Ana içeriğe atla

YUNUS SURESİ 100. AYET, BİZLERE NELER ANLATIYOR?


Kur’an öyle bir rehber kitap ki, ona nasıl yaklaşırsanız, size niyetiniz nispetince cevaplar verir. Okuduğumuz okul dönemlerini hatırlayınız, aynı kitabı okumamıza rağmen, herkes farklı notlar alırdı. Peki, bu farklı notlar alışımız, acaba yalnız akıl kapasitemizle mi ilgiliydi dersiniz? Elbette hayır. Kimi arkadaşların ders çalışma niyeti dahi olmadan, zorla ders çalıştığını çok iyi bilirim. Daha açıkçası gönülsüz baktığımız her kitap, ya da herhangi bir işten tam verim almamız, ondan gereği gibi faydalanmamız da mümkün olmayacaktır. İşte Kur’an a gönülsüz ve art niyetle bakan, Rabbin ne anlatmak istediğini anlamak yerine, BATIL İNANÇLARINA DELİL ARAYANLARA, elbette niyetleri ölçüsünce cevap verecektir. Bir örnek vermek istiyorum.

Bir arkadaşımız Kur’an da, ALLAH IN İZNİ OLMADIKÇA KİMSE İMAN EDEMEZ DİYOR. Madem Allah izin vermiyor, benim iman etmemde mümkün olamaz demiş. Bu durumda bende hiçbir şeyden sorumlu olamam şeklinde bir yaklaşımla, Kur’an ın bu ayetini kendince yorumlayıp, yanlışına delil aradığını ve ayetleri küçümser şekilde anlama yoluna gittiğini, üzülerek şahit oldum.

Önce Kur'an iman sözünden ne anlatmaya çalışıyor, iman edenler için neler hazırlanmış, ödülleri nedir bunu çok iyi bilirsek, gerçekten herkesin iman ettim demesiyle, iman etmiş olmasının mümkün olmayacağını, zaten gerçek iman edenlerde, bu tür insanları aralarında görmek istemeyeceğini bilir.

İman etmek, Allah a itaat etmek, BOYUN EĞMEK demektir. Onun buyruğuna girip, ona kayıtsız şartsız teslim olmaktır. İslam sözcüğünün de anlamı budur zaten. Onun istediği yolu takip edip, aklını kullanıp hurafelerden uzak yaşayan rehberini, kitabını yanından eksik etmeyip, ona her anında danışarak yaşamaktır, kısacası iman etmek. Şimdide gelelim bahsettiğimiz Yunus suresi 100. ayete. önce yazalım daha sonra, Allah ın izniyle anlamaya çalışalım.

Yunus 100: ALLAH’IN İZNİ OLMADIKÇA, HİÇBİR KİMSE İMAN EDEMEZ. ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR.


Yukarıdaki ayet, biraz aklını kullanana inanılmaz bir ışık tutuyor, yeter ki doğru pencereden bakalım. Deniz manzarası ön camdan görünüyorsa, denizi seyretmek için inat edip arka pencereden bakarsanız, denizin güzelliklerini görebilir misiniz? Belki denizin dalgalarının sesini duyabilirsiniz, ama o ses size yeterli gelip, nefsinizi ve benliğinizi tatmin etmeyecektir.  Şimdide ayeti anlamaya çalışalım.  Allah bakın ne diyordu?

"ALLAH’IN İZNİ OLMADIKÇA, HİÇBİR KİMSE İMAN EDEMEZ."

Bizler bu sözden ne anlamalıyız? Önce hatırlayalım, Allah bizleri yaratmadan önce bir söz aldığından bahseder Kur’an da. Ona iman edeceğimizi, onun yüceliğinin karşısında saygıyla eğileceğimizin sözü. Verdiğimiz bu sözü hatırlamamız içinde, yaşarken fıtratımıza koyduğu iman etme, yaratıcıyı hatırlama duygusu. Bu ayetin devamındaki 101. ayette de bakalım."Göklerde ve yerde neler var, bir bakın" de. İnanmayacak bir millete ayetler ve uyarmalar fayda vermez." Demek ki iman önce insanın kendi özgür iradesi i,le olacak zorla değil. 99. ayettede aslında aynı konu vurgulanıyor ona bakalım."Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?" Sanırım Ynus suresi 100. ayet daha açık anlaşılmıştır. İman edebilmek için önce Allah ın yolunda olmalıyız ki, Allah da imanın kalbimize yerleşmesine izin versin.

Demek ki Allah bizlerin, huzuruna gittiğimizde hesap verebilmemiz için, iman eden bir kulu olmamız adına çırpınıyor adeta. TÜM BU UĞRAŞLARDAN SONRA, KULU İMAN ETMEK İSTEDİĞİNDE, ACABA ALLAH İMANINI KABUL ETMEMESİ MÜMKÜN MÜ? EĞER BÖYLE BİR DÜŞÜNCEDE OLSAYDI, KİTAPLARI VE RESULLERİ GÖNDERMEZ, AKLINI KULLANAN DOĞRUYU BULSUN DER, BİZLERİ BAŞIBOŞ BIRAKIRDI. Kur’an ı bir kez okuyan, Allah ın bunun tam tersini yapmaya çalıştığını, bizlerin iman eden doğru ve aklını kullanan bir insan olmamız için, nasıl çabaladığını hemen anlayacaktır.

Peki, o zaman Allah ın izin vermesi zorluğu nereden çıkıyor? Demek ki bir sorun var burada. Allah demek ki iman konusunda bir sınır, bir kıstas koymuş ki, bu sınırda olan ya da bu sınırı aşanlar var demek ki. Gelin şimdide onu anlamaya çalışalım, bunlar kimler olabilir.

Yunus 51: “BAŞINIZA BELÂ GELDİKTEN SONRA MI O'NA İMAN EDECEKSİNİZ, ŞİMDİ Mİ? Hâlbuki azabın gelmesini istemekte acele ediyordunuz.” (Bayraktar Bayraklı)

Sad 28: YOKSA BİZ, İNANIP YARARLI İŞ YAPANLARA, YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK YAPANLAR GİBİ Mİ DAVRANACAĞIZ? Veya Allah'a saygı duyanları günahkârlar gibi mi sayacağız? (Bayraktar Bayraklı)


Yukarıdaki ayetleri okuduğunuz zaman, sanırım hemen anladınız. Evet, öyle yağma yok. Sen Allah ın zamanında bizleri iman etmesi için uğraş verdiğinde, kitaplar resuller gönderdiğinde onu görmezden gel, ona inanma, daha sonra azabın belirtisi geldiğinde, hemen koş ben iman ettim de. Bu örneğin benzeri hayatımızda çok olur. Zorluğa düştüğümüzde ruhumuzun derinliğindeki Yaratıcı duygularımız şahlanır ve hemen Allah tan yardım isteriz. Sorun geçtiğinde ise hemen unutuveririz.

DEMEK Kİ İMAN ETMENİNDE BİR YOLU YORDAMI VE ÜSLUBU VARMIŞ. ONU YERİNE GETİRENE ALLAH, İMANINI GÜÇLENDİRMEK İÇİN YARDIM EDİYOR.

Sad 28. ayette ise Rabbimiz, iman edip hayırda yarışanlarla, yeryüzünde fesat çıkaranları bir tutmamız mümkün değildir diyor. Çünkü onları bir tutmamız, onları beraber aynı yerde bulundurmamız, iman edenlere de bir saygısızlık, adaletsizliktir diyor. Onları bir arada tutmamız iman edenleri de yoldan çıkarır diye, ne kadar güzel izah ediyor.

Şimdide Yunus suresi 100 ayetin sonundaki cümleye bakalım. Çünkü ondan bahsetmedik.

"ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR."

İşte üzerinde çok düşünmemiz gereken cümlede, burası bana göre. Allah Kur’an da en çok üzerinde durduğu ve ayetlerin sonunda her zaman bizleri uyarıp, aklınızı kullanın sözcüğüdür.

Peki, nerede kullanabiliriz bu aklı? Tabiî ki her yerde, çevremize baktığımızda, gökyüzüne baktığımızda, bir böceği, sineği incelediğimizde, her yerde aklını kullanan, Allah ı görecektir de ondan. Düşünün aklınızı kullanın diyor. Allah ı yalnız tabiata bakarak değil, gönderdiği apaçık Kur’an da, tüm gerçekleri örneklerle de anlatmıştır bizlere. Elbette gönül gözü ile göremeyen, normal gözlerle baktığında, gerçeklerin farkına bile varamayacaktır.

Bizler Dünyaya geldiğimizde, tertemiz günahsız doğarız. Daha sonra özgür irademizle gelişir tüm olaylar. Yani hiçbirimiz doğuştan inançsız değil, tam tersine iman eden olarak doğarız. Bakın Allah ayetinde bu düşünceyi nasıl onaylıyor.

Yunus 33: İşte böylece Rabbinin, yoldan çıkanlar hakkındaki “Onlar inanmazlar” sözü gerçekleşmiş oldu. (Bayraktar Bayraklı)

Demek ki her insan doğuşta zaten iman etmiş doğar, fakat ayette de söylediği gibi kimisi nefsine yenilmesi, şeytanın vesvesesi ile yoldan çıkarlar, yani iman edenler arasından uzaklaşırlar diyor Rabbimiz. Bakın yine bu ayete benzer bir ayet daha hatırlatmak istiyorum.

Enam 82: İMAN EDENLER VE İMANLARINI ZULÜMLE KARIŞTIRMAYANLAR, İŞTE GÜVENLİK ONLAR İÇİNDİR VE ONLAR HİDAYETE ERMİŞLERDİR.

Tevbe 66: ÖZÜR BEYAN ETMEYİN; İMANINIZDAN SONA KÜFRE SAPTINIZ. İÇİNİZDEN BİR GRUBU AFFETSEK BİLE DİĞER BİR GRUBU, GÜNAHA BATMIŞ KİŞİLER OLDUKLARI İÇİN AZABA UĞRATACAĞIZ.

Bakara 143: ….. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir.

Bu ayetlerden de çok açık anlaşılıyor ki, ben iman ettim demekle iş bitmiyor. ÖNEMLİ OLAN, İMANIN GEREKLERİNİ YERİNE GETİRMEKTİR. Güvende olanlarında, imanını koruyanlar olacağını söylüyor Yaradan. Yoksa iman etmek isteyeni niçin kabul etmesin, o bizim yaratıcımız, ilahımız değil mi?

Dilerim Allah dan, Kur’an ın rehberliğinden, nurundan, güneşinden en güzel istifade eden, nefsine yenilmeden hakkın yolundan giden, Allah ın halis azınlık kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .