Ana içeriğe atla

VELİLERİN, ŞEYHLERİN, GAVSLARIN, MÜRŞİTLERİN ARDI SIRA GİTMEK....




Bizler İslam dinini, acaba Allah’ın gönderdiği rehberine göre mi yaşıyoruz? Yoksa hataların en büyüğünü yapıp, yaptığımız yanlışların farkında bile değil miyiz? Gelin bu konuda Kur’an’a danışalım ki, emaneti teslim etmeden önce hatamızdan vaz geçebilelim. Rivayetlerin etkisinde kalmadan, Kur’an ve aklı bir kenara bırakmadan tabi. Bizler İslam dinini, yalnız başımıza yaşayamayacağımıza, hatta bir tarikata, bir mürşide, bir veliye, GAVSA tabi olmadan, İslam’ın yaşanamayacağına bir kısmımız inandırılmıştır. Buna inananlar, aşağıdaki inancı, itikadı kabul etmektedirler.

(“Mürşidi, şeyhi olmayanın mürşidi şeytandır. “Rehberi olmayanın, tek başına kalanın rehberi şeytandır. “Şeytan insan kurdudur; sürüden ayrılan, tek başına kalan koyunu dağdaki kurt nasıl kaparsa, cemaatten ayrılan kimseyi de şeytan öylece kapar.”

Şüphesiz Allahu Tealâ, ümmetimi sapık fikir ve fitne üzerinde bir araya getirmez. Allah’ın eli (rahmet ve desteği) cemaatin üzerindedir. Kim cemaatten ayrılırsa ateşe düşer. Kâmil mürşitler şeytanın baş düşmanıdır; onlara yanaşmak ister, karşısında yine ilahi nuru bulur; siner, kaçar. Çünkü onlar Âlemlerin Rabbi’ne teslim olmuşlardır. O da onları özel himayesine almıştır (Nahl/99, İsra/65). Velisi olmayan Cennete giremez.)

Yukarıda verdiğim örnekler, ne yazık ki bugün tarikat ve cemaat eksenli İslam’ı yaşayan kardeşlerimizin, inandıkları düşüncelerdir. Bu inancın temelinde de tasavvuf vardır. Bir tasavvuf ehlinden yardım istemek için ”yetiş ya gavs” denir. Genellikle marifet yoluna yeni girmiş mutasavvıflar tarafından yardım istemek için dile getirilir. Gavsın yardımıyla kişi ruhi sıkıntılarından kurtulur ve manen rahatlar. Peki, gerçekten Kur’an bu fikre, bu düşüncelere onay verir mi, gelin Kur’an a soralım, bakalım onay veriyor mu? ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM, YARDIM İSTENECEK SIĞINILACAK YALNIZ ALLAH’TIR. Bunun dışında yaratılmış bir beşere sığınıyor ve yardım diliyorsan, Allah’a şirk koşuyorsun demektir. Yukarıda verdiğim örnekte, Nahl 99 ayet ile İsra 65. ayet örnek gösterilmiş. Bakalım bu ayetler, bir mürşide, gavsa tabi olmayı mı söylüyor, yoksa Allah’ın sözlerini saptırıp, inançlarına deliller mi gösteriliyor, onu anlamaya çalışalım.

Nahl 99: Gerçek şu ki; şeytanın, İNANAN VE YALNIZ RABLERİNE TEVEKKÜL EDEN KİMSELER ÜZERİNDE BİR HÂKİMİYETİ YOKTUR.

İsra 65: Doğrusu benim MÜMİN KULLARIM ÜZERİNDE, SENİN BİR HÂKİMİYETİN OLAMAZ. Rabbin vekil olarak yeter.”

Nahl 99. ayete dikkatle baktığımızda Allah, herhangi özel birilerinden değil, tam tersine, yalnız Allah’a gönülden iman eden,  yalnız ona sığınıp ondan yardım dileyen tüm kullarından bahsederek, yalnız ALLAH’A TEVEKKÜL EDİP, YALNIZ ONDAN YARDIM İSTEYENLER ÜZERİNDE, ŞEYTANIN HİÇBİR ETKİSİ YOKTUR DİYOR. Peki, burada ne demek istiyor olabilir Allah. Dikkat ettiyseniz yalnız Allah’a tevekkül etmekten bahsediyor. Tevekkül ne anlama geliyor önce onu hatırlayalım. “TEVEKKÜL: HERHANGİ BİR İŞTE ELİNDEN GELENİ YAPIP, DAHA SONRASINI ALLAH’A BIRAKMA.”

Peki bir velinin, mürşidin, şeyhin, gavsın ardı sıra gidenler böylemi yapıyorlar? Elbette hayır, bu kişinin Allah dostu olduğu söylenip, onların şefaatçi olduklarına inanarak, onlardan yardım dileyerek, onları Allah ile aracı yaparak, hataların en büyüğünü yapmıyorlar mı? Hani her namazımızda Allah’a söz veriyoruz. YALNIZ SENDEN YADIM DİLERİZ diyoruz. Eğer veli, gavs yada mürşit edinirsek, Allah dan dilememiz gereken yardımı, bu kişilerden dilemiş oluruz. Zaten Allah kulları arasında elçisini bile istemeyip, tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer, kulumla aramdan çekil demiyor muydu elçisine? Bu yanlışları yapanlar hesap günü bakın neler söyleyecek.

Ahzab 67- 68: Şöyle söylemeye devam edeceklerdir: “EY RABBİMİZ! BİZ ÖNDERLERİMİZE VE BÜYÜKLERİMİZE İTAAT ETTİK DE, BİZİ YOLDAN ÇIKARDILAR.” “EY RABBİMİZ! ONLARA İKİ KAT AZAP VER VE ONLARI ŞİDDETLİ BİR ŞEKİLDE LANETLE!”

Bu durumda ayette anlatılan, yalnız Rablerine tevekkül etmeyip, Allah ile aralarına, edindikleri velileri şefaatçi, gavsları aracı koydukları için, şeytanın hâkimiyetine girme ihtimalleri çok daha büyük olacaktır. Bunu herkes nefsinde çok iyi düşünmelidir. Çünkü Allah, benden başka yardım istenecek, benimle sizin aranızda hiç kimse yoktur, diye özellikle Kur’an da belirtmiştir.  AMA BİZLER ALLAH’IN UYARINI YA TEBLİĞ ALMIYORUZ, YADA ALDIĞIMIZ HALDE, KENDİMİZİ BAŞKALARINA TESLİM EDİYORUZ. BÖYLE BİR İMTİHANI ALLAH KABUL EDERMİ? ELBETTE ETMEZ. ÇÜNKÜ HEPİMİZ TEK BAŞIMIZA, ALLAH İLE ARAMIZA HİÇ KİMSEYİ KOYMADAN, KURAN İLE İMTİHAN OLUYORUZ.

İsra suresi 65. ayette ise Rabbimiz, çok net şeytanın gücünün, benim ihlâslı, mümin yani tertemiz bir kalple, yürekten Allah’a bağlı kullarının üzerinde, hiçbir etkisi olamayacağını söyledikten sonra, bakın ne diyor. ONLARIN VEKİLİ BENİM, ONLARA KORUYUCU OLARAK BEN YETERİM DİYOR. Allah’ın bu hükmüne, inanmayanlar mı var aramızda yoksa?

Ama bizler ihlâslı kul olarak, kendimizi görmek dahi istemeyerek, edindiğimiz velileri, şeyhleri, GAVS ve mürşitleri gösterip, onlardan yardım isteyip, Allah ile aracı koyup, şeytanın hâkimiyetine ellerimizle girdiğimizin, farkında bile olamıyoruz. Çünkü Rabbimiz bakın bizleri nasıl uyarıyor.

İsra 84: De ki: “Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. YOLCA DAHA DOĞRU GİDENİN KİM OLDUĞUNU, RABBİNİZ DAHA İYİ BİLİR.

Bakın Allah ne diyor bizlere. Kimin doğru yolda olduğunu, kimin Rabbin halis kulları olduğunu, Allah daha iyi bilir diyor. FAKAT BİZLER SANKİ ALLAH’IN BU YETENEĞİNE SAHİPMİŞÇESİNE. BİRİLERİNİ ALLAH DOSTU, ALLAH IN SEVGİLİ KULU İLAN EDEBİLİYORUZ. Yine Allah elçisine bakın ne söylüyor Kur’an’da.

Enam 51: Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları KUR’AN’LA UYAR. Öyle ki, KENDİLERİ İÇİN O’NUN HUZURUNDA NE BİR DOST NE DE BİR ŞEFAATÇİ VARDIR. Gerekir ki Allah’tan korkarlar.

Bakın Allah ne söylüyor, bizler nelere iman ediyoruz. Allah dan korkanları Kur’an ile uyar diyor, ama bizler Kur’an’ı anlaşılması zor ve her bilginin detaylı olmadığı bir rehber yapıp, zaten kendimizden farkında  olmadan Kur’an’ı uzaklaştırıyoruz. Onu anlamadan okuyup, sevap kazanmanın peşi sıra gidip duruyoruz. Böylece Kur’an’ı anlamayı, edindiğimiz velilere, gavslara bırakıyoruz. İşin kötüsü de, bunlar bizlerin hesap günü yardımcılarımız, şefaatçilerimiz diyerek, Kur’an’ın onlarca hatta yüzlerce ayetine uymayan düşünceye iman ettiğimizin, farkına bile olamıyoruz.  Allah çok açık ve net, bakın neler söylüyor biz kullarına.

Araf 3: Rabbinizden size indirilene uyun, O’NDAN BAŞKA VELİLERE UYMAYIN. Ne az öğüt alıyorsunuz?

Ankebut 41: Allah’ın dışında BAŞKA VELİLER EDİNENLERİN örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.

Secde 4: Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra arşa istiva etti. SİZİN O’NUN DIŞINDA BİR YARDIMCINIZ VE ŞEFAATÇİNİZ YOKTUR. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?

Yunus 106: ALLAH’IN BERİSİNDEN, SANA YARAR SAĞLAMAYACAK VE ZARAR VEREMEYECEK ŞEYLERE YAKARMA! EĞER BUNU YAPARSAN MUTLAKA ZALİMLERDEN OLURSUN.

Çok açık Allah bizleri uyarıp, yalnız benim indirdiğim Kur’an’a uyun, kendinize veliler, gavslar edinmeyin diye ikaz ediyor. Çünkü bir ayetinde ne demişti bizlere? Sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim. Allah bir söz verdiyse, sözünde elbette durandır. Kur’an’dan sorumlusunuz diyorsa, bu kitapta her şey yoktur, herkes anlayamaz diyenler, Allah’ın sözlerine iman etmeyenlerdir, bunu da unutmayalım. Ayetin devamında ise daha önemli bir konuya dikkatimizi çekiyor. ALLAH DAN BAŞKA VELİLERE UYMAYIN. Çünkü bir başka ayetinde, sizlerin güvenilecek veliniz yalnız benim diyordu bizlere.

Allah dışında sakın yardımcı, şefaatçi edinmeyin, sizin yardımcınız ve şefaat çınız yalnız benim diyor. Peki, bugün edindiğimiz veliler, şeyhler, mürşitler, gavslar şefaatçidir demiyorlar’ mı bizlere? Dikkat ederseniz Allah ne diyorsa Kur’an’da, bizler tersini yapıyor ve inanıyoruz. Seçim elbette sizlerin. SİZCE ALLAH’IN AYETLERİNE UYMAYAN, TAM TERSİNİ YAŞAYANLAR, KİME DAHA YAKIN OLUR? Yorumunu size bırakıyorum. Allah’ın berisinden veliler, şeyhler, GAVSLAR edinenleri Kur’an ile uyardığımızda, bizler edindiğimiz velileri, tabi olduğumuz şeyhlerimizden bir şey istemiyoruz, onlar Allah dostudur, Allah’ın sevgili kullarıdır. Bizleri Allah’a daha çok yaklaştırmasını istemekten başka, bir şey dilemiyoruz diyorlar. İşte bunları söyleyenlere de Rabbimiz, hemen cevap veriyor ve bakın ne diyor.

Zümer 3: Dikkat et, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: ONLARA, BİZİ SADECE ALLAH’A YAKLAŞTIRSINLAR DİYE KULLUK EDİYORUZ, DERLER. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.

Bakın böyle yapanlara Rabbin sözleri, çok dikkat çekici ve düşündürücüdür, tekrar hatırlayalım. “ŞÜPHESİZ ALLAH, YALANCI VE İNKÂRCI KİMSEYİ DOĞRU YOLA İLETMEZ.” Yakın geçmişte çok güvenilen bir kişiyi Veli alim ilan edenlerin, düştüğü acı gerçekten acaba ders aldık mı? Kendisine tabi olanları, devletine milletine karşı kışkırtıp, adeta din kardeşlerini birbirine düşman yapıp, ölümlerine neden olan FETO denilen zalimi sanırım unutmadınız. Eğer bundan ders almadıysak, İÇİMİZDEN DAHA ÇOK FETOLAR FARKLI CEMAATLERDEN ÇIKACAK VE  KENDİ ÇIKARLARI İÇİN, TOPLUMU BİRBİRİNE KIŞKIRTACAKTIR. LÜTFEN BUNLARIN TUZAĞINA DÜŞMEYELİM.

Şimdide şöyle düşünelim. Allah’ın Resulünün vefatından sonra, Allah dine liderlik yapması için herhangi bir kişi bırakmış mıdır? Kesinlikle hayır.Allah’ın Resulü sağlığında böyle bir düşünceden asla bahsetmemiş, tek bir söz dahi söylememiştir. Eğer söylemiş olsaydı, kendisinden sonra gelecek din liderlerini de sağlığında seçerdi. Buna Allah müsaade etmemiş, izin vermemiştir. BU GÖREVİ ALLAH’IN RESULÜNE VEREN RABBİMİZDİR. BU GÖREV ASLA BİR BAŞKASINA DEVREDİLEMEZ. Demek ki veli, şeyh, mürşit, gavs edinmek, Allah’ın önerdiği bir yol değil. Olsaydı bu konuda da açıklama, mutlaka Rabbimiz yapardı Kur’an’da. Hatta Kur’an tam tersini söylüyor, hiç kimseyi veli edinmeyin diye uyarıyor. Ama bizler bu uyarılara ne yazık ki kulaklarımızı tıkamış, tam tersini yapmaktan korkmuyoruz. Allah’ın bizlere emri Kur’an’ın ipine sarılmamız, batıldan uzak kalmamızdır. Allah bir ayetinde bizleri çok açık uyararak, bakın ne söylüyor.

Enam 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. SADECE SANIYA UYARLAR ONLAR VE SADECE SAÇMALARLAR.

İşte üzerinde dikkatle düşünmemiz gereken bir ayet. Bugün bizlere, inandıkları düşünceyi savunurken, milyonlarca Müslüman buna inanıyor, bir akıllı azınlık sizler misiniz diyorlar. Ayetin sonundaki cümle çok dikkat çekicidir.  “SADECE SANIYA UYARLAR ONLAR VE SADECE SAÇMALARLAR.” Emin olduğumuz, güvendiğimiz ve sorumlu olduğumuz tek kaynak KUR’AN DIR. Onun onayından geçmeyen, onun ayetlerine ters düşen tüm bilgilerde sanıdır, rivayettir. Değerli din kardeşlerim, Resulün adını kullanarak, bugüne kadar İslam’a nifak sokmak isteyen din düşmanlarını, artık sevindirmeyelim.

Mahşer günü, hesabın görüleceği gün, Allah’ın Resulünün gerçek ümmeti olduğunu haykırıp, onun şahitliğinde sevinçle onun çevresinde toplanmak istiyorsak, onun adına uydurulan sözleri KUR’AN SÜZGECİNDEN GEÇİRELİM, doğru olduğunun onayını aldıysak, daha sonra alalım faydalanalım. Yoksa mahşerde onun yüzüne bile bakamaz halde, Allah korusun cehennemin kalıcıları oluruz. Resule atılan onca iftiranın içinde olmayalım. Bizler Allah’ın yolunda olmak, doğru emin adımlarla yürümek istiyorsak, bakın onunda yolunu, yöntemini gösteriyor bizlere Rabbimiz.

Enam 104: RABBİNİZDEN SİZE GERÇEKLERİ GÖSTEREN DELİLLER[188] GELDİ. ARTIK KİM GÖZÜNÜ AÇAR HAKKI İDRAK EDERSE KENDİ YARARINA, KİM DE (HAKKIN KARŞISINDA) KÖRLÜK EDERSE KENDİ ZARARINADIR. BEN BAŞINIZDA BEKÇİ DEĞİLİM.

Nisa 174-175: EY İNSANLAR! ŞÜPHESİZ SİZE RABBİNİZDEN KESİN BİR DELİL GELDİ VE SİZE APAÇIK BİR NUR İNDİRDİK. ALLAH’A İMAN EDİP O’NA SIMSIKI SARILANLARA GELİNCE, ALLAH ONLARI KENDİNDEN BİR RAHMET VE LÜTUF (DERYASI) İÇİNE DALDIRACAK VE ONLARI KENDİNE DOĞRU (GİDEN) BİR YOLA GÖTÜRECEKTİR.

Bizler bu Dünya ya, bir imtihan için geldik. Bu imtihanda hepimiz tek başınayız. İMTİHANIMIZI BAŞKALARINA DEVRETMEK İSE, HİÇ MÜMKÜN DEĞİL. Kur’an’ın ipine sarılanı Kurt kapmaz, şeytanlaşmış insanlar ise hiç bir şey yapamaz. Kur’an’ın ipine sarılmayıp, beşeri veliler, mürşitler, gavslar edinip, ardı sıra gidenleri şeytanın kurdu kapar, bunu da unutmayalım. Gelin Allah’ın sorumlu tutuğunu hükmettiği, Kur’an’a anlayarak, bilerek ve düşünerek sarılalım. Orada her şeyin olmadığını, Kur’an’ı herkesin anlayamayacağını söyleyenlere kulak asmayalım. Çünkü Allah bizlerin anlayamayacağı sorumlu olduğumuz ayetler, mesajlar gönderip, daha sonrada bunlardan asla hesap sormaz. Bunun tersini söylemek, Rabbimize büyük saygısızlıktır.

İSLAM RUHBAN SINIFI OLUŞTURULMASINA İZİN VERMEZ. Allah ile kulun arasına elçisinin dahi girmesine izin vermiyorsa Allah, gelin Allah ile aramıza aracılar koyarak, kendimizi ateşe atmayalım. Bakın Allah ne diyor bizlere.

Ali İmran 103: HEPİNİZ ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI SARILIN. DAĞILIP AYRILMAYIN. Ve Allah’ın üzerinizde ki nimetini hatırlayın…

Allah bölünmemizi değil, tek bir yumruk olmamızı ve Kur’an’ın ipine sımsıkı sarılmamızı, onun çevresinde toplanmamızı istiyor. Kendimize Müslüman isminin dışında isimler takmayalım. Bunu yaparsak Allah’ın yolundan sapmış oluruz. Kur’an’ı anlaşılması zor yaparak, ona sarılmamızı engelleyenlerin, artık farkına varalım. Allah elçisine, iman edenlere şunu söylemesini istiyor. Lütfen dikkatle düşünelim.

Cin 21: De ki: “Şüphesiz BEN, SİZE NE ZARAR VEREBİLİR NE DE FAYDA SAĞLAYABİLİRİM.”

DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ, ALLAH’IN ELÇİSİ DAHİ BİZLERE NE SÖYLÜYOR, BİZLER EDİNDİĞİMİZ VELİLERDEN, ŞEYHLERDEN, GAVSLARDAN NELER BEKLİYORUZ, NELER İSTİYORUZ. Sizlere son olarak, Allah’ın bir ayetini daha hatırlatmak istiyorum. Düşünerek, aklını kullanarak, Kur’an’ı rehber alarak iman edenlere ne mutlu.

Rad 19: Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? SADECE AKLI VE GÖNLÜ İŞLEYENLER DÜŞÜNÜP İBRET ALIR.

Üzerinde düşünmek ve iman etmek bizlerin imtihanıdır. Allah sizlere indirdiğim Kur’an HAK tır diyorsa, GELİN HAK OLANIN ARDI SIRA GİDELİM. Allah yalnız aklını ve gönlünü işletip kullananların Kur’an dan nasipleneceğini söylüyorsa, gelin Rabbin ayetlerini bizzat kendimiz düşünerek, anlayarak iman edelim ki, İBRET alabilelim.

Dilerim Allah’tan, Kur’an’ın ipine sıkı sıkı sarılan, kendi imtihanına kendisi bizzat hazırlanan, Allah’tan başka veli, yardımcı, şefaatçi, mürşit, gavs edinmeyen, Hakkın ardı sıra giden, hurafeden uzak kalan, Rabbin halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla 

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .