Ana içeriğe atla

Kur’an İle Hiç Buluşmayan, Haberi Olmayanların Durumu Ne Olacak?




Bizler ne yazık ki İslam'ı, Allah'ın bizlere bahşettiği çok önemli bir GÜÇ OLAN AKIL KALP VE VİCDANIMIZLA anlamaya, yaşamaya çalışmadığımız içindir ki, nefsimizin etkisinde kalıp, kendimizi Allah'ın istediği bir yolda giden Müslümanlardan zannediyoruz. Bu makalemde sizleri düşünmeye davet etmeye çalışacağım, çok önemli bir konu var.  Bu konuyu lütfen hiç kimsenin tesiri altında kalmadan, önce Allah'ın verdiği akıl ve vicdanımızı kullanarak anlamaya çalışalım ve daha sonrada batıl ve rivayetlerden uzak, elimizin altındaki Kur’an'a danışıp, Allah'ın verdiği örneklerden yola çıkarak, karar vermeye çalışalım. Bakın bir arkadaşımız şöyle bir soru sormuş. Aslında soru çok önemli, ama sorunun cevabını bulmak, günümüz İslam zihniyetiyle sanırım o kadar kolay olmasa gerek. Doğru cevabı bulabilmemiz için, önce kafamızdaki sanı ve rivayetlerin prangasından kurtulup, Allah'ın önerdiği gibi dikkatle DÜŞÜNÜP AKIL ve KUR'AN ile karar vermeliyiz.

“AFRİKA‘NIN KÖYÜNDE DOĞAN BİR YERLİNİN, İSLAM’DAN HABERİ BİLE YOK. BU KİŞİNİN SINAVI NEDİR? BOŞUNA MI YARATILDI? SİZİN SINAVINIZ OLURKEN, O BİR TÜR FİGÜRAN GÖREVİ Mİ GÖRDÜ?”

Makalemin detayına girmeden önce, çok net arkadaşımızın sorusuna Kur'an'dan cevap verelim, bakın Allah kendilerine Allah'ın Resulünün tebliği ulaşmamış olanlar hakkında Rabbimiz ne diyor. "HER KİM DOĞRU YOLU İZLEMEYİ SEÇERSE, BUNU KENDİ İYİLİĞİ İÇİN YAPMIŞ OLACAKTIR. HER KİM DE YOLDAN SAPARSA, BU KENDİ KÖTÜLÜĞÜNE OLACAKTIR; KİMSE KİMSENİN SUÇUNU TAŞIYACAK DEĞİLDİR. AYRICA, BİZ BİR RESUL GÖNDERMEDİKÇE AZAP ETMEYİZ." (İsra 15) Demek ki Allah'ın tebliğinin ulaşmadığı hiç kimseyi, Rabbimiz ben gönderdiğim kitaptan sorumlu tutmam diyor. Peki onları nasıl bir davranıştan sorumlu tutar diye bir soru geliyordur aklınıza. Aslında bu sorunun cevabıda çok açık, Allah bizler doğarken doğruyu ve yanlışı seçebilecek aklı bizlere vermiş ve vahyin ulaşmadığı kullarınıda Allah, onlara doğruyu ve yanlışı seçebilecek akıllarını kullanıp kullanmadığı ve nefislerinin etkisinde kalıp yanlışımı yada düşünerek aklıyla doğruyu mu seçecek, onunla imtihan ediyor kitapla buluşmayanları.

Şimdide bu konuyu kendimizi de içine alarak, genel olarak düşünelim. Gerçekten çok önemli bir konu. Lütfen bu soruya cevap ararken, Kur’an'ın verdiği örneklerden, kitap ehlinin yaptığı yanlışları dikkate alarak düşünelim. İlk önce birlikte empati yapalım ve diyelim ki, BİZLERİN ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İSLAM'DAN, KUR’AN'DAN SİZCE YÜZDE KAÇIMIZIN HABERİ VAR? Üzülerek söylemek zorundayım, yüzde 10 u muz bile Kur’an'ı kendi dilinden anlayarak, düşünerek okumadığını söyleyebilirim. OKUMADIYSA ELLERİNDE İMKAN VARKEN TEBLİĞİ ALMAKTA NAZLANDIĞI İÇİN, BU İNSANLAR DAHADA KÖTÜ DURUMDADIR DİYEBİLİRİZ. Eğer Müslümanlar ellerindeki Kur’an'a göre İslam'ı yaşamış olsalardı, Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın, yalnız Kur'an'ın ipine sarılın dediği halde, bölünür ve Kur'an dışı bilgilere sarılıp, Müslüman bir birinin kardeşidir dediği halde, birbiriyle savaşıp öldürür müydü? Allah Kur’an'da sakın veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim dediği halde, velisi olmayan cennete gidemez diyorsak ve Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı O günden sakının dediği halde Resuller, din alimleri ve veliler şefaatçidir diye inanıyorsak, Müslüman olduğumuzu söyleyen bizler, SİZCE ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İSLAM'DAN, KUR’AN'DAN HABERİMİZ VAR DİYEBİLİR MİYİZ? BU DURUMDA, AFRİKANIN ÜCRA KÖŞESİNDE, YADA İNSAN GİRMEYEN ORMANLARDA KUR’AN'DAN HABERSİZ YAŞAYAN İNSANDAN, NE FARKMIZ VAR BİZLERİN? HABERİ OLAN ONU YAŞAR. DEMEK Kİ HABERİMİZ VAR MIŞ GİBİ YAPIYORUZ AMA ASLINDA, ALLAH'IN KİTABINDAN HABERSİZ MÜSLÜMANLAR OLDUĞUMUZ ÇOK AÇIK. 

Önce şunu asla unutmayalım. Elinde anladığı dilden okuyabileceği Kur'an varken Kur'an'ı anlayabilmek için çaba göstermiyorsa, arkadaşımızın örnek verdiği HİÇ KUR'AN İLE BULUŞMAMIŞ KİŞİYİ ASLA KARŞILAŞTIRAMAYIZ. Birisinin elinde var ama umursamıyor anlamak için, diğerinin eline hiç geçmemiş bile Kur'an. İkisinin arasında dağlar kadar fark var. Allah bu dünyaya, sizleri imtihan için gönderdim diyorsa, İMTİHANDAN MUAF HİÇ KİMSENİN OLAMAYACAĞINI ÖNCE UNUTMAYALIM. Bu konuyla ilgili Kur’an'a şöyle bir göz atalım. Şuara 89. ayetinde bakın kurtuluşa eren, Allah'ın huzuruna gelen kullarının nasıl olması gerektiği örneği veriliyor. “ALLAH’A ARINMIŞ BİR KALP İLE GELEN BAŞKA.” Peki Allah'ın huzuruna temiz, arınmış bir kalple nasıl gelinir? Kur’an'da birçok ayette İYİ AMELLER İŞLEMEMİZİ,  ADALETLİ OLMAMIZI VE HİÇ KİMSEYE HAKSIZLIK YAPMAMAMIZI İSTEDİĞİ GİBİ, YARDIM SEVER OLMAMIZIN, YÜZLERCE ÖRNEĞİNİ VERİR. Demek  ki Rabbimizin öncelikle bizlerden istediği bunlarmış.

Kur’an Külli irade, yani bütünüyle alemin iradesi yönetimi, hüküm koyma yetkisi yalnız Allah'ın dır der.  Birde cüz i irade yani kısmen kısıtlı bir iradeyi de Allah, kullarına verdiğini söyler. İşte biz İnsanların imtihanının asli unsuru da, buradan kaynaklanıyor, bunu lütfen unutmayalım. YANİ AKIL VE CÜZ İ İRADE İLE ALLAH ASLINDA KULLARININ, TEK BAŞLARINA BİLE KALSALAR, ALLAH'IN VAHYİ ONLARA ULAŞMASA BİLE, BİZ KULLARINA VERDİĞİ O GÜÇ, AKIL VE CÜZ İ İRADEYLE KISMEN DE OLSA, KENDİ YOLLARIMIZI BULABİLECEĞİMİZİ ANLIYORUZ. Tabi Allah'ın benliğimize, adeta genlerimize işlediği bu güçlerimizi, aklımızın ve nefsimizin etkisiyle bazen, çok fazla kullanamadığımız örneklerini görüyoruz Kur’an'dan. ÇÜNKÜ BİZLER NEFSİMİZ, ARZULARIMIZ AKIL VE ÖZGÜR İRADEMİZLE HER AN İMTİHANDAN GEÇİYORUZ DA ONDANAllah bizleri yaratırken özellikle imtihanımız gereği, tartışmaya meyilli, aceleci tabiatta ve zayıf nefiste karakter de yarattığı için akıl ve muhakeme özelliğimizi kullanmamızı özellikle ister bizlerden. Ayrıca Allah kullarına yardımcı olabilmek adına, elçiler ve rehber kitaplar göndermiştir. Düşünmenizi istediğim bir konuda, Allah bizlerin bildiği kadarıyla elçilerini, uyarıcı kitaplarını, genelde hep aynı bölgelere gönderdiğini anlıyoruz. Bunun sebebi sizce ne olabilir? Elbette toplum olarak sapkınlığın ve bozulmanın en çok olduğu, Allah'ın biz kullarına verdiği akıl ve iradeyi doğru kullanmayan bölgeler olduğunu söylememiz, sanırım yanlış olmasa gerek.

Allah'ın vahyi, günümüz uzay çağının şartlarında bile, birçok insana ulaşamaya biliyor. Farklı nedenlerden dolayı. Allah'da kullarını kendi şartlarına göre imtihandan mutlaka geçiriyor. Çünkü Rabbimiz, ben sizleri gücünüzün yeteceği nispetinde sorumlu tutarım, diye uyarmamış mıydı?  AKIL, KALP, VİCDAN VE KENDİ İRADEMİZ İLE YAPTIKLARIMIZDAN ELBETTE İMTİHAN OLUYORUZ. Şimdide şöyle düşünelim bir an. Bizler Müslüman bir Ülkede doğmadıkta, Hıristiyan bir toplumda ve anne babadan doğduk. Bu durumda sağlıklı düşünüp, muhakeme yapmaya başladığımız yaşımıza geldiğimizde, bizlerin dikkatini çeken, en önemli etken ne ola bilir? ELBETTE GÖZLEMLERİMİZ, DUYDUKLARIMIZ, SÖYLENTİLER. Çevremizde ya da daha uzakta, din adına olup bitenleri gözlemlememiz, bizleri birinci derece etkiler. Sizce adaletin, kadın erkek eşitsizliğinin olduğu, acının ve kederin kol gezdiği, savaşın eksik olmadığı Müslüman toplumlarına, nasıl bir gözle bakardık bu durumda? Hele hele Müslümanlar ülkelerini terk edip, Hıristiyan toplumlarda yaşamak için, canlarını bile verecek yarış içindeyseler, siz olsaydınız neler düşünürdünüz Müslümanlar hakkında?

Ne yazık ki hiçte iyi gözle bakmazdık, iyi şeyler de düşünmezdik. Belki de araştırmadığımız da, yalnız gözlemlerimizin etkisiyle, iyi ki Müslüman olmamışız demez miydik sizce? Hatta öyle bir etki altında kalırdık ki, Müslümanların elindeki Kur’an'a bakmak, araştırmak bile istemezdik. Onlarda öyle yapıyorlar zaten. Burası çok önemli, lütfen dikkatle üzerinde duralım. GÜNÜMÜZDE YAŞANAN İSLAM'I, GERÇEK İSLAM ZANNEDİYORLAR. BİZLER EĞER GÜZEL BİR ÖRNEK TEŞKİL EDEMİYORSAK, İSLAM'I DİĞER TOPLUMLARA ANLATMAMIZ, ONLARI KUR’AN İLE BULUŞTURMAMIZIN İMKÂNI YOK. Bu durumda cennete gitmenin, Allah'ın sevgili kulları arasında olmanın birinci şartı, sizce yalnız Müslüman oldum, Kur’an'a iman ettim, namaz kıldım, oruç tuttum demek yeterli olur mu? Yetmediği belli oluyor, Müslüman toplumlarının üzücü halinden. Farklı bir örnek daha vermek gerekirse, ilk çağlarda hatta dinozorların çağında yaşayan insanlar, sizce nasıl aile kurmuşlar ve toplum olarak yaşıyorlardı? Elbette Allah'ın insanların yaşamlarını sağlayacak genlerine, fıtratlarına koyduğu bilgilerle, akılla yaşamlarını sürdürüyorlar ve o çağda bile dinozorlarla baş edebiliyorlardı. Lütfen unutmayalım, Allah Kur'an'da düşünme ve aklımızı kullanma konusu üzerinde, bizleri çok uyarıyor.

Bizler ne yazık ki suçluyuz. Çünkü karşımızdaki toplumlara doğru örnek olamadık. Onun içinde toplumları İslam'a ve Kur’an'a gereği gibi davet edemedik, hatta İslam dininden soğuttuk. Hepimiz bundan sorumluyuz. Bu dünyada hepimizin, Allah'ın öncelikle bizlerden istediği ve koydu kurallarına, kulunun bulunduğu ortama, şartlarına göre bunlardan imtihandan geçirildiğimizi, lütfen unutmayalım. ALLAH SİZLERE, KALDIRAMAYACAĞINIZ BİR YÜK YÜKLEMEM DİYORSA, TEBLİĞ ALMADIĞI BİR HÜKMÜNDEN DE SORUMLU TUTMASI ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR. İbrahim suresi 52. ayetinde de, bu Kur’an aklı ve gönlü işleyenler için ibret alsınlar diye insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir der. Sizce Allah tebliğin ulaşmadığı kullarını, Kur’an'dan bu durumda sorumlu tutar mı? Sorumlu olabilmesi için, önce tebliğin ulaşması gerekir. İsra 15. ayette zaten bu konuda açıklama yapıyor ve bakın ne diyor du tekrar hatırlayalım. ”VE BİZ, ELÇİ GÖNDERMEDEN AZAP EDİCİ DEĞİLİZ.” Eğer biz Müslümanlar, Kur’an'a iman ettiğimizi söylediğimiz ve Allah'a SÖZ VERDİĞİMİZ HALDE, DOĞRU ÖRNEK MÜSLÜMANLAR OLAMIYOR VE KUR’AN'I ULAŞMAMIŞ KİŞİLERE ULAŞTIRIP TEBLİĞ DEMİYORSAK, GÖREVİMİZİ YERİNE GETİREMİYORUZ DEMEKTİR. 

Bu dünyada hiç birimiz figüran değiliz, hepimizin bu dünyada başrolde görevi var. Çünkü Allah Mülk 2. ayetinde şöyle uyarır bizleri. ”O Kİ, HANGİNİZİN DAHA GÜZEL DAVRANACAĞINI SINAMAK İÇİN, ÖLÜMÜ VE HAYATI YARATMIŞTIR.” Ölüm ve hayat arasında karşılaşacağımız tüm olaylar ve bizlerin bu olaylara karşı tavırlarımız akıl, vicdan, merhamet gibi özel güçlerimizi yerinde kullanıp kullanmadığımız sınanmaktadır. Lütfen kendimizi temize çıkartarak, karşımızdaki kişileri suçlamayalım. Çünkü kimin Allah'ın doğru yolunda gittiğini, RABBİMİZ YALNIZ BEN BİLİRİM DİYOR. 

Allah'ın elçisinin hayatı, bizler için Kur’an'da örnek gösterilir. Eğer bu örnek oluşunu bizler doğru anlarsak, bu makalemin konusunu da, en doğru şekilde anlayabilir ve Allah'ın gerçek sevgili kulları arasında oluruz. Allah'ın Resulü bildiğiniz gibi ÜMMİYDİ. Yani Ne Yahudi, nede Hıristiyan toplumuna ve onların inancına tabi değildi. Bir an şunu düşünün lütfen. Acaba Yahudi ve Hıristiyanlar Resul olmadan önce Hz. Muhammed'e ve ÜMMİ topluma hangi gözle bakıyorlardı? Elbette Onları cehennemlik ve kâfir görüyorlardı. Bugün hiç ayrım yapmadan, geçmiş toplumların yaptığı yanlışı tekrarlayarak, bazı kişilerin kitap ehlini gördükleri gibi. Peki, Allah sizce neden elçi olarak kitap ehlinden değil de, ÜMMİ toplumun arasından elçi göndermiş olabilir? İŞTE BU SORUYA DOĞRU CEVAP BULAMADIĞIMIZ SÜRECE, NE ALLAH'IN ELÇİSİNİN ÖRNEKLİĞİNDEN İSTİFADE EDERİZ, NEDE ALLAH'IN BİZLERDEN İSTEDİĞİ ŞART VE KOŞULLARI DOĞRU ANLAYABİLİRİZ.

Allah'ın elçisi O örnek insan, GÖZLEMLERİYLE Ehli kitabın yaşadığı inancın yanlış ve batıl olduğuna kanaat getirdiği içindir ki, onlara tabi olmamış, din adına anlatılan ve yaşanan inancın tutarsızlığına tabi olmaktansa gerçeklerin arayışında olmanın, en doğrusu olacağına karar vermiştir. Hatırlatmak isterim o gün Allah'ın gönderdiği kitap, toplumun elinde var ama bu kitap batıl ve hurafelerle öyle karışmış ve bir kenara konmuş ki, GERÇEK OLAN İLE HZ. MUHAMMED BULAŞAMAMIŞ. ÇÜNKÜ BATIL VE HURAFE, ALLAH'IN KİTABININ ÖNÜNDE, TOPLUMUN BULUŞMASINA EN BÜYÜK ENGELDİR. Bunu etkileyen en önemli neden, görünen yaşanan dindir. Allah'ın Resulü bu sorgulamayı yapabilmesinde etken olan, Allah'ın bizlere doğuşumuzda sunduğu, bahşettiği adeta gerçekleri bulabilmemiz adına genlerimize yerleştirdiği AKIL, NEFİS, ÖZGÜR İRADE, KALP VE VİCDANIMIZ ETKİLİ OLMUŞTUR. İnsan dışında Allah, yarattığı tüm hayvanlara, bitkilere de benzer genleri yerleştirmiş ve onlar asla şaşmadan yaşamlarını sürdürebilmektedirler.

Değerli din kardeşlerim. Ne yazık ki günümüzde biz Müslümanların genel çoğunluğunun durumu, Kur’an ile hiç buluşmamış insanların durumundan, çok da fazla farklı değildir. Resulün ümmi oluşundan, lütfen gereken dersi çıkartalım ve kendimizi temize çıkartıp, karşımızdaki insanları gereksiz yere suçlayıp dinsiz cehennemlik ilan etmeyelim. Eğer Kitap ehlinin yaptığı yanlışları bizlerde yapıyor, yalnız Allah'ın indirdiği kitapla yetinmiyor da, atalarının rivayet sanı ve batıl inançlarını da dine ilave ederek yaşıyorsak, şunu lütfen unutmayalım, Allah'ın sevdiği halis kullarından asla olamayız ve hesap günüde yüzleri gülenlerin safında olamayacağımız gibi, Allah'a şirk koşanların safında buluruz kendimizi.  ONUN İÇİN BİZLER, ELİMİZDEKİ NURUN, FURKANIN KIYMETİNİ BİLELİM VE İMTİHANIMIZDA DA YALNIZ, KUR'AN'I KULLANARAK İŞİMİZİ GARANTİYE ALALIM VE BAŞARIYA ULAŞALIM.

Bu durumda bizler de aynı yanlışı yaparsak, Kur’an ile hiç buluşmayanlardan ne farkımız olur Allah katında? Elbette bir farkımız olur, ama bu fark bizler için çok daha kötü sonuçlar doğurur. Bizler Kur’an ile buluştuğumuz halde, onun kıymetini bilemeyip, onu yeterli görmeyip, anlaşılması zor ilan ederek, beşeri rivayet sözlerin ardına gitmemiz bizleri, Kur’an ile hiç buluşmayanlardan daha zor durumda bırakır Allah katında bizleri. Lütfen bu acı gerçeği unutmayalım.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...