Ana içeriğe atla

ALLAH I MAHŞER GÜNÜ, BİZLER GÖREBİLECEK MİYİZ?


Sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, mahşer günü Allah ı bizzat görebilecek miyiz? Ne dersiniz? Bu konu geçmiş toplumlarda da, günümüzde de tartışıla gelen bir konudur. Önce şunu açıkça söylemeliyim ki, Allah Kur'an da bizlerin bu bedende, bu halimizle bizzat kendisini göremeyeceğimizi açıkça ayetlerinde bildirmiştir. Mahşerde görebileceğimiz konusunda, mezheplerin inandığı rivayet hadislere göre, bizlerin açıkça görebileceğimiz şöyle rivayet edilir.

“GÖKTEKİ ŞU AY’I NASIL NET GÖRÜYORSANIZ, [CENNETTE] RABBİNİZİ, BÖYLE AÇIKÇA GÖRECEKSİNİZ.” [Buhari, Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed, İbni Huzeyme, İbni Hibban]

Kur'an bu konuda açık bir bilgi vermez. Kıyame suresi 23. ayet bazı meallerde tercüme edilirken, "RABBİNE BAKAR" şeklinde tercüme edildiğinden, yüzleri gülen iman eden kulların Allah ı görebileceklerine delil gösterilmiştir. Bu ayeti farklı anlayanlar bu ayet, İman eden Allah dan şefaat bekleyen kulların, RABBİNİN KARARINI BEKLEYENLER, GÖZLERİ RABBİNİ ARAYANLAR,  RABBİNE BAKABİLECEK YÜZLERİ VARDIR şeklinde de tercüme etmişlerdir.  Ayette zaten açıkça Allah ın görüleceği bahsedilmemektedir. Bir mealden örnek verelim.

 Kıyame 22–23–24–25: YÜZLER VARDIR O GÜN, PARILTILI, RABBİNDEN BEKLENTİ İÇİNDEDİR ve yüzler vardır o gün, asıktır. Bel kemiklerini kıran bir felâkete uğrayacağını anlar. (Bayraktar Bayraklı meali)

Bu ayetten, iman edenlerin Allah ı açıkça görebileceği anlaşılmamaktadır. Onun içinde bu konuda bir fikir yürütmek yanlış olur düşüncesindeyim.  Allah ayetinde, katımdan açıklamadığım konularda konuşmanızı HARAM kılıyorum diyorsa, bu konuda da açıkça muhkem bir şekilde bir bilgi yoksa Kur’an da, ben Allah ı görürceğiz ya da görmeyeceğiz diyemem. 

Tüm bunlar Allah ın takdiridir. Önce şunu belirtmek isterim. Bizler önce Allah ı düşüncemizdeki tasviri konusunu tekrar düşünmeliyiz diye düşünüyorum. BİZ ALLAH I NASIL BİR VARLIK OLARAK DÜŞÜNÜYORUZ? Burası sanırım önemli. BİZLER GİBİ BİR VARLIK MI, YOKSA GÜÇLÜ BİR ENERJİMİ, YOKSA TARİFSİZ BİR GÜÇ MÜ? Bizler çıplak gözlerimizle, çok yüksek bir enerjiye direk bakabiliyor muyuz? Elbette hayır. Allah Hz. Musa ya ne diyordu, bu örneği hatırlayalım.

Araf 143: Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisine konuşunca, şöyle dedi: “RABBİM! BANA KENDİNİ GÖSTER, SENİ GÖREYİM!” ALLAH, “BENİ ASLA GÖREMEZSİN; AMA ŞU DAĞA BAK! EĞER O YERİNDE DURABİLİRSE, SEN DE BENİ GÖRECEKSİN” DEDİ. RABBİNİN KUDRETİ DAĞA TECELLİ EDİNCE, ONU PARAMPARÇA ETTİ, Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: “Seni noksan sıfatlardan uzak tutarım, tövbe edip sana yöneldim. Ben iman edenlerin ilkiyim.” (Bayraktar Bayraklı) 

Sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılmıştır. Demek ki onu görmek en azından bu dünyada, bu bedende bu gözlerimizle imkânsız. Allah ın elçisinin miraca çıkıp, Allah ı bizzat gördüğüne inanmak, Kur’an a inanmamakla eş değer olduğunu söylemeliyim. Peki, mahşerde durum ne olacak? Çünkü Allah ölen ve toprak olan bedenlerimizin tekrar canlanacağını, dirileceğimizi söylüyor. Sizce bu durumda farkımız ne olacak? Geçmiş dünya yaşantımızdaki bedenden, farklı mı olacağız? Farklı değilsek, bu bedende Dünyada göremiyorsak Allah ı, orada görebileceğimizi hangi bilgiye, kaynağa dayanarak söyleyebiliriz? Çünkü delil ve kanıtımızın yalnız Kur’an olması gerekiyor, ONDAN SORGULANACAĞIMIZ BİLDİRİLDİĞİNE GÖRE. Doğrusu bu konuda da fazla yorum yapmak, kendi aciz nefislerimizde hükümler koymaktan farksız olur diye düşünüyorum. 

BİZLERİ YARATAN BİR GÜCÜ, MUTLAKA GÖRMEMİZ Mİ GEREKLİ? YOKSA GÖRMEDEN BENLİĞİMİZDE, RUHUMUZDA YÜCELTTİĞİMİZ O SINIRSIZ GÜCÜ GÖRMESEK DAHA DOĞRU OLMAZ MI? Bizleri yaratan Allah, tartışmaya ne derece meyilli olduğumuzu, aceleci tabiatta yaratıldığımızı, zayıf yaratıldığımızı bizlere bildiriyorsa, O dizginleyemediğimiz nefsimizin ne derece etkisinde kaldığımızı da düşündüğümüzde, bazı gerçekleri sanırım göz ardı ettiğimizi söyleyebilirim. 

Bizlere düşen, görmeden iman ettiğimiz O yüce Rabbimize, aynı aşk ve sevgiyle bağlılığımızı devam ettirmek olmalıdır. BU KONU BİZLER İÇİN, SÜPRİZ OLABİLİR MAHŞERDE. ALLAH AÇIKÇA BİLDİRMEDİYSE BU KONUYU, BİZLERDE MERAKLA BEKLEYELİM. Allah bizlere en uygun olanı seçer ve gereğini yapar. Bizler gereksiz meraklara kapılarak, DAHA HAYALİMİZDE TASVİRİNİ BİLE YAPAMADIĞIMIZ BİR GÜCÜ GÖRMEYE ÇALIŞMAYALIM,  YANLIŞ YAPIYOR OLABİLİRİZ. Hz. Musa nın kıssasından lütfen dersler alalım. Elçisi bu konuda çok merak edip, bu konuyu Allah a açtığında, ona verdiği örnek, bizler için ders olmalıdır. EĞER ALLAH IN SEVGİLİ KULUYSAK MUTLAKA, MUTLU BİR SON BİZLERİ BEKLEYECEKTİR. Her zaman bazı şeyler gözle görülmez. Görmediğimiz o güce, aşka inanarak, ruhumuzda hissederek görmekte mümkündür. Sanırım bu görüş, gözle görmekten daha çok mutlu eder insanı. ALLAH CÜMLEMİZİ, GÖNÜL GÖZLERİYLE GÖREN KULLARI ARASINA ALSIN İNŞALLAH.

“İMAN ETMEK GÖRÜNMEYENE İNANMAKTIR.
MÜKÂFATI İSE, GÖRÜNMEYENİ GÖRMEKTİR.”

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .