Ana içeriğe atla

ALLAH’IN ELÇİSİ KUR’AN AYETLERİNİ SAĞLIĞINDA, YAZDIRMIŞ MIDIR? "KUR'AN KİTAP OLARAK MI İNDİRİLDİ?"


 

Bizler inancımızı yaşarken, emin olamayacağımız rivayetlerin o kadar çok etkisindeyiz ki, adeta gözlerimiz kör, kalplerimiz taş kesmiş. Rivayet hadislerin, tıpkı Kur’an gibi kabul edilmesini ısrarla isteyenler, Allah’ın kelamıyla rivayetleri inatla eş tutma çabasında olanlar, hiç korkmadan ve çekinmeden bakın neler söylüyorlar Kur’an için.

“Kuran bize yeter diyor ve rivayet olduğu için hadisleri Red ediyorsunuz. Ama Kuran kerim yazılı gökten gelmedi. Kuranı Kerim de “23 senede sana gönderdiğim ayetleri kitap haline getir” diye bir emir olmadığı gibi bir ima dahi yok. Yine Kuranın toplanıp iki cilt arasına gelmesi rivayetlere yaslanıyor. YANİ TEK KAYNAK DEDİĞİNİZ KİTAP DA, RED ETTİĞİNİZ HADİSLER GİBİ RİVAYET.”

Kur’an’ın bizlere, dinimiz ve inancımız adına yeteceğini söyleyen Allah tır, önce onu hatırlatmak isterim. Onun için ben Allah’ın sözüne/ayetine güvendiğim için, Kur’an bana yeter diyorum. Kitap Ehline Kur’an tebliğ edilirken, onlarda bizim atalarımızdan intikal eden rivayet hadislerimiz de var, onlarıda yaşamak istiyoruz dediklerinde Allah. SİZE İNDİRDİĞİMİZ KUR’AN YETMİYOR MU DİYE UYARIYORDU. Kur’an’ın yetmeyeceğini söyleyenler, Allah’ın size indirdiğim Kur’an yetmiyor mu ikazına, YETMİYOR ALLAH IM diye cevap veriyorlarsa, sonucuna da elbette katlanırlar. Enam suresi 7. ayetinde, Kur’an’ın yazılı bir kitap halinde gelmediğini, daha sonra kayda geçirildiğini açıkça gösteriyor. Neml 1. ayetinde de, BUNLAR KUR’AN’IN, APAÇIK BİR KİTABIN AYETLERİDİR DERDikkat ettiyseniz açıkça ayetlerin, bir kitap haline getirilme emrini de veriyorBazı arkadaşlarımız Kur’an da geçen Kitap sözüne dayanarak, Kur’an’ın tek bir seferde bir kitap halinde indirildiğine inanıyor. Kur’an o günkü topluma hitap ettiği gibi, yüzlerce yıl sonraki toplumlara da hitap ettiğini lütfen unutmayalım. Kur’an’ın tek bir seferde inmediğini ve 23 yılda olayların gelişmesi ile yavaş yavaş ayetlerin indirildiğini, birçok ayetten anlıyoruz.

Kur’an’ın bizlere yazılı gelmediğini örnek gösterip, rivayetlerinde bizlere yazılı gelmemesi ile bağlantı kurup, kendilerine kanıt arama çabasında olanlar, güneşi çamurla sıvamaya kalkanlardır. Allah’ın ayetleri ile beşeri rivayetleri eş tutarak ŞİRK koşanlar, Allah Kur’an’ın yazılması emrini vermediğini iddia ederek de, hadislerin kayda alınmaması, yazılı kaynak olmaması ile de kendilerine, kanıt yaratma çabasındalar. ÇOK DAHA ÜZÜCÜ OLAN, DİNDE TEK KAYNAK DEDİĞİNİZ KUR’AN’DA, HADİSLER GİBİ RİVAYETTİR DENMESİ. Bu sözleri nasıl söylüyorlar bilemiyorum ama bunları duyan şeytan bile bazen, ACABA İNSANLARI KANDIRMA GÖREVİMİ YAPARKEN, İLERİMİ GİTTİM DİYE ÜZÜLÜYOR OLABİLİR.  Gerçekten çok üzücü, bunları yazarken bile yüreğim sızlıyor.

Gelelim Kur’an’ın 23 sene boyunca, vahyin Allah’ın Elçisine tebliğ edildikten sonra, yazıya geçirilip geçirilmeme konusuna. Bir an şöyle düşünelim. Size çok uzun bir süre, önemli bilgilerin bir kaynaktan sözlü verildiğini düşünün. Bu bilgileri de siz, geniş kitlelere aktarmanızda gerekse. ACABA SİZE VERİLEN BU SÖZLÜ BİLGİLERİ, UNUTMAMAK VE HATA YAPMAMAK İÇİN, KAYDA ALIP YAZMAZ MIYDINIZ? BİRDE ALLAH’IN ELÇİSİNE VERDİĞİ İLMİ HATIRLAYIN, BÖYLE BİR İNSAN VAHYİ YAZDIRMAZ MI? CEVABINIZ ÇOK AÇIK BELLİ. ELBETTE HEMEN YAZAR, HATTA ÇOĞALTIRDINIZ. AMA BU APAÇIK BELLİ OLAN GERÇEĞİ, SIRF BATIL VE HURAFE İNANÇLARIMIZI YAŞAYABİLMEK İÇİN, KELİMELERİ EVİRİP ÇEVİRİP TOPLUMDA KUŞKULAR YARATMAK ADINA, ADETA HÂŞÂ ALLAH’IN RESULÜNÜ DÜŞÜNEMEYEN, DOĞRU KARAR VEREMEYEN BİR KONUMA KOYMAKTAN BİLE ÇEKİNMİYORLAR, SIRF BATILI AKLAYABİLMEK KANIT YARATABİLMEK İÇİN. Kendimizin bile yapması mümkün olmayan bir şeyi, Allah’ın Resulüne nispet edip, Allah’ın Resulü vahyi yazdırmamış, yalnız ezberlettirmiştir diyoruz. Kur’an bizim bugün okuduğumuz ciltlenmiş haline, elbette Allah’ın Resulünün zamanında getirilmemiştir. Çünkü Resul yaşıyor, vahiy devam ediyordu, ama vahiy geldiğinde hemen o günkü koşullarda yazdırıyor ve kayda alıyordu. Resulün vefatıyla, kayda alınan vahiy kitap haline, Allah’ın Resulünün vefatından sonra getirilmiştir. Buda çok normaldi, vahiy devam ederken ciltlenemez kitap haline getirilemezdi.

Kur’an kast edilerek birçok ayette, KİTAP diye geçer. Bu kelime Arapçada yazmak anlamına gelen KETEBE fiilinden türemiştir. Ayrıca Kitap, “FIAL” vezninde fiilin mastar halidir, yazılanı bir araya toplamak demektir. Bu anlamından hareketle harfleri çeşitli biçimlerde birleştirmekten oluşan yazıya da, KİTAP denmiştir, şeklinde verilen bir bilgiyi de sizlerle paylaşmak isterim. Gelelim Kur’an’a. Acaba Allah Kur’an’da, indirdiği vahyin yazılmasından bahsetmemiş olabilir mi? Yazımın başında söylediğim gibi, aslında Resulüm bu vahyi hemen yaz demesine gerek yoktu. ÇÜNKÜ ALLAH ERESULÜNE VERDİĞİ HİKMET YANİ BİLGELİKLE, BU GERÇEĞİ ELBETTE FARK ETMİŞ VE YAZDIRMIŞ. Kur’an bu konularda neler söylüyor ona bakalım şimdide.

Kıyame 16–17–18-19: (Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. ŞÜPHESİZ ONU TOPLAMAK VE OKUMAK BİZE AİTTİR. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, SEN ONUN OKUNUŞUNU TAKİP ET.  SONRA ONU AÇIKLAMAK DA SADECE BİZE AİTTİR.

Beyyine 2–3: O apaçık delil, Allah katından gönderilmiş, TERTEMİZ SAYFALARI OKUYAN BİR RESULDÜR. O sayfalarda doğru hükümler vardır. 

Kıyame suresinde bu konuya açıklık getiriyor Allah ve diyor ki Resulüne, hiç acele etme. Peki, neden söylüyor olabilir bunu? Çünkü Allah’ın Resulü ya unutursam, ya yanlış yaparsam, yanlış anlarsam diye tedirgin oluyor. Allah da onu rahatlatmak adına, hiç acele etme ve korkma diyerek yatıştırıyor ve diyor ki, ŞÜPHESİZ ONU TOPLAMAK, BİR ARAYA GETİRMEK, KORUMAK ONU SANA ÖĞRETMEK BİZİM GÖREVİMİZ. ÇOK DAHA İLGİNCİ SONRA ONU AÇIKLAMAK SADECE BİZE AİTTİR DİYOR.  Demek ki Allah bu ayette Resulünü sakinleştirip, vahyimin kayda alınmasını sağlayacağız, oradan okuyacaksın diye apaçık bildiriyor. Hatırlayınız lütfen, Kur’an açık ve anlaşılır değildir, onu herkes anlayamaz diyenlere inat, Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz diyor. Ayetin sonunda biz onu okurken, sen takip et diyor. Demek ki ayetler kayda alınmış, yazılmış olma ki böyle söylüyor. Yoksa okunanı nasıl takip etsin Allah’ın Resulü. Vah yedilenler kayda alınmış ve Cibril tarafından tekrar tekrar okunuyor, ALLAH’IN RESULÜNE’DE OKUNUŞUNU TAKİP ET, ACELE ETME EMRİ VERİLİYOR. Demek ki sürekli bir eğitim var bu konuda.  Beyyine suresinde de,  tertemiz sayfaları okuyan bir Resulden bahsedildiğine göre, Allah’ın Resulü aldığı vahyi demek ki hemen kayda geçirmiş. Kur’an’ın vahiy geldikten sonra, hemen yazıya geçirildiğine kanıt diğer ayetlere bakalım.

Alak 3: OKU! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
Kalem 1: Nûn, KALEME VE YAZDIKLARINA ANDOLSUN.
Tur 2–3: SATIR SATIR YAZILMIŞ KİTAP. YAYILMIŞ İNCE DERİ ÜZERİNE,

Ayetlere tarafsız ve art niyetle bakmadığımızda, Kur’an’ın vahiy geldiğinde hemen kayda alındığını, yazıldığını ayetlerden görüyoruz ve anlıyoruz. Böyle önemli bir görevi siz alsanız, hemen yanınıza vahyin yazılması için bir kâtip, görevli almaz mısınız? Elbette alırsınız. Allah’ın Resulünün de vahiy kâtipleri vardı ve vahiy hem ezberleniyor hem de kayda alınıyordu. Ama batıl inançlarını meşrulaştırmak isteyenler, bu gerçekleri görmek istemiyor ve Allah’ın gözlerine perde çekerim, gönüllerini mühürlerim hükmünün kendilerinde gerçekleştiğinin, ne yazık ki farkında bile olamıyorlar. Size çok önemli bir ayet hatırlatmak istiyorum. Bakın Allah Kur’an için ne diyor. Bu garanti bizlere yetmiyor mu?

“KUR’ÂN’I KESİNLİKLE BİZ İNDİRDİK; ELBETTE ONU YİNE BİZ KORUYACAĞIZ.” (Hicr 9)

Sizlere sormak isterim. Allah hangi şartta olursa olsun, Kur’an’ı biz indirdik onun içinde onu koruyacak ve kullarıma doğru ulaştıracak biziz diyor. Bu ayete iman eden bir Müslüman, bu gerçeği tebliğ aldıktan sonra, Allah’ın vahyi ile doğruluğundan emin olamayacağımız BEŞERİ RİVAYETLERİ eş tutarak, Kur’an da rivayettir diyerek aynı konuma getirir mi? Nasıl olurda Allah’ın vahyine, bunlarda rivayettir, hadislerde rivayettir, Kur’an hükmündedir deriz. Bu kadar mı gözlerimiz döndü? Bu kadar mı vicdanlarımız taş kesti. KUR’AN’IN NEREDEN GELDİĞİ BELLİ VE DOĞRULUĞUNUN KEFİLİ ALLAH. KUR’AN NASIL RİVAYET OLUR. RİVAYETLERİN İSE KANITI DELİLİ YOK. İMANINDA SAMİMİ OLAN, ASLA BÖYLE SÖZLER SÖYLEMEZ. Adı üstünde rivayet. Rivayet söylenti demektir. Söylentide, ağızdan ağıza dolaşan ve doğru olup olmadığı tam kanıtlanmamış, emin olunmayan haber, bilgi anlamındadır. Tam yeri gelmişken söylemek isterim. Rivayetleri, batılı aklayabilmek adına İSLAM, KUR’AN VE ALLAH’IN SÜNNETİ YANİ HADİSLERİ İLE YAŞANIR diyenler, aslında farkında olmadan Allah’ın dinine Resulünü din ortağı yapmış oluyorlar ki, buda apaçık şirktir. Hani Alla hükmüme hiç kimseyi ortak etmem demişti, ne oldu bu ayetin hükmü? Hani Allah bizlerin YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILMAMIZI EMRETMİŞTİ? BUNUDA MI UNUTTUK? SİZCE ALLAH, SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM HÜKMÜNÜ VERDİKTEN SONRA, İSLAM KUR’AN+RESULÜN DİNE KOYDUĞU HÜKÜMLERİ/HADİSLERİ İLE  YAŞANIR DERSEK, ALLAH’IN HÜKMÜNE TEZAT BİR İNANÇ YAŞIYOR OLMAZ MIYIZ? Haşa Allah sözünden dönerde yalnız Kur’an dan değil, Resulün hadislerinden de sizleri sorumlu tutacağım der mi mahşer günü. Karar sizin imtihan sizin imtihanınız.

HATIRLAYINIZ RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYET HADİSLER, ALLAH’IN RESULÜ ZAMANINDA YAZILMIŞ OLSAYDILAR, ÖNCE BU HADİSLERİN HİÇ BİRİSİ HADİSE BAŞLARKEN, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLAMAZDI, BUNU ÖZELLİKLE HATIRLATMAK İSTERİM. HİTAP ALLAH’IN RESULÜNÜN DİREK ÜMMETİNE OLURDU Kİ, HADİSLERİN GENELİNDE BÖYLE BİR HİTAP YOKTUR. BİRİNCİ YA DA İKİNCİ SAHIŞLARIN, DUYDUKLARI KENDİ DÜŞÜNCE İNANÇLARI DOĞRULTUSUNDA KENDİ ANLADIKLARI ŞEKİLDE NAKLEDİLİYOR. BÖYLE BİR BİLGİNİN DEĞİŞMEDEN GÜNÜMÜZE GELMESİ SİZCE MÜMKÜN MÜ? RİVAYET HADİSLERİN ALLAH TARAFINDAN KORUNDUĞUNU, YA DA BİZLERE DOĞRU HATASIZ ULAŞTIĞINI SÖYLEMEK, AKLIN VE MANTIĞIN ÖTESİNDE KUR’AN DIŞIDIR. Allah boşuna uyarıp, emin olmadığın sözlerine ardına düşme, hesabını sorarım demiyor.

Allah Bakara 109. ayetinde bir konuyla ilgili şöyle diyor Elçisine. “ONLARA İLİŞMEYİN, ALLAH’IN EMRİ GELİNCEYE KADAR KENDİ HALLERİNE BIRAKIN. HER ŞEYE BİR ÖLÇÜ KOYAN ALLAH’TIR.” Bakın bu ayet bile Kur’an’ın bir bütün kitap halinde indirilmediğinin kanıtıdır. Bekleyin hemen karar vermeyin, size bu konudaki hükmümü daha sonra bildireceğim diyor. Mücadele 1. ayetinde de bakın ne diyor Elçisine Allah. “ALLAH, KOCASI HAKKINDA SENİNLE TARTIŞAN VE ALLAH’A ŞİKÂYETTE BULUNAN KADININ SÖZÜNÜ İŞİTTİ. ALLAH, İKİNİZİN KONUŞMASINI İŞİTMEKTEDİR. ÇÜNKÜ ALLAH HER ŞEYİ İŞİTENDİR; HER ŞEYİ GÖRENDİR” Bunu söyledikten sonrada, konuyla ilgili hükmünü indiriyor. Bu ayette de ayetlerin bir bütün kitap halinde değil parçalı konular geliştikçe indirildiğinin kanıtıdır.

LÜTFEN EBEDİ HAYATIMIZI, BÖYLE YANLIŞ İNANÇLARIMIZI SAVUNMAK ADINA, BÜYÜK HATALAR, YANLIŞLAR YAPARAK BOŞA HARCAMAYALIM. HESAP GÜNÜ ÇOK, AMA ÇOKKKKK PİŞMAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .