Ana içeriğe atla

Akıllı Bir Müslümanın Tavrı Nasıl Olmalıdır?



Bizler günümüzde İslam'ı yaşarken öyle yanlışlar yapıyoruz ki, yaptığımız hataların farkında bile değiliz. Bizler dinimizi yaşarken, Kur’an ve akıl ölçüsünü zerre kadar kullanmadan, başkalarının verdiği rivayet bilgiler ve düşünceler doğrultusunda iman ediyoruz. İşte bu yanlışımız bizleri yavaş yavaş, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların kucağına yaklaştırıyor. Sizlere günümüz de yaptığımız yanlışlara, dinimizi yaşamak adına yaptığımız hatalarımıza, çok önemli bir örnek vermek istiyorum. Bir kardeşimiz okuduğu bir yazıma yazdığı bir cevabından alıntı yaparak, İslam'ı nasıl yaşadığına algıladığına bakalım. Önce arkadaşımızın cevabından, çok önemsediğim sözlerini yazalım. 
 
"HADİS ULEMASININ İTTİFAK ETTİĞİ HADİSLERİ KABUL ETMEK, AKLIN GEREĞİDİR. MEZHEPLERİN DE İTTİFAK ETTİĞİ KONULAR BENCE BAĞLAYICIDIR. MESELA RECİM KONUSU, DÖRT MEZHEBİN İTTİFAKIYLA VARDIR. DÖRT DEV ÂLİM GÖRÜŞ BİRLİĞİ ETMİŞ." 
 
Bu düşüncenin son kısmından başlayalım. Recm, yani fuhuş yapanı taşlayarak öldürme konusu, Kur'an'ın onay verdiği bir inanç asla değildir, Yahudilerin birçok konuda olduğu gibi dinimize soktuğu hurafe, batıl yanlış düşüncelerdir. Bazı  mezhep, tarikat ve cemaat mensuplarının inançlarıdır. Bu saydıklarımda din değil, kişilerin kendi seçimleridir, inançlarıdır. Tam tersine Kur’an, fuhuş yapan erkek ya da kadın ayrımı yapmadan, ibret olması adına, ikisinin de herkesin gözleri önünde cezalandırılması gerektiği örneğini açıkça vermiştir. Eğer recim cezasına inanırsak, Kur’an'da ki bu konuda verilen Allah'ın emirlerinin, ayetlerinin tersine hareket etmiş olduğumuz gibi, bahse konu ayetleri de inkâr etmiş, Allah'ın hükmünü beşeri inanca değişmiş oluruz. Buda şirktir.
 
Kur’an insanın öldürülme konusuna, çok özel konumlarda izin verir. Örneğin size öldürmek, yok etmek için saldıran din düşmanlarının karşısında, onlara sakın acımayın öldürün der. Fakat dikkat edin siz saldırın demiyor, onlar size saldırdığında, kendinizi savunmak adına onlara gereken cezayı verin der bizlere. Yoksa size savaş açmamışlarsa, barış istiyorlarsa barışlarına cevap verin der. Yine çok önemli bir yerde ölüme izin verir, ama bunu söyledikten sonra yaptığı açıklamada çok önemlidir. KISASA KISAS. Haksız yere öldürülenin ailesi razı edildiği takdirde, ölümden vazgeçilmesi  önerisini yapar. Yani Kısas gerektiğinde. Buradan da anlaşılıyor ki, ölüm Kur'an'a göre o kadar kolay bir karar değildir. Hele canice taşlayarak öldürmek, asla Allah'ın emri olamaz. Bunu Allah'a onun dinine isnat etmek, ona yapılan büyük saygısızlıktır, iftiradır.
 
Örneğin Kur'an bu konu ile ilgili bilgi verirken, kölelerden bahseder bu konuda nasıl bir hüküm verir ona bakalım. Kölelerin işleyeceği suçun cezası, hür insana verilen cezanın yarısı kadar verilir der. Dikkat edin bu genel bir hükümdür. Diyelim köle bir fuhuş yaptı, hür insanın fuhuşta cezası recm olsa idi, köle için bunun yarısı nasıl verilecekti? Bakın iyice düşündüğümüzde, nasıl her şey ortaya çıkıyor şükürler olsun. Fuhuş konusuna gelince. Recm yani taşlanarak öldürme, Kur’an'ın insani ölçülerine, bizlere verdiği adalet anlayışına, şefkatle Rabbin yaklaşımına asla uymaz. Özellikle tekrar hatırlatmak istiyorum. Recm inancı bizlerin inancına nereden girmiş olabilir? İşte burası çok önemli. Yahudiler ne yazık ki içimize inançlarını öyle bir sokmuşlar ki, tıpkı bugün dünyanın başına bela oldukları gibi, dinimizin de başına yüzlerce yıldır, baş belası olmuşlardır. Ama bunun farkında bile değiliz. Bakın günümüzdeki tahrif olmuş Tevrat ne diyor.
 
YASANIN TEKRARI 22:
 
21 -KIZI, BABA EVİNİN KAPISINA ÇIKARACAKLAR. KENT HALKI TAŞLAYARAK KIZI ÖLDÜRECEK. BABASININ EVİNDEYKEN FUHUŞ YAPMAKLA İSRAİL'DE İĞRENÇLİK YAPMIŞTIR. ARANIZDAKİ KÖTÜLÜĞÜ ORTADAN KALDIRACAKSINIZ.
 
Dinlerine çok bağlı Yahudilerin, siz bu Tevrat’taki hükmünü uyguladıklarını, duydunuz yahut gördünüz mü? Uygulamazlar, çünkü doğruluğuna inanmıyorlar ki. Peki, İslam âlemi içinde bazı cemaat ve tarikatlar nasıl inanıyor Kur’an'da asla böyle bir hüküm olmadığı halde? Bunun açıklamasını ne yazık ki akılla ve mantıkla yapmak pek mümkün değil, ancak art niyet diyebilirim. Eğer rehber Kur’an olurda, onun çizdiği yoldan asla sapmaz isek, bu tür yalan ve iftiraları da kabul etmemiz mümkün olmayacaktır. Şimdide bir an düşünelim. İslam âleminin bir bölümünde recim cezasına inanan ve uygulayanları hatırlayalım. Acaba kadından başka fuhuş suçundan bir erkeğin recm edildiğini, taşlanarak öldürüldüğünü gördünüz ya da duydunuz mu? Doğrusu ben görmedim, duymadım. Yakın zamanlarda bazı ülkelerde bir kadının recim cezasına çarptırıldığı haberlerini duymuş, hatta resmini görmüşsünüzdür. Fakat onunla fuhuş yapan erkekten hiç haber yok. Bu kadın kendi başına yapmadı ya bu fuhuşu? Peki, erkek nerede? İşte Kur’an ile iman etmeyenlerin, varacağı adaletsiz sonuç. Çünkü kadın, neredeyse bu yanlış inanç sahipleri tarafından, yarı şeytan kabul ediliyor ve kadının erkeği kandırdığına inanılıyor. Şimdide bana verilen cevabın, diğer kısmına bakalım ne yazılmış.
 
"HADİS ULEMASININ İTTİFAK ETTİĞİ HADİSLERİ KABUL ETMEK, AKLIN GEREĞİDİR. MEZHEPLERİN DE İTTİFAK ETTİĞİ KONULAR BENCE BAĞLAYICIDIR."
 
 
DİKKAT ETTİYSENİZ ALLAH'IN BİZLERİ SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETTİĞİ KUR'AN'DAN BAHSEDEN BİLE YOK. BAĞLAYICI SORUMLU OLDUĞUMUZUN ALLAH, APAÇIK KUR'AN OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİ HALDE,  BU ZİHNİYETİN KENDİLERİNİ BAĞLADIĞI BİLGİLERE BAKAR MISINIZ LÜTFEN. Hadis ulemasının kabul ettiği hadislerin kabul edilmesi, aklın ve mantığın gereği dersek, ucu açık dibi görünmeyen bir kuyuya atlamış oluruz. Hiçbir insan, hiçbir beşer hatasız olamaz. Nakil yoluyla, rivayetler kanalıyla yüzlerce yıl öncesinden gelen bilgilerin hepsinin doğru olacağını kabul etmek, önce akla ve mantığa, daha sonrada Kur’an'ın tüm ayetlerine aykırıdır. Hatırlayınız, Allah'ın Elçisinin veda hutbesi yaklaşık yüz bin kişinin huzurunda yapıldığı söylenir. Bu kadar kalabalıkta yapılan konuşmanın sözleri dahi günümüze, yedi hatta daha fazla değişik şekilde gelmiştir. Ya iki kişinin duyduğu kendi düşünce ve anlayışları ile naklettiği sözler/hadisler nasıl intikal etmiş olabilir günümüze, onu düşünmek bile istemiyorum. Bu konuda yorumu sizlere bırakıyorum. 
 
Elbette geçmişten gelen çok doğru tarihi bilgiler vardır, bunlardan günümüzde yararlanıyoruz çok da doğru yapıyoruz. Ama tüm bilgilerin gerçekten bahsedilen âlim kişilere ait olduğunu, onların sözleri olduğunu bilemeyiz. Bunlara fitne ve fesat sokanların ilavelerinin olması da çok doğaldır. Bunu da Yahudiler çok güzel başarmışlardır. Ayrıca bizler İslam'ı geçmişte yaşamış zaman dilimi içinde, onların gelenekleri ve yaşam şekilleri ile hayatlarına geçirdiği şekliyle anlamaya çalışırsak, yanılgıya düşeriz. O devirde birisi uçaktan, uzaya gitmekten, televizyondan bahsetseydi, sanırım onu asarlardı. KUR’AN'I YAŞADIĞIN ÇAĞIN GERÇEKLERİNE, İLMİNE GÖRE ANLAMAK, BİZLERİ DOĞRUYA GÖTÜRECEKTİR, ELBETTE GEÇMİŞTEN FAYDALANIP DERSLER ALARAKİmamı Azam büyük bir âlimdir, onun felsefi düşüncelerini eğer anlayabilirsek, sanırım her şeyi çözeriz. Bakın birkaç sözünü hatırlatmak istiyorum. Çünkü onun bu sözleri, her nedense hiç konuşulmaz. 
 
"Talebesi Züfer'den nakledilen şu rivayet de onun sabit fikirli olmadığını ortaya koyması ve istişareye verdiği önem bakımından dikkat çekicidir. Züfer şöyle der: "Ebu Hanife'nin derslerine devam ederdik, Ebu Yusuf ve Muhammed ibnu Hasan da bizimle birlikte okurlardı. Biz Ebu Hanife'nin görüşlerini yazardık. Bir gün Ebu Hanife, Ebu Yusuf'a hitaben: "EY YAKUP VAY HALİNE! BENDEN HER İŞİTTİĞİNİ YAZMA. BEN BUGÜN BÖYLE DÜŞÜNÜYORUM. YARIN ONU BIRAKABİLİRİM. YARINKİ GÖRÜŞÜMÜ ERTESİ GÜN TERK EDEBİLİRİM" DEDİ." (İbnu Muin, Tarih, II. Cilt, sh. 607; Bağdadi, Tarih, XIII. Cilt, sh. 402)
 
"Yine onun: "Bu bizim söyleyebildiğimiz en güzel sözdür. Kim bizim sözümüzden daha doğru bir söz getirirse, o hakikate bizimkinden daha yakındır" dediği; "SENİN BU VERDİĞİN FETVALAR DOĞRULUĞUNDA HİÇ ŞÜPHE OLMAYAN HAKİKATLER MİDİR?" DİYE SORULUNCA DA: "BİLMİYORUM BELKİ DE YANLIŞLIĞINDA HİÇ ŞÜPHE OLMAYAN YANLIŞTIR" ŞEKLİNDE KARŞILIK VERDİĞİ NAKLEDİLMEKTEDİR." (Bağdadi, Tarih, XIII: Cilt, sh. 352)
 
Bana cevap veren arkadaşımızın, şu sözleri aslında günümüzde yaşanan İslam'ın ne derece yanlış akıl, mantık ve Kur'an'dan uzak olduğunun çok açık kanıtıdır. "MEZHEPLERİN DE İTTİFAK ETTİĞİ KONULAR, BENCE BAĞLAYICIDIR." İlginç olan Allah'ın, dinde bölünmeyi yasaklamasına rağmen bizler bu bölünmenin kararlarını bile dinin emri olarak kabul edebiliyoruz. Bizleri sorumlu olduğu yalnız ve yalnız Rabbin KİTABI KUR’AN'DIRHATIRLATIRIM BUNU ALLAH KUR'AN'DA SÖYLÜYOR. ÇÜNKÜ ALLAH'IN DİNDE ORTAĞI YOKTUR. ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DEMİŞTİR. Bunu asla unutmayalım. Allah'ın Elçisini de bağlayan yalnız KUR'AN'DI. Neden biliyor musunuz? Çünkü Allah çok açık bir şekilde, SİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTUYORUM, BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK, NİCE ÖRNEKLERLE BİZ AÇIKLADIK DİYORDU. 
 
Tüm bu söylediklerimi lütfen nefsinizde değerlendiriniz, ama Allah'ın sözlerini de hiç unutmadan. AKILLI MÜSLÜMAN DOĞRUYU EĞRİDEN AYIRANDIR. AKILLI MÜSLÜMAN ALDANMAZ, ÇÜNKÜ ELİNDE ALDANMAMAK İÇİN KONTROL EDECEK, MİHENK TAŞI FURKAN VARDIR. AKILLI MÜSLÜMAN, DİNLER ARAŞTIRIR VE EN DOĞRU EN GÜVENİLİR BİLGİYE İNANIR. ALLAH'IN DEDİĞİ GİBİ, ALLAH'TAN DAHA DOĞRU SÖZMÜ VAR?
 
GERÇEK  MÜSLÜMAN HAK OLAN KUR'AN'IN İÇİNE HURAFE, BATIL KARIŞTIRMADAN İSLAM'I YAŞAYANDIR. DAHA AÇIKÇASI GERÇEK MÜSLÜMAN, AKLINI KUR’AN İLE BİRLEŞTİREN İNSANDIR. SANMAKİ ÖNÜNDE SEÇENEKLERİN ÇOK. YA KUR’AN YA HÜSRAN ÜÇÜNCÜSÜ YOK.
 
Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...