Ana içeriğe atla

KUR'AN IN EMRETTİĞİ NAMAZ, ZEKAT, ORUÇ UN BİZLERE FAYDALARI.....








Bugün sizleri, Kur’an da Allah ın emrettiği ve bizlerin yapmasını istediği namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek gibi konuların üzerinde konuşmak ve sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Konumuzla ilgili yazacaklarıma bizlere fayda sağlayan, sizlerde kim bilir ne güzel şeyler düşüneceksiniz. Çünkü saymakla, yazmakla bitmez. Acaba Yaradan bunların yapılmasını kendisi için mi istiyor, yani benim için namaz kıl, kurban kes, benim için oruç tut, ya da benim için zekât ver mi diyor?

Elbette hayır. Tam tersine, ne keseceğiniz kurbanın kanı bana ulaşır, nede ben sizlerin kılacağınız namaza da, oruca da muhtaç değilim der. Peki, bizlere yapılmasını emrettiği bu görevlerin ne faydası olabilir hiç düşündünüz mü? Şunu da söylemeden geçmemek gerekir, Allah bizlerden kendisi için istediği tek bir şey var, oda kendisini inkâr etmeden yüceltmemizi, zikretmemizi, yalnız kendisinden yardım dilememizi, saygı duymamızı istiyor. Bu konuyu şöyle düşünün lütfen. Anne ve babalarımız bizler için herşeyi yaparlar, bizlerden istedikleri yalnız saygıdır.

Önce namaz kılın emrini birlikte düşünelim. Namazın bizlere ne faydası olabilir. Namazı günün belirli saatlerinde kılarız ve her kılışımızda Allah gelir aklımıza, çünkü onun huzurunda saygıyla kıyam ederiz, ona yönelir ondan isteklerde bulunuruz. Onu aklımızdan çıkarmadığımız içinde, her zaman yanımızda olduğu bilinciyle, atacağımız her adıma dikkat ederiz. YANİ NAMAZ BİZLER İÇİN, DOĞRUYA YÖNELMENİN SİGORTASIDIR ADETA.

İşte en büyük faydası bana göre bu olsa gerek. Elbette birçok faydası var, üstünde durmamız gereken en önemli konu, Yaradan ı her an hatırlamak ve onun gücünü ruhumuzda, benliğimizde hissetmektir.  Tabi bizlerin namaz diye çevirdiğimiz SALAT, yalnız namazla sınırlı değildir. SALATI BİR BÜTÜN OLARAK YERİNE GETİREREK, TOPLUM ARASINDA, ASLINDA ÇOK ÖNEMLİ BİR DENGEYİ, İNSANLAR ARASINDA DAYANIŞMAYIDA SAĞLAMIŞ OLURUZ.  İnsanoğlunu Yaratan öyle yaratmış ki, ona verdiği nefis mutlaka bir kontrol mekanizması ile kontrol altına alınmadığı takdirde, akla gelmeyecek istek ve arzuların peşine gidebilir.

Allah ta yarattığı kulunu biliyor ve insanları SALAT ile nefsini kontrol altına alarak, onu dizginlemek ve kontrol etmek, birbiri ile güvenli bir bağ kurarak , toplumda yardımlaşmanın bağını kuruyor. Velisi olmadan büyüyen çocukları düşünün lütfen. Bazen yanlış yaptığında, onu ikaz eden ve yerinde şefkat gösteren bir büyüğü olmadan büyüyen çocukların, sorunlu bir yaşantıları olur ve çok hatalar yaparlar hayatlarında. İşte biz insanlarda SALAT ile her gün Rabbin karşısına çıkıp ona sözler vermemiz, onu hatırlamamız, anmamız ve ondan dualarımızla yardım istememiz, bizlerin yanlışlar yapmamıza engel olacaktır.  İNSAN HER AN KONTROL ALTINDA OLDUĞUNU BİLİRSE, DAVRANIŞLARINDA DA TUTARLI OLACAK, ATTIĞI HER ADIMI DÜŞÜNEREK ATACAKTIR. Anlamını bilmeden okuduğumuz duaların ve ne söylediğini bilmeden kıldığımız namazların, bizlere bu saydığım faydaları ne kadar sağlar, onu sizin yorumunuza bırakıyorum. ALLAH ÖYLE NAMAZ KILAN KULLARINDAN BAHSEDİYOR Kİ, YAZIKLAR OLSUN ONLARA DİYOR. LÜTFEN ONLARIN YAPTIĞI YANLIŞLARI YAPAN, SÖZDE VE GÖSTERİŞTE NAMAZ KILIP, SALAT EDEN ALLAH IN KULLRINDAN OLMAYALIM. Hatırlatmak isterim. Salat/namaz biz insanların, Allah a kulluk görevimizdir. 

Oruç konusuna gelince, sanırım hiç birimizin aç kalması Rabbimizin işine yaramaz, ona hiçbir faydası da dokunmaz. Peki, oruç tutmanın bizlere ne faydası olabilir? Yine bedenimizin eşsiz mimarı Yüce Rabbimiz, demek ki oruca ihtiyacımız var ki, onu bizden istiyor. Yoksa bizleri açlıkla cezalandırmak için değil elbette. Kur'an ayetlerini hatırlarsanız, oruç bizden öncekilere de farz kılındığı açıklaması yapılır. Demek ki orucun insana çok faydası olmalı ki, tüm insanlara Rabbimiz önermiş. Bu konuyu birlikte düşünelim, oruç tuttuğumuzda bedenimize ne gibi faydaları olabilir? Günün en hareketli saatlerinde hiçbir şey yemeden, içmeden durmak iç organlarımızın çalışmasını yarıya indirip, bir ay dinlendirmek, sanırım fabrikayı bir ay bakıma alıp makineleri bakımdan geçirmek gibi bir şey olsa gerek. Oruçlu halimizi düşünmeye devam edelim, bu durumda duygularımızı hatırlayalım, onda hiçbir faklılık olmuyor mu? Yapmak istediklerimizi yapamamanın, içgüdüsel kontrol mekanizmasında yaptığı güçlenme duygusunu, hiç hissetmediniz mi? Çok sevdiğiniz şeyleri yiyememek, ya da cinsellikten uzak kalmak, çok istediğimiz halde, nefsimize hâkim olmanın verdiği gücü, kuvveti hiç hissettiniz mi içinizde?

Arkadaş ortamında, diğer günlerde belki de yaptığınız tatsız konuşmalar, ya da sinirlenerek birbirimize söylediğimiz kötü sözler den de uzak kalmanın, hiç mi diğer aylarda faydasını görmüyoruz? Aç kalmanın nefsimize ve duygularımıza yaptığı olumlu etkiyi, sanırım her oruç tutan kalbinin derinliklerinde hissetmiştir. Aç kalmamızın Allah a hiçbir faydası elbette yoktur. Hatırlatmak isterim, Oruç bizlerin Allah a karşı kulluk görevi değildir. Tam tersine Oruç bizlerin bizzat bedenimize faydası olan, organlarımızın tamiri, yenilenmesi için çok önemlidir. Oruç bizlerin hem bedenimize, hem de nefsimize hâkim olmayı öğretmektedir. Belki oruç bizlerin Allah a kulluk görevi değildir, ama Allah ın verdiği bedeni doğru kullanabilmemiz için, verdiği emri yerine getirip getirmememiz, imtihanımızın çok önemli bir unsurudur.

Günümüz ilminin araştırmaları sonucu, oruç tutmanın, yani bedeni aç bırakmanın faydalarını da keşfetti. ABD'de yürütülen bir araştırma, oruç tutmanın bağırsak kök hücrelerinin yenilenme fonksiyonunu artırdığını ortaya çıkardı.

ABD’de yayımlanan New England Tıp dergisindeki bir makalede, günün 6-8 saatinde gıda tüketip geri kalan 16-18 saatinde yemekten uzak durmanın, birçok hastalığı engellemenin yanı sıra, kan basıncını düşürdüğü ve ömrü uzattığı tespiti yapıldı.

Açlığın tetiklemesiyle hücrelerin kendini sindirerek yenilemesini sağladığı teziyle Nobel Ödülü kazanan Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi, orucun insan sağlığına etkisini bilimsel olarak ispat etmişti.

Yunancada auto (kendisi) ve phagein (yemek) anlamına gelen iki kelimeden türeyen ‘autopagy’, hücrelerin kendini sindirmesi, temel olarak vücut hücrelerinin eskiyen mekanizmalarının (proteinler, hücre zarları vs.) canlılığını sürdürecek yeterlikte enerjisi kalmadığı zaman vücudun bu hücreleri geri dönüşüme gönderme süreci anlamına geliyor. Bu durum, daha çok hücrenin programlı ölümü olarak biliniyor. Hücreler belli sayıda bölündükten sonra ölmeye programlanıyor. Bu olay önce ölümle eşdeğer gibi görünse de sağlık için gerekli bir durum. Eskiyen hücrelere proteinleri parçalayacak enzimler gönderilerek, eski hücre zarları ve hücrenin içindeki diğer parçacıklar proteinlere dönüşüyor.

Kur'anda dikkatinizi çekmiştir, her salat/namaz ayetinden sonra zekat vermekten bahseder. Aslında SALAT IN EN ÖNEMLİ TAMAMLAYICISI ZEKATTIR. Ne yazık ki bizler namazı, zekattan ayırdık. Vereceğimiz zekâtın, hayrın Yaratıcıya asla bir faydası olamaz, peki neden istiyor bizden o zaman Rabbimiz? Kur an ı anlayarak, düşünerek okuyan kardeşlerimiz çok iyi bilir ki, Allah ben insanları farklı yarattım imtihan için der. Ama bu farklılığı çalışan, çaba gösteren isterse tam tersine çevirebileceği uyarısınıda yapar. Fakiriyle, zenginiyle bu dünyanın bir imtihan meydanı olduğunu söyler bizlere. Zekat toplumlar arasında çok önemli DENGE UNSURUDUR, KÖPRÜDÜR. Bunun bilincinde olan toplumlar, doğru ve huzurlu yaşam düzenini kurabilmişlerdir.

Yaradan kimine bol rızık verir, kimine kısarım ve onları mallarıyla dener ve imtihan ederim diyor. İşte bunları söylerken de Kur an ın birçok yerinde, kazancımızdan durumu iyi olmayanlara vermemizi, infak etmemizi emreder bizlere. Bu durumu öyle bir örnekle anlatır ki, sanki verilen zekât Allah ın kendisine verilmiş gibi açıklanır. Hatırlayın Hadid 11. ayetinde, "Kim Allah'a güzel bir borç verirse, Allah onun verdiğini kat kat arttırır", der bizleri zekâta yönlendirmek için. Vereceğiniz zekâtın karşılığını kat kat benden alacaksın diyerek özendirir bizleri. Allah öyle bir düzen kurmuş ki, insanların mutlu ve huzurlu yaşayabilmesi için, ADETA OLANIN OLMAYANA BORCU OLDUĞUNU VE BUNUN ADININ DA ZEKÂT OLDUĞUNU ANLATMAYA ÇALIŞIR BİZLERE Kur'an da. Bunlara uyulmadığı, zekâtın yalnız adının kaldığı günümüzde ki toplumların acıklı sonu, önümüzde duruyor.

Fakirin zengine düşmanlığı artık ayyuka çıkmış, insanların birbirinden nefret etmesini sağlamış. Zengin elindeki paranın ve malın gerçek sahibi, kendisi sanmanın gururu ile karşısındakilere yukarıdan bakmakta ve Kur'an ın emirlerinden habersiz yaşamaktadır. Daha söylenecek çok ama çok şeyler var. Tüm bunların sebebi Allah ın kurulmasını istediği düzenden, bizlerin hiç ama hiç haberi olmamasından kaynaklandığının, farkında bile olmadığımız acı gerçeğini, ne zaman fark ederiz bilemiyorum.

ZENGİN MALININ, YALNIZ KENDİSİNE AİT OLMADIĞINI ÖNCE FARK ETMELİDİR. Fakir ise bulunduğu ortamın karamsarlığından kurtulup, her üzüntünün kederin sonunda mutlaka huzur ve mutluluk veririm diyen Rabbimizi hatırlamalı ve bu bilinci benliğine yerleştirmelidir. Bunun içinde azimle, dürüstlükle çalışırsa işte o zaman Rabbimiz in istediği ortamı yakalarız diye düşünüyorum.

Yazdıklarımı okuyan kardeşlerimin, bazılarının aklından şöyle bir düşüncenin geçtiğini tahmin ediyorum. BU SÖYLENEN DÜZENİ KURMAK BİR HAYAL, YETİŞTİRDİĞİMİZ KUR' AN DAN UZAK NESİLLE Mİ BUNLARI GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ DİYENLERİ DUYAR GİBİYİM. BELKİ DE HAKLISINIZ, AMA BİZLERE DÜŞEN GÖREV, PES ETMEK DEĞİL, AZİMLE TOPLUMA BUNLARI ANLATMAK OLMALIDIR.

ARZU ETTİĞİMİZ DÜZENİN MİMARI, BUNUN YOLUNUN KUR’AN DAN GEÇTİĞİNİ SÖYLÜYOR. Peki, bizler Kur'an ı mı rehber aldık, yoksa Kur’an ın karşısına adeta koyduğumuz, beşerin ciltlerce dolusu rivayet kitaplarını mı? Düşünebiliyor musunuz bizlere yıllarca, Kur' an ı sizler anlayamazsınız dediler. Madem anlayamayız, bizlerde ona saygıyı göstermek için yatak ucumuza en üste astık. Bizlere dini anlattığını söyleyenler, Yaradan la inatlaşırcasına, Kur' an da her bilgi yoktur özet bilgiler vardır, İslam ı yalnız Kur'an dan öğrenemezsiniz, dini öğrenmek için beşerin yazdığı fıkıh kitaplarını okumalısınız diyerek, bizleri ciltlerce dolusu kitaplara yönlendirdiler. Böylece Kur’an devre dışı kaldı. Mahşer günü peygamberimizin söyleyeceği o acı gerçeği, ne yazık ki bugün günümüzde yaşıyoruz. Ne kıldığımız namazın, tuttuğumuz orucun ne zekatın özüne inemediğimiz için, gereken faydayı da sağlayamadık. Halbuki Yaradan ne demişti Kur’an da.

Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.

Allah ın uyardığı gibi, Kur'an ışığında düşünen, en doğru yolu bulacaktır.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .