Ana içeriğe atla

İSLAM I YAŞAMAYA ÇALIŞIRKEN, YAPTIĞIMIZ YANLIŞLARA ÖRNEKLER......



Bir ilahiyatçı kardeşimiz, yazdığım bir yazıma verdiği cevabı, sizlerle paylaşıp üzerinde birlikte düşünmeye sizleri davet ediyorum. Çünkü bana verdiği cevap, İslam toplumunun Kur’an’ı ve inancını hangi kaynaklardan, nasıl öğrenip yaşadığımıza güzel bir örnek.  Bu konu çok önemli, çünkü toplum bu yanlış inancın etkisinde. Onun için detaylı yazmak zorunda kaldım. Makalem biraz detaylı uzun, lütfen sabırla okuyunuz. Önce arkadaşımızın cevabını yazalım.

“Haluk bey hiçbir İslâm âlimi meal ya da tefsir okumayın demez. ÇÜNKÜ HERKESİN ARAPÇA BİLMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ. Elbette Allah’ın hangi mesajları olduğunu anlaması için faydalanması lazım. FAKAT MEALİNİN YA DA TEFSİRİNİN KUR’AN’IN KENDİSİNE EŞİT OLDUĞUNU SÖYLEMEK, KUR’AN’A EN BÜYÜK HAKSIZLIKTIR. Çünkü Kur’an hem lafzıyla hem de manası ile Allah kelamıdır ve onun bildiğimiz ya da hala çözemediğimiz birçok özellikleri vardır. ONUN TERCÜMESİNİN YA DA MEALİNİN KUR’AN OLDUĞUNU SÖYLEMEK, YA CAHİLLİKTİR YA DA ONA İHANETTİR. Şimdi sana soruyorum İstiklal Marşımızın Fransızca ya da İngilizce tercümesi onun aynısı mıdır? Onun verdiği anlamı duyguyu ruhu ne kadar yansıtır? Bir düşünün.”

Önce şunu söylemek isterim. KUR’AN YALNIZ ARAPÇA ŞEKLİDİR, BAŞKA DİLLERE TERCÜMESİ KUR’AN DEĞİLDİR DEMEK, ALLAH’IN EŞİ BENZERİ OLMAYAN NURUNA YAPILACAK EN BÜYÜK SAYGISIZLIKTIR. Elbette yalan yanlış bilgiler ışığında tercüme edilen, topluma yanlış bilgiler veren bir kitaba Kur’an değil tahrif edilmeye çalışılan Kur’an diyebiliriz. Bunu Kitap Ehli yaptı yamaya devam ediyor. Arkadaşımızın Kur’an kelimesinin anlamını, tam anlayamadığı kanısındayım. Önce bir konuyu açıklığa kavuşturmalıyız. Kur’an’ın anlaşılır ve açık olan ayetleri, MUHKEM yani dinin anası, temeli bizlerin sorumlu olduğumuz ayetlerdir. Müteşabih ayetler ise zamanla, ilim adamları tarafında ortaya çıkartılacak ayetler olduğunu, yine Kur’an’dan öğreniyoruz. Konumuz sorumlu olduğumuz, MUHKEM ayetler. Bir sözü ya da cümleyi, herhangi bir dile çevirdiğinizde anlamı değişmez, lütfen bunu unutmayalım. Yazdığımız bir cümle, hangi dilde olursa olsun her kelime, farklı kalıplarda ama anlamı değiştirilmeden istediğimiz dile çevirebiliriz. Kardeşimiz, Allah’ın hangi mesajları olduğunu öğrenmek için, Kur’an’ın mealini elbette okumalıdır diyor. Ama ilginçtir, bu mesajları alırken okuduğu kitaba, Kur’an diyemiyor. Allah’ın apaçık dediği dinin anası olan ayetleri Türkçe mealinde tebliğ almıyor muyuz? Eğer alıyoruz diyorsak, dilimize çevrilmiş hali de Kur’an’dır. Anlamadığımız bir ayet üzerinde nasıl düşünürüz?  Allah her iman eden kullarının, Kur’an’ı okumasını istiyor. Bu durumda Kur’an meali/ tercümesi Kur’an değilse, Müslümanlar Kur’an’ı nasıl okuyacak? Kur’an toplamak, okumak bir araya getirmek anlamına gelir. Herkesin Arapça öğrenmesi de mümkün değil. Bakın buna inanırsak, mantıksız bir sonuç çıkıyor ortaya. KUR’AN YALNIZ ARAPÇA HALİMİDİR, YOKSA ALLAH’IN KULLARINA BUYRUKLARININ, EMİRLERİNİN TEBLİĞ EDİLEBİLDİĞİ, ANLAŞILIR HALİMİ, YANİ MANASI, ANLAMI MIDIR? Eğer Kur’an yalnız Arapça halidir dersek, Kur’an kelimesinin anlamına ters düşer. Okuduğumuz bir şeyi anlayamıyorsak, buna Kur’an’ın emrettiği okumak diyemeyiz. Çünkü ayetleri tebliğ almamış ve üzerinde düşünemiyoruz demektir. Ayetler üzerinde düşünemiyor ve bir sonuca varamıyorsak, bizlerin doğru bir yol üzerinde olmamız mümkün olmayacaktır.

Eğer bizler yalnız Arapça haline Kur’an dersek, milyonlarca Müslüman Kur’an okumuyor demektir. Peki Kur’an’ı kimden öğreneceğiz bu durumda? Bakın buna inanırsak, çok büyük bir sorun çıkıyor ortaya. Allah İslam dininde ruhban sınıfı oluşturmadığına göre, bu durumda Arapça bilmeyenler Kur’an hiç okumamış olacak. Eğer anlamını bilmeden okuyorsak, o Kur’an kelimesinin karşılığı asla olamaz. Ancak Kur’an okuyormuş taklidi yapmış oluruz. Kur’an Allah’ın kullarına tebliğdir, MESAJIDIR. Eğer Allah tüm aleme Kur’an’ı gönderdiyse, Kur’an’ın başka dile çevrilmiş halinin Kur’an olmadığını söylüyor ve buna inanıyorsak, Kur’an’ın yalnız Araplara indirildiğini ve yalnız Arapların sorumlu olduğunu aslında söylemiş oluruz ki, buda mümkün değil. Kur’an’ı okurken tebliği, mesajı alamıyorsak, O Kur’an bizleri, ulaştırması gereken noktaya ulaştırmaz. Buna istediğimiz kadar Kur’an diyelim. KUR’AN OKUMAK, ANLAŞILMAK, YAŞAMA GEÇİRMEK VE TEBLİĞ EDİLMEK İÇİN İNDİRİLMİŞTİR. Kur’an’ın Allah’ın Resulünün hadisleri ile ancak anlayabiliriz diyenlere sormak isterim. HADİSLERİN TAMAMIDA ARAPÇA. Neden hadisler Türkçeye çevrildiğinde gerçek hadis olamaz, çünkü Türkçeye çevrildiğinde gerçek anlam verilemez demiyoruz? Sanırım bu işimize gelmiyor. Kur’an’ın tercümesi ile Kur’an’ın Arapçasını bir tutarsak, en büyük saygısızlık yapmış oluruz diyor arkadaşımız. Peki neden? ANLAMINI İŞLERİNE GELMEDİĞİNDE, DEĞİŞTİRİP TAHRİF ETTİKLERİ İÇİN Mİ? Bakın ona Kur’an diyemem elbette. Ama rivayetlerin etkisinde kalmadan tercüme edildiğinde, ona neden Kur’an demeyelim, işte bunu anlayamıyorum.

Kur’an ın tefsire ihtiyacı yoktur. Çünkü tefsir anlaşılmayan bir konuyu açıklamak, açığa kavuşturmak anlamındadır. Kur’an’ın MUHKEM ayetlerinin, tefsire ihtiyacı olmadığını Allah bizzat söylüyor ve diyor ki, yemin olsun ki sizlere kolaylaştırılmış, anlayacağınız, nice örneklerle izah edilmiş, açıkladığımız bir kitap gönderdim. Adı üstünde muhkem ayetler, yani şüphe duyulmayacak kadar açık. Bu ayetlerin nesini tefsir edeceksiniz? Tabi batıl inançlar ne yazık ki tefsir bahanesi ile Kur’an’a ilave edilme çabasında  oluyorlar. ELBETTE BU TAHRİFATI YAPILMIŞSA ONA KUR’AN DİYEMEM. KUR’AN’IN TEFSİRİ ELBETTE KUR’AN DEĞİLDİR, ÇÜNKÜ İÇİNDE KİŞİLERİN ŞAHSİ DÜŞÜNCELERİ VE KENDİ ANLAYIŞI VARDIR. Ama meal/tercüme yani Allah’ın mesajlarının, istenen emirlerin bire bir tercümesine, eğer Kur’an değildir dersek, işte o zaman bizler Kur’an’ı hiç anlamamış, ona saygısızlığın en büyüğünü yapmış oluruz. Hâşâ Allah kullarına, başka dillere tam tercüme edilmeyen bir  rehber kitap gönderip, daha sonra ruhbanlık olmayan bir inançta, Kur’an’ı okumak için başka kişilere muhtaç bırakır mı? HANGİ BİLİM ADAMININ YAZDIĞI KİTAP İÇİN, AYNI ŞEYLERİ SÖYLEYEBİLİYORUZ.  BU DÜŞÜNCE İSLAM TOPLUMUNA KURULAN BİR TUZAKTIR. İSLAM TOPLUMUN İNANCINI, İSTEDİKLERİ GİBİ YÖNETEBİLMEK İÇİN. GÜNÜMÜZDE BU ÇABA, NE YAZIK Kİ BAŞARILI OLDU.

Bir bilim adamı yazdığı kitabında, bilgileri okurlarına anlatabiliyorsa, Yüce Rabbimizin mesajları, neden başka dillere tercüme edip toplumlara aktarılmasın, bunu da mı düşünemiyoruz. LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM. BU MANTIKSIZ DÜŞÜNCE, KUR’AN’A SAYGI VE HÜRMEK GEREĞİ YAPILIYOR GÖRÜNÜMÜYLE, TOPLUMUN ASLINDA KUR’AN’I İLK ELDEN OKUMASI VE AYETLERİ TEBLİĞ ALMASI, BU YOLLA ENGELLENMİŞTİR. Şunu da söylemek isterim. Öyle tercümeler var ki, parantez içine, HÂŞÂ sanki Rabbimiz açıklamayı unutmuş da, onlar açık hale getiriyormuşçasına, amacından saptırılmış tercümelerin, meallerin olduğunu da söylemeliyim. Ama bu yanlışlar var diye, tüm tercümeleri aynı kefeye koymak büyük hata olduğu gibi, din simsarlarının da ekmeğine yağ sürmüş oluruz. Bu yanlış düşünceye inandırıldıkları için halk, İslam toplumunda edindikleri şeyhlere, velilere, cemaat liderlerine yönlendiriliyor ve toplum böylece daha kolay aldatılıyor. Çünkü sen Kur’an’ı anlayamazsın, Kur’an’ın meali Kur’an değildir, her kelimenin yüzlerce anlamı vardır düşüncesi, toplumun kafasına yerleştirilmiştir. AYRICA SAKIN KUR’AN MEALİ OKUMA, GÜNAHA GİRERSİN DİYENLERİDE DUYMUŞSUNUZDUR.

İmamı Azam, bu konuda yüzlerce yıl önce açıklama yapmış ve “KURAN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KUR’AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR” diyerek, günümüzde hala tartışmasını yapmaya devam ettiğimiz konuya, açıklık getirmiştir. Gerçekten de Kur’an’da önemli olan, Arapça kelimeler değil anlamıdır, manasıdır. Bu durumda bu kelimelerin hangi dilde olmasının, ne önemi var? 

SONUÇ OLARAK ŞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ. KUR’AN’IN KUR’AN OLUŞU, OKUNAN ARAPÇA METNİ OLUŞUNDA DEĞİL, ALLAH’IN TEBLİĞİNİN BİZZAT ANLAŞILIR VE O TEBLİĞİN KULLARINA ULAŞMASIYLA, KUR’AN ÖZELLİĞİNİ KAZANACAĞI ÇOK AÇIKTIR​. Bir kitap okunduğunda, anlaşılıyorsa ancak amacına ulaşmış demektir. Allah’ın kelamı Kur’an’da, okunduğunda eğer anlaşılıyor ve fayda sağlıyorsa, işte o zaman Kur’an özelliğini taşıyor demektir. Allah’ın dili Arapça değil ki, bu dilde üstünlük ya da özellik olsun. KUR’AN’IN KUR’AN OLUŞU, ANLAŞILIR VE TEBLİĞİN ULAŞMIŞ OLMASINDADIR. Kur’an’ın neden Arapça indirildiğini Allah izah etmiş Kur’an’da. Ama bizler, anlamadan okuduğumuz bir kitap hakkında bilgi sahibi olmadan, işte böyle duyduklarımızla amel etmeye çalışıyoruz. Tabi genel çoğunluk olarak yanılıyoruz. Allah Araplara, neden Arapça Kur’an indirdiğini açıklarken, bakın ne diyor.

Zuhruf 2–3: Apaçık Kitab’a andolsun ki, İYİCE ANLAYASINIZ DİYE biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. (Diyanet meali) 

Demek ki Allah Arap toplumuna, kendi içlerinden bir elçi gönderip, daha sonrada özellikle Arapça bir Kur’an indirmesinin nedeni açıklıyor ve diyor ki; İYİCE ANLAYASINIZ DİYE. Buradan da yola çıkarak şunu tekrar söyleyebiliriz. Kur’an’ın indirilmesinin amacı, anlaşılması ve tebliğin yerine ulaşması içindir. Bu durumda nasıl olurda bizler, Kur’an’ın tercümesine Kur’an diyemeyiz, bunu yaparsak Kur’an’a saygısızlık yapmış oluruz nasıl deriz. Bu uyarıları hatırlatanlara, cahil ve ihanet suçlaması yapanları, aynı üslupta suçlamak yerine, bir kez daha düşünmeye davet ediyorum. TÜM BUNLAR, BİZLERİN KUR’AN KELİMESİNİN ASIL ANLAMINI, HALA BİLMEDİĞİMİZİ GÖSTERİYOR.

Verilen İstiklal marşı örneğine gelince. Bu örnek aslında, bizlerin İslam’ı hayatımıza geçirirken, çok önemli bir noktada hata yaptığımızı gösteriyor. İstiklal marşını her dile aynı anlamlarını verecek şekilde çevirebilirsiniz. Ama arkadaşımız, onun verdiği DUYGUYU VE RUHU ne kadar yansıtır diyerek, İslam’ı anlamaya çalışırken, çok önemli bir hatamıza, aslında farkında olmadan dikkat çekiyor. Söylediği çok doğru, bizim marşımızı kendi dilinden bir Fransız ya da İngiliz okurken, aynı duyguyu alamaz. Bizlerde onların marşlarını okurken aynı duyguyu alamayız. Peki, bu örnek ile Kur’an’ı okumak, anlamak arasında, nasıl bir bağ kurmuş olmalı ki arkadaşımız örnek vermiş. BİZLER KUR’AN’ NE İÇİN OKUYORUZ? ALLAH’IN VAHYİNİ, UYARILARINI TEBLİĞ ALIP, DOĞRU BİR YOL ÜZERİNDE OLMAK İÇİN OKUYORUZ. Hatırlatırım İstiklal marşını okurken, belki duygulanırız ama Kur’an okurken, eğer Allah’ın emrettiği gibi anlayarak ve düşünerek okuduğunuzda, duygu ön planda değil arka plandadır. Örneğin şiir okurken de duygulanırız, hatta İstiklal marşına duygusal bir şiir diyebiliriz. Yasin 69. ayetinde Resulünden bahsederek Allah,  BİZ ONA ŞİİR ÖĞRETMEDİK, apaçık bir öğüt indirdik diyor. İşte bunun ne anlama geldiğini hala anlayamadıysak, bu hataları yapmaya devam etmekten kurtulamayız. 

Bizler ne yazık ki bizler inancımızı, duygularımıza teslim ettiğimiz içindir ki, din konusunda inanılmaz bölündük ve parçalandık. Tabi yetmedi, bir birimizi ihanetle, cahillikle suçlayabiliyoruz. Duygu kişiye has bir özelliktir. Her kişide farklı etki yaratır. Eğer bizler İslam’ı anlama yolunu akıl yerine, duygularımıza teslim ettiysek, doğru anlayabilmemiz mümkün olamaz. Duygular, inanılmaz tehlikeli bir şekilde değişkendir, günün her vaktinde farklılık arz edebilir. En sevdiğiniz kişilere karşı bile, duygularınız bir anda değişip, onu kırıp incitebilirsiniz. Şeytanda bizleri zaten duygularımızla, nefsimizle aldatır. ELBETTE DUYGU İNSANİ BİR ÖZELLİKTİR, YERİ GELDİĞİNDE KULLANILMALI ÇOK DA ÖNEMLİDİR, AMA HER ŞEYİ YERİNDE VE ZAMANINDA DÜŞÜNEREK KULLANMAK ŞARTIYLA. Unutmayalım Allah bizleri nefsimizle, duygularımızla her an imtihan ediyor. Eğer aklı, düşünmeyi devre dışı bıraktıysak, duygularımızın bizleri nereye götüreceğini, inanın asla hesap edemeyiz.

Peki, Allah Kur’an’ı nasıl anlamamızı istiyor bizlerden? Duygularımızla mı? Kesinlikle hayır. Öncelikle aklımızla, mantığımızla yani düşünerek. Allah ayetini indiriyor ve diyor ki bizlere, bu ayetimin üzerinde düşün ve aklını kullan. Peki, bizler ne yapıyoruz? Daha doğrusu bizlere ne yaptırıyorlar, burası önemli. “EĞER SEVAP KAZANMAK İSTİYORSANIZ, KUR’AN’I ARAPÇASINDAN OKUMALISINIZ, ÇÜNKÜ ARAPÇASI KUR’AN DIR MEALİ DEĞİL. ARAPÇA BİLMESEN DE OKU ALLAH SEVAP YAZAR.” Bu sözler ve düşünceler, Kur’an’ın anlaşılmadan okunmasına bir nedendir, hatta Müslümanlara kurulan bir TUZAKTIR. Bunu ancak Kur’an’ı anlayarak okuyan batıl ve hurafeden uzak düşünebilen bir Müslüman fark edebilir. 

Kur’an ı anlamadan okumamızı isteyenlerin, bizlerden gizlediği bir şeylerin olduğunu asla unutmamalıyız. Çünkü bu sözler ne akla, mantığa nede Kur’an’a asla uymuyor. Bizlerin duygularına öyle hitap edecek bir yöntem bulmuşlardır ki, işte bu duygudan ne yazık ki kurtulmak çok zor. Kur’an NESİR, yani düz bir yazıdır, şiir de değildir. Nesir yazılar makamla okunmaz bilgi, ilim verir. Şiir istenirse makamla okunur. Allah sizlere şiir indirmedik diyerek, bizlerin dikkatini çektiği halde, bizler ne yazık ki, sanki Kur’an şiirmiş ve bir makamla bestelenebilirmiş gibi, Kur’an’ı bir makamla okuyoruz ve anlamını bilmesek de kulağımıza çok hoş geliyor. İlginçtir bu şekilde Kur’an, Allah’ın elçisi zamanında asla okunmamıştır. Ayetin Türkçe ye çevrilmiş halini, makamla okuyun lütfen. İşte o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Peki daha sonra, makamla Kur’an okunması yoluna neden gidilmiştir. Bu sorunun cevabını ne yazık ki aramak gibi bir çabamız olmadığından, gerçeklerle de buluşamıyoruz. Çünkü zamanın yöneticileri, toplumu istedikleri gibi yönetebilmek, Kur’an’ı yalnız kendilerinin anlayabileceğini topluma anlatıp, toplumu din adına istedikleri gibi şekillendirebilmek ve Kur’an’ın Arapça sözlerini bir makamla buluşturup akıllarına değil, yalnız MÜSLÜMANLARIN DUYGULARINA HİTAP ETMEYİ BAŞARMIŞLARDIR. Ne yazık ki bizler Kur’an’ı anlamak ve yaşamak için değil, DUYGULANMAK HATTA AĞLAYIP RAHATLAMAK İÇİN GÜNÜMÜZDE OKUYORUZ. Sizce böyle bir okuma ya da Kur’an dinleme şekli, Kur’an isminin manasına, Kur’an’ın indirilme amacına, özüne uyuyor mu? Bakın Allah Kur’an’ı neden indirmiş.

Sad 29: Sana bu mübarek kitabı, AYETLERİNİ DÜŞÜNSÜNLER VE AKLI OLANLAR ÖĞÜT ALSINLAR DİYE İNDİRDİK. (Bayraktar Bayraklı meali)

Eğer bir Müslüman, Arapça bilmediği halde Kur’an’ı okuyor ve hiçbir şey anlamıyor, yalnız duygulanıyorsa, böyle bir insanın, nasıl olurda Kur’an’ı okuduğunda düşünüp öğüt aldığını söyleriz. ALLAH’IN TEBLİĞİNİ ALAMIYOR, ALAMADIĞI İÇİNDE AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜNEMİYOR. Hâlbuki anladığı dilden okumuş olsaydı, Allah’ın tebliğini alacak ve Kur’an’ın indiriliş amacını yerine getirecekti. İşte bizler düşünmeden, aklımızı kullanmadan, öğretilenleri inatla savunmaya devam ediyoruz. Bizler Kur’an’dan faydalanma amacımızı unutmuş, kendi nefsimizde farklı amaçlar ve araçlar edinmişiz, böyle olunca da bir türlü KUR’AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞAMIYORUZ.

Özet olarak şunu tekrar söylemek isterim. Kur’an Allah’ın kullarına direk mesajıdır. Bu mesajı bizzat kendimiz alamadığımız sürece, O okuduğumuz Kur’an değildir. Çünkü Allah tüm kullarına, hatta günümüz şekliyle örnek vermek gerekirse, HER KULUNUN CEP TELEFONUNA MESAJINI, KENDİ ANLAYACAĞI DİLDEN GÖNDERMİŞTİR. Onu okuyalım, anlayalım ve düşünelim hayata geçirelim.  SİZCE ALLAH, KENDİ DİLİMİZE ÇEVİRDİĞİMİZDE KUR’AN OLMAYAN, ANLAMADIĞIMIZ DİLDEN OKUDUĞUMUZ KUR’AN’IN ARAPÇASINDAN, BİZLERİ SORUMLU TUTAR MI? BU DÜŞÜNCE NE ALLAH’IN ADALETİNE, NEDE KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ AMACINA UYMUYOR. 

Allah gönderdiği tüm kitapları, o günkü toplumunun dilinden gönderdiğini söylüyor Kur’an’da. Bizlere kurulan tuzağın farkına varalım ve din tacirlerinin tuzağına düşmeyelim. Yakın zamana kadar Hıristiyanlar, Papalığın/kilisenin baskısıyla, bizde olduğu gibi her ülkenin kilisesinde orijinal indirildiği dilden okunurdu, hiç kimse anlamazdı, papazlar anlatırdı topluma. Buradaki amaç aynı bizdeki gibi, Papalık/kilise, istedikleri şekilde toplumu yönetebiliyorlardı. Onlar, toplumun bilinçlenmesi ve aklın ön plana çıkmasıyla, bu baskıdan kurtuldular ve günümüzde İncil kiliselerinde, her ülkenin kendi dilinde okunuyor. 

Allah elçisine bile şu sözleri söylüyorsa, varın gerisini siz düşünün. “ O HALDE TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK BİZE DÜŞER, KULUMLA ARAMDAN ÇEKİL.” Buradan da şunu anlıyoruz. Allah’ın elçisinin görevi vahyi tebliğ etmek, iman eden ya da etmeyenle Allah yüzleşecek, cezayı ve mükâfatı da yalnız Allah verecektir. Anlayana çok şeyler anlatıyor, anlamayana zorla hiç kimse hiçbir şey anlatamaz. BİZLER KUR’AN’IN ÇEVRESİNDE BİRLEŞMEDİĞİMİZ SÜRECE, DAHA ÇOK AMA ÇOK BU KONULARI TARTIŞIRIZ, AMA ASLA BİR NOKTADA BİRLEŞEMEYİZ. ÇÜNKÜ KAYNAK TEK OLMADIKÇA, BİR OLMAK MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. Allah gerçeği fark edebilen, Kur’an’ı anlayarak, düşünerek hayatına geçirebilen kulları arasına alsın inşallah bizleri.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .