Ana içeriğe atla

ATATÜRK ÜN VASİYETİNİ, EL BİRLİĞİYLE GERÇEKLEŞTİRELİM.






ATATÜRK ÜN VASİYETİNİ, EL BİRLİĞİYLE GERÇEKLEŞTİRELİM.

Atatürk ismini telaffuz edenler, onun ülkemize yaptıklarını anlatmaya çalışanlar, neredeyse günümüzde dışlanıyor ve önlerine set çekilmek isteniyor. Açıkçası Atatürk sevgisi, yeni nesillerden adeta silinmek isteniyor. Peki, neler oldu da, bu sevgiyi, saygıyı bazı kişiler, düşmanlığa dönüştürmek için var gücü ile çaba harcıyor? Tüm dünyanın, hatta düşmanlarının bile saygısını hala yitirmeyen bu lider, ülkemizde ne maksatla unutturulmak isteniyor olabilir?

Atatürk ülkesini parsel parsel, yabancılara mı sattı, KENDİ MENFAATİ, YAKINLARININ MENFAATİ İÇİN DEVLETİN GÜCÜNÜ, İMKÂNLARINI MI KULLANDI. PADİŞAHI DEVİRİP, KENDİMİ ONUN YERİNE PADİŞAH OLDU, Yoksa ülkeyi bir bütün değil de, parçalara bölme planlarımı gün yüzüne çıktı? Toplumu inançları ile aldatarak, kandırarak kendi çıkarlarına mı alet etti. Ne yapmıştı da, Atatürk sevgisini yok etmek için, gönüllere zehir akıtanlar, yalan ve iftirada bulunup, sanki din ve iman ölçerleri ellerindeymiş gibi, onu dinsiz ilan edenler çıktı aramızdan?

Sanırım ne olduğunu anlamak, o kadar zor olmasa gerek. Atatürk bu ülkeyi düşmanlardan temizlemek adına, halkı tek yumruk yapmakla kalmadı ve öyle sağlam temel direkler dikti ki, yıkıcı, yakıcı, bölücü mihraklar çok önemli konumlara gelmelerine rağmen, bu yapıyı, halkın ATASINA karşı sevgisini, yok etmeyi başaramadılar, başaramayacaklar da. Bugün direniyorsak, Atatürk ün attığı temellerin gücü sayesindedir. Toplumu Kürdü, Türkü, Çerkez i, tek yumruk yaparak, düşmana karşı direnen anlayışı, düşünceyi bozmak isteyenler, bugün ne yazık ki ortalıkta, ellerini kollarını sallayarak, açıkça topluma nifak tohumları ekiyor.

Bu ülkeyi silahla, topla, tüfekle yıkmayı başaramayacağını bilenler, sinsi planlarını çok güzel oynadılar bu güne kadar. Bu ülke silahla yıkılamıyor sa bölerek, halkı bir birine düşman ederek ve küçük lokmalar haline getirdikten sonra, hem yıkması hem de uydu devlet yapması kolay olacaktı. İşte şimdi onun hesabındadır içimizdeki hainler ve ülkemizin düşmanları. Birileri Atatürk e, dinsiz yaftasını yapıştırarak, gerçek amaçlarının fitilini ateşlemeyi başarmışlardır ne yazık ki. Peki, Atatürk e dinsiz damgasını niçin vurmuşlar ve din adına konuştuğunu zannedenler, niçin Ataya kin kusmaktadırlar, bunu hiç düşündünüz mü?

Atatürk ne yapmıştı da, zaman geçtikçe, bazı kesimlerden bu derece düşman kazanmıştı? Çok açık ve net söyleyebilirim ki, KUR AN GERÇEKLERİ İLE TÜRK HALKININ YÜZ YÜZE GELMESİNİ SAĞLAYACAK İLK ADIMI ATMASIDIR, BUNCA DÜŞMAN KAZANMASININ EN ÖNEMLİ SEBEBİ. Acaba bu sözlerimle neyi kat ettim? Değerli kardeşlerim, ilk defa ATATÜRK Kur an ı halkın konuştuğu, anladığı diline çevirtmişti de ondan. Hem de Rahmetli, Elmalı Hamdi Yazır a. Dikkatinizi çekmek isterim, Atatürk Kur’an ı Türkçe ye çevirmek için çok uğraş vermişti, çünkü Kur’an ı tercüme etmenin günah sayıldığı bir inanç ağır basıyordu toplumda o dönemde. O devirde bile Kur’an ı tercüme etmek istemeyen, çok din adamları vardı lütfen bunu unutmayalım. Böyle bir toplumu din adına aldatmak ve istenildiği gibi yönetmek, sanırım çok kolay olsa gerek. İşte Atatürk bu gerçeği bildiği için, toplumun gerçek İslam ı Kur’an dan öğrenmesi gerektiğini, çok iyi biliyordu. NUR İÇİNDE YATSIN. MEKANI CENNET OLSUN.

Atatürk ün sayesinde, Türk halkı gerçek İslamı öğrenmeye ve Allah ın sözlerine direk muhatap olmaya başlamıştır. Bunu önlemek, yani Kur an ın Türkçe mealini okumamaları için, çok büyük seferberlikler yapılmış AMA ARTIK AYDINLIK NUR, GÜNEŞ GÖRÜNDÜĞÜNDEN, YAPACAK HİÇBİR ŞEYLERİ OLMADIĞINI ANLAMIŞLARDIR. Kinleri ve nefretleri, Atatürk ün bu gerçekleri ortaya çıkarmasınadır. Günümüzde birçok tarikat, cemaat müritlerine, Kur an ın Türkçesini okumalarının, doğru olmadığı, günah olduğu düşüncesini empoze etmişlerdir. Nedeni ne olabilir dersiniz? Nedeni onların din adına söyledikleri ile Kur an gerçekleri birbirini tutmadığı, hatta tam tersini emrettiği ortaya çıktığı içindir.

Kur’an ı anladığımız dilden okumamızı engellemek isteyenler, bizlerin okuduğumuzda ayetleri anlayamayacağımız yalanını uydurmuşlardır. Yani Allah bizlerin anlayacağı değil, azınlık bazı insanların anlayıp, bizlere anlatacağı tezini anlatmışlardır topluma. ADETA BÖYLECE İSLAM DİNİNDE, RUHBAN SINIFI YARATMIŞLARDIR. Atatürk bu zihniyetin zehirli silahını ellerinden almıştır. Atatürk e düşmanlıkları, yalanlarının ortaya çıkması adınadır. Kuran ı anlayarak, düşünerek okuyanlar, bilinçlenenler, artık bu yalana kanmamışlardır. İsterseniz bu konu ile ilgili birkaç ayet örneği verelim, söylediklerim çok daha iyi anlaşılacaktır.

Araf 52: Yemin olsun ki, BİZ ONLARA, İLME UYGUN BİÇİMDE, AYRINTILI KILDIĞIMIZ BİR KİTAP GETİRDİK. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.

Kamer 17: Andolsun biz, Kuran'ı ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. Öğüt alan yok mudur?

Nahl 89: Sana bu Kitap'ı indirdik ki HER ŞEY İÇİN AYRINTILI BİR AÇIKLAYICI, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun. 

Değerli din kardeşlerim, bakın Kur’an ın ayetleri ne kadar açık ve net öğüt için kolaylaştırılmış, İlme uygun ayrıntılı bir kitap diyor ve öğüt alan yok mudur diye de uyarıyor. Daha da dikkat çekici olan, Kur’an ı iyice okuyup, düşünenin anlayacağını söylüyor. Allah yine başka bir ayetinde de bizlere, Kur’an ayetlerini okuyup düşünenin, gönül gözlerini açarım diyor. Demek ki asıl olan, Kur’an ı anlayarak okumak ve düşünmek. İşte bizleri bu gerçeklerden uzaklaştırdılar. Atatürk ise bunu bildiği için, toplumu Kur’an la buluşturdu ve anlamaları için kendi dillerine tercüme ettirdi. Telaşlananların nefreti, din adına yalanlarının ortaya çıkması adınadır.

Kur’an ı anlayarak okumaya başlayan toplum, artık kendisine öğretilenleri sorgulamaya başladı. Daha doğrusu Allah ın istediği gibi, sorgulayarak iman eden bir toplum yaratmaya çalıştı. Sorgulamadan iman eden toplumların birilerinin kölesi, oyuncağı olacağı gerçeğini Atatürk biliyordu. Toplumu Allah ile aldatanlardan Kurtarmanın yolu, Kur’an ı anlamaktan geçer mantığını, topluma yerleştirmeye çalıştı Atatürk. Allah ondan razı olsun inşallah.

Atatürk ü din düşmanı ilan edenler, toplumu kendi kulları gibi görenlerdi. Ne yazık ki bugünde aynı zihniyet toplumu zehirlemeye devam ediyor. Atatürk dine karşı değil, DİNİDAR yobazlara karşıydı. Atatürk ün dini düşüncelerini, dine bakışını doğru anlamak isteyen, lütfen Balıkesir de Atatürk ün Zağanos paşa camiinde verdiği hutbeyi, internetten dikkatle okuyunuz. O zaman Atatürk için söylenen yalanları, çok daha iyi anlayacaksınız. Atatürk toplumların dinden uzak olamayacağını, inançsız bir toplumun düşünülemeyeceğini çok iyi biliyordu. Ama bu düşüncesinden yola çıkarak da, dini kullananların çıkacağı bilincindeydi. Onun için Diyanet İşleri başkanlığını kurdu. İlk Diyanet işleri Başkanının, Atatürk hakkında ki düşüncelerine bakar mısınız lütfen.

(İLK DİYANET İŞLERİ BAŞKANI, RİFAT BÖREKÇİ ANLATIYOR:

Atanın huzuruna girdiğimde, beni ayakta karşılardı. Utanır ezilir, büzülür, ‘Paşam beni mahcup ediyorsunuz’ dediğim zaman, ‘ DİN ADAMLARINA SAYGI GÖSTERMEK, MÜSLÜMANLIĞIN İCAPLARINDANDIR.’ buyururlardı. ATATÜRK ŞAHSİ ÇIKARLARI İÇİN, KUTSAL DİNİMİZİ SİYASETE ALET EDEN, CAHİL DİN ADAMLARINI SEVMEZDİ.

Not: Atatürk ve din eğitimi- Ahmet Gürtaş- Diyanet İşleri başkanları yayınları. S- 12 )

Atatürk ün gerçek İslam ı, toplumun fark edebilmesi çabası, ne yazı ki vefatıyla yarım kalmıştı. Dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanan, DİNİDAR kişilerin toplum tarafından fark edilmesi çabası, Atatürk ün bizlere emanet ettiği BİR VASİYETİDİR. Lütfen bu gerçeğin farkına varalım ve bu vasiyetini HAYATA GEÇİRELİM. 

Bugün hala çoğunluk bir kesim, Kur’an ı anladığımız dilden okumanın önünde büyük bir engeldir. Atatürk ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı bile, Atatürk ün gerçeklerinden çok uzak, toplumu din adına bilgilendirdiğini zannetmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığına, geçmiş yıllarda sorduğum bir soru, bu konuda beni ne yazık ki doğrulamaktadır. Diyanete sorduğum bir soruda, Kur’an ı Türkçe mealinden okumamın, bir sakıncası var mı şeklinde sorduğum soruma verdiği cevap, çok manidar ve düşündürücüdür.

(Kur’an ı Türkçe mealinde okursanız, bilgi sahibi olursunuz, Arapça orijinalinden okursanız, sevap kazanırsınız.)

İşte Atatürk bu zihniyetle mücadele etmek için, Diyanet İşleri başkanlığını Kurmuştu, ama ne yazık ki mücadele yarım kaldığı anlaşılıyor. Bizlere düşen toplum olarak, Kur’an ın çevresinde toplanmak, onu bilerek, düşünerek anlamak, hayata geçirmek olmalıdır. Bunu yaparak Atatürk ün vasiyetini de, yerine getirmiş olacağımızı unutmayalım. Toplum olarak sevap kazanmanın, önce ne olduğunu öğrenmeliyiz. Anlamını bilmeden okumakla sevap kazanılmayacağını, sevabın ancak Allah ın istediği bir kul olduğumuzda, onun rızasını kazanmak için toplum içinde,  barış da ve hayırda yarışarak sevap kazanılacağının bilincinde olmalıyız. Yoksa ömrümüzü boşa, beyhude geçirirde, sonunda pişmanlar oluruz.

Kur’an ben Müslüman ın diyen herkes tarafından, anladığı dilden mutlaka okunmalı ve ayetler üzerinde düşünülmelidir. Körü körüne iman etmek, bizleri Allah a değil şeytana yaklaştıracaktır, lütfen bunu unutmayalım. Kur’an ı rivayet ve sanı bilgiler ışığında değil, yine Kur’an ın içindeki diğer ayetlerden, bilgilerden, örneklerden yardım alarak anlamaya çalışmalıyız. ÇÜNKÜ ALLAH, KUR'AN I AÇIKLAMAK BİZE DÜŞER DEMİŞTİR. Kur’an kendisini anlatan, açıklayan eşsiz bir nurdur.

Bu gerçekten yola çıkarak, silahlı kuvvetlerimize düşen bir görevin olduğunu düşünüyorum. Nasıl okuma yazma bilmeyen erlerimize, okuma yazma öğretiyorsa askerde, ben Müslüman ım diyen erlerimize de hurafe, batıl ve rivayetlerden uzak, hiçbir etki altında kalmadan yalnız KUR’AN dersleri vermelidir. Böylece genç, dinamik yaşlarda ki gençlerimiz, Kur’an gerçekleri ile bilgilendirilecektir. Gerçek, arı, duru İslam ın bu toplumla buluşmasına, sanırım başka yol yok gibi görünüyor. Böylece geçlerimiz yaşamlarında, birilerinin din adına aldatmacalarına da kanmayacaklardır. Hakkı ve batılı böylece daha kolay, birbirinden ayıracaklardır. Bu gençler ailelerine gittiklerinde, bu bilgileri paylaşacak ve Kur’an meşalesi, hurafeler karışmamış gerçek İslam ın aydınlığı, ailelerle elden ele dolaşacaktır. BÖYLECE ALLAH IN MESAJI İLE BULUŞACAKLARDIR.

Bu görevi Silahlı kuvvetlerimizin, bir gün mutlaka layığı ile yapacağına inanıyorum. Diğer ülkelerin silahlı kuvvetlerinde nasıl dini bir bölüm/sınıf varsa, bizim silahlı kuvvetlerimiz dede, böyle bir sınıf oluşturulup, silahlı kuvvetler personelinin, İlahiyat fakültelerinde okumaları sağlanarak, topluma bir ışık tutacağını, böylece ATATÜRK ÜN VASİYETİNİ DE, yerine getireceğine gönülden inanıyorum. 

Bu gidişe bir dur diyen çıkmazda, toplum Kur’an gerçekleri ile buluşturularak, Allah ile aldatılmaktan kurtarılmazsa, Allah ın gazabından da kurtulamayacağımızı acı, keder, adaletsizlik ve zulmün aramızda kol gezeceğini asla unutmayalım.

Bir gün, bu hayalimin gerçek olması dileklerimle.

Saygılarımla  
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .