Ana içeriğe atla

SAY. HEKİMOĞLU İSMAİL’İN YAZISINDAKİ, ACI GERÇEKLERİMİZ. “MÜSTAKİLLER.”


Geçmiş yıllarda, toplumu kendi çıkarları doğrultusunda yöneten, kendilerince bir İslam yaratan, cemaatini kendi çıkarları doğrultusunda devletine, milletine karşı utanmadan arlanmadan silahlı savaşa davet eden bu din simsarlarının basın yayın organı Zaman Gazetesi yazarı, Sayın Hekimoğlu İsmail in, 31 Ocak 2009 tarihli köşe yazısını okuduktan sonra, günümüz de İslam inancının kimler tarafından ve ne şekilde yönlendirildiğini çok daha iyi anladım. Yazının başlığı MÜSTAKİLLER, yani hiçbir yere bağlı olmayanlar anlamını taşıyordu. 

Yazının tamamını okuduğumda, bir yere bağlı olmayan, tabiri caizse tahsilli, eğitimli bazı kişilerin, yalnız tenkitten başka bir şey bilmedikleri, fayda yerine yalnız tenkitte bulundukları için faydalarının olmadığını, hiçbir yere bağlı olmadıkları tezinden yola çıkarak, yazıda tenkit edilmiş. Hatta müstakillerin bağlı olduğu yerler konusunda da, şöyle söyleniyor.

“MÜSTAKİLLERİN İKİ ÖZELLİĞİ VARDIR. BİRİNCİSİ, BİR YERE BAĞLI DEĞİLLER. İKİNCİSİ, KENDİLERİNE BAĞLILAR.”

Daha da ileri giderek, bu kişilerin nelere bağlı olmadığı açıklaması da yapılıyor. 

“MÜSTAKİLLER, HİÇBİR HOCAYA, ÂLİME, ŞEYHE BAĞLI DEĞİL, SADECE KENDİLERİNE BAĞLIDIRLAR.” 

Demek ki bağlılık konusunu, din ve iman adına bağlanmak, ardı sıra gitmek adına kullanıyor. Çünkü bahsettiği kişilere bağlı olmayanları, tenkit ediyor. İslam ı yaşamak içinde, birilerine mutlaka bağlanılması gerektiğini, onlara tabi olunmasının gerekliliğinden bahsediliyor. Gerçekten de bugün, velisi olmayan cennete gidemez diye inanan, büyük bir topluluk var. Bu sözlerde onun eseri. BU ZALİM DİN TACİRLERİ, İŞTE BÖYLE ZEHİRLERİNİ TOPLUMA AKITMIŞLAR VE DİN ADINA MUTLAKA BİRİLERİNE BAĞLI OLUNMASI VE ONLARIN SÖZLERİYLE DİNİN YAŞANMASI GEREKTİĞİNİ, TOPLUMA AŞILAMAYA ÇALIŞIYORLAR. LÜTFEN BU ACI GERÇEKLERDEN DERS ALALIM VE DİNİMİZİ YAŞARKEN, BİRİLERİNE DEĞİL, YALNIZ ALLAH A BAĞLANALIM.

Acaba Allah dan başka bağlanılacak, ardı sıra gidilecek, hiç şüphe duymadan güvenilecek birisinden Kur’an bahsediyor mu? Sanırım Yaradan ın Kur’an dan uyarıları göz ardı edilmiş, hatta batıl inançlarını yaşamak için, Kur’an ın yüzlerce ayeti görmezden geliniyor diyebilirim. Çünkü Rabbimiz ne diyordu? Güvenilecek ardı sıra gidilecek, VELİNİZ yalnız benim. Sakın Allah ın berisinden, VELİLER edinmeyin. Bu kişileri veliler edinerek, Allah a yaklaşabileceğinizi sakın sanmayın, diye apaçık uyarıyordu bizleri Kur’an.

ACABA BAHSETTİĞİ MÜSTAKİLLER, BU DÜNYADA VELİLERE, ŞEYHLERE, EFENDİLERE BAĞLANMAK YERİNE, ALLAH IN İPİ KUR’AN A SARILIYOR OLMASINLAR? Hâlbuki birilerine tabi olmayı seçenler, bağlandığı kişilerin sözlerine ve onların düşüncelerine tabi olarak, büyük risk almıyorlar mı? Müstakiller kendi düşünce ve araştırmaları ile Kur’an a tabi olma şansları her zaman var. Ama başkalarına tabi olanların, bu şansları asla yok. ÇÜNKÜ MÜSTAKİLLER DÜŞÜNMEYİ DEVRE DIŞI BIRAKMAMIŞ, HER AN GERÇEKLERLE BULUŞABİLİRLER. AMA TABİ OLANLARDA, İNSANIN EN ÖNEMLİ DÜŞÜNME, AKLINI KULLANMA ÖZELLİĞİ KULLANIM DIŞI. SORGULAMADAN KÖRÜ KÖRÜNE İNANIYORLAR.

Başkalarına tabi olanlar, onların yaptığı yanlışlardan da sorumlu olurlar. Hiç kimse hatasız değildir. Onun içindir ki Allah, bizleri kendi imtihanımızla baş başa bırakmıştır. Elbette yardım alabiliriz, ama önce imtihanımıza mutlaka bizler KUR’AN DAN çalışmalıyız ki, din adına birilerinin yanlışına tabi olmayalım. Kur’an bizlerin, asla hiç kimseye bağlanmamızı istemez. Tam tersine velilerin ardına düşmeyin, Kur’an ın ipine sarılın diyerek, bizleri uyarır. Allah elçisine hitaben, tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer diyerek, bizlere çok önemli uyarılar yapar.

Eğer bahsettiği müstakiller, gerçekten hiçbir velinin, şeyhin, efendinin ardına düşmeyip, kendi aklıyla, fikriyle, düşünceleri ile Allah ın kitabından feyz almaya, yolunu bulmaya çalışıyorlarsa, ona müstakil değil, ancak Allah a, Kur’an a bağlı sadık kullar, yakıştırması yapılabilir.

Elbette Kur’an dan habersiz, ilgisiz adeta kendi nefislerinin esiri olanlar, konumuzun dışındadır. Üzerinde durmak, sizleri düşünmeye davet etmek istediğim asıl konu, yazıda anlamadığım ve de çok şaşırdığım, yazarın yazısındaki detaylarda gizli. Kendisinin bakın nasıl bir yere bağlı olduğunu anlatıyor ve müstakil olmayanlardan kasıt neymiş, onu anlayalım.

“MESELA BEN BEDİÜZZAMAN’A TABİYİM. BİZ KENDİ KENDİMİZE FETVA VEREMEYİZ. DİNİ BİLGİ VE TAVRIMIZI BİR ÂLİM KANALİZE ETMİŞ… DOLAYISIYLA MÜSTAKİL DEĞİLİZ.”

LÜTFEN BU VE BUNUN GİBİ KİŞİLERİN KİME TABİ OLDUĞUNA, DAHA SONRADA BU ÜLKEYE NELER YAPTIĞINI HATIRLAYINIZ. TABİ OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİ BU KİŞİYE, GÜNÜMÜZDE DAHA BİR ÇOK CEMAAT VE TARİKATLAR VAR. UNUTMAYALIM ŞİMDİ ONLARDA PUSUYA YATMIŞ, BU ÜLKENİN ZOR BİR ANINI BEKLİYORLAR. AMAÇLARINI HAYATA GEÇİREBİLMEK İÇİN.

Doğrusu bu sözlere, şaşırmamak elde değil. Beni ilgilendiren de zaten işin dini kısmı, yani Allah ın gönderdiği Kur’an a uygun olup olmadığıdır. Sayın Hekimoğlu, işin kolayını bulmuş ve birilerine tabi olarak, hiç düşünmeden, rehber Kur’an ile tabi olduğu kişilerin sözlerini karşılaştırmadan, kendi imtihanını başkalarına yaptırmanın yolunu seçmiş. Daha da ilginci bu yolla, doğru yolda olduğunu anlatmak istiyor topluma. UYARMAK İSTERİM BAHSETTİĞİ KİŞİ, KİTAPLARINDA YAZDIKLARININ, KENDİ SÖZLERİ OLMADIĞINI, ALLAH KATINDAN KENDİSİNE İLHAM YOLUYLA YAZDIRILDIĞINI SÖYLÜYOR. Bu sözler Kur’an a şirktir. İşte birilerine tabi olmak, bu kadar büyük risk taşır. YAKIN ZAMANDA DA BİRİLERİNE TABİ OLMANIN, ACIKLI SONUCUNU HEP BİRLİKTE GÖRDÜK.

Sayın Hekimoğlu, Allah ın Kur’an da, hala düşünmüyor musunuz, düşünen yok mu uyarılarını, fazla dikkate almadığı çok açık. YANİ BEN DÜŞÜNEMEM, BENİM YERİME DÜŞÜNENLER VAR DİYOR AÇIKÇA. O ne söylerse, bende onu yaparım diyor. Bununla da övündüğü açık ki, kendisinin bundan dolayı müstakil, yani bağımsız olmadığını belirtiyor. Önce şunu hatırlatmalıyım, kimse kendi kafasından Kur’an dan olur olmaz hüküm çıkaramaz. Çünkü zaten Allah hükmümü ben, açıkça Kur’an da verdim, açıkladım, nice örneklerle izah ettim diyor. Elbette herkesin kendi seçimidir, hesabını herkes kendisi verecek. Bakın Rabbimiz ne diyor.

Şura 21; Yoksa onların ALLAH ‘İN İZİN VERMEDİĞİ ŞEYLERİ, DİNDE KENDİLERİNE MEŞRU KILAN ORTAKLARI MI VAR? 

Araf 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden bir takım VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

Ne dersiniz, dinde tabi olunacak makam, izlenecek yol bu ayetlerden açıkça anlaşılmıyor mu?  Bu kadar açık ayetleri gördüğümüz halde, nasıl olurda hala birilerine din ve iman adına tabi olmamız gerektiğini söyleriz. Demek ki gözlerde perde, gönüllerde mühür olması böyle bir şeymiş. Bizler kendi nefsimizce, şu ya da bu kişi Allah dostu, Allah ın veli ve sevgili kullarıdır diye ilan ediyoruz. yakın geçmişte cemaatini devletine isyana teşvik edip halkına silah çektiren zalim kişiye de veli insan bizlere şefaat edecek Allah ın dostudur demiyorlar mıydı? Peki sonuç ne oldu? ŞİMDİ VATAN HAİNİ OLDUĞU ÇIKTI ORTAYA, YA İÇİMİZDEKİ GİZLENENLER NE OLACAK? Hâlbuki bakın Allah, bu konuda bizleri nasıl uyarıyor.

Kalem 7: Senin Rabbin, evet O’DUR KENDİ YOLUNDAN KİMİN SAPTIĞINI EN İYİ BİLEN. VE O’DUR KİMİN DOĞRUYA VE GÜZELE KILAVUZLANDIĞINI EN İYİ BİLEN.

Necm 32:…….O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; KİMİN SAKINDIĞINI EN İYİ BİLEN O’DUR. 

Bunca açık ayetleri ne yazık ki göremiyoruz, fark edemiyoruz. Çünkü Kur’an ile bağımızı kestiler. Birilerine tabi olmayı seçenlere, Allah ın uyarılarını hatırlatmaya devam edelim.

Araf 196: “BENİM VELİ’M, O KİTAP’I İNDİREN ALLAH’TIR. O, hayır ve barış seven kulları koruyup gözetir.

Şura 6: O’NUN BERİSİNDEN VELİLER EDİNENLERE GELİNCE, ONLAR ÜZERİNE GÖZCÜ DE ALLAH’TIR. Sen değilsin onlara vekil.

Şura 9: YOKSA O’NDAN BAŞKA VELİLER Mİ EDİNDİLER? Allah! O’dur gerçek dost. Ölüleri O diriltir. O her şeye güç yetirir.

Şura 46: Onların ALLAH’TAN BAŞKA KENDİLERİNE YARDIM EDECEK VELİLERİ YOKTUR. Allah’ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur.

Zümer 3: Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır! O’NUN YANINDA BİRİLERİNİ DAHA VELİLER EDİNEREK, “BİZ ONLARA, BİZİ ALLAH’A YAKLAŞTIRMALARI DIŞINDA BİR ŞEY İÇİN KULLUK ETMİYORUZ.” diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

Tüm bu uyarıları dinlemeyip, hala birilerine tabi olanları, imtihanını bu kişilere emanet edenleri, hem bu dünyada hemde mahşer günü üzücü bir sürprizin beklediği açıktır. Kendi inançlarını hiç düşünmeden, birilerine endeksleyip tabi olanlara, son bir ayet daha hatırlatmak isterim.

Sad 29: (Resulüm!) Sana bu mübarek Kitabın, AYETLERİNİ DÜŞÜNSÜNLER VE AKLI OLANLAR ÖĞÜT ALSINLAR DİYE İNDİRDİK.

Bakın Allah ne kadar güzel ve açık bizlere bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Aklı olan kullarım, düşünsün ve öğüt alsınlar diye, kullarıma Kur’an ı gönderdim diyor. Tekrar ediyorum, AKLI OLAN VE O AKLI KULLANAN, DÜŞÜNEN KULLARIM DİYOR. Tabi benim aklım yok diyen, bu hükmün dışında.:)) Bizler eğer yaşadığımız acı gerçeklerden hala dersler alamadıysak, AYNI ACILARI GELECEKTE TEKRAR YAŞAMAKTAN ASLA KURTULAMAYIZ. DİLERİM YAŞADIKLARIMIZDAN DERSLER ALIRIZ.

Allah bizleri yaratma gayesini açıklarken, imtihandan geçirildiğimizi söyler. Bu imtihanımızı da, bizlerin bizzat hiç kimseye tabi olmadan vermemiz gerektiğini açıklar. İsteyen Rabbimizi dinler, isteyen edindikleri velilerin, şeyhlerin sözlerini dinler AMA SONUCUNA DA KATLANIR. Seçim bizlerin.

Tüm gerçekleri, hesabın görüleceği o çetin gün, hep birlikte göreceğiz. Dilerim O gün yüzleri gülen, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

  1. Günümüzde birçok aydın bilgili prof seviyesinde insanlar okumamış cahil insanların arkasından el pençe duruyor. Akıl tutulması gibi bir sey. Acaba hipnoz mu ediliyorlar basiretleri bağlanıp körü körüne itaat ediyorlar. Hicmi kuranin bakara suresini okumazlar kimsenin kimseye hidayet edemeyecegini öğrenmezler daha bunun gibi bir çok konu var.selam dua ile

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .