Sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki dinimizi, inancımızı kimden ya da nereden, hangi yöntemle öğrenmeliyiz ve imtihanımıza nasıl hazırlanmalıyız? Nasıl bir cevap verirsiniz bu soruma? Eğer bu soruya Allah ın istediği gibi, doğru bir cevap verebiliyorsak, inancımızı da doğru yaşıyoruz demektir. Gelin bu konu üzerinde, Kur’an merkezli birlikte düşünelim. Allah bizleri ne için yarattığını söylüyordu Kur’an da, önce ona bakalım.
“Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu tesbit etmek için, SİZİ İMTİHAN ETMEKTEDİR. “(Hud 7)
“Her nefis ölümü tadacaktır. SİZİ BİR İMTİHAN OLARAK HAYIR İLE DE ŞER İLE DE DENİYORUZ. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya 35)
Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, bu dünyada hepimiz imtihandayız. Peki, Allah imtihanı nereden yapacağını söyleyerek, bunun detaylarını vermiş ve yöntemini açıklamış mı? Gelin şimdide ona bakalım ki, birilerinin yanlış inançlarının ardı sıra giderek, imtihanımıza yanlış yerden hazırlanmayalım. Yoksa farkında olmadan, verdiğimiz çabalarımız Allah korusun boşa gider.
Zuhruf 44: Doğrusu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüttür. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ. (Diyanet vakfı meali)
Bu konuda sorumuza, çok açık ve net bir cevap aldık. DEMEK Kİ KUR’AN DAN İMTİHAN EDİLİYORMUŞUZ, BAŞKA BİLGİLERDEN, KAYNAKLARDAN DEĞİL. Bu bilgi ışığında yine kendimize bir soru soralım ve diyelim ki, madem bu dünyada imtihandayız, bizzat bizler imtihanımız için Kur’an a müracaat edip dersimizi çalışıyor muyuz? Ne yazık ki büyük çoğunluğumuz anlayarak, bilerek ve ayetler üzerinde düşünerek Kur’an ı okuyup, imtihanımıza hazırlanmıyoruz. Çünkü imtihan olduğumuz kitap, her detayın ve bilginin olmadığı, açıklanmadığı, dahada kötüsü herkesin anlayamayacağı bir kitap ilan edilmiş ve genel çoğunluğumuz buna inanıyor.
Peki, neden anlayarak okumuyoruz da, anlamını bilmeden bolca okuyoruz? Hani imtihan oluyorduk Kur’an dan? Anlamını bilmediğimiz bir bilgi, nasıl faydalı olur bizlere. Hem Kur’an dan imtihan olduğumuzu söylüyoruz, hem de Allah ne diyor bilmiyoruz, bu yanlışımızı idrak edemiyor muyuz? ANLAMINI BİLMESEN DE SEN OKU, ALLAH SEVAP YAZAR DÜŞÜNCESİ, İMTİHAN OLDUĞUMUZ GERÇEĞİYLE BAĞDAŞIYOR MU? Sevap, anlamını dahi bilmediğimiz sözlerin, ayetlerin tekrarı ile mi kazanılır, yoksa yaratılışımızın ve imtihanımızın gayesi olan, daha güzel amel işleyerek, hayırda ve barışta yarışacak, bir değer yaratarak, Allah ın sınırlarını aşmadan, batıldan sanıdan ve hurafeden uzak, Allah ın ipi Kur’an a sarılarak mı sevap kazanılır? Ne dersiniz?
Allah ın bizleri imtihan ettiği gerçeğini hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz. Burada bir sorun yok. SANIRIM SORUN, İMTİHANIMIZA HAZIRLANMA YÖNTEMİNDE VE KAYNAĞINDA VAR. Sizce imtihanımıza bizler, kendimiz mi hazırlanıyoruz, yoksa birilerimi bizim yerimize Kur’an dan imtihanımıza hazırlanıp, bizlere anlatıyor, yardım ediyor? Sizce böyle bir imtihan şekli var mı? Hepimiz bir eğitimden geçtik okullarda. Bir yarış içinde, elimizdeki sorumlu olduğumuz kitaplara, var gücümüzle çalıştık. Bazı arkadaşlarımız tembeldi, dersini çalışmayıp, çalışkan öğrencinin yanına oturup, kopya çekmeye çalışırdı, günü kurtarmak adına. Ama bu tür öğrencilerin sonu, hep hüsranla bittiğini, eğitimin sonunda başarısız olup, üzüldüklerine şahit olmuşuzdur. Okulda hiç birimizin aklına, hocamız ders gördüğümüz kitabın dışından, imtihanda soru sorabilir diye gelmiyordu. Peki din ve imanımız adına sorumlu olduğumuz Kur’an hakkında, neden bunu düşünmüyoruz? HÂŞÂ, HOCAMIZA GÜVENDİĞİMİZ KADAR, ALLAH A GÜVENMİYOR MUYUZ?
Verdiğim bu örnekten yola çıkarak düşünelim şimdide. Madem bizler Kur’an dan imtihan ediliyoruz, dersimize bizzat Kur’an dan çalışıyor muyuz? CEVABI KOSKOCA BİR HAYIR. Peki, neden çalışmıyoruz? ALLAH A VE ONUN KİTABINA SARILIP ONA GÜVENMEK VARKEN, DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMADIĞIMIZ SÖZLERE GÜVENMEK, SİZCE AKILLI BİR İNSANIN YAPACAĞI BİR DAVRANIŞ MI? İşimize mi gelmiyor, yoksa imtihanı başkalarına mı havale ettik. Eğer başkasına havale ettiysek, dersini çalışmayıp başkasından kopya çekmeye çalışan öğrencinin sonu, bizleri de beklediğini lütfen unutmayalım.
Diyelim ki birileri, sizler Kur’an ın muhkem ayetlerinden anlayamazsınız, onu veli insanlar anlar dedi ve bizlerde buna inandık, onun için Kur’an a yanlış yaparız düşüncesiyle, bizzat kendimiz çalışmıyoruz, onlardan öğreniyoruz diye düşünelim. Böyle düşünür ve inanırsak, Allah ın sizlere rehber olsun diye kolaylaştırılmış, değişik örneklerle açıklanmış MUHKEM kılınmış sağlamlaştırılmış dediği kitabına ve Kur’an ın, Allah ın adalet anlayışına, tamamen ters bir düşünceyle yaklaşmış oluruz. Allah ın bizleri Kur’an dan imtihan ettiğine iman ediyorsak, dinin anası olan MUHKEM ayetlerinin anlaşılması zor, herkesin anlayamayacağı bir şekilde gönderdiğini söylememiz ve buna inanmamız, yüce Rabbimize hakarettir, saygısızlıktır önce bunun bilincinde olalım. Elbette imtihan olmanın gerçeğini de, asla göz ardı etmeyelim. HERKES KAPASİTESİ ÖLÇÜSÜNCE ANLAR, ÇABA GÖSTERDİKLERİ ÖLÇÜDE BAŞARI KAZANIR. Allah bizlerin yükünü hafiflettiğini, onun içinde Kur’an ı yemin ederek kolaylaştırdığını söyler birçok kez.
Kamer 22: Yemin olsun ki, biz, KURAN’I ÖĞÜT VE İBRET İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. Fakat düşünen mi var?
Nisa 28: Allah sizden YÜKÜNÜZÜ HAFİFLETMEK İSTER; çünkü insan ZAYIF YARATILMIŞTIR.
Demek ki bizler Kur’an ı anlayamayız, herkes Kur’an ı anlayamaz demeden, bizlerin yapması gereken, ilk önce elde Kur’an onu anlayarak, Allah ın önerdiği gibi DÜŞÜNEREK, anlamaya çalışmak olmalıdır. Çünkü Allah ben sizlere, taşıyamayacağınız bir yük asla yüklemem diyor. Peki, neden sorgulayarak, düşünerek anlama yolunu Kur’an bizlere öneriyor? Sanırım burası çok önemli. Allah bizlerin insan olarak, diğer canlılardan farklı olan en önemli özelliğimize dikkat çekiyor. Düşünerek, sorgulayarak nefsimizin esiri olmadan iman etmemizin, önemini anlatmaya çalışıyor aslında Kur’an bizlere. Çünkü Kur’an diğer ayetlerinde, yarattığı insanın özelliğinden bahsederken, çok dikkat çekici özelliklerini de hatırlatıyor ve insanlar TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR, ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR Nisa suresi 28. ayetinde söylediği gibi ZAYIF NEFİSTE YARATILMIŞ olduğu açıklamasını yapıyor. Bakın düşünmeden iman edenleri de nasıl uyarıyor.
Yunus 100: Allah’ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. ALLAH PİSLİĞİ, AKLINI KULLANMAYANLAR ÜZERİNE BIRAKIR.
Aslında bu ayet, yapıla yanlışların sonucunda ne hallere düşeceğimize güzel bir örnek. Allah bakın bizleri uyararak Kur’an ın bir sınırı olduğundan nasıl bahsediyor.
Nisa 13–14: BUNLAR ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLARIDIR. Allah’a ve elçisine kim itaat ederse onu, ölümsüz olarak kalacağı ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. En büyük kurtuluş işte budur. KİM KOYDUĞU SINIRLARI AŞARAK Allah’a ve elçisine başkaldırırsa onu, ölmeden kalacağı bir ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.
Bakın Allah bizzat kendisinin koyduğu sınırlardan bahsediyor. Yoksa benim koyduğum sınırlar başka, elçimim koyduğu sınırlar başka demiyor. Çünkü Allah elçisine nasıl bir emir vermişti, “SANA İNDİRDİĞİM KUR’AN İLE KULLARIMA HÜKMET.” Eğer İslam yalnız Kur’an ile yaşanmaz diyor da, Allah ın elçisine atfedilen ve Kur’an ın bahsetmediği hükümleri de, dinin emri diye inanırsak, Allah ın sınırlarını aşmış oluruz ve böylece alçaltıcı bir azaba da çarptırılmaktan asla kurtulamayız. Şimdide şöyle bir soru soralım ve diyelim ki; Bizler Kur’an ı, İslam ı anlamak için hiç mi başka kitaplar okumayacağız, hiç mi yardım almayacağız? Elbette bunu düşünmek ve söylemekte, ne akla nede Kur’an ın öğretisine uymaz. Çünkü Allah ben sizleri birbirinize muhtaç yarattım der. Bir başka deyişle hepimiz, birbirimizle her an imtihan halindeyiz. Eğitim hayatımızı düşünün. Eğitim gördüğümüz kitap, aslında hepimizin anlayacağı seviyededir ama herkes aynı kapasitede olmadığı ve aynı oranda çalışılmadığı için mutlaka eksikliklerimiz olacaktır. Açığımızı kapatmak içinde, çevremizden yardım alırız.
Dikkatinizi çekmek istediğim konu burası. YARDIM ALDIĞIMIZ, TAM ANLAYAMADIĞIMIZ KONUYU ANA HATLARI İLE BİLİRİZ, KONU HAKKINDA BİLGİMİZ VARDIR, TABİ İLK MÜRACAATI KUR’AN A BİZZAT YAPTIYSAK. Zaten konu hakkında hiç bilgimiz yoksa, yardım aldığımız kişinin anlattıklarını da doğru anlayamayız, şüphe içinde oluruz, kafamızda soru işaretleri her zaman olur. Onun içinde, Allah ın Kur’an da yaptığı ikazında olduğu gibi, Allah ile aldatılmamak için, MUTLAKA KUR’AN IN ÖZÜNÜ, ANA HATLARINI VE KUR’AN IN SINIRLARINI BİZZAT KUR’AN DAN BİZLER ÖĞRENMELİYİZ. Yaptığımız bir yanlışta, Allah ın kitabını beşeri kitaplarla karşılaştırarak, örnekler vermemizdir. BİZLER ÖNCE KUR’AN IN ÖĞRENCİSİ OLMALIYIZ. DAHA SONRA ZATEN GÖNÜL GÖZÜ KUR’AN İLE AÇILANI, ASLA HİÇ KİMSE ALDATAMAZ. Yaradan Muhammed 24. ayetinde, ne diyordu hatırlayalım. “ONLAR KUR’AN’I DÜŞÜNMÜYORLAR MI? YOKSA KALPLERİNİN ÜZERİNDE KİLİTLERİ Mİ VAR?”
Değerli kardeşlerim. Allah ın hadi bir benzerini getirsinler bakalım dediği FURKAN, Allah katından bizlere rehber olsun diye gelen, eşi benzeri olmayan bir nurdur, lütfen bunu unutmayalım. FURKAN, EĞRİYİ DOĞRUDAN AYIRAN DEMEKTİR. BÖYLE BİR KİTAP KENDİSİNİ ANLATAMIYOR DA, BEŞERİ BİR AÇIKLAMAYA MI MUHTAÇ KALIYOR? Ne dersiniz? Allah emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, sorumlu tutarım sizleri diyor da, emin olacağımız, koruması altına aldığı, sorumlu olduğumuz kitabın yalnız Kur’an olduğunu söylüyorsa, sizce her şey çok açık değil mi?
Bizler İslam ı yaşarken, çok büyük hatalar yapıyor ve adeta Kur’an ı her bilginin açıkça olmadığı, izah edilmediği, detay verilmediği bir rehber ilan edip, namazı Kur’an a göre kıl, orucu, haccı Kur’an a göre uygula bakalım görelim, diyerek Allah a farkında olmadan meydan okuyoruz, saygısızlık yapıyoruz. Geçmişten intikal eden, inancımıza yapılan ilaveleri Kur’an da göremediğimizde, demek ki her şey Kur’an da olmuyormuş, deme yanlışlığına düşüyoruz. Lütfen kardeşlerim, iyice düşünelim. Allah sorumlu tuttuğu kitapta, örneğini bile vermediği bir bilgiden, detaydan hesap sorar mı? Bunu nasıl düşünemiyoruz? Allah ın elçisine verdiği görev ve sorumluluklardan birkaçını hatırlatmak istiyorum. Lütfen bu uyarıları göz ardı ederek, rivayetlerin peşine sorgusuzca düşmeyelim.
“RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Diyanet meali.
“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) Diyanet vakfı meali
“SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Diyanet meali.
“BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.
Bunca açık ayetlerden sonra, hala ne yani Peygamberimiz postacımıydı demeye devam ediyorsak, bizler hataların en büyüğünü yaparak, Elçisini Allah ın dinde ortağı konumuna getirmiş oluruz ki, buda bizlerin İslam dan uzaklaşmasını sağlar. UNUTMAYALIM, ALLAH HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ.
ALLAH IN ELÇİSİNİ, KUR’AN IN DIŞINA ÇIKARMA ÇABALARI, KUR’AN IN SINIRLARINI ZORLAMA HEVESLERİ BEYHUDEDİR. Bu çabalar, atalarının yanlış itikatlarını yaşamaları adına, Allah ın elçisine atılan iftiralardır. Bu acı gerçeğin lütfen farkına varalım. Yoksa hesap günü, yüzlerimizin kapkara olacağını ve Elçisinin yüzüne asla bakamayacağımızı unutmayalım.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
BU DÜNYADA BİZLER, İMTİHANIMIZA NASIL HAZIRLANMALIYIZ?
YanıtlaSilİslamiyet insanlığa iyi anlatılsa kişi kendini niye öldürsün ebedi hayatta mevki makam kazanıp kaliteli yaşamak varken.
Biz bu hayata ebedi hayatta kaliteli yaşamı elde etmek için geldik.
"BİTTİM" "TÜKENDİM" DEMEDEN ÖNCE | DERTLEŞELİM
https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=1521606948290701&id=100013242319421