Ana içeriğe atla

DUHA SURESİ 4-5-6-7-8. AYETLER ÜZERİNDE BİRLİKTE DÜŞÜNELİM.



Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim, Duha süresinde geçen bazı ayetler üzerine olacaktır. Bu ayetleri eğer düşünmeden okuyup geçersek, Allah’ın bu ayetlerde bizlere neler anlatmaya çalıştıklarını, detayıyla anlamamız mümkün olmayacaktır. Onun için Allah bizlerin ayetler üzerinde, özellikle düşünmemizi istiyor çünkü GÜÇLÜ VE SARSILMAZ BİR İMANA SAHİP OLABİLMEMİZ İÇİN. Gerçekten de akıl, düşünme, muhakeme tüm gerçeklerin anahtarıdır. Allah bu özelliği yaratılmış başka hiçbir canlıya vermemiştir. Bahse konu ayetleri önce yazalım.

DUHA 5–6–7–8: Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın. Seni yetim bulup da barındırmadı mı? SENİ YOLUNU KAYBETMİŞ OLARAK BULUP DA YOLA İLETMEDİ Mİ? Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?  (Diyanet meali)

Kur’an’ı eğer bir bütün olarak düşünmeyip, düz bir mantıkla okur geçersek, ayetlerde anlatılmak istenen gerçeği, gereği gibi anlamamız mümkün olmayacaktır.  Dikkat ederseniz Allah Elçisine seslenerek, sana nimetlerinden gereği kadar verecek, sende bundan hoşnut olacaksın diyor. Demek ki Allah’ın Elçisinin geçim ile ilgili konularda, ilk dönemlerde biraz sıkıntılı olduğunu anlıyoruz. Ayetin devamında bu konuya açıklık getiriyor ve diyor ki, seni yetim bulup da barındırmadık mı? Eğer bu ayet üzerinde dikkatle düşünmezsek, çok önemli bir detayı kaçırmış oluruz. Buradan da anlıyoruz ki, ALLAH ELÇİLİK VERECEĞİ BİR KULUNU DAHA ÇOCUKKEN KARAR VERİYOR VE ONU HAZIRLIYOR. Bunu Hz. İsa konusunda da açıkça görüyoruz.

Benim çok önemsediğim bir konuda, devamındaki ayette Allah Elçisine hitaben, seni yolunu kaybetmiş olarak bulup, doğru yola biz iletmedik mi diyor. ÇOK İLGİNÇ ALLAH GELECEĞİ BİLİYOR, ELÇİSİNİ ÇOK ÖNCEDEN SEÇİYOR AMA YİNEDE ONU ÖZGÜR İRADESİ İLE BAŞ BAŞA BIRAKIYOR. Bunu da ayetten anlıyoruz. Bu konuda Şura 52. ayetinde, Sen daha önce din iman nedir bilmezdin, seni doğru yola biz ilettik diyordu. Sizce de çok ilginç ve düşündürücü değil mi? Onun içindir ki Allah, siz kendinizi düzeltmeye bakın, karşınızdaki insanların inançlarını yargılamayın, kimin takvaca üstün olduğunu yalnız Allah ben bilirim diyerek, bizleri birçok ayetinde uyarıyor. Şunu da aslında ayetten anlıyoruz, ALLAH’IN YARDIMI OLMADAN, NEFSİMİZİN O GÜÇLÜ ETKİSİNDEN KURTULUP, DOĞRU YOLU BULMAKTA ÇOK ZORLANIRIZ. NEFSİMİZİN BASKISINDAN KURTULABİLMEMİZ İÇİN, ELBETTE BİR YOL VAR AKIL VE DÜŞÜNME, AMA HANGİMİZ BUNU GEREĞİ GİBİ HER ZAMAN KULLANABİLİYORUZ? ONUN İÇİN MUTLAKA, ALLAH’A KARŞI GEREKEN SAYGIMIZI GÖSTERMELİYİZ VE DOĞRULARIN ARAYIŞINDA OLMALIYIZ Kİ, DUALARIMIZIN KARŞILIĞI OLARAK, ALLAH’TAN YARDIM GÖREBİLELİM.

Şöyle düşünebilirsiniz, Allah’ın Elçisi ümmiydi yani ehli kitabın hiç bir inancına tabi değildi. Bu durumda Allah, neden onu Elçi olarak seçmiş olabilir? İşte bu gerçeği, Kur’an ayetlerini dikkatle okuduğumuzda çok iyi anlıyoruz. Allah’ın Elçisi ehli kitabın batıl, hurafe ve ataların uydurma rivayetlerine tabi olmayıp gerçeklerin, doğrunun, Hakkın arayışında olmasından dolayı, Allah doğru yolu Hz. Muhammed’e göstermiş ve onu Elçi seçmiştir. DİNİ İNANCIMIZI YAŞARKEN, ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE TABİ OLMAK, ALLAH’IN BİZLERDEN İSTEDİĞİ, ÇOK ÖNEMLİ OLMAZSA OLMAZ ŞARTIDIR. Bu düşünceden yola çıkarak, şunu söyleyebiliriz. ALLAH KULU YANLIŞ YOLDA BİLE OLSA, DOĞRULARIN ARAYIŞINDA OLAN KULUNA, KESİNLİKLE YARDIM EDER VE ONU DOĞRUYA ULAŞTIRIR, ASLA YALNIZ BIRAKMAZ. GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLMAYIP, ARAŞTIRMADAN VELİLER, GAVSLAR EDİNİP, BİRİLERİNE SORGUSUZ TABİ OLANLARA ALLAH, YARDIM ETMEYECEĞİ GİBİ, BU İNATLARINDAN DOLAYI ONLARIN, GÖZLERİNE PERDE ÇEKİP GÖNÜLLERİNİ MÜHÜRLEDİĞİ UYARISINI YAPAR.

Peki, bizler bu gerçeğin farkında mıyız? Hiç sanmıyorum, eğer farkında olsaydık, karşımızdaki her kim olursa olsun onu din adına yargılamazdık, dışlamazdık onu kâfir ilan etmezdik. Hatta bu gerçeklerin farkında olan bir insan, şunu çok iyi bilir. BELKİ O ALLAH KATINDA, İLERİDE HEPİMİZDEN DAHA ÇOK ,TAKVACA ÜSTÜN OLABİLİR . Kimin daha sonra Allah katında, hangi derecelerde olacağını hiç birimiz bilemeyiz. BİZLERE DÜŞEN, ALLAH’IN KUR’AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞARAK BATILDAN UZAK, YAŞAYABİLMENİN ÇABASI İÇİNDE OLMALIYIZ.

Allah Duha 8. ayetinde de seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi diyor.  Zenginlik göreceli bir sözdür. Kimisine göre çok mal ve mülkün olmasıdır, kimisine göre zenginlik her ihtiyacını karşılayacak durumda olandır.  Allah bu ayetinde sizce seni zengin etmedi mi sözüyle, sana çokça sınırsız mal mülk mü verdi diyor? Hiç sanmıyorum, çünkü Allah’ın Elçisine ihtiyacını karşılayacak öyle bir yol hazırlamış olmalı ki, toplum tarafından tenkit edilmesin.  Hatta bu ayetlerin başında bakın ne söyleyerek yukarıdaki ayette geçenleri anlatıyor.  GERÇEKTEN İŞİN SONU, SENİN İÇİN BAŞINDAN DAHA İYİ OLACAKTIR. DUHA 4  Bu ayetten de anlıyoruz ki Allah Elçisine, yaşadıkların ve sana vereceklerim senin ihtiyacını karşılayacak kadar olacak, ama asıl sen mükâfatını en sonunda alacaksın diyor. Aslında bu sözler ile Allah Elçisine çok şeyler anlatıyor.

Allah’ın Resulünün zenginliği konusu, günümüzde de tartışılan bir konudur. Kimisi çok fakirdi der, kimisi de çok zengindi yakıştırmaları yapılır. Aslında bizler, biraz bu konuya nefsi yaklaşırız. Hâlbuki bu konuya Allah Kur’an’da açıklama getirmiştir. Dikkatli okuyan anlayacaktır.  Çok zenginlik ve çok fakir olmak, Kur’an’da bizlerin imtihanı olduğu örneklerini verir. Benim Kur’an’dan anladığım kadarıyla Allah, Elçisini her ikisiyle de zorlu imtihan etmek yerine, gerektiği kadarını verdiğini anlıyoruz.  Sanırım Elçisinin görevini layığı ile yapabilmesi için,  bu konularla çok fazla imtihandan geçirmek istemediğini düşünmemiz yanlış olmasa gerek. Çünkü biz insanların nefislerinin etkisinde kalıp, malı mülkü aşırı derece sevdiğimiz örneğini verir Allah Kur’an’da. Ayeti hatırlayalım. 

FECR 17–18–19–20: Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz; yoksulu doyurmaya teşvik etmiyorsunuz, haram helâl demeden mirası yiyorsunuz, MALI AŞIRI DERECEDE SEVİYORSUNUZ. (Bayraktar Bayraklı)

Gerçektende bizler mala mülke çok düşkünüz. Onun için Allah bizleri bu konuda onlarca ayetinde uyarıyor. Sizce Allah Elçisini nasıl bir yolla, toplumun kabul edeceği hangi yöntemle mal- mülk verip ihtiyacını karşılamış olabilir? Aslında Allah’ın Resulünün hayatını biraz araştıran, bu gerçeği hemen fark edecektir. Allah’ın Elçisi ticaret ile uğraşıyordu. Ticarete amcasının yanında başlamıştı. Ama o dönemde amcasının ticarette maddi durumu biraz bozulmuş ve Mekke nin tanınmış tüccarlarından Hz. Hatice ye müracaat ederek, kendi malının başında bulunan Hz. Muhammed ile birlikte çalışmasını teklif etmiş. Hz. Hatice Hz. Muhammet in güzel ahlaklı ve güvenilir bir insan olduğunu çevresinden duyduğu için, bu teklifi kabul etmiş.  Tabi bu ortaklıktan çok memnun kalan Hz. Hatice, Hz. Muhammet ile evlenmeye karar vermiş. 

İşte Allah bir insanın nasibini nerelerden vereceğini, nasıl ve hangi yolla ihtiyaçlarını karşılayacağını bilemeyiz.  Önemli olan azmadan, yoldan sapmadan, nefsimizin etkisinde kalmayacağımız bir malın, Rabbimizin bizlere vermesini dilemektir. Allah’ta Elçisine önce gerektiği ölçüde yokluğu tattırarak o duyguyu yaşatmış, daha sonrada varlığın kıymetini bilmesini sağlamıştır.Dilerim yüce Rabbimizden, huzur ve mutluluk içinde yaşayabileceğimiz bir varlığı bizlere versin inşallah. Yokluk ve çok mal mülk zor bir imtihan ın gerçekleridir. Elbette bundan kaçamayız imtihanımızın bir parçasıdır. ALLAH’IM BİZLERİ ZOR İMTİHANLARDAN GEÇİRME. KUR’AN GERÇEKLERİNİN BİLİNCİNDE OLAN, SENİN HALİS KULLARININ ARASINA AL BİZLERİ. 

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

İSLAM DİNİNİN TEK KAYNAĞI KUR’AN’DIR. “KUR’AN, SÜNNET, İCMA, KIYAS, KONUSU.”

Herhangi bir konuyu daha iyi öğrenmek adına, araştırma yaptığımızda, birçok kaynaktan, kitaptan faydalanırız. Bunun sebebi öğrenmek istediğimiz konu hakkında, daha detaylı bilgi almak, farklı düşünce ve fikirlerden yararlanmaktır amaç. Araştırmalarımız sonucunda, kendimizce bir sonuca ulaşırız ve yine bulduğumuz verilere göre bir karar veririz, değerlendirme yaparız.  DEĞERLENDİRMEMİZDEKİ EN ÖNEMLİ ETKEN, ARAŞTIRDIĞIMIZ KONUNUN DEĞİŞMEZ, SABİT VERİLERİ ÜZERİNE OLUR.  Çünkü bizler bilgi sahibi olmak istediğimiz konunun, önce ana hatlarını öğreniriz. Bu bilgiler üzerine, araştırmalarımız sonucunda kararlarımızı veririz. Bu araştırmayı yaparken, güvenilir bilgi ve kaynaklardan özellikle faydalanırız. Din konusunda da aynı yolu izlememiz, elbette çok normal. Araştırıp, sormalıyız hatta birçok kitaplar okumalı, öğrenmek istediğimiz konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmalıyız. Çünkü Allah ayetler üzerinde düşünmemizi, araştırıp sorgulayarak iman etmemizi ister.  Acaba araştırmalarımız