Ana içeriğe atla

KUR'AN DA GEÇEN, RÜKU VE SECDE KELİMELERİNİN, ANLAMI ÜZERİNE.....



Bu makalemde sizleri Kur’an da geçen RÜKÛ ve SECDE konusu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Kur’an da öyle kelimeler vardır ki, birden fazla anlamı vardır. Bu her dilde böyledir. Ayette hangi anlamda kullanıldığı çok net anlaşılır. Kur’an da SALÂT kelimesinin de tek bir anlamı yoktur. Ayetlerde, SALÂT diye geçen, bizlerin şekilsel olarak kıldığımız ve adına namaz dediğimiz anlama geldiği gibi, destek ve dua anlamlarına da gelir. Bu farklılığı ne anlama geldiğini, ayeti okuduğumuzda zaten hemen anlarız.

Gelelim konumuza. Önce bizlerin sorumlu olduğumuz ayetlerin MUHKEM, yani şüphe duyulmayacak kadar açık ve anlaşılan ayetler olduğunu lütfen unutmayalım, bunu Allah Kur’an da söylüyor. Yani ayetlerde geçen kelimelerin anlamlarını, cümlede kullanılan haliyle anlamaya çalışalım, kendimiz farklı anlamlar vermeden. Kendimizce yorumlamadan. Allah bizlere ne diyor, ne anlatıyor hiç ilaveler yapmadan onu anlamaya çalışalım.

Kur’an ayetlerine baktığımızda Rükû ve Secde kelimelerinin ortak anlamını, şekilsel- fiziksel hareketten de anlaşılacağı gibi, SAYGI GÖSTERMEK, BOYUN EĞMEK ANLAMLARINA GELİR. RÜKÛ öne eğilmek anlamındadır. Bu şekilde saygı gösterisini, hemen hemen her toplumda görebilirsiniz. Secde kelimesinin de saygı ve boyun eğmek anlamlarında oluşuna kanıt, fiziksel hareketinden çok rahat anlayabiliriz. Yere kapanmak yani tam bir teslimiyet anlamına da gelir. Tabi bu kelimeler cümle içinde kullanılan, daha farklı anlamları da vardır.

RÜKÜ ve SECDE kelimelerine farklı anlamlar veren, farklı düşünenlerin olduğunu da söylemek isterim. Kur’an da SALÂT kelimesinin, namaz olmadığını söyleyen bazı kişiler, kıyam, rükû ve secdenin fiziksel namaz anlamında olmadığını, sadece ayakta saf tutarak saygı ile boyun eğerek Kur’an okunduğunu, yorulduğunda oturulup, daha sonra dinlendiğimizde tekrar ayağa kalkarak, saygı ve boyun eğen bir kul olarak, Kur’an okumaya devam edilmesi gerektiği Kur’an da anlatıldığını söyleyen ve buna inananların olduğunu da görebilirsiniz Doğrusu bu düşünce, ayetlerin MUHKEM oluşuna ters düştüğü gibi, Kur’an ın bu konudaki diğer ayetlerine baktığımızda, ileri derecede zorlanarak ayetlere anlamlar vermekten öte gitmeyeceğini söylemek isterim.

Çok değil bir örnek vermek istiyorum. Kur’an okumak için, abdest almamız gerektiğinden Kur’an bahsetmez. Ama abdest alarak yapmamız gereken bir ibadet vardır ki, bu ibadette KIYAM, RÜKÜ VE SECDE YAPARIZ. Sizce bu salât/namaz, yalnız Kur’an okumak olabilir mi bu durumda? Demek ki bu rükû ve secde Allah’ın huzuruna durup, ona bağlılığımızı, saygımızı gösterdiğimiz bir ibadet olduğu çok açık anlaşılıyor.

Ayetlerde geçen kelimelere, lütfen bizler anlamlar yüklemeyelim. Allah o kelimelerle ayette bizlere ne anlatıyor, onu anlamaya çalışalım. Kendimiz farklı anlamlar yüklersek, ancak kendimizi kandırmış oluruz. Bakın Allah ayetinde ne diyor.

Hac 26: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, beyti/evi TAVAF EDENLER, KIYAMDA DURANLAR, RÜKÛ-SECDE EDENLER İÇİN TEMİZLE.

Aslında bu ayette Allah ne anlatıyor onu anlayalım, kelimelere farklı anlamlar vermeden. Demek ki bahsedilen yerde, Allah ın huzurunda saygı ile durarak yani kıyam ederek fiziksel, görsel ibadete başlanıyor, kıyam ve rükû ile yani saygıyla Allah a boyun eğdiğimizi göstererek, ibadetimizi saygımızı, hürmetimizi Yaradan a gösteriyoruz. Hatırlatırım bu ibadetin birde vakti zamanı var. Bu ibadetle bizler, hem şekilsel saygı, hem de dualarımızla bağlılığımızı Allah a gösteriyoruz. Bakara 125. Ali İmran 43. ayetlerde de bunu görüyoruz.

Hac 77: Ey iman edenler, RÜKÛ EDİN, SECDE EDİN, RABBİNİZE KULLUK EDİN ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. (Diyanet meali)

Bu ve benzeri birçok ayetten de anlıyoruz ki, rükû ve secde saygı ve boyun eğmek anlamında bizzat fiziksel, şekilsel olarak yapılan bir ibadet ki, bunu yapmakla Allah a kulluk görevimizi yerine getirmiş oluyoruz. Secde kelimesi Kur’an da, kulluk görevini yapmak adına söylenmiş ise ayette, yalnız Allah a secde etmek anlamında kullanılmıştır. Ama secde kelimesi, kulluk etmek anlamında kullanılmadığı, yalnız saygı göstermek, boyun eğmek anlamında da kullanılan ayetlerde vardır. Örnek vermek gerekirse:

“Hani biz meleklere, “ÂDEM’E SECDE EDİNİZ” DEMİŞTİK. İblîs hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler….(Kehf 50)”

Bu ayette kullanılan SECDE kelimesi, şekilsel anlamda bir secde olmadığı, çok açık anlaşılıyor. ÇÜNKÜ ŞEKİLSEL SECDE, NAMAZLA YALNIZ ALLAH A YAPILIR KULLUK GÖREVİMİZDİR AYRICA. Allah meleklere, Âdem e saygıyla boyun eğin, onun emrinde olun diyor. Bu konuda Allah Neml 24 ve Fussilet 37. ayetlerde bu konuda çok açık bilgiler veriyor ve bizleri uyarıyor.

Bakara suresi 58. ayetinde şöyle geçer secde kelimesi. “Hani, biz de onlara: «Şu kente giresiniz, dilediğiniz şeylerden bol bol dahi yiyesiniz, kapıdan da, secde ile giresiniz… ​” Bu ayette geçen SECDE kelimesinin de anlamı boyun eğerek, Tevazuuyla, saygıyla, alçak gönüllükle girin anlamında söylenmiştir. Yusuf suresi 100. Yusuf 4. ayetler de yine secde kelimesi saygı göstermek, boyun eğmek, hürmet etmek anlamında kullanılmıştır. Rahman suresi 6. ayette de bitkilerin, ağaçların Allah a secde ettiği bilgisi verilir. Yaratılmış insan dışındaki tüm canlıların, Allah’ın yaratılıştaki onlara verdiği görevlerine, eksiksiz boyun eğdiği örneğini de Kur’an da bu ayetlerden görebiliriz.

Tüm bunlardan şunu çıkartabiliriz. İnsanların Allah a secdesi, yaratılmış üstünlüklerinden dolayı, diğer canlılardan farklı olarak şekilsel, fiziksel özel bir secdedir. Allah a boyun eğdiğimizi göstererek, onun önünde teslimiyetimizi kanıtlamak, Allah a karşı kulluk görevimizdir. Yani bizler Allah a teslimiyetimizi, saygımızı salât/namaz ve dualarımız ile gösteririz. Bitkiler, hayvanlar ise secdesini, Allah’ın onlara verdiği görevleri, tam ve eksiksiz yaparak secdelerini göstermektedirler.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar

  1. efenim yanlış bilmiyor isem yere kapanarak secde etmekten meleklerin secde etmesinden yıldızların ağaçların secde etmesini fiziksel olarak algılayabilmemiz için ön kabullerimiz şarttır hadisler gibi zira kapılardan secde ederek giricek olursak yerlerde sürünerek mi giriceğiz soru işareti uyandırıyor ayrıca yere kapanarak kharru rüku etmek veya onlara rüku edin dediğinizde etmezler de merak uyandırıcı zira bana göre fiziksel olmadığına dair kanıtlardır

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...