Ana içeriğe atla

MERYEM SURESİ 29 VE 30. AYETLER. HZ. İSA NIN BEŞİĞİNDE KONUŞMASI.


Bu makalemde sizleri, Meryem suresinde, Hz. İsa nın bebek beşiğinde konuşması konusu üzerinde, sizleri düşünmeye davet edeceğim. Önce konumuz ile ilgi Meryem suresinden ayetleri yazalım. Daha sonra birlikte düşünelim. Tabi düşüncelerimizi mutlaka, Kur’an ın diğer ayetlerinden de onaylamayı unutmayalım. Yani fikir ve düşünceler kendi zanlarımızla olmasın, Kur’an dan mutlaka onaylayalım.

Meryem 27–28–29–30: Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!” “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler. Bebek şöyle konuştu: “ŞÜPHESİZ BEN ALLAH’IN KULUYUM. BANA KİTABI (İNCİL’İ) VERDİ VE BENİ BİR PEYGAMBER YAPTI.” (Diyanet meali)

Peygamber kelimesinin geçtiği, bu tercümeyi özellikle seçtim. Nedenini biraz sonra izah edeceğim. Peygamber Farsça bir kelimedir, bende bazen kullanırım ama her yerde kullanırsak, nasıl ayeti doğru anlamamızı engelliyor onu da görmüş olacağız. Ayete baktığımızda, Meryem anamızın hamile kalışından bahsederek, onun toplumun içine nasıl çekinerek girdiği ve halkın ona karşı tavrına bir örnek veriliyor. Meryem anamızın, bunu nasıl topluma anlatırım diye düşündüğü örnekleri, birkaç ayet öncesinde anlatılıyor.

Lütfen önce şunu unutmayalım. Hz. İsa nın dünyaya gelmesi, Allah ın bir mucizesidir. Böyle bir mucizeyi hiçbir yaratılmış beşer yapamaz. Madem bir mucizeyle dünyaya geldi Hz. İsa, onun beşikte konuşması Allah ın bir mucizesidir, bunu da kabul etmeliyiz. Tekrar hatırlatıyorum, eğer Hz. İsa nın babasız Allah ın emriyle dünyaya geldiğine iman ediyorsak, onun beşikte konuşmasını yadırgamamız yanlış olur.

Bu ayeti izah etmeye, anlatmaya çalışanların bir kısmı,  Hz. İsa beşikte konuşmamış, konuşması da mümkün değildir. Bu sözler Hz. İsa büyüdükten, konuşmaya başladıktan sonra söyledikleri sözlerdir diye açıklıyorlar. Ama ayetleri ardı sıra okuduğumuzda ve hatta Kur’an ı bir bütün olarak düşündüğümüzde, bu düşüncenin ne yazık ki Kur’an dan onay almadığını görüyoruz. Çünkü ayette, Hz. İsa annesinin daha kucağında, yeni doğmuş ve bu doğumun topluma nasıl izah edileceği konu ediliyor. 

Bu fikri savunanlar, yani bu sözleri Hz. İsa büyüdüğünde, konuşmaya başladığında söylemiştir düşüncesini savunanlar, bana Allah kitabı verdi ve ayetin tercüme edildiği şekliyle söylemek gerekirse, Allah beni peygamber yaptı sözlerinden yola çıkarak, bebek olan bir kişiye daha ne kitap verilmişti, nede o peygamber olmuştu, onun için bu sözler büyüdüğünde söylenmiş sözlerdir, diye bir açıklama yapılmaktadır. Bu ayeti izah etmeye çalışan bir başka düşüncede,  beşikte konuşan sözlerinden, daha dün beşikte olan yani DAHA DÜNKÜ ÇOCUK KONUŞUYOR, anlamında olduğu izah edildiğini de görüyoruz. 

Şimdi de bu düşünceler üzerinde birlikte düşünelim. Bir bebeğin beşiğinde konuşmasını elbette bizler mümkün görmeye biliriz. Ama Hz. İsa nın babasız dünyaya gelmesini de aynı mantıkla düşünürsek, bunun da mümkün olmaması gerektiğini söyleyebilmeliyiz. Eğer Hz. İsa babasız, Allah ın emriyle Meryem anamız hamile kalmıştır diye iman ediyorsak, bu mucizeye itirazımız yoksa Hz. İsa nın da beşiğinde Allah ın bir mucizesi olarak, bebekken konuştuğunu kabul etmemiz gerekir. Bunu kabul etmemizin onayını, aslında Allah Maide suresi 110. ayetinde tekrar bizlere bildiriyor ve bakın ne diyor.

““Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh/Cebrail ile desteklemiştim; BU SAYEDE SEN BEŞİKTE İKEN, YETİŞKİN ÇAĞDAKİ İNSANLARLA KONUŞUYORDUN. “

Aynı bilgiyi Ali İmran 45 ve 46. ayetlerde de görüyoruz. Bu bilgiden sonra, Hz. İsa beşiğinde konuşmadı gibi sözler söylemek yanlış olur. Söylemeye devam eder sekte, kendimizi kandırmış oluruz.  Bu ayetin devamında, Hz. İsa nın küçük yaşta ve ergenliği döneminde, bakın daha neler yaptığı örneği veriliyor. 

“Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun.”

Bu bilgilerden de anlıyoruz ki, Hz. İsa yine küçükken, çamurdan kuş şeklinde bir şeyler yapıyor ve üfleyince Allah ın izniyle uçtuğu, canlandığı örnekleri veriliyor. Demek ki Hz. İsa nın, daha çocuk halinden örnek veriliyor. Devamında ise körü, görmeyen insanları, hatta ölmüşleri bile Allah ın yardımıyla canlandırıldığı örnekleri veriliyor. HZ. İSA YA, BUNCA OLAĞAN ÜSTÜ OLAYLARIN GERÇEKLEŞMESİNDE YARDIM EDEN ALLAH, NEDEN BEBEKKEN BEŞİĞİNDE, ÖZELLİKLE MERYEM ANAMIZA SIRF YARDIM ETMEK VE ONU O ZOR DURUMDAN KURTARMAK ADINA DİLE GELMESİNE, KONUŞMASINA YARDIM ETMESİN? Elbette bebekken konuşmasını, sürekli konuşurdu diye anlamamalıyız. O anda, Allah Meryem anamıza yardım etmek, onu kötü ve art niyetli insanlardan korumak için konuşturmuş olacağını düşünmemiz, yanlış olmayacaktır. Detayını Allah bilir.

Şimdide gelelim Hz. İsa nın beşiğinde söylediği sözlere. Bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı sözlerine. PEYGAMBER DİYE ÇEVRİLEN, ASLINDA AYETİN ORİJİNALİNDE NEBİ DİYE GEÇER. Daha önceki yazılarımda da, ayrı bir makale konusu yaptığım ve ayetlerde bu ayrımı dikkatle yapmamız gerektiği hususunda dikkatleri çekmek istemiştim. Aslında özellikle Allah Hz. İsa ya, NEBİLİK makamı verdiğini söylüyor. Çünkü daha RESULLÜK görevi, bebek olduğu için verilmesi mümkün değildi. Kitabı da ileride vereceğini söylemesini, bu mantıkla anlamalıyız.  Çünkü tebliğ ancak, buluğ çağına ermesi ile başlayacaktır.

Bu konu üzerinde düşünmeye devam edelim. Burası çok önemli. Bir şeyi kendi nefsimizle anlamaya çalışıp, ayette aslında şöyle anlatılıyor demenin, bizleri nasıl yanlışlara götüreceğinin örneklerini, neredeyse her gün yaşıyoruz.  Meryem suresi 30. ayetinde Hz. İsa ya sanki bebek beşiğindeyken kitap verilmiş gibi anlıyoruz ayeti, ama yanlış anlıyoruz. Hâlbuki ilk önce Peygamberlik diye çevrilmiş olan ayette aslı, NEBİLİK makamı verilmiştir. Peki kitap, nebilik ile birlikte verilmiş olabilir mi? Bu soruya cevaplamadan önce şu konuya dikkat çekmek istiyorum. Kur’an daha sonra olacak bir olayı, şimdiki zaman dilimindeymiş gibi verdiği örnek, bunun kanıtıdır. Kamer suresi 1. ayete bakalım.

Kamer 1: Saat yaklaştı, Ay yarıldı. (Yaşar Nuri meali)

Hâlbuki bu ayet kıyametin ileride nasıl olacağını anlatıyor, sanki şimdi oluyormuş gibi. Kıyamet saati geldi ve ay yarıldı diyor. Bu konuyu, Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalıştığımızda, Allah ın tüm uyarılarına rağmen, insanların çoğunluğunun kıyamet konusunda, uyarılara kulak asmadığını bizlere bildiriyor. 

Şimdide Meryem suresinde özellikle NEBİ diye geçen konu üzerinde düşünelim. Allah ister bebekken ister daha sonra, Hz. İsa ya NEBİLİK vermiş olsun hiç önemli değil. Peki, neden NEBİ diyor da RESUL yani elçi demiyor ayette? Hiç düşündünüz mü? Çünkü NEBİLİK bir makamın adıdır. Hatta Allah dikkat ettiyseniz ayetlerde, nebiye uyun demez. Özellikle Resule, yani elçiye uyun der. Bir Nebi Resul yani elçi olabilmesi için, vahiy alıp tebliğ etmesi gerekir. Ama Hz. İsa daha RESUL olmamış, çünkü hala tebliğ alıp verecek yaşa gelmemiş te ondan özellikle resul değil, NEBİ diye geçiyor ayette. Yani daha kitap gelmemiş, daha sonra oda gelecek anlamında söyleniyor ayette. Tabi o zaman NEBİ, ayrıca RESULLÜK, YANİ ELÇİLİK görevini de üstlenecek. Bunun olacağını anlatıyor ayet.

Kur’an bazı ayetlerinde, bizlerin olağanüstü güçlerimizin olmadığını, hatta elçilerin bile diğer insanlardan farklarının olmadığını bizlere anlatır. Ayrıca üstünlük ve doğaüstü mucize güçlerin, yaratılmış bir beşerde olmadığını, tüm bunları Allah ın yaptığını bildirir bizlere. Hatta Ankebut 50. ayette, Hz. Muhammed den mucize bekleyenlere Allah bakın ne diyor. “MUCİZELER YALNIZ ALLAH'IN KATINDADIR. BEN, SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” 

Bu ayetten de anlıyoruz ki, Kur’an da bahsedilen ve elçilerinin yaptığı anlatılan tüm mucizeler, Allah ın izniyle onun isteğiyle yapılmıştır.  Hz. Musa nın asayı yılana çevirmesi, denizi yarması, Hz. Süleyman ın Allah ın izniyle, karıncaların konuşmalarını duymaları, Hz. İsa nın beşikte konuşması, görmeyen gözleri açması, bunların hepsi Allah ın mucizeleridir, yaratılmış insanın mucizeleri değil. Tüm bu mucizeleri yapan Allah ın, Hz. İsa yı belki bir müddet geçici, ama detayını Allah bilir, bebekken beşiğinde dile gelmesine, konuşmasına da gücü yetecektir. Bu sözlere farklı anlamlar vermenin, yanlış olacağı kanısındayım.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .