Ana içeriğe atla

YAPTIĞIMIZ YANLIŞLARI KULLANAN,İSLAM DÜŞMANLARININ VERDİĞİ ÖRNEKLER, DÜŞÜNDÜRÜCÜDÜR….


İnternet de gezinirken, İslam a karşı misyonerlik yapan sitelerin birisinde, çok ilginç ve düşündürücü bir konuya rastladım. Bunu sizlerle paylaşmak istememin nedeni, kaynağından emin olmadığımız bilgilerin,  içimize bir kangren gibi nasıl sokulduğu ve Hıristiyanların, Yahudilerin bu bilgileri bizlere karşı, nasıl kullandığının ibretlik bir örneğidir yazacaklarım. 

Kur’an a, dinimize iftiralar atan bu sitede, Kur an dışından bizlere rivayetler yoluyla ulaşmış, günümüzde elimizde bulunan ve bir kısım Müslüman tarafından kabul gören rivayet hadisleri örnek verip, diğer kutsal kitapların, asla hükümlerinin değiştirilmediğini ve geçerliliğini bugünde nasıl koruduğunu anlatmak için, bizlerin yanlış inançalrımızdan örnekler veriyorlar sitelerinde. Peygamberimizin zamanında, Kur an hükmü olduğu halde, Kur’an da ki hükümlere uymasa bile, Tevrat ın kullanıldığını örnek vererek anlatmaya çalışıyorlar.  Hem de hangi bilgilerle biliyor musunuz dostlar? Bizlere günümüzde, çok güvenilir diye aktarılan hadisler örnek verilerek. Buhârî den örnek veriliyor ve bakın neler naklediyorlar, kendi yanlışlarını doğrulamak adına,  bizim bazı yanlış inançlarımızı kullanarak. 

“Hadis kitaplarına bakacak olursak açıkça görülüyor ki, Hz. Muhammed’in döneminde Kutsal Kitap( Tevrat) sapasağlam mevcuttu.  Hadislere göre, Hz. Muhammed’in huzurunda Tevrat okunuyordu.  En sağlam kabul edilen hadis kitaplarından biri olan “Sahih-i Buhârî” de şöyle bir hadis var: 

     “Abdullah İbn-Ömer (ö. 693) radiya’llahu an huma’dan rivayete göre (Medine’de) birtakım Yahudiler gelip Resulullah salla’llahu aleyhi ve sellem’e gelerek içlerinden bir erkekle bir kadının zina ettiğini hikâye ettiler (ve ne hükmedersiniz? Dediler).  
 Resulullah sall’allahu  aleyhi ve sellem onlara:      
—Siz, Recim -taşlamak- (hükmü) hakkında Tevrat’ta ne bulursunuz? Diye sordu.  Onlar: 
—Biz, zina edenleri teşhir ederiz, bunlar bir değnekle  de döğülürler.  Abdullâh İbn-i Selâm (ö. 664) bunlara: 

—Yalan söylüyorsunuz!  Tevrat’ta Recim (ayeti) vardır, dedi.  Bunun üzerine Tevrat’ı getirdiler.  Ve kitabı açtılar. Yahudilerden birisi (Abdullah b. Süreyya, ö. 633) elini Recim ayeti üzerine koyarak ondan önceki ve      sonraki ayetleri okumaya başladı.  Abdullâh İbn-i Selâm ona:
 —Elini kaldır! dedi.  O da elini kaldırınca Recim âyeti görülüverdi.  Yahudiler:

Ya Muhammed!  Abdullah İbn-i Selâm doğru söylemiştir:
Tevrât’ta hakikaten Recim ayeti vardır, dediler.  Bunun üzerine (Resulullah zinanın vukûu hakkında şahid istedi.  Dört Yahudi zani ile zaniye aleyhinde vech-i mahsûs ûzere şehadet ettiler) Resulullah da bunların recm olunmalarına hükmetti de recm olundular. (taşlanarak   öldürüldüler).”  

Bu hadisten gayet açık bir şekilde anlaşıldığı gibi, Hz. Muhammed gerektiğinde Tevrât’ı getirtiyor ve ona uygun olarak hüküm veriyordu.  Bu demektir ki, Muhammed döneminde Tevrât’ın değiştirildiği iddiası yoktu, olsa bile Hz. Muhammed buna inanmıyordu. 

Eğer Muhammed Tevrât’ın değiştirildiğini kabul etseydi, Tevrât’ın ayetlerine göre bir hüküm verir miydi?  Eğer “Recm” ayeti değiştirilmiş ya da Tevrât’ta yok idiyse, Peygamber nasıl “Recm” ayetine müracaat edebilir ve de hahamlar olmayan ayetin üstünü nasıl kapatabilirlerdi? İlginç olanı da bu:  İsâ Mesih buna benzeyen bir durumla karşılaştığı zaman buna çok farklı bir çozüm getirdi:

“Din bilginleri ve Ferisiler, zinada yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsâ’ya, “Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı dediler.  Mûsâ, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin? Bunları, İsâ’yı sınamak ve suçlayabilmek için söylüyorlardı. İsâ eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve “Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın! dedi” (Yuhanna 8:3-7)

KUR’ÂN’DA ZİNA SUÇUNUN SADECE DAYAK CEZASI OLDUĞU HALDE, GÜNÜMÜZDE ŞERİAT HÜKÜMLERİNE GÖRE YÖNETİLEN İSLÂM DEVLETLERİNDE ZİNA İÇİN KUR’ÂN’DA BULUNAN DAYAK CEZASI DEĞİL, MÜTEVATİR (HERKESİN BİLDİĞİ) SÜNNETE DAYANILARAK, TEVRÂT’IN RECM CEZASI (TAŞLANARAK ÖLDÜRÜLME) UYGULANMAKTADIR.  BURADA PEYGAMBERİN SÜNNETİ, KUR’ÂN’A DEĞİL, TEVRÂT’A DAYANDIRILMAKTADIR, UYGULANMAKTADIR.”

Değerli din kardeşlerim, inandığımız bunca yanlış bilgilerle, bakın hem bizler yanlış yolda gidiyoruz, hemde Allah ın dinini, günümüzde daha geniş toplumlara anlatamıyoruz. DAHA DOĞRUSU BİZLERİN YAPTIĞI HATALAR İLE KUR’AN HEM BİZİM TARAFIMIZDAN, HEMDE GELECEK TOPLUMLAR TARAFINDAN TERK EDİLMİŞ OLUYOR. LÜTFEN KENDİMİZE GELELİM. BUNUN HESABINI VEREMEYİZ. Yahudi ler ve Hıristiyanlar özellikle kendi kitaplarının hüküm sürmesi ve Kur an ın devre dışı bırakılması için, nasıl ve nerelerden  örnekler veriyorlar. Bizlerin farkında olmadan, yaptığımız yanlışlardan istifade ederek, onları delil göstererek, içimize zehirlerini nasıl ve hangi yollardan akıttıklarını hala anlayamadıysak, sanırım bundan sonrada anlamamız mümkün olmayacaktır. Hristiyanlar verdikleri örnek ile Hz. İsa nın aynı konuda, peygamberimizden daha doğru karar verdiğini de anlatmaya çalışıyorlar çaktırmadan. PEKİ HANGİ BİLGİLERDEN YARARLANARAK? TABİ BİZLERİN İNANDIĞI RİVAYET VE SANI BİLGİLERDEN. EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERE İNANMAK BU KADAR TEHLİKELİ. AYRICA ALLAH IN ELÇİSİNE DE İFTİRA ATMIŞ OLACAĞIMIZI UNUTMAYALIM.

Şunu da belirtmek isterim, Buhari den nakledilen bu hadisin, gerçekten onun naklettiği bir hadis olup olmadığını da bilemeyiz. Onun adına uydurulan, adı kullanılan kim bilir nasıl bilgiler var. Onu da Rabbimiz bilir. Peygamberimize atfedilerek nakledilen, recm cezasını uyguladığı konusunda o kadar çok rivayet hadis var ki, doğrusu Kur’an ın apaçık ayeti dururken, bunu yaptığını, uygulattığını söylemek, peygamberimize apaçık bir iftiradır, bunu da lütfen unutmayalım.

Günümüzde güvenilir hadis toplayıcısı olarak bilinen, Sahih-i Buhârî den aktardığı bu hadisle peygamberimizin Kur a na göre değil, dikkat edin Tevrat’a göre hüküm verdiğini söyleyebiliyor, Kur’an da tam tersi bir hüküm olduğu halde. Bizlerde hiç düşünmeden, kabul edebiliyoruz. Ayrıca verdikleri örneklerde, günümüzde örneğin İran, Kur an da açık hükmü bulunduğu halde, hala zinanın cezasının Kur’an da olmayan ve bugünkü Tevrat ta geçen recm, yani taşlanarak öldürme olduğunu kabul edebiliyor.

Hiç kendimize şu soruyu sorduk mu? Yahudiler çok dindar ve dinine bağlı olduklarını söyler ve öylede görünmeye çalışırlar. Madem Tevrat ta fuhuş yapanların cezası recm, yani taşlanarak öldürülmek, Peki zina, fuhuş yapan bir Yahudi’nin siz bugüne kadar, recm yapıldığını yani taşlanarak öldürüldüğünü hiç duydunuz ya da gördünüz mü?  Elbette ne duyarsınız, nede görebilirsiniz. Yorum sizlerin.

Bakın Yahudiler ve Hıristiyanlar güzel dinimizi ne hale sokmuşlar, ama zerre kadar düşünen mi var. Hadislere kayıtsız şartsız hiç düşünmeden, Kur’an süzgecinden geçirmeden iman etmenin, dinimize getirdiği zararına bakın lütfen. Her şeyden kötüsü peygamberimize atılan iftiraya ne diyeceksiniz? Allah peygamberimize tebliğ edilen Kur’an ın Tevrat ı, İncili onayladığını, doğruladığından bahseder. Ali İmran 3. ayetinde bakın nasıl bir açıklama yapıyor.

“O, SANA KİTABI HAK VE ÖNCEKİ KİTAPLARI TASDİK EDİCİ OLARAK İNDİRDİ, TEVRAT İLE İNCİL’İ VE FURKAN’I İNDİRMİŞTİ.”

Demek ki HAK olan, yani kullanımda olan Kur’an. Fakat geçmişte diğer kitaplarında indirildiğini tasdik ediyor. Allah ın kitapları arasında değiştirdiği, nesih ettiği hükümleri de apaçık belirtiyor Kur’an da. Bundan sonra, bu kitaptan sorumlu olacağımızda apaçık belirtilmiş. BİZLERE ANLATILANLAR KUR’AN A UYMUYORSA, DEMEK Kİ HAK OLAN DEĞİL BATIL BİLGİLER DEMEKTİR. ÇÜNKÜ ALLAH NE DİYORDU BİZLERE, SİZLERİ KUR’ANDAN HESABA ÇEKECEĞİM.. Yahudiler zaten ellerinde bulunan kitapla amel etmiyorlardı, bunu Kur’an söylüyor ve bakın ne diyor.

Cuma 5: Tevrat’la yükümlü tutulup da, onunla amel etmeyenlerin durumu, CİLTLERCE KİTAP TAŞIYAN MERKEBİN DURUMU GİBİDİR. Allah’ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

Buradan da anlaşılıyor ki, Kur’an indirilmeden önce, Yahudilerde tıpkı günümüzde olduğu gibi, Allah ın indirdiği kitap tan o kadar uzak iman eder olmuşlar ki, Allah onların yanlışlarını bizlere örnek olarak gösteriyor ve bunu yapmayın diye bildiriyor. Demek ki bugün bizlerin, cahiliye döneminden hiç farkımız kalmadığı anlaşılıyor. Kur’an devre dışı bırakılmış, rivayetler dine hükmeder olmuş.

Allah elçisine Kur’an ı tebliğ etme, toplumu ikna etme ve İslam a davet etme görevi verdiyse, Kur’an ın hüküm vermediği hiç bir konuda, hüküm veremeyeceğinin, bilincinde olmalıyız. Unutmayalım lütfen, Allah ın Elçisi ÜMMİYDİ yani daha önce hiç bir kitap ehline tabi değildi. Bu durumda Peygamberimizin recm konusunda, kendisine vahyedilene değilde, Yahudilerin ellerindeki kitaba göre hüküm verdiğini nasıl düşünürüz bu iftiraya inanırız. Allah elçisine verdiği görev ve sorumluluğu çok açık ve net vermiş, açıklamış Kur’an da, lütfen bunu öğrenelim ki, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim. Bizler bunun dışına çıkarak, peygamberimize kendimizce yetkiler ve sorumluluklar vermemiz, bizleri yanlışa yönlendirecektir. 

Yahudiler ve Hıristiyanlar, geçmişte yaptıkları yanlışlarına, düştüğü bataklığa ne yazık ki bizleri de çekmek istiyorlar. Bunu yaparken de içimize soktukları, bizlerin inandığı hurafe bilgilerden yararlanıyorlar. Gelin onların bataklığına girmeyelim ve onların oyunlarını bozalım. İçimize soktukları yanlış itikatlarımızı, yine FURKAN ile yani KUR’AN ile temizleyelim.

Elimizde açık, aydınlık, ALLAH IN KORUMASINDA EN EMİN BİLGİ ve yüce bir Kur an varken, bizlerin yaptığı bu yanlışlıklara, ne zaman son vereceğiz, bunun hesabını bugünden yapalım. Eğer hesabını yapmadan emaneti teslim edersek, şunu sakın unutmayalım, hesabın verileceği O çetin gün, Allah ın üzülen kulları arasında olacağımız çok açıktır.

 Dilerim sanıya değil, Furkan ın ipine sarılan, onu anlayarak okuyup, düşünerek iman eden, imtihan olduğumuz bilincinde olan, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .