIZ, deme cesaretini gösterebiliyor. Hem kalpleri yalnız Allah bilir diyeceksin ama o kişinin sözleri, davranışları hoşunuza gitmeyince, onun hareketlerine göre bir durum değerlendirmesi yaparak karar veriyoruz deme hakkını kendinizde bulacaksınız VE ODA BİZİM HAKKIMIZ DİYEBİLECEKSİNİZ ÖYLEMİ? SİZCE BUNLARA, RUHBAN SINIFI DENMEZ DE NE DENİR? Çok daha ilginç olan, karşısındaki kişiye yani bana, dinin temelini bilmediğimden bahsedip, Kur’an bize yeter diyorsun diyerek sitem ediyor. İYİDE BUNU BEN SÖYLEMİYORUM Kİ, ALLAH SÖYLÜYOR. Kitap ehline, Allah ın indirdiği kitaplar yetmediğini iddia ettikleri için, batıla sapmalarından dolayı, Allah nasıl ayetler indirmişti hatırlayalım. Bu ayetler acaba bu kişileri, bizleri ilgilendirmiyor mu? 

“KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ, ONLARA YETMİYOR MU?” (Ankebut 51)

“O HALDE KUR’ÂN’DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (Araf 185)

“ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (Casiye 6)

“KİMDİR SÖZÜ ALLAH’IN KİNDEN DAHA DOĞRU OLAN?” (Nisa 87)

Ne yazık ki cahiliye toplumuna, Allah ın indirdiği kitaplar yetmedi ve atalarının rivayet inançlarını din edindiler. Allah da onları ve bizleri bu ve benzeri onlarca ayetinde uyardı ve artık bu hataları yapmayın dedi. Gerçi bu ayetler bizi bağlamıyor, kitap ehline hitaben söylenmiştir diyerek, kendilerini savunduklarını da biliyorum. Böylece yüzlerce ayetin üstü örtüldü nesh edildi, bu ayetlerin hükmünün günümüzde olmadığına inandırıldı toplum. BUNU YAPANLAR, KENDİLERİNİ DİNİ KONULARDA OTORİTE YETKİLİ GÖRENLER NE YAZIK Kİ. Hâlbuki Kur’an ın tamamı, Kitap ehline ve o günkü topluma indirilmişti.  Şimdide bizlerin genel çoğunluğu aynı yanlışı tekrar ediyor ve yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an özet bilgi verir, detaylarını Peygamberimizin rivayet hadislerinden ve mezheplerin fıkıh inancından öğreniyoruz diyebiliyorlar. İyide Allah neden sorumlu olduğumuz kitapta, Kur’an ı açıklamak bizim görevimiz dediği halde açıklamasın, detayını rivayetlerden öğrenin desin, bunu da mı akıl edemiyoruz.  

Bizler Kur’an merkezli İslam yaşamadığımız için, mezheplerin ve rivayetlerin inancımıza yaptığı ilaveleri Kur’an da göremediğimizde, HADİ KUR’AN A GÖRE NAMAZ KIL, ZEKÂT VER, HAC YAP BAKALIM NASIL YAPACAKSIN DİYEREK, KUR’AN A ALLAH IN KİTABINA, İNANIN SAYGISIZLIĞIN EN BÜYÜĞÜNÜ YAPTIĞIMIZIN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Allah a bu düşüncelerimizle, nasıl bir adaleti isnat ediyoruz biliyor musunuz? Allah sizleri hem Kur’an dan hesaba çekeceğim diyor, birde nice örneklerle açıkladık izah ettik dediği halde, bu söylediklerini haşa yerine getirmemiş Kur’an da demiş oluyoruz. ALLAH KUR’AN I AÇIKLAMAK BİZİM GÖREVİMİZ DİYORSA, NİCE ÖRNEKLERLE İZAH ETMİŞ VE BİZLERE AÇIKLAMIŞTIR. LÜTFEN ALLAH A GÜVENELİM, BAŞKALARINA DEĞİL. NE DERSİNİZ, BÖYLE BİR ADALETİ ALLAH A NİSPET EDERSEK, HESAP GÜNÜ BİZLERİN HALİ NİCE OLUR? Karar sizlerin, imtihan sizin imtihanınız.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .