Ana içeriğe atla

Sayın Nihat Hatipoğlu Nun, İslam’ı Anlama Yöntemi.




Sayın Nihat Hatipoğlu, yazılarını yazdığı gazetenin köşesinde, günümüz İslam batağının acıklı halini savunmak ve topluma anlattığı rivayetleri, doğruluğundan asla emin olamayacağımız sözleri, bilgileri aklamak adına DİNİ BÖYLE BOZACAKLAR başlıklı bir makale yazmış. Bu makaleden alıntılar yaparak, sizleri konu hakkında düşünmeye davet etmek istiyorum. 

“ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA, RADİKAL OLUŞUMLARI TETİKLEYECEK VE İSLAM ÂLEMİNDEKİ AYRIŞMAYI DAHA DA DERİNLEŞTİRECEK, DİN MERKEZLİ PROJELER HIZ KAZANACAKTIR. BU PROJELERİN MÜSLÜMAN HALKIN GENELİNE ETKİSİ CILIZ OLACAKTIR BELKİ AMA DİNDEN RAHATSIZ OLUP, DİNE KARŞI DİNİ KULLANAN MÜSLÜMAN GÖRÜNEN KİTLE İLE ORYANTALİZMİN MAŞASI OLAN BAZI KESİMLERDE ETKİ BIRAKACAĞI KESİNDİR.”

Sayın Hatipoğlu, İslam toplumunda bazı oluşumların hareketinden bahsediyor. Bu oluşumların, dinde olan ayrışmayı daha da derinleştireceği uyarısını yapıyor. İlginç olan bu tür bahsettiği oluşumların, ayrışmayı derinleştirecek olduğunu söylemesidir. Peki, bu proje neymiş, burası çok önemli, gerçekten ayrışmayı mı sağlıyor, yoksa bölünmüşlüğü birleştirme, tek bir kitap altında buluşmaya mı davet ediyor. Çünkü bu kişilerin Müslüman görünüp, dini kullandıklarından bahsediyor. Burası da çok önemli. Sayın Hatipoğlu, karşı olduğu projenin ana başlıklarını makalesinde sayıyor ve kendi düşüncesi doğrultusunda, bu projenin İslam düşmanları tarafından oluşturulmak istendiğinden bahsediyor. Başlıkları yazalım önce.

1. KUR’AN İSLAM’I. 2. PEYGAMBERSİZ İSLAM PROJESİ. 3. HADİSLERİ UYDURMA PROJESİ. 4. MEZHEP DÜŞMANLIĞI PROJESİ.  5. TASAVVUF DÜŞMANLIĞI PROJESİ. 

Şimdide konuları açalım, acaba bu projeler gerçekten Allah’ın emirlerine yani Kur’an’a muhalif sözleri, düşüncelerimi içeriyor. Eğer Kur’an’ın onayını almıyorsa, elbette bu oluşumlarla asla işimiz olmaz. Ama önce Sayın Hatipoğlu’nun İslam’ı nasıl anladığına, izlediği yola bir bakalım aynı makalede, bakın ne diyor.

“SAĞLIKLI, DONANIMLI, TOLERANSLI, SAĞLAM İLKELERE DAYANMASI NE İSTEDİĞİ BELLİ OLAN, KENDİNİ KULLANDIRMAYAN BİR DİNİ ANLAYIŞ, İSLAM ÜZERİNE OPERASYON İCRA EDEN TARAFLARI DAİMA RAHATSIZ EDER. KUR’AN-I KERİM, SÜNNET (HZ. PEYGAMBER (S.A.V.) SÖZ VE EYLEMLERİ) VE SİYRET (HZ. PEYGAMBER’İN (S.A.V.) HAYATI) VE SONRAKİ DÖNEM ÂLİMLERİNİN TECRÜBELERİ BİZİ FIRTINADA LİMANA ULAŞTIRACAK ŞER’İ, HUKUKİ- DİNİ- VİCDANİ METOTTUR. BUNUN DIŞINDAKİ HER PROJE DEFOLUDUR, ŞAİBELİDİR VE DİNİ TAHRİP ETMEYE YÖNELİKTİR.”

Gerçektende SAĞLAM İLKELERE DAYANAN HER SÖZ, BİLGİ, İNANÇ VE DÜŞÜNCE GÜÇLÜDÜR hiçbir bilgi, gurup, oluşum tarafından yok edilemez. Peki, Allah’ın bizlere ulaştığı mesajları, kanun ve hükümleri, bizler için gereği gibi SAĞLAM İLKELER İÇERMİYORMUDA, BİZLER DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ, RİVAYET KAYNAKLARDAN YARARLANMAYA, BİLGİLER ALMAYA ÇALIŞIYORUZ?  Lütfen bu soruyu kendimize soralım. Eğer doğru cevabı veremezsek nefsimize, mutlaka birilerinin oyuncağı oluruz, hatta kişisel çıkarları için bizleri kullananların tuzağından, asla kurtulamayız. Allah’ın dinini ellerimizle bozarız, batılın ellerine teslim oluruz. Allah ne diyordu Kur’an ayetleri için? HADİ BİR BENZERİNİ GETİRSİNLER BAKALIM. HÂŞÂ YOKSA KUR’AN’IN BENZERİ BİR KAYNAK, BULAN MI VAR ARAMIZDA?

Gelelim Sayın Hatipoğlu nun İslam’ı anlamaya, öğrenmeye çalıştığı kaynaklara. Sünnet kelimesi izlenen yol demektir ki, KUR’AN’DA ALLAH’IN SÜNNETİNDEN, YANİ İZLENECEK YOLUNDAN BAŞKA HİÇBİR YOLA SAPILMAMASI EMRİNİ BİZZAT, BİRÇOK AYETİNDE ALLAH VERİYOR VE BİZLERİN YALNIZ KUR’AN’A SARILMAMIZI EMREDİYORSakın emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin hesabını sorarım, güvenilecek kaynak yalnız Kur’an’dır diyor. Çünkü Allah, Kur’an’ı kendi koruması altına aldığı açıklamasını yapıyor. Hemen soralım güvendikleri, fırtınalı bir havada limana ulaştıracaklarını söyledikleri bilgileri, kimler koruyor da, bizler güvenebiliyoruz bu sözlere? Çok daha açık bir şekilde Rabbimiz, SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM diyerek, Kur’an’ın dışından tüm kaynaklara kapıyı kapatmıştır. Daha da açık bir şekilde bizleri uyarıp, Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, kâfirlerden olursunuz diyor. Ama sayılan kaynaklara baktığımızda, ne yazı ki sınır tanımaz bir inancın içinde, bataklığa battığımızın farkında bile değiliz.

Allah birçok ayetinde, elçisini özellikle devreye sokarak, deki kullarıma diyerek, HÜKMÜN YALNIZ KENDİSİNE AİT OLDUĞU, HÜKMÜNE KİMSEYİ ORTAK ETMEDİĞİNİ, ELÇİSİNİN YALNIZ VAHYE YANİ KUR’AN’A UYDUĞUNU, BİZLERİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARMA GÖREVİ ALDIĞINI, ELÇİNİN GÖREVİNİN YALNIZ APAÇIK DUYURMAK, TEBLİĞ ETMEK OLDUĞUNU, ONLARCA AYETİNDE BİZLERE BİLDİRİYOR. Buradan da apaçık ortaya çıkan, Allah’ın sünnetiyle, elçisinin sünnetinin farklı olmadığı ortaya çıkıyor. Allah elçisinin, bizler için güzel bir örnek olduğunu söyler. Lütfen bu sözü doğru anlayalım. Allah’ın elçisi dinde Allah’ın hüküm ortağı değil, YALNIZ KUR’AN’I HAYATINA EN GÜZEL BİR ŞEKİLDE GEÇİRMİŞ, BİZLERE YAŞAMIYLA ÖRNEK BİR İNSANDI. Yoksa Kur’an’ın bahsetmediği konularda, dinde hükümler koyan değildi. Yada anlaşılmayan bir ayeti, açıklayan hiç değildi, çünkü Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz diyordu. Hakka suresi 44 ve 46. ayetlerinde Allah, elçisine böyle bir şey yapmaya kalksaydı, bakın ne yapardık ona diyor. “EĞER RESULÜM BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK; SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK. “

Sayın Hatipoğlu’nun, İslam’ı anlamak ve yaşamak adına faydalandığı bilgiler için ne diyordu hatırlayalım. “SONRAKİ DÖNEM ÂLİMLERİNİN TECRÜBELERİ, BİZİ FIRTINADA LİMANA ULAŞTIRACAK ŞER’İ, HUKUKİ- DİNİ- VİCDANİ METOTTUR” Ne yazık ki bu düşünce İslam’ı böldü, biz Müslümanları Allah’ın yolundan saptırdı, eşi benzeri olmayan Kur’an’dan uzaklaştırdı ve birbirimize düşman yaptı. Allah’ın Elçisinden sonra yaşamış Âlimlerin tecrübeleri, koydukları beşeri kural ve kanunların bizleri fırtınada, limana ulaştıracak en doğru bilgiler olduğunu açık yüreklilikle söyleyebiliyor. BU SÖZLERDEN HAŞA ŞUNU ANLIYORUZ. DEMEK Kİ KUR’AN, BU GÖREVİ YAPMAYIYOR ÖYLEMİ? İlginçtir bu bilgilerin ve sözlerin bahse konu kişilere ait olduğundan dahi emin olamayız. Hemen sormamız gerekmez mi, SAYIN HATİPOĞLU’NU KUR’AN, FIRTINADA SAKİN BİR LİMANA ULAŞTIRMAYA YETMİYOR MU? Demek ki yetmiyorki, bunu söyleyebiliyor. Allah’ın bilgileri bizlere yeterli gelmiyor da, beşerin bilgilerine muhtaçmı kalıyoruz. Hatırlayınız Allah Ankebut 51. ayetinde ne diyordu. “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?“ Şükürler olsun bana yetiyor. Karar ve yorum elbette sizlerin, herkes imtihanını bizzat KUR’AN’DAN kendisi verecektir. Gelelim karşı çıktığı Kur’an İslamcılığına. Bakın ne diyor Sayın Hatipoğlu.

“GÖRÜNÜŞTE HİÇBİR MÜSLÜMAN’I RAHATSIZ ETMEYECEK BİR BAŞLIK. AMA İŞ ANLADIĞINIZ GİBİ DEĞİL. BU SÖZÜN AÇILIMI ŞUDUR; ‘HZ. PEYGAMBER’İN (S.A.V.) HAYATINI, HADİSLERİNİ YOK SAYACAK’ BİR İSLAM PROJESİ. İKİ YÜZYILDIR ORYANTALİSTLERİN MEŞHUR PROJESİDİR BU. KUR’AN İSLAM’I PROJESİ, ZANNETTİĞİNİZ GİBİ KUR’AN’I OKUYUP ONUN MESAJINI HAYATA YAYMAK ANLAMI TAŞIMIYOR. TAM AKSİNE KUR’AN AYETLERİNİ DİLEDİKLERİ GİBİ YORUMLAYACAK VE ‘PARALEL BİR DİN’ KURACAKLARDIR. “

Başlığa itiraz edilmiyor ama devamındaki sözler dikkat çekici. Allah’ın Elçisinin hayatını, elbette hiçbir Müslüman yok sayamaz. Allah’ın ayetlerinide hiç kimse, kendi nefsine göre yorumlayamaz, dinin anası temeli olan ayetler yoruma açık değildir. Çünkü MUHKEMDİR, yani şüphe duymayacak kadar açık ve anlaşılan. Bunu yapan her kim olursa olsun, Allah’ın yolundan sapmış demektir. Ne yazık ki mezhepler, cemaat ve tarikatlar, ayetleri her Müslümanın okuduğunda anlayamayacağını iddia ederek, toplumu kendilerine yönlendirmektedirler. Yanlış olanda bu yol ve yöntemdir. Resulün hayatı, giydiği kıyafetlerin bıraktığı sakalın, sevdiği yemeklerin, kültür ve geleneklerinin din olmadığı, ONUN HAYAT GÖRÜŞÜ, DAVRANIŞLARI VE KUR’AN’I YAŞAMINA NASIL GEÇİRDİĞİDİR BİZLERE ÖRNEK OLUŞU. Hadis yani sözlerini de, elbette asla yok sayamayız. Ama doğru olup olmadığını, araya din düşmanlarının nifak sokup sokmadığını, mutlaka araştırmalıyız Kur’an ile sorgulamalıyız. Yani referansımız yalnız Kur’an olmalıdır. Kur’an’ın onayını alan her sözü/hadisi Resul söylemiş olabilir diyebiliriz. Çünkü Allah’ın Resulü, Allah’ın hadisleri/sözleri dışında dine asla ilaveler yapmadığını, daha doğrusu asla yapamayacağını, yalnız Kur’an’ı hayatına geçirdiğini yine Kur’an’dan öğreniyoruz.  Tüm bunları nasıl söyleriz ve inanırız anlayamıyorum. ALLAH DİNİNİ KULLARINA ANLATAMIYORDA, HAŞA BUNU YARATILAN BAZI VELİ DEDİKLERİ İNSANLAR MI BAŞARTIYOR? KUR’AN’IN MUHKEM AYETLERİ ASLA YORUMLANAMAZ. YORUM, ANLAMI AÇIK OLMAYAN SÖZLER İÇİN YAPILIR. Bugün mezhepler, cemaatler ve tarikatlar, ayetleri kendi hurafe inançları doğrultusunda yorumladıkları için, farklı anlatılıyor böylece ayetler yanlış anlaşılıyor. Paralel dini yaratanlar, tarikatlar ve cemaatlerdir. Bunun acıklı örneğini yakın zamanda gördük. Toplumun üzerine kurşun sıkan, halkına zulüm eden bir zihniyet, sizce İslam’ı nasıl anlayan ve yaşayan bir zihniyettir?

ALLAH’IN ELÇİSİ KUR’AN’IN DIŞINDAN, TEK BİR KELİME BİLE SAĞLIĞINDA YAZDIRMAMIŞ VE TOPLUMA BUNLARADA UYACAKSINIZ ŞEKLİNDE BİR SÖZ SÖYLEMEMİŞTİR. Bunu Kur’an’dan öğreniyoruz. Çünkü Allah bizleri, yalnız Kur’an’dan sorumlu olduğumuza apaçık hükmetmiştir.  Günümüze ulaşan ve bunlar Resulün hadisleridir dedikler sözler hakkında, Allah’ın Resulünün hiç bir bilgisi yoktur ve onun emriyle, izniyle yazılmamıştır, onun onayınıda almamıştır. Onun içindir ki günümüzdeki hadislerin tamamı, Resulün ümmetine hitabıyla başlamaz, bir rivayete göre diye başlar. Birkaç kişinin nakli ve kendi anlayış düşünceleri doğrultusunda konu anlatılır. Resulün sözleridir diye öne sürdükleri hadislerin, elbette bir kısmının bizzat onun sözleri olma ihtimali vardır, ama bunlar dine hüküm koyan konular değildir, çünkü Kur’an buna izin vermez. Eğer dini yaşamak adına, bizlere Kur’an yeterli gelmeseydi, Allah’ın Resulü sağlığında bazı bilgileri, tıpkı Kur’an ayetlerini kayıt altına aldırdığı gibi yazdırmaz mıydı? Elbette yazdırırdı ve bu bilgide Kur’an’da geçerdi. HÂŞÂ Allah’ın Resulünün düşünemediğini, yaklaşık 200–250 yıl sonra, birilerinin mi aklına geldi de hadis toplanmaya, yazdırılmaya başlandı? 

RESULSÜZ/ELÇİSİZ BİR DİN ASLA OLAMAZ. AMA ALLAH’IN VERMEDİĞİ YETKİ VE SORUMLULUKLARI, BİZLER ALLAH’IN ELÇİSİNE VERMEYE KALKARSAK, YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARDAN HİÇBİR FARKIMIZ KALMAZ, ONLARIN DÜŞTÜĞÜ SAPKINLIĞA BİZLERDE DÜŞERİZ. Lütfen Kur’an dan, Allah’ın Resulüne verdiği görev yetki ve sorumluluklarını okuyunuz.    Konuyla ilgili makalemin linkini veriyorum.     https://kuranadavet1.wordpress.com/2020/08/17/allah-in-elcisine-verdigi-gorev-yetki-ve-sorumluluk/

İlginçtir ne Resulün zamanında, nede dört halife devrinde, Allah’ın Resulünün yasaklaması nedeniyle, hadis yazımı ve nakli yapılmamıştır. Resulün vefatından yaklaşık 200–250 yıl sonra, İslam’ın bölünmesi ve mezheplere ayrılması ile hadis toplama ve yazma seferberliği başlamıştır. İlginçtir o dönemde, yaklaşık mezheplerin 500 civarında hadis topladıkları rivayet edilir. Ama hadis sayısı her ne hikmetse yıllar geçtikçe çoğalmış ve günümüzde neredeyse milyonu bulmuştur. Hepside bir rivayete göre başlar, araya girmiş kişilerin nakliyle bizlere ulaşır. SİZCE BU BİLGİLER IŞIĞINDA DİN YAŞANIR MI? YAŞANIRSA NE DERECE SAĞLIKLI OLUR?  Sonucunu hep birlikte görüyoruz.

Mezhep konusuna gelince. Mezhep bildiğiniz gibi, kelime anlamı olarak izlenecek yol anlamına gelir. KUR’AN’DA TEK BİR MEZHEP VARDIR, ODA ALLAH’IN MEZHEBİ YANİ ALLAH’IN YOLUDUR. Çok daha ilginci Allah Kur’an’da, İmanınızı yaşarken dinde sakın bölünmeyin, dinden saparsınız diye bizleri uyarmıştır. Din simsarcıları ise hükümranlıklarını, saltanatını sürdürebilmek için, Allah’ın yasaklamasına rağmen, dinde bölünmenin sakıncasının olmadığı, bir zenginlik olduğunu söyleyebilmektedirler.

Tasavvuf konusu ilk zamanlar, masum düşüncelerle dine sokulmuşsa da, daha sonra bu edebiyat akımı mezhepler ve dinde bölünmüş cemaat ve tarikatlar tarafından kullanılmıştır. Tasavvuf bir konuyu anlatırken kelimeleri, sözcükleri süsleyerek, cazip hale getirerek anlatan felsefi bir sanattır.  KUR’AN AYETLERİNİN SÜSLENEREK, CAZİP HALE GETİRİLEREK ANLATILMASINA, YANİ TASAVVUF SANATINA ASLA İHTİYACI YOKTUR. Çünkü Kur’an düşünerek, akılla anlaşılan bir rehberdir. BİLİMSEL KİTAPLAR TASAVVUFLA ANLATILMAZ. Ne Resulün devrinde, nede dört halife devrinde, İslam böyle bir yöntemle anlatılmaya çalışılmamıştır. Yüzlerce yıl sonra dinin mezheplere, hatta tarikatlara, cemaatlere bölünmesi sonucu gurup ve toplumların etkilenmesi adına başvurulmuş bir yöntemdir. Bunun iyi ve güzel tarafı da olduğu gibi yanlışları, batıl ve hurafeyi gizlemek ve örtmek adına da kullanılması tehlikesi vardır. Böylede olmuştur. Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Yalnız Kur’an’ın ipine sarılmayıp, emin olamayacağımız bilgilere de sarılırsak, asla hesabını verenlerin safında olamayacağımızın, lütfen farkında olalım. Dilerim cümlemiz Kur’an’ın sınırlarını aşmayan, YALNIZ KUR’AN MÜSLÜMANI OLAN, Allah’ın halis kulları arasında oluruz.

Muhammed 2–3: İman edip iyi amel işleyenlerin ve RABBLERİ TARAFINDAN HAK OLARAK MUHAMMED’E İNDİRİLENE İNANANLARIN GÜNAHLARINI ALLAH ÖRTMÜŞ VE HALLERİNİ DÜZELTMİŞTİR. Bunun sebebi, İNKÂR EDENLERİN BÂTILA UYMALARI; İNANANLARIN DA RABBLERİNDEN GELEN HAKKA UYMUŞ OLMALARIDIR. İşte Allah, insanlara kendileriyle ilgili durumları böyle örnek vermektedir. (Bayraktar Bayraklı meali)

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK


Sayın Hatipoğlu nun makalesini okumak isteyenlere


https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hatipoglu/2017/01/27/dini-boyle-bozacaklar-dini-tahrif-projesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi  ZİYANDAYIZ  yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uy

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır