Ana içeriğe atla

ENFAL SURESİ 61........67. AYETLERDEN ALACAĞIMIZ ÇOK BÜYÜK DERSLER.


Bu makalemde Kur’an dan anlamaya ve üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istediğim ayetler, Enfal 65–66 ve 67. ayetler olacaktır. Üzerinde durup, sizleri düşünmeye davet etmek istediğim, bu ayetlerde geçen iki soru olacak. Birincisi Allah 65. ayette iman edenlere güç ve kuvvet verip moral verirken, ilk önce sizler düşmanın on katına bedelsiniz diye moral veriyor. Fakat daha sonra 66. ayette ise, şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; SİZDE ZAYIFLIK OLDUĞUNU BİLDİ​, dedikten sonra verdiği örnek ise, sizden biriniz düşmandan iki kişiye bedelsiniz diyerek bir ikazda bulunuyor adeta. Burada yükünüzü hafifletti sözüyle, acaba ne demek istiyor olabilir Rabbimiz? Ayrıca yükün hafifletilmesi ile bir önceki ayeti karşılaştırdığımızda, ALLAH DAHA ÖNCE DAHA FAZLA GÜÇ VE YARDIM ETMESİNE RAĞMEN, DAHA SONRA ONU AZALTMASININ NEDENİ NE OLABİLİR? Sanırım burası çok önemli. 

67. ayette ise Allah,  Yeryüzünde ağır basıncaya (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir Nebinin esirleri bulunması yaraşmaz, sözüyle acaba neyi kast ediyor olabilir? Birilerinin söylediği gibi, Allah burada esir alma öldür mü diyor, yoksa esirleri bedel karşılığı yada karşılıksız serbest bırak mı demek istiyor. Yoksa başka bir şeyden mi bahsediyor? Önce şunu hatırlatmak isterim, yazdıklarım benim Kur’an dan anladıklarım dır. Sizlerde ayetler üzerinde düşünüp, değerlendirme yapmalısınız. Önce Enfal suresi 61. ayetten itibaren hepsini yazalım ki, üzerinde daha iyi düşünebilelim.

Enfal 61: Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et, çünkü O işitendir, bilendir.

62-Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir.

63-Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.

64-Ey Nebi! Sana ve sana uyan müminlere Allah yeter.

65-Ey Nebi! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.

66-Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) iki yüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle (onlardan) iki bin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.

67-Yeryüzünde ağır basıncaya (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir Nebinin esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, hâlbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.

Konuyu anlayabilmek için 61. Ayetten itibaren baktığımızda, Müslümanlara saldırılmadığı takdirde, kendisinin de saldırmaması emrini Allah veriyor ve barış yaparlarsa sende yap diyor. Demek ki İslam ı, dini yaymada barışçı bir çözüm amaç edinilmiş, bu çok açık anlaşılıyor. Sana hile yapmak isteyebilirler, ama korkma ben inananların yardımına koşarım diyor ve moral veriyor elçisine. İnananların kalplerini birleştireceğini, bir güç oluşturacağını da söylüyor. 64. ayette de yine sen merak etme, senin az sayıda olman seni üzmesin, size Allah yeter o yardımcı olur diyor. 

İşte tam bu ayetlerden sonra işler farklılaşıyor ve üzerinde dikkatle düşündüğümüzde, Allah bizleri sınıyor. Allah iman edenleri savaşa teşvik ediyor, karşı taarruza geçmeleri için değil, iman edenlerin kendilerini savunmaları adına, savaşa davet ediliyor. Birçok savaşı kazanmalarını sağlıyor, onların sayıca az olmalarına rağmen, Allah ın yardımı sayesinde galip geliyorlar. Bu yardım ne yazık ki, iman edenlerin içinde bir zafiyet oluşturuyor. Artık nasıl olsa Allah bize yardım ediyor, çok fazla düşünmemize ve çaba göstermemize gerek yok demeye başlıyorlar ve ciddiyetten uzaklaşıyorlar ve gereken tedbirlerini önlemlerini almıyorlar. Enfal 65. ayette yine iman edenleri teşvik ve savaşa davet adına moral verirken şöyle söylüyor.

“EĞER SİZDEN SABIRLI YİRMİ KİŞİ BULUNURSA, İKİ YÜZ KAFİRE GALİP GELİRLER.”

Yani siz düşmanın onda biri olsanız bile, siz galip geleceksiniz diye moral veriyor. Bakın bu iki ayetten, aslında alınacak çok dersler var. Kimisi bu ayeti örnek verip, bakın Allah bu ayetten sonra gönderdiği diğer ayetle bunu nesh etmiştir, hükmünü kaldırmıştır deme cehaletini gösterebilmişlerdir. Bunu söylediğimizde, Allah geleceği hâşâ göremedi de, daha sonra ayetini mi değiştirdi, işte bunun farkında bile değiller. Bu hataları o kadar çok yapıyoruz ki, böylece yüzlerce ayetin üstünü örtmüş, ayetlerin verdiği hikmetten de mahrum kalmış oluyoruz. 

Hâlbuki bu kıssadan çok büyük hisse çıkarmalıyız. Bu moralle savaşa hazırlanan iman edenler, daha öncede düşmanın saldırılarından, Allah ın yardımıyla, hiç ümit etmedikleri bir durumdan, Rabbin yardımıyla kurtulmaları, savaşı kazanmaları ve bu ayetinde gelişi neticesinde, iyice gaflete düşen,  gevşeyen savaş hazırlıklarında, nasıl olsa Allah yanımızda düşüncesiyle, gerekli önlemleri gereği gibi almayan bir ortam oluşuyor. Lütfen şunuda düşünelim. Allah ın elçisi yanı başlarında, ama onun ikaz ve uyarılarını dahi dinlemeyen ve gaflete düşen bir toplumdan bahsediliyor.

Elbette Allah bu yanlış düşünceleriyle, gerekenleri yapmayan, gevşeyerek azim ve inancı ile savaşa hazırlanmayanlara bir ders vererek, savaşı kaybetmelerine göz yumuyor, yardım etmiyor. Çünkü Allah çalışanın, çaba gösterenin yanındadır. Allah ın yaptığı yardımın, hakkını vermeli ve bizler çok daha fazla çaba göstermeliyiz. Ben inandım iman ettim demekle değil, bu yolda azimle Allah için çalışmakla ancak, Allah ın yardımını sağlayabiliriz. Enfal 66. ayetinden, bu gevşemenin sonunda büyük bir sorunla karşılaşıldığı anlaşılıyor. Bildiğiniz gibi Müslümanlar, UHUD savaşını kaybetmişti. Bu ayet daha sonra savaşı kaybetmeleri sonucunda iniyor ve bakın ne diyor Allah? 

“ŞİMDİ ALLAH, YÜKÜNÜZÜ HAFİFLETTİ; SİZDE ZAYIFLIK OLDUĞUNU BİLDİ. O HALDE SİZDEN SABIRLI YÜZ KİŞİ BULUNURSA, ONLARDAN İKİ YÜZ KİŞİYE GALİP GELİR.”

Sizde zayıflık olduğunu bildi diyor Rabbimiz, yani bana güvenip yapmanız gereken hazırlıklarda gevşeklik yaptınız, zafiyet gösterdiniz. Artık size verdiğim desteğin bir kısmını çekiyorum, size verdiğim bu desteğimi, size verdiğim güveni sarstınız, gerekenleri yapmadınız, çünkü desteğimin sorumluluğunu yerine getiremediniz diyor. İşte burasına dikkat edelim lütfen, bakın Allah ne diyor? YÜKÜNÜZÜ HAFİFLETTİ. Peki, bu yük ne olabilir? Gelin bunu bir örnekle anlamaya çalışalım. 

Siz bir işverensiniz, emrinize bir müdür aldınız ve ona o kadar güvendiniz ve öyle yetkilerle donattınız ki, adeta sizin yetkilerinize sahip oldu. Fakat bu kişi öyle büyük bir hata yaptı ki, araştırmadan, soruşturmadan, dikkatsizce birazda büyüklük taslarcasına, bir çalışanın yaptığını söyledikleri bir yanlış işten dolayı, işine son verdi. İşveren olarak bunu siz duydunuz ve araştırdınız, birde baktınız ki kendisine çok güvendiğiniz müdürünüz, araştırmadan, dikkatsizce haksız yere, işçinin işine son vermiş. İşte bu durumda müdürünüzü yanınıza çağırıp şöyle söylerdiniz kendisine;

Size çok güvendim, tüm yetkilerimi sana vermiştim, seni desteklemiştim. Fakat ne yazık ki, bu yetki bu yük sana ağır geldiği anlaşılıyor, YETKİLERİMİ DOĞRU KULLANMADIN. Onun için senin yükünü, hafiflettim ve senin yetkilerini sınırlandırdım dediniz. İşte Rabbimde aynen böyle söylüyor. Size düşmanlarınızla savaşınızda, yardımcı olacağım diye söz vermiştim. Birçok kez yardımcıda oldum. Fakat siz zayıflık gösterdiniz ve size verdiğim büyük desteğe layık olmadığınızı bana kanıtladınız, gereken azmi göstermediniz gevşediniz. Benim elçime gereken yardımı, özveriyi sağlamadınız. Onun için size verdiğim desteği azaltıyorum diyor. LÜTFEN BU AYETLERİ, BİRDE GÜNÜMÜZ KOŞULLARINDA DEĞERLENDİRİNİZ. ALLAH ELÇİSİNE VE İMAN EDENLERE BİLE İBRET VERİCİ BİR DERS VERİYORSA, BİZLER GÜNÜMÜZDE BU AYETLERDEN, ÇOK BÜYÜK DERSLER ALMAMIZ GEREKTİĞİNİN, LÜTFEN FARKINDA OLALIM.

Allah ne kadar destek verirse, onun karşılığını da ister. Bizlerde yaşamımızda mesleğimiz ile ilgili ne kadar yetki ve sorumluluk almış isek, o kadar işimiz daha zor demektir. Çünkü yetki, sorumluluk ve destek alanın yükü de o kadar ağırdır, ondan beklenenler de o kadar fazladır. ALLAH KULLARINI İMTİHAN EDERKEN, BAZEN ÇOK MAL, MÜLK VERİR BAZENDE AZALTIR. ÖZELLİKLE DE KUR’AN DA BİRÇOK KONUDAN BAHSETMEYEREK, YASAKLAR GETİRMEYEREK, İMTİHANIMIZI KOLAYLAŞTIRIR. LÜTFEN ALLAH IN HARAM DEMEDİKLERİNİ HARAMLAŞTIRARAK, VERMEDİĞİ HÜKÜMLERİ BİZLER VEREREK,  İSLAM I KENDİ ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRMAYALIM. BÖYLE YAPARSAK, ALLAH IN YARDIMINI YANIMIZDA BULAMAYIZ.

Burada yükünüzü hafiflettim derken, anlatılmak istenen sanırım anlaşılmıştır. Verilen örnekte, işveren müdürünün üzerine yüklediği sorumluluğu hafifletmemiş olsaydı, yine buna benzer hatalar yapacak ve bu sefer patronu onun işine son verecekti, bu daha kötü bir sonucun doğmasına neden olacaktı. Buradan da şunu çıkartabiliriz. Allah verdiği güçlü desteğin karşılığını bizlerden bekler ve ister. Bunu başaramadığımız zaman da, büyük sorumluluk altına gireriz. Böyle bir durumla karşılaşmamamız içinde, verdiği desteği hafifletip Allah a karşı sorumluluğumuzu azaltmıştır. Bu ayetten çok ama çok dersler çıkarmalıyız. Lütfen dikkat ayetin sonunda, Allah sabredenlerle beraberdir diyerek sabırla, azimle gevşemeden savaşmalarını söylüyor. Enfal suresi 67. ayet o kadar güzel anlamlı bir ayet ki, sanırım içinde fitne ve fesat olanlar, bu sözlerden nefislerinin istediği anlamı çıkaracaklardır. Ayetin başındaki cümleyi önce tekrar yazalım.

“YERYÜZÜNDE AĞIR BASINCAYA (KÜFRÜN BELİNİ KIRINCAYA) KADAR, HİÇBİR NEBİYE ESİRLERİ BULUNMASI YARAŞMAZ.”

Bakın Allah elçisinin nasıl bir görev yapmasını istediğini, ne şekilde İslam dinini ve Kur’anı tebliğ etmesinin, en doğru olduğu şeklini söylüyor ve ne diyor? Yeryüzünde sana verdiğim görevi tüm topluma tebliğ edip, onlara güzellikle anlatıp iman etmelerini sağla, bu çabayı gösterip tebliğ görevini yaparken, görev verdiğim hiçbir Nebi insanlara zorla değil, güzellikle bunu anlatmak yaraşır.  Bakın ayetin devamında bunu zaten açıklıyor anlamak isteyene.

“SİZ GEÇİCİ DÜNYA MALINI İSTİYORSUNUZ, HÂLBUKİ ALLAH (SİZİN İÇİN) AHİRETİ İSTİYOR. ALLAH GÜÇLÜDÜR, HİKMET SAHİBİDİR.”

Sizler yaşarken, Dünya hayatını daha çok düşünüyor ve öyle yaşıyorsunuz. Hâlbuki bu hayatı yaşarken güzelliklerle, hayırla yaşayarak, Ahiret içinde yaşayın diyor. Allah yaptığımız her şeyi, güzellik ve akılla yapmamızı ister bizden. Hiçbir zaman zorla, savaşla, kılıçla dinin yayılmasına izin vermez. Allah ın Elçisinin yaptığı tüm savaşlar, bizzat kendisine iman etmeyenlere açtığı savaşlar değildir, tam tersine Allah ın Elçisine açılan savaşlar sonucunda olmuştur, yani saldırı değil savunma amaçlıdır. Enfal suresi 68. ayette de bu konuya son noktayı koyuyor Allah ve ne diyor hatırlayalım. “EĞER ALLAH DAN BİR HÜKÜM OLMASA İDİ ALDIĞINIZ TUTSAKLARDAN/FİDYEDEN DOLAYI SİZE, MUTLAK BÜYÜK BİR AZÂB DOKUNURDU.”

Bu ayetlerden bizler, eğer kıssadan hisse aldıysak ne mutlu bizlere. Allah ın rehberi bizler için bir güneştir. İçinde fitne ve fesat olmayan, bu güneşin aydınlığından mutlaka istifade edecektir.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .