Ana içeriğe atla

RAMAZAN AYININ BEREKETİ, ÜZERİNİZE OLSUN.


Bolluk ve bereket Kur’an ayı, hepimize sağlık ve huzur getirmesi dileklerimle sözlerime başlamak istiyorum. Kur’an bu ayda indirilmeye başlanmıştır, onun içinde bizler her zaman, ama özellikle bu ayda Kur’an'ı, anladığımız dilden bolca okuyarak,  ayetler üzerinde düşünerek batıl e hurafeden uzak Allah'ın uyarı, ikaz ve önerilerini mutlaka anlamaya çalışmalıyız. Birilerinin din adına, tuzağına düşmek, Allah ile aldatılmak istemiyorsak, Kur’an ile direk irtibatı, aramıza kimseyi sokmadan mutlaka önce kurmalıyız. İmtihanın gereği de bunu emreder.


Allah orucu Kur’an'da, bizden önceki toplumlara da emrettiğini söyler ve orucun BİZLERİN KORUNMASI ADINA emredildiği açıklamasını yapar. Her konuda olduğu gibi, oruç konusunda da gereken detayları Kur’an verir. Ama bizlere Kur’an'ın din adına yeterli olmadığı öğretildiği içindir ki, emin olamayacağımız onca bilgiler ışığında inançlarımızı yaşamaktan çekinmiyoruz. Daha açıkçası bizler, HAKKA BATIL KARIŞTIRARAK ALLAH'IN DİNİNİ YAŞADIĞIMIZIN, FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ. Ramazan ve O ayda tuttuğumuz oruç konusunda da, ne yazık ki Kur’an'ı referans almadığımız için, yaptığımız çok büyük yanlışları göremiyoruz. Kur’an oruç konusunda gereken bilgiyi verir ve ne zaman oruca başlamamız gerektiği konusuna herkesin anlayacağı, çok açık ve basit bir örnek vererek, Bakara 187. ayetinde derki;

"TAN YERİNİN BEYAZ İPLİĞİ, SİYAH İPLİĞİNDEN SİZCE SEÇİLİNCEYE KADAR YİYİN İÇİN; SONRA DA ORUCU GECE OLUNCAYA DEĞİN TAMAMLAYIN."

Bu sözlerden şunu anlıyoruz. Kur’an tıpkı sabah namazını tarif ettiği gibi, fecir vaktinde yani gecenin karanlığı sona erdiği, günün aydınlığının yavaş yavaş başladığı o vakitten bahsediyor. Verdiği örnekle de tarifini netleştiriyor ve beyaz iplikle, siyah iplik fark edilmeye başlandığı zaman, yemeyi içmeyi kesin, gece oluncaya kadar yemeyin, içmeyin açıklaması yapılıyor. Ayette geçen gece kelimesinden, bazı arkadaşlarımız tedirgin olmuş, anlayamamış olabilir. Gece kelimesinin anlamı, güneşin batıp havanın kararmaya başlamasından itibaren, tekrar aydınlanmaya kadar geçen zamanın tamamı için kullanılır. Ayette de bahsedilen, geceye başlangıç yani bizlerin deyimiyle akşam olduğu, gecenin başlama vaktine kadar olarak anlamalıyız. Kur’an'ı rehber alanlar için her şey çok açık. Kur’an'ı yeterli görmeyip, emin olamayacağımız bilgilerle İslam'ı yaşarsak, birde bize öğretilen rivayetleri mezheplerin öğretisini Kur'an'da göremediğimizde, bakın demek ki herşey Kur'an'da olmuyormuş dersek, İNANIN KENDİMİZİ ALDATMIŞ OLURUZ.  DİNİN SAHİBİ ALLAH'TIR VE DİNİN SAHİBİNİN HÜKÜMLERİ İLE YAŞANIR, LÜTFEN BU GERÇEĞİ ASLA UNUTMAYALIM.

Sizlere sormak isterim. Bizler oruca günümüzde, Allah'ın Kur’an'da bahsettiği zamanda mı başlıyoruz? Elbette hayır. Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur'an'ın değil rivayetlerin ve geleneğin öğretisinde bu konuda hareket ediyor. Toplumu birçok konuda olduğu gibi, oruç konusunda da her yıl yanlış yönlendirmekte ve Kur’an'ın emrettiği zamanda toplumu oruca başlatmak yerine, çok daha önceleri oruca başlatmaktadır. Topluma sabah ezanı okunduğunda, oruca başlanmalıdır diyenler, ezanın özellikle vaktinden önce okunduğunu ve bunun camide namaz kılanlara bir zaman tanınması, camiye gelebilmeleri adına yapıldığını anlatmıyorlar. Böylece  oruca erken başlatıyorlar. Ne yazık ki Allah'ın Kur'an da oruca başlama vaktinin, bizler için hiç bir önemi kalmıyor. Allah bizleri affetsin. Yanlışımızı görmemizi sağlasın inşallah. İşte bizleri din adına böyle yönetiyorlar, sorgusuzca bizlerde itaat ediyoruz. Böyle olunca da yaptıklarımızın  doğruluğunun değerlendirmesini yapamıyoruz. Çünkü Kur’an ile gereken bağımızı kuramadık da ondan. Kur’an ile aramıza yanlış bilgilerle, yüksek duvarlar ördük, ama bunun farkında bile değiliz.

Diyanet İşleri Başkanlığı, ne yazık ki Kur’an'ın bunca açık ayetlerinin üstünü örterek, görmezden gelerek, kendi nefislerinde toplumu din adına yanlış yönlendirmektedirler. Din Kur’an'ın emirlerine göre yaşanır, lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Allah'ın kolaylaştırdığı dini ellerimizle, nefislerimizde zorlaştırmayalım. ALLAH NASİP EDERDE ORUÇLARIMIZI TUTARKEN, GECENİN ZİFİRİ KARANLIĞINDA OKUNAN EZANIN, ORUCUMUZA BAŞLAMA VAKTİ OLMADIĞINI BİLELİM VE TELAŞ ETMEYELİM. Rahatsızlığı yüzünden oruç tutamayanlarda üzülmesinler, onunda kolaylığını Allah bizlere bildirmiş ve oruca güç yetiremeyenler, yoksulu doyuracak fidye vermesi gerektiği bilgisini bizlere Allah vermiş ve bizleri rahatlatmıştır. Oruca başlama vaktimiz Kur’an'da apaçık belirtilmiştir. O vakte kadar yiyelim içelim ve vakti geldiğinde namazımızı kılıp, orucumuza başlayalım. 

Dilerim Ramazan ayı ülkemize sağlık, mutluluk ve huzur getirsin. Toplum olarak ağız tadımızla bir Ramazan ayını geçirmeyi, Rabbimiz bizlere nasip etsin inşallah. 

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

  1. Diyanet İşleri Başkanlığı, ne yazık ki Kur’an ın bunca açık ayetlerinin üstünü örterek, görmezden gelerek, kendi nefislerinde toplumu din adına yanlış yönlendirmektedirler.
    https://www.youtube.com/watch?v=fCr-aKUPSkU&list=WL&index=3&t=29s

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nahl Suresi 98. Ayet. Kovulmuş Şeytandan, Allah'a Sığınırım. "Her Müslümanın Dikkatle Okuyup Düşünmesi Gereken Bir Ayet."

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Nahl suresi 98. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, Kur’an okumaya başlarken Allah,  EÛZÜBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM” , diye okumaya başlayın, emri veriyor diye anlatılır. Bu ayetin gerçek uyarısını, İslam toplumundan gizledikleri için, ne yazık ki Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Allah’ın ikazını yerine getirmediğimizden her okuyan yanlış anlıyor, neden mi? Her şeyin bir kuralı var, Kur’an’ı okumanın da elbette bir kuralı olmalı değil mi? Makalemi lütfen sonuna kadar okuyunuz. Gelin bu konu üzerinde önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte düşünelim. Nahl 98:   ŞİMDİ KUR’ÂN OKUMAK İSTEDİĞİN ZAMAN, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali) Önce ayeti lütfen doğru anlayalım. Sizce Allah bu ayette, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm” Yani, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım, diye başlayarak okuyun emrini mi veriyor? Bizler ne yazı...

Allah’ın Resulüne Verdiği Görev Yetki Ve Sorumluluk.

Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. Sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip, Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.    Ali İmran 32:   ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞ...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...