Ana içeriğe atla

MEZHEPLERE, FIRKALARA BÖLÜNMEK VE KUR'AN IN BUNA CEVABI.




İnternette bir yazıyı okurken, çok ilginç bir soru ve cevabıyla karşılaştım. Sorduğu soruya verilen cevabı, önce sizlerle paylaşmak, daha sonrada üzerinde birlikte sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.

“SUAL: Bazı kimseler, (Peygamber, ne Hanefi, ne de Şafii idi, Sünni de değil idi) diyor. Sünnet ne demektir?

CEVAP

Demek ki mezhep de, sünnet de, bilinmiyor. Askerlikte, kara, hava ve deniz kuvvetleri vardır. Genelkurmay, karacı, havacı veya denizci değildir diyerek bu kuvvetlerden ayrı sayılır mı? Kuvvetler genelkurmaya bağlı olduğu gibi, mezhepler de Resulullaha bağlıdır.

Nasıl ki kuvvet komutanlıkları birbirinin yardımcısı ise, mezhepler de öyledir. Kendi mezhebine göre yapılması güç olan bir iş başka mezhebe göre yapılır. Mezhepler, bir elin parmakları gibi, aynı ele hizmet eder.”

Bu zihniyetin, Kur’an dan çok uzak bir inancın peşi sıra gittiği çok açık anlaşılıyor. Bizler batıl ve hurafe inançlarımıza, Kur’an ın tabiriyle atalarımızın inançlarına, yine Kur’an dan uzak örneklerle inanmaya, kanıtlar aramaya devam ettiğimiz sürece, Allah a ulaşan en doğru yolu bulmamızda mümkün olmayacaktır. Gelin yukarıdaki cevap üzerinde birlikte düşünelim. Kur’an bölünmeyi, fırkalara, mezheplere ayrılmayı kabul edip onay veriyor mu da, bu sözlere inanabiliyoruz, önce ona bakalım. Aynı olaylar cahiliye toplumunda da yaşanmış. Ehli kitap toplumu da, bölünmüş ve mezheplere ayrılmış haldeydiler, aşağıdaki ayetlerden sanırım çok net anlaşılıyor.

Şura 13: Sizin için, dinden, Nuh’a önerdiğini, sana vah yettiğini, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: “Dini dosdoğru tutun; ONDA BÖLÜNÜP FIRKALARA AYRILMAYIN!” ONLARI ÇAĞIRDIĞIN BU TUTUM, ŞİRKE BULAŞANLARA ÇOK AĞIR GELMİŞTİR. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir.

Lütfen ayetin açık ve net anlatımına bakar mısınız? Allah Benim gönderdiğim din, farklı bir din değil diyor. Hepsinde vah yettiğim en önemli emir; “DİNİ DOSDOĞRU TUTUN, ONDA BÖLÜNÜP FIRKALARA AYRILMAYIN!” Diyede özellikle belirtiyor. Yalnız Allah ın vahyine çağırdığınızda, şirke bulaşmışlar, yani yalnız Allah ın indirdiğinin dışında, kendilerine veliler, şeyhler, edinip, fırkalara mezheplere bölünüp, bunlarda dinin emri diyenlere, senin Allah ın vahyine davetin, ŞİRKE BULAŞMAŞLARA AĞIR GELİR, ZORLARINA GİDER DİYOR. Soru ve cevaptan bu ayetin, geçmiştede aynı şekilde yaşandığını anlıyoruz. ALLAH SAKIN DİNDE BÖLÜNMEYİN DEDİKÇE, HALA İNSANLAR KENDİLERİNE KANIT YARATABİLMEK ADINA, BEŞERİ ÖRNEKLERİ NASILDA VERİYORLAR. UNUTTUKLARI, DİNİN YALNIZ ALLAH A HAS YAŞANACAĞI GERÇEĞİDİR.

Peki, bizler bu apaçık sözleri işittiğimiz halde, nasıl olurda hala dinde mezheplere bölünüp, bir de verdiğimiz beşeri Genelkurmay örneğiyle, aynı tutarız. Din Allah ın dinidir, hükmü veren yargılayan yalnız kendisidir. Hatırlayalım, Allah ın Elçisi vefat ettikten sonra en yakınlarına dahi, benim görevimi artık sizlerden birisi yürütecek demiş midir? Tabiî ki hayır. Çünkü Allah ın Elçisine görevi veren Allah tır, onun vefatıyla da dinin yayılması, anlatılması görevi, tüm Müslümanların görevi olmuştur.  Ama tebliğ yalnız Kur’an dır.

Verilen cevabı hatırlayınız lütfen. Mezhepleri askerlikteki Kuvvet komutanlarına benzetmiş, Allah ın Elçisini de Genelkurmay başkanı ilan etmişlerdi. Biraz düşünen bu örnekteki yanılgıyı hemen anlar. Allah ın Elçisi sağlığında, asla din fırkalara, mezheplere bölünmemişti. TAM TERSİNE BÖLÜNEN DİN, BİRLEŞTİRİLMESİ İÇİN KUR’AN İNDİRİLMİŞTİ. Dört halife devrinde de asla din mezheplere, ya da fırkalara bölünmemişti. DİNDE BÖLÜNMEK, KUR’AN IN YOLUNDAN SAPMAKTIR.  Dinde bölünmenin normal olduğunu savunan zihniyet, bakın bu bölünmeyi nasıl savunuyor.

“ELBETTE Kİ MEZHEPLER DOĞAL PARÇALARDIR, MEZHEP OLMADAN DİNİ YAŞAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. DİN ALLAH’TAN GELİP İNSAN ZİHNİNE DÜŞTÜĞÜ ANDA, YORUMA DÖNÜŞÜR. İŞTE BU YORUMUN ADINA DA MEZHEP DENİR.”

Bu zihniyet ve düşüncesi Kur’an dan sapmadır, şirktir. Mezhep görüş, anlayış, inanç demektir ki, Allah ın görüşünden inancından başka bir inanç, anlayış düşünülemez. Onun için Allah yalnız Kur’an ın ipine sarılmamızı emretmiş ve dinde bölünmeyin emri vermiştir. Mezheplere bölünmeyi Allah doğal değil, dinden sapmak olarak kabul ediyor. Din Kur’an dır ve elçisi kanalıyla önce sözlü, daha sonrada yazılı hale getirilerek bizlere ulaşmıştır. Bizlerin sorumlu olduğumuz dinin anası olan MUHKEM ayetler açık ve  nice örneklerle anlaşılır hale getirildiğini ve asla YORUMA AÇIK OLMADIĞINI ALLAH SÖYLÜYOR. ONUN İÇİN MUHKEM DİYOR. Yorum, açık olmayan, anlaşılmayan sözlere yapılır. ALLAH IN AYETLERİ KİŞİLERİN YORUMLARI İLE FARKLI ANLAMLARA BÜRÜNÜYORSA, BUNUN ADINA NE MEZHEP DENİR NEDE ALLAH IN DİNİ DENİR. BU ANCAK İNSANLARIN, KENDİ NEFİSLERİNDE YARATTIĞI BEŞERİ BİR DİNDEN BAŞKA BİR ŞEY OLAMAZ. Allah ın ayetleri yorumlandığı için, dinde bölündük ve birbirimize düşman olduk. ALLAH BUNLARI SÖYLEYENLERE VE İNANANLARA MÜŞRİK DİYOR.

Dört halife devrinden sonra, siyasi anlaşmazlıklar sonucunda kurulmuş mezheplerle, ne yazık ki İslam dini, Allah ın sakın bölünmeyin emirlerini görmezden gelip, bölünmüştür. Şimdide bu yanlışı topluma masum bir olaymış gibi hala yaşatmaya, savunmaya kalkıyorlar. Gelin Bu konuda Kur’an a bakmaya devam edelim. Acaba Allah dinde bölünme konusunda neler söylüyor ve dikkatimizi çekiyor, onu daha iyi anlamaya çalışalım.

Şura 14: Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden AYRILIĞA DÜŞTÜLER. Eğer belli bir süreye kadar Rabbinden bir (erteleme) sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

Yukarıdaki ayette Allah, Ehli kitabın yaptığı yanlışa örnek veriyor. Allah ın gönderdiği kitaplar haricinde, atalarından miras kalmış hurafe inançlarına da inanmakta ısrar edip, çekişmeye giren, itirazda bulunmalar yüzünden bölündüklerini, ayrılığa düştüklerini söylüyor. Sanırım bizler günümüzde aynı hatanın tekrarını yaşıyoruz. Kur’an dan bu konuyu araştırmaya devam edelim.

Rum 32: DİNLERİNİ PARÇALAYAN VE BÖLÜK BÖLÜK OLANLARDAN OLMAYIN. Bunlardan her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.

Enam 159: DİNLERİNİ PARÇA PARÇA EDİP GURUPLARA AYRILANLAR VAR YA, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.

Ali İmran 103: HEPİNİZ ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI SARILIN. DAĞILIP AYRILMAYIN. Ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.

Ne dersiniz bu sözler, bugün bizlerin yaptığı yanlışı anlatmıyor mu? GÖZLER PERDELİ, GÖNÜLLER MÜHÜRLÜ OLUNCA, DEMEK Kİ ALLAH IN GERÇEKLERİNİ GÖREMİYORUZ. Allah dinde bölünmeyin diye emir veriyor, fakat bizler hala bölünmeyi kendi nefsimizi tatmin için, verdiğimiz örneklerle aklamaya, normal gibi göstermeye çalışıyoruz. Hatta mezhepler olmasaydı, dini yaşayamazdık diyecek kadar Allah ın dinine saygısızlık yapmaktan çekinmiyoruz. Allah ne söylüyorsa, bizler tersini yapıyor ve yaptığımız yanlışlara da öyle örnekler veriyor ve inanıyoruz ki, doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum. Bizler Allah ın kitabına uymak yerine, Allah ın kitabını ne yazık ki kendimize uydurmuş yaşayıp gidiyoruz. Bakın, mezhepler konusuna verilen cevapta ne demişler. Sapkınlığın boyutunu, zerre kadar düşünen çok net anlayacaktır. Dini adeta nefsimize uydurmuş, hiç de şikayet etmeden yaşayıp gidiyoruz.

“KENDİ MEZHEBİNE GÖRE YAPILMASI GÜÇ OLAN BİR İŞ, BAŞKA MEZHEBE GÖRE YAPILIR.”

Aman Allah ım, bu nasıl büyük bir yanılgı, sapkınlık, akıl tutulması. Nasıl bir inanç yaratmışız ki kendimize, yapmakta güçlük çektiğimiz konularda, daha kolayını kabul etmiş mezhebin uygulamasına uyabiliyoruz. OHHHH NE ALA. ALLAH SİZLER İÇİN YEMİN OLSUN Kİ KOLAYLAŞTIRDIM DEDİĞİ DİNİ, ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRIP, DAHA SONRADA YARATTIĞIMIZ BÜYÜK YANLIŞLARDAN KURTULMANIN DA YOLUNU, NE GÜZEL BULMUŞUZ.

Her şey o kadar açık ki, yapılan yanlışlar, ben yanlış yoldayım diye bağırıp duruyor, ama kulaklar paslı duymuyor. Çünkü kulaklarımız Kur’an ın ışıltısını, nurunu almamış onun aydınlığıyla aydınlanmamış, elbette yaptığımız yanlışın farkına varamayacağız.

Ali İmran 105: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, PARÇALANIP AYRILIĞA DÜŞENLER GİBİ OLMAYIN. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.

Bunca açık ayetleri görmezden gelenlere, söyleyecek çok fazla söz olmasa gerek. Gözler perdeli olup gönüller mühürlenince sanırım gerçekler böyle fark edilemiyor.

“KENDİLERİNE APAÇIK DELİLLER GELDİKTEN SONRA, PARÇALANIP AYRILIĞA DÜŞENLER GİBİ OLMAYIN.” İşte günümüzde de yapılan, büyük hata katlanarak devam ediyor. Bizlere gelen apaçık hak olan, Kur’an inancımızda tek delil, kanıt olduğu halde bizler, bunu yeterli görmeyip ne yazık ki parçalanmış, bölünmüş ve hepimizde Kur’an dışından edindiklerimizle öğünerek, İslam ı yaşar olmuşuz. Ama Allah ın sakın bunlar gibi olmayın dediğini, hala kulakları paslı olanlar duymamakta ısrar ediyor. Onlara söyleyecek hiçbir sözümüz yok.

İslam âlemi, cahiliye dönemindeki büyük yanlışları yaşadığının farkında bile değil. Allah ın Elçisinin mahşer günü söyleyeceği, bizlerin yüreklerini sızlatması gereken o acı olay, ne yazık ki gerçek oldu. Hatırlamakta yarar var.

Furkan 30; Ey Rabbim! BENİM TOPLUMUM BU KUR’AN’ I DEVRE DIŞI TUTTULAR. 

Çetin bir mücadelenin, zorlu bir ortamın içinde, imtihanımızı vermenin ne denli zor olduğunu biliyorum. Dilerim Rabbimizden, hurafe ve batıla değil, Kur’an ın ipine sıkı sıkı sarılan, Allah ın azınlık halis kullarından oluruz. 

Saygılarımla 

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

  1. MEZHEPLERE,FIRKALARA BÖLÜNMEK VE KUR'AN IN BUNA CEVABI.+ŞURA-13.
    ALLAH’TAN ROL ÇALARAK ALLAH’A MEYDAN OKUYAN MÜSLÜMANLAR!
    ‘mezhep olmadan nasıl olacak ki,
    “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter”
    KAZANMAK VARKEN KAYBEDENLERDEN OLMAYALIM!
    ÇÖZÜM.
    DTY
    https://t.co/ANtOdv0XUK

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .