Ana içeriğe atla

YANLIŞLARIMIZDAN HALA, DERS ALAMADIĞIMIZ ANLAŞILIYOR.



Bu makalemde, yazıma cevap veren ve Kur’an’ın tek başına tercümesinin, asla bizlere gereken bilgiyi doğru veremeyeceğini, anlayamayacağımızı anlatmaya çalışan bir arkadaşımızın, sözleri üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Verdiği cevaplar üzerinde birlikte düşünelim. Hepimiz insanız, hata yapabiliriz, ama en az hata yapanlardan olmak istiyorsak, Allah’ın önerdiği gibi aklımızı mutlaka devreye sokup, batılın etkisinden kurtularak Allah’ın önerdiği gibi yalnız Kur’an’ın ipine sarılmalıyız. Rivayet inançlarımızı aklayabilmek içinde, ayetlere yanlış anlamlar vermemeliyiz. Sizce Kur’an yada tercümesi bizleri gerekli şekilde aydınlatmayıp, Allah yasaklamasına rağmen, araya mutlaka veli kişiler mi sokmalıyız, onların tefsirlerinden açıklamalarından mı faydalanmalıyız, gelin onu anlamaya çalışalım. ALLAH SİZCE HER DİLE TAM TERCÜME EDİLEMEYEN BİR REHBER GÖNDERİP, DAHA SONRADA BİZLERİ O KİTAPTAN HESABA ÇEKER Mİ?  Arkadaşımızın düşüncesine bakalım.

“KUR’AN’IN HER KONUDA YETERLİ BİR KİTAP OLDUĞU, ONUN DIŞINDAKİ KİTAPLARA İHTİYAÇ OLMADIĞI, AKSİNİ İDDİA EDENLERİN ALLAH’A ŞİRK KOŞTUĞU, SIK SIK İDDİA EDİLMEYE BAŞLANDI. BU İDDİAYI İSPAT İÇİN DE ANKEBUT SURESİ 51. AYET DELİL OLARAK SUNULMAKTADIR. HALBUKİ BU AYET İDDİA SAHİBLERİNİN BU İDDİASINI HİÇBİR ŞEKİLDE DESTEKLEMİYOR. ANKEBUT 51. AYET İLE NE KASDEDİLDİĞİ 50. AYET İLE AÇIKLIK KAZANMAKTADIR. AYETLERE SİYAK VE SİBAKINDAN SOYUTLAYARAK MANA VERMEK ÇOK YANLIŞ VE TEHLİKELİ BİR YOLDUR. AĞIR BİR VEBAL ALTINA GİRMEKTİR. BU VEBALİN ALTINDAN KİMSE KALKAMAZ. ANKEBUT 50 VE 51’DE GEÇEN “AYETLER” KELİMESİ MUCİZELER MANASINA GELİR. TİPKI MAİDE/114 DE OLDUĞU GİBİ.”

Önce şunu hatırlatmak isterim, din ve iman adına Kur’an’ın bizlere yeteceğini söyleyen, bizzat Kur’an’ın kendisidir. Allah’ın elçisinin de bizlere, yalnız Kur’an ile hükmettiği, yalnız Kur’an’ı tebliğ ettiği de apaçık Kur’an’ın emridir.  KUR’AN’I ANLAYABİLMEK ADINA, BİZZAT KUR’AN’IN KENDİSİNİN YETECEĞİNİ SÖYLEMEK BAŞKA BİR ŞEY, KUR’AN TEK BAŞINA ANLAŞILMAZ, ONU RİVAYET EDİLEN HADİSLERLE ANCAK ANLAYABİLİRİZ, KUR’AN’I HADİSLER ANLAŞILIR HALE GETİRİR DEMEK, DAHA BAŞKA BİR ŞEY. İkincisine inanmak, Kur’an’a şirk koşmaktır, Kur’an’ı küçümsemektir. Hatırlatırım Allah bizlere meydan okuyor ve ne diyordu? “HADİ BİR BENZERİNİ GETİRİN BAKALIM.” Buna inanan bir insan, Kur’an’ı okumaz, Kur’an’ı açıkladığına inandıkları beşeri kitapları okur. ALLAH SİZLERİ, KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYE HÜKÜM VERİYORSA, BÖYLE BİR DÜŞÜNCEYE NASIL İNANIRIZ? Ne yazık ki günümüzde bu yanlış inançtan dolayı, bu yol seçiliyor. Arkadaşımız Ankebut 51. ayette ne kast edilenin,  50. ayette açıklandığını söylüyor arkadaşımız. Doğrudur ayetlere bakalım, acaba arkadaşımız bu ayetlerden ne anlamış, Allah bizlere ne anlatıyor, bizler ne anlamalıyız, üzerinde birlikte düşünelim.

Ankebut 50–51: Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!” De ki: “MUCİZELER ANCAK ALLAH KATINDADIR ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır. (Diyanet meali)

Cahiliye toplumu, atalarının inancından vazgeçmedikleri ve mucizelerle inançlarını yaşadıkları için, inandıkları batıl ve hurafe hatta uydurulmuş mucizeleri de, Allah’ın elçisinde görmek istiyorlardı. Tıpkı bugün rivayetlerde geçen, Allah’ın Resulünün de mucizelerinden bahsedildiği gibi. Ankebut 50–51. ayette geçen “AYET” kelimesi zaten tüm tercümelerle mucize olarak tercüme edilmiş bir yanlış anlaşılmada yok. Fakat arkadaşımız 51. ayette geçen, Allah’ın cahiliye toplumunu uyardığı cümle, inandığı rivayet ve sanı inançlarını engellediği için olsa gerek, bu sözlerden alınmış olmalı ki tedirgin olmuş. Bu sözlere farklı anlamlar vermeye çalışıyor ve diyor ki, aslında bu ayette, size okunan Kur’an yetmiyor mu sözünden, Kur’an’ın yeterli olduğu anlaşılmaz, Elçisinin mucize getirmediği anlaşılır diyor. Çok ilginç değil mi?  ALLAH CAHİLİYE TOPLUMUNA, SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR’AN ZATEN BAŞLI BAŞINA BİR MUCİZEDİR, BAŞKA MUCİZEMİ İSTİYORSUNUZ DİYOR, AMA ARKADAŞIMIZ BU MUCİZENİN ANLAŞILABİLMESİ İÇİN, MUTLAKA RİVAYETLERE, SANI BİLGİLERE İHTİYACIN OLDUĞUNDA İDDİA EDİYOR. Hem de ayette geçen kelimelere, farklı anlamlar vermeye çalışarak.  

Ayetleri siyak ve sibakından ayırarak mana vermenin, yanlışlığından bahsediyor arkadaşımız. Siyak ve sibak kelimeleri ne anlama geliyor ve bizler bu bilgiler ışığında ayetleri nasıl anlamalıyız? Bu bilgilerle ayetlere anlam vermeye çalışanlar, ayetlere anlam yüklemenin şartlarını şöyle açıklıyorlar. Ayetlerin birbiri ile bütünlüğü, öncesi ve sonrasında bahsedilenler ve ayette bahsedilen maksat, verilen anlam önemlidir. Burası çok doğru, aynen böyle anlamalıyız ayetleri. Çünkü Kur’an zaten buna dikkat etmemizi istiyor ve diyor ki, ayetleri biz Kur’an’da açıkladık ve kimseye muhtaç olmayasınız diye, nice örneklerle izah ettik.  Ayetlerin anlaşılması için, ayetlerin NÜZUL sebebini bilmeliyiz düşüncesi ise, bizleri ne yazık ki ayette bahsedilen gerçek anlamından uzaklaştırmaktadır. Eğer ayetin nüzul sebebi, yani ne maksatla, hangi konu yaşandı da bu ayet indirildi, bilgisini bilmiyorsak, bu ayeti doğru anlamamız mümkün değildir deniyor. İYİDE BÖYLE BİR BİLGİ KUR’AN’DA YOK, BU DURUMDA KUR’AN EKSİK Mİ, ANLAŞILMASI İÇİN YETERSİZ Mİ? BU DÜŞÜNCE, AYETLERİ BELİRLİ DAR BİR DÖNEME SIKIŞTIRIR VE ÇAĞIMIZA ADAPTE ETMEMİZİ ENGELLER, HATTA HÜKMÜNÜ BİLE İPTAL EDER YANLIŞ ANLAŞILMASINA NEDEN OLUR. 

ARADAN YÜZLERCE YIL GEÇMİŞ, AYETİN HANGİ NÜZUL SEBEBİNDEN DOLAYI İNDİRİLDİĞİNE, KESİN EN DOĞRU KANITIMIZ NEDİR? RİVAYET BİLGİLER IŞIĞINDA MI AYETLERİ ANLAYACAĞIZ? YA YANLIŞ BİR BİLGİNİN IŞIĞINDA ANLARSAK NE OLACAK? ALLAH BİZLERİN AYETLERDEN BU YOLLAMI FAYDALANMAMIZI İSTİYOR SİZCE? HANİ EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN ARDINA DÜŞMEYİN DİYORDU, NE OLACAK BU UYARI? BU BİLGİLER OLMADAN AYETLERİ ANLAYAMIYORSAK, ALLAH’IN ELÇİSİ HÂŞÂ GÖREVİNİ TAM YAPAMADI, BUNLARI KAYDA ALDIRAMADIDA, YÜZLERCE YIL SONRAMI BU BİLGİLER KAYDA ALINDI, BİZLERİN İMANLARINI MI KURTARDILAR? 

Eğer ayetlerin siyak ve sibakına bakarak Ankebut 51. ayette geçen KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİMİ sözünden, Allah bizlere ne anlatmaya çalıştığını tam kesin anlamak istiyorsak, bakın şu ayetlerden ders almalıyız, faydalanmalıyız. “ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (Casiye 6) “O HALDE KUR’ÂN’DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (Araf 185) “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19)” AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10) Arkadaşımıza bu ve benzeri onlarca ayetin, siyak-sibakına bakmasını tavsiye ederim, rivayetlere doğruluğundan emin olamayacağımız beşeri sözlere değil. Tabi önce Allah’ın önerdiği gibi, batılın ve hurafenin dayattığı şeytanlaşmış insanların vesvesesinden, yalan yanlış söylemlerinden kurtulup, Kur’an’ı öyle okumasını özellikle tavsiye ederim. Arkadaşımızın bana verdiği cevabın bir bölümünde de bakın neler söylüyor. İşte bizlerin İslam anlayışı.

“ELBETTE KUR’AN’IN ‘BEYAN’, ‘TEBYİN’, ‘TAFSİL’ ETTİĞİ HER KONUDA TEK OTORİTE ALLAH’DIR. BU MANADA KUR’AN YETERLİDİR. ANCAK KUR’AN’IN KAYDA DEĞER BULMADIĞI, ‘TENEZZÜL ETMEDİĞİ’ KONULARDA OTORİTE KİME AİTTİR? BU KONULARDA RESÜLÜN VE BİZDEN OLAN ULÜL-EMRİN (İLİM VE YÖNETİM ERKİNE SAHİP OLANLAR) YETKİLİ OLDUĞU NİSA/59. AYETTE BEYAN EDİLMİŞTİR.”

Nisa 59: Ey inanıp güvenenler, ALLAH’A İTAAT EDİN, BU ELÇİ’NİN GETİRDİĞİ KİTABA itaat edin ve sizden olan YETKİ SAHİPLERİNE de. Eğer (o yetkililerle) bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu, Allah’a ve Elçisine götürün. Allah’a ve ahiret gününe inanıp güveniyorsanız böyle yaparsınız. Böylesi hayırlı olur ve çok güzel sonuç verir. (Süleymaniye vakfı meali)

Ayeti tercüme ederken, genelde Allah’a ve Elçisine itaat edin diye geçer. Süleymaniye vakfı burada geçen elçiye itaatin, ayetin diğer ayetlerle bağlantısını kurduğunda, yani siyak ve sibakına battığında, Allah’ın elçisine verdiği görev ve yetkilerinden yola çıkarak, elçisinin yalnız ümmetini Kur’an ile uyaracağı bilgisinden dolayı, elçiye uymanın onun tebliğ edeceği Kur’an’a uymak olduğundan, elçinin getirdiği kitaba uyun şeklinde tercüme etmişlerdir ki, doğrudur. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.  (Kehf 56) RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) Ayetlerin anlamlarıyla oynarsak, ancak kendimizi kandırmış oluruz.

Değerli din kardeşlerim, işte sizlere dikkat çekici, yaptığımız en büyük yanlışlara inanılmaz bir örnek. Düşünebiliyor musunuz akıl ve Kur’an işte böyle devre dışı kalıyor ve kendimize bu mantıkla, yeni bir din yaratıyoruz ama farkında değiliz. Kur’an’ın, yani Allah’ın kayda değer bulmadığı, açıklamada yapılmış parantez içinde tenezzül etmediği denmiş, konularda otorite kime aittir diye soruyor ve cevabı da veriyor bakın ne diyor. BU KONULARDA RESULÜN VE BİZDEN OLAN ULÜL EMRİN YETKİLİ OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. Böylece Kur’an din adına her bilginin verilmediği, açıklık getirmediği hatta arkadaşımızın tabiriyle, her konuya tenezzül etmediği konulara da dinde hüküm koymak, Elçisinin hatta ulül emr dediği ilim ve yöneticilerinde, dinde hükümler koyabileceğini gönül rahatlıkla söyleyebiliyor. 

Hani ayetleri siyak sibakına bakacaktık, hani ayetler arasında bağlantı kuracaktık ne oldu? Hatırlatmak isterim, ne din âlimleri nede seçimle bizleri yönetime gelen Ulül emr, yani yöneticiler, asla dinde Allah’ın bahsetmediği, hüküm koymadığı konularda hükümler koyamaz, yalnız günün ihtiyacına yaşam şartlarına göre, dinin dışında ihtiyaca binaen kanunlar çıkartır. Buda şartlara göre zaten değişir. Hani ayetlerle bağlantı kuracaktık. UNUTTUK MU ALLAH, ZUHRUF 44. AYETİNDE, BİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEKTİ NE OLDU ALLAH’IN BU HÜKMÜ?  TAM TERSİNE ULÜL EMR, TOPLUMA ALLAH’IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMEDER. BU KUR’AN’IN EMRİDİR. Unutmayalım Ulül emr ediğimiz kişiler, bizlerin seçimle getirdiğimiz yöneticilerimizdir. Allah Resulünü bile dinde hüküm ortağı yapmıyorsa, bir başka kişi din adına nasıl hükümler verir? İşte bizler batılı yaşayabilmek adına, kendi nefsimizde böyle şeyler uyduruyoruz. Kur’an’ın diğer ayetlerine bakalım, bu arkadaşımız doğru söylüyor mu?

SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KIM VARDIR! (Nisa 87)

ALLAH KENDİ HÜKMÜNDE, HİÇ KİMSEYİ ORTAK KILMAZ. (Kehf 26)

BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 )

YOKSA ONLAR, CAHİLİYE KANUNUNU MU İSTİYORLAR? İYİ ANLAYANLAR İÇİN ALLAH’TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ? (Maide 50: ) 

(EY MUHAMMED!) SANA VAHYOLUNANA UY VE ALLAH HÜKMÜNÜ VERİNCEYE KADAR SABRET. O, HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR. Yunus 109)

Daha yüzlerce ayeti örnek verebilirim. Ne dersiniz siz bu ve benzeri yüzlerce ayetin, arkadaşımızın örnek verdiği gibi, siyak-sibakına öncesine sonrasına ve Kur’an’da aynı konularda geçen ayetlerle karşılaştırdığınızda, dinde Kur’an’ın verdiği hükümler dışında, Allah tan başka din ve imanımız adına hükümler koyabilecek, Resulü yada başka kişilerin olabileceğini mi anladınız? Tam tersine Allah, hükmetmek yalnız bana aittir diyor. Karar sizin, imtihan sizin imtihanınız. Batıl inancın etkisinde kalan, kafasından rivayet, söylenti inançları atamayan, asla Kur’an’ı anlayamayacağını Rabbimiz söylüyor. BİR MÜSLÜMANA DÜŞEN DİN KARDEŞİNİ, ALLAH’IN ELÇİSİNİN YAPTIĞI GİBİ, YALNIZ KUR’AN İLE UYARMAK OLMALIDIR.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .