Ana içeriğe atla

AHZAB SURESİ 50. AYETİ, NASIL ANLAMALIYIZ?



Bu makalemin konusu, Ahzab suresi 50. ayet olacaktır. Bu ayete birçok yanlış anlamlar verilmekte, hatta bu ayet örnek gösterilerek, bu ayet delildir ki, Kur’an ı Muhammed in kedisi yazmış, kendi çıkarlarına uydurmuştur iftirasını bile atmaktadırlar. Ayeti tercüme edenlerinde bir kısmı, bu ayeti kendi batıl inançları doğrultusunda tercüme etmesi, ne yazık ki Kur’an ve İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmüştür. Önce ayeti yazalım, daha sonra birlikte Kur’an merkezli ayet üzerinde ayrı ayrı düşünelim. 

Ahzab 50: EY NEBİ! (ŞU SAYILANLARI) ÖZEL OLARAK SANA HELAL KILDIK: Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana FEY olarak verdiğinden hâkimiyetin altında olanı, SENİNLE BERABER HİCRET EDEN amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve eğer nikâhlamak istersen kendini sana hibe eden kadını, DİĞER MÜMİNLERE DEĞİL, SADECE SANA HELAL KILDIK. Müminlerin eşleri ve yönetimleri altındaki esirlerle ilgili hangi hükümleri koyduğumuzu elbette biliyoruz. BÜTÜN BUNLAR SANA BİR SIKINTI OLMASIN DİYEDİR. Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur. ( Süleymaniye vakfı meali)

Bu ayeti dikkatle okuduğunuzda, ayetin özellikle Allah ın elçisine has bir ayet olduğunu anlıyoruz.  Bu ayeti farklı tercümelerden lütfen okuyun, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ayete dikkat ederseniz, özellikle EY NEBİ diye başlıyor. Hâlbuki bizlere bir ayet tebliğ edeceği zaman Allah, RESUL ismini kullanarak ayeti indiriyordu. Demek ki bu ayetin daha başında, bizleri değil özellikle görev verdiği NEBİ yi ilgilendiren konular olduğu anlaşılıyor. Ayetin daha iyi anlaşılması için, bahsedilen konuları tek tek sıralayalım.

—Mehirlerini verdiğin eşlerin.
—Allah ın sana FEY olarak verdiğinden, hâkimiyet altında olanlar.
—Seninle beraber hicret eden, amcanın kızları, halaların kızları, dayının ve teyzenin kızları…
—Eğer nikâhlanmak istersen, kendini sana hibe eden yani mehir istemeyen kadınları. DİĞER MÜMİNLERE DEĞİL, YALNIZ SANA HELAL KILDIK.

Ayetin en son bölümünde,  bu ayette sayacaklarımız sana kolaylık olsun, yardımcı olsun diye özellikle diğer müminlere değil, SADECE SANA, SENİN BULUNDUĞUN ÖZEL ŞARTLARA UYGUN HALE GETİRDİK DİYOR. Demek ki bu ayette saydıkları konular, diğer müminler için, Kur’an ın diğer ayetlerinde çok daha farklı anlatılıyor demektir. Sana helal kıldık sözünü, lütfen Kur’an ın aynı konuda bahsettiği, ayetlerle birlikte anlamaya çalışalım, yoksa doğru anlayamayız. 

Gelin şimdide, ayette bahsedilenlere göz atalım. Bu ayetin önce ne zaman ve hangi şartlardan dolayı Allah ın bu hükümleri verdiğini, Nebisine hangi durumlarda kolaylık sağladığını, göz ardı etmeden konuyu anlamaya çalışmalıyız. Demek ki bu ayet ile Allah görev verdiği elçisine yardımcı oluyor ki, bu ayette bahsettiklerim sana sıkıntı olmasın, yalnız senin içindir diyor.

Bizler bu ayetten, Peygamberimizin normal koşullarda olmadığını çok net anlıyoruz. Onun içinde normal olan şartlardan, daha farklı koşullar olduğundan, Allah elçisine bu ayetle kolaylıklar sağlamaya çalışıyor. DEMEK Kİ ALLAH IN ELÇİSİ SAVAŞ, SEFERİ, YA DA HİCRET ETME GİBİ, GÖÇ DURUMUNDA. Böyle bir durumda olduğunu, Ahzab 51. ayetten çok daha net anlıyoruz. Çünkü bu ayette, “ONLARDAN DİLEDİĞİNİ GERİ BIRAKIR, DİLEDİĞİNİ YANINA ALIRSIN.” Diyor. 

Ayetin ne maksatla indirildiğini Kur’an bütünlüğünde doğru anlarsak, ayette bahsedilenleri de doğru anlamış oluruz. Ayetin başında elçisine helal kıldıklarını sayarken, aslında çok düşünmemiz gereken, düşünmediğimiz takdirde asla anlatılanı fark edemeyeceğimiz hükümler veriyor. İlk cümlede, Mehirlerini verdiğin eşlerinden bahsediyor. Yani peygamberimizle birlikte hicret edenler, Mehirlerini tam olarak verdiğin eşlerinden olsun diyor. Şöyle düşünebilirsiz, evlenirken zaten Mehirlerini vermemiş miydi? Bundan neden bahsediyor olabilir sizce? Şöyle düşünün lütfen, evlenirken mehir olarak söz verdiklerinizi, tam olarak kendilerine hala vermemiş olabilirsiniz bir kısmına. O günkü toplumu düşünün, bizdeki gibi tek eş değil. Verilmiş birçok mehir adına sözler olabilir. DEMEK Kİ ALLAH ELÇİSİNE UYARIDA BULUNARAK, HİCRET EDERKEN, MEHİRLERİNİ TAM VERDİĞİN EŞLERİNDEN YANINA AL DİYOR.

Devamında ise  ayette, Allah ın sana FEY olarak verdiklerini de sana helal kıldık diyor. Bu ayette geçen bu kelimeye, bazı yazarlar ayeti tercüme ederken, SAVAŞ ESİRİ YA DA CARİYE yi de sana helal kıldık şeklinde tercüme ediyorlar. En önemli yanlış bu bölümde yapılıyor ve Peygamberimizin isterse, kadın esirlerden cariye yaparak, onlardan istifade edeceği anlatılıyor. Bunun mümkün olamayacağını zaten Kur’an ın diğer ayetlerinden anlıyoruz. Çünkü kölelik yani cariyelik, Kur’an ile kaldırılmış, esirler de ister kadın, ister erkek olsun, ya bedeli karşılığı ya da karşılıksız salı verileceği hükmü getirilmiştir. Bu ayette bu cümle öne sürülerek fıkıhta, köle cariyelerin evlenmeden birlikte olunabileceği anlatılmaktadır. Hâlbuki ayette Allah savaş dışında ya da sulh, barış durumunda Allah ın elçisine savaş dışı verilen ya da savaşmadan çekilen yerlerden elde edilen ganimetler, hediyeler anlamına geliyor FEY kelimesi. BU MAKSATLA PEYGAMBERİMİZE, EVLENMEK ÜZERE KADIN SUNULMUŞTUR, AKRABALIK BAĞI KURMAK İSTEYENLER TARAFINDAN. Allah ın elçiside, barışın ve dostluğun sağlanması için, kabul etmek zorunda kalmıştır.

Bu kelimeye detay verilmeden yalnız ganimet anlamı verilerek, yanlış mana verilmiştir. Fey kelimesinin gerçek anlamını,  Haşr suresi 6–7–8. ayetlerden, daha doğru anlayabiliriz. FEY ler yani savaşmadan elde edilen ganimetler kamuya, devlet yönetiminde ihtiyaç sahiplerine de vermek amcacıyla dâhil edildiği, Haşr 7. ayette belirtiliyor. Savaşarak alınan ganimetlerin dağıtımı konusunda da, farklı ayet örnekleri vardır Kur’an da. Ayette Allah bu konuda elçisine kolaylık sağlayarak, onun iznine, isteğine bırakıyor yasaklamıyor. Rivayetlere göre bu durumda, Peygamberimize birçok kadın sunmalarına rağmen, yine rivayetlere göre bir kadınla bu şekilde evlenmek zorunda kaldığı rivayet ediliyor. Çünkü o günkü toplumun gelenekleri, bazı durumlarda evlenme mecburiyetini getiriyordu. Ahzab 52. ayette de Allah, elçisinin evlenme konusunda son noktayı koyuyor ve bakın ne diyor.” ARTIK BUNDAN SONRA, BAŞKA KADINLARLA EVLENMEK SANA HELÂL DEĞİLDİR.“

Ayetin devamında ise senin kabul etmen şartıyla, senden mehir almadan evlenmek isteyen kadınlarla evlenmeni, senin için helal kıldık diyor. Hâlbuki diğer ayetlerde evlenmek isteyen erkek, mutlaka kadına mehir vermek zorundaydı. Tüm bunlar Elçisinin özel durumunda, ona kolaylık sağlamak adınadır. Şöyle düşünebilirsiniz, Peygamberimiz neden çok eşle evlenmiş, bu kadar da olur mu diyebilirsiniz. Hz. Muhammed 25 yaşında Hz. Hatice ile evlenmiş ve Hz. Hatice vefat edene kadar başka kadınla hiç evlenmemiştir. Çok eş sevdalısı olan bir insan böylemi yapar. Çok eşliliğin nedeni, o günkü toplumun töre ve geleneklerinden kaynaklanıyordu. Kabileler Peygamberimiz ile akrabalık oluşturabilmek adına, onunla kızlarını evlendirme yarışına girmişler, hatta mehir dahi istemiyorlardı. Bu zorluğa Peygamberimiz, İslam ı tebliğ edip, yaya bilmek adına katlanmıştır. 

Yine ayetin devamında, çok düşünmediğimiz takdirde fark edemeyeceğimiz bir konuda, elçisine yardımcı oluyor Allah ve diyor ki; SENİNLE BİRLİKTE HİCRET EDEN AMCANIN, HALANIN, DAYININ, TEYZENİN KIZLARINI DA SANA HELAL KILDIK. Kur’an ı anlayarak okuyan, biraz düşünen Müslüman, hemen şu soruyu kendisine sorar. İyide amcanın, halanın, teyzenin, dayının kızları ile evlenmek haram değil ki. Evet, evlenme yasağı yok ama Allah özellikle bu ayeti indirerek, ALLAH IN ELÇİSİNİN TÜM YAKINLARINI ADETA, PEYGAMBERİMİZİN YANINA HİCRETTE, DAYANIŞMA DESTEK ADINA, SEFERBER ETMİŞ OLUYOR. ÇÜNKÜ ALLAH BU AYETİYLE, ŞU HÜKMÜ VERİYOR ASLINDA. AMCANIN, HALANIN, TEYZENİN, DAYININ KIZLARI, EĞER SENİNLE HİCRET ETMEDİYSE, YANİ SENİN ZOR DURUMUNDA SENİNLE BİRLİKTE DEĞİLLERSE, SENİN ONLARLA EVLENMENİ YASAKLIYORUM. EVLENME HAKKINI ALABİLMELERİ İÇİN, SENİNLE BU DAVADA HİCRET EDİP, SENİN YANINDA OLMALIDIRLAR DİYOR. Çok ilginç değil mi?  Böylece Peygamberimizin en yakınları ve akrabaları, onunla birlikte olma yarışına giriyorlar. Bundan daha güzel bir yardım olur mu?

Ayetin son kısmında ise, Allah gerekli açıklamayı yapıyor ve diyor ki, bu saydıklarımız yalnız sana has hükümlerdir ve senin zor görevinde, sana kolaylık sağlamak adınadır diyor. Çünkü bu ayette bahsedilen konular, Kur’an ın diğer ayetlerinde daha farklı anlatılmıştır. 

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .