Ana içeriğe atla

GÖZLERDE PERDE, KULAK VE KALPTE MÜHÜR OLMASI, DEMEK Kİ BÖYLE BİR ŞEY OLSA GEREK.....



Bir arkadaşımız, inancından çok emin öyle şeyler yazmış ki, Allah ın Kur’an da uyardığı gibi, GÖZLERDE PERDE, KULAKLARDA VE KALPTE MÜHÜR olması, sanırım böyle bir şey olsa gerek. Yazdığım yazlarımın yarısından çoğunu, bu konulara ayırıyor, Allah ın ayetlerini hatırlatıp, yanlışlarımızın fark edilmesine çaba harcıyorum. Bakın bir arkadaşımız neler söylemiş.
(Hristiyan misyonerlerin yapamadığı işi üslenip, İslam dinini tahrip davası güdenlerin temel prensibi haline gelen “HADİS İNKÂRINDA” aşırıya gidip, işi peygamberimize dayandıranlar artık, PEYGAMBER ŞERİAT KOYAMAZ, PEYGAMBER HÜKÜM KOYAMAZ, PEYGAMBER HELAL, HARAM KOYAMAZ, PEYGAMBER KUR’AN I KERİMİ YORUMLAYAMAZ” demeye başladılar.)
SANIRIM BU ARKADAŞIMIZ ALLAH IN ELÇİSİNİ DİNDE, ALLAH IN HÜKÜM ORTAĞI ZANNEDİYOR. Kur’an, Hristiyan ve Yahudileri uyarıp, onlardan örnekler verirken, Allah ın kitabı ellerinde olduğu halde, onunla hükmetmek yerine, batıl hurafe inançlarını din kabul ederek yaşadıkları örneklerini verir ve sakın sizlerde bunu yapmayın der bizlere. Özelliklede, Allah ın gönderdiği kitapları yetersiz görüp, elçileri adına uydurdukları yalan ve yanlışları hatırlatıp, onları adeta ilahlaştırarak, Allah ın vermediği yetkilerle elçilerini donatarak yaşamalarının, yanlış olduğunu bizlere bildirir.
Ehli kitap işi daha ileri götürüp, elçilerini Allah ın oğlu yakıştırmasını bile yapmışlardır. Tüm bu uyarıları Allah Kur’an da örnek verip, bizlere yanlış olduğunu anlatmaktadır. Ama bizlerin Kur’an ile bağını kestikleri için, Kur’an gerçeklerinden tamamen uzak, Peygamberimize Allah ın oğlu demekten farkı olmayan, şu sözleri söylemekten çekinmiyoruz ve Allah ın şunları söylediğine inanabiliyoruz. “SEN OLMASAN KÂİNATI YARATMAZDIM. HER ŞEY HZ. MUHAMMED İN YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE YARATILMIŞTIR.” Bunlara inanan bir insanın, Hıristiyanların Hz. İsa Allah ın oğludur demesinden, hiçbir farkı yoktur. Hatta daha da ileri derecesidir diyebiliriz.
Arkadaşımız Hıristiyan misyonerlerin yapamadığını, aramızdaki bazı Müslümanlar yaptı diye saydıkları, aslında Ehli kitabın elçine yaptıkları yanlışların aynısıdır. Buna Kur’an dan onlarca örnek bulabilirsiniz. Onun içindir ki arkadaşımızın saydıklarına, Hristiyanlar, Yahudiler hiç itiraz etmezler. Hatta İslam ı cemaat ve tarikat eksenli yaşayanlarda itiraz etmezler. Çünkü onların inançlarının içinde, Yahudilerin batıl ve hurafe inançları çoğunluktadır. YANİ ONLARIN DİNİ ANLAYIŞLARI, BUGÜN GELENEKSEL İSLAM IN YAŞADIKLARINDAN FARKLI DEĞİLDİR.
Yüzlerce kez yazdım, hatırlattım Kur’an dan. Allah ın vermediği yetkileri elçisine verirsek, ŞİRK koşmuş oluruz. Arkadaşımızın saydıkları konuları Kur’an a danışalım, acaba Allah bu saydıklarını elçim yapabilir diyor mu? Allah ın elçisi, Allah ın şeriatından başka, dine ilave şeriatlar koyabilir mi? Şeriat din ve Allah ın buyrukları, hükümleri anlamındadır ve Allah açıkça Kehf 26. ayetinde, HÜKMÜME YANİ ŞERİATIMA, HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM diyorsa, hala dinde Allah ın şeriatının yanında, onun dinine ilave şeriat elçisi de hükümler koyabilir, nasıl deriz ve buna inanırız? Bu kadar mı Kur’an dan uzaklaştık?
Maide 50: Yoksa onlar, cahiliye kanununu mu istiyorlar? İyi anlayanlar için ALLAH'TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ? (Bayraktar Bayraklı)
Bizler hurafe inançlarımızı yaşayabilmek adına, Allah ın buna benzer yüzlerce ayetine gözlerimizi kapattığımız için, aslında Yahudi ve Hristiyanların, cahiliye devrinde yaşadıkları hataları günümüzde yaşamaya devam ediyoruz. Uyarılar yapıp, Allah ın ayetlerini hatırlatanlara da söyledikleri sözler, atılan iftiralar çok düşündürücüdür. Hâlbuki Allah Kur’an ı, cahiliye toplumuna tebliğ eden elçisine karşı, bu kitabı yeterli görmeyip, geleneklerini de din diye yaşamaya çalışanları uyarıp, ne demişti hatırlayalım.
“KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KITABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? (Ankebut 51)
O HALDE KUR'ÂN'DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Araf 185)
Bu arkadaşlarımız aslında, cahiliye toplumunun yanlışlarını tekrar ediyor ve savunuyor. Çünkü cahiliye toplumuna, Allah ın indirdiği Kur’an yetmemişti, bugün bazı kardeşlerimize de yetmiyor ve atalarının rivayet inançlarını da din diye yaşıyorlar. Günümüzde rivayet ve sanı inançlarını yaşamak adına, Allah ın bu ayetlerine adeta karşılık verircesine şöyle diyorlar; “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, KUR’AN DA HER BİLGİ DETAY YOKTUR. PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR’AN KAPALI KALIR ANLAŞILAMAZDI.” Bu sözlere inanan bir Müslüman ın değer verdiği, takip ettiği, hayatına geçirdiği kitap, sizce Kur’an mı olur, yoksa doğruluğundan emin olamayacağımız, Kur’an ı açıkladığını, anlattığını söyledikleri rivayetler mi? Karar sizin. İşte durum bu kadar vahim, ama farkında bile değiliz. Allah elçisine deki onlara diyerek, Yahudi ve Hıristiyanların yaptığı yanlışa kullarım tekrar düşmesinler diye, elçisinin görev ve sorumluluklarını bizlere hatırlatmıştır. Bakın bu konuda Allah bizleri nasıl uyarıyor.
PEYGAMBERE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18)
BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56)
SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. (Rad 40)
BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 )
Bu ayetlere iman ettiğimizi söyleyen bizler, hala Allah ın elçisinin, dinde Allah ın şeriatına, tıpkı Rabbimiz gibi hükümler koyma yetkisi vardır diyebilir miyiz? Diye biliriz diyenlerin, elbette kendi imtihanlarıdır sözüm olamaz. Helal haram koymakta, Allah ın tek elinde olduğunu Kur’an dan çok açık anlıyoruz.
Yunus 59: De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden BİR HARAM YAPTINIZ BİR DE HELAL?" De ki: "ALLAH MI SİZE İZİN VERDİ, YOKSA ALLAH'A İFTİRA MI EDİYORSUNUZ?" (Yaşar Nuri meali)
Bu ayetten de çok açık anlaşılacağı gibi, helal ve haram koyma yetkisi yalnız Allah ın dır. Allah ın Kur’an da saydıklarının dışında haramlar edinenler, Allah a iftira atanlardır, lütfen unutmayalım. Enam suresi 150. ayetinde de Allah, bu konuda elçisini uyarıp, bakın ne diyor. “DE Kİ: “HAYDİ, ALLAH ŞUNU HARAM KILDI” DİYE TANIKLIK YAPACAK ŞAHİTLERİNİZİ GETİRİN. ONLAR ŞAHİTLİK ETSELER DE SEN ONLARLA BERABER ŞAHİTLİK ETME. “ Allah elçisini işte böyle uyarıyor. Çünkü Ehli kitap, Allah ın dışında, elçilerinin de dinde helal ve haramlar koyduğuna inanıyorlardı.
Allah ın elçisinin, Kur’an ı yorumlama konusuna gelince. Bu konu çok önemli, ama anlamamakta ne yazık ki ısrar ediyoruz. Bizlerin sorumlu olduğu ayetlerin MUHKEM, yani şüphe duyulmayacak kadar açık, anlaşılır olduğunu Allah söylüyorsa, bizler rivayet hadisleri, ayetleri anlamak için mutlaka gereklidir diyerek, dine ilave etme çabasında lütfen olmayalım. YORUM, AÇIKÇA ANLAŞILMAYAN SÖZLER ÜZERİNE YAPILIR. Allah ın muhkem ayetleri üzerinde, ne peygamberimiz yorum yapmıştır nede günümüzde hiç kimse kendi düşüncelerini ayete ilave ederek yorumlayamaz. Bunu yaptığımız içindir ki, bilmem şu efendi, veli kişi, şeyhimiz, liderimiz ayeti yorumlamış ve şunları anlamış diyerek, bölündük, parçalandık ve Allah ın dininden saptık.
İşin ilginci ayetin bir zahir açık, birde batın herkesin anlayamayacağı anlamı vardır diyerek, ayetlere her istedikleri anlamı yüklemişlerdir. Allah dinin temeli, anası olan muhkem ayetleri, eğer açık ve anlaşılır bir şekilde göndermemiş olsaydı, ayetlerin sonunda düşünmüyor musunuz, hala düşünmeyecek misiniz der miydi? ANLAŞILMAYAN BİR AYET ÜZERİNDE DÜŞÜNÜLMEZ. DÜŞÜNMEK İÇİN ÖNCE AYETİN SÖZLERİNİN, ANLAŞILIR VE AÇIK YORUMA İHTİYAÇ OLMAMASI GEREKİR. Ne yazık ki İslam dininde bu sözlere inandığımız için, ellerimizle RUHBAN SINIFINI YARATTIK.
Eğer Allah ın elçisi, örnek insan. Allah ın muhkem dediği ayetlerin anlaşılmayan, açık olmayan yerleri olsaydı, onları anlaşılmayacak bir şekilde değil, sağlığında anlaşılır haliyle kayda aldırırdı. Hem Allah kullarının anlayamayacağı bir hüküm verip, daha sonrada nasıl hesap sorar, bunu da mı düşünemiyoruz?
Onun içindir ki Allah ın elçisi, bizlere yalnız Kur’an ı emanet etmiş ve onun dışında yaşadığı dönemde din adına hiçbir bilgiyi kayda aldırmamıştır. Eğer ayetler yoruma açık olsaydı, böylemi yapardı? Hâşâ Allah ın elçisinin bir eksikliğini mi gördüler de, yüzlerce yıl sonra bu bilgiler kayda alınıp, bizim Kur’an ı anlamamızı sağladılar. Bu nasıl bir mantık, nasıl bir düşünce, doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum. Bakın Ehli kitap, Peygamberimizden bazı isteklerde bulunuyor ve Kur’an ın dışından, bazı şeyleri de elçisinin emri gibi topluma kabul ettirmeye çalışıyorlarmış. Ama Allah elçisini nasıl uyarıyor. Allah ın bu ve benzeri ayetlerine gözlerini kapatanları, elçisi bile ikna edemediyse, bizim günümüzde benzeri insanları ikna etmeye çaba harcamamız da, sonuç vermeyecektir.
İsra 73: Müşrikler, SANA VAH YETTİĞİMİZDEN BAŞKA BİR ŞEYİ, YALAN YERE BİZE İSNAT ETMEN İÇİN seni, neredeyse, sana vah yettiğimizden saptıracaklar ve ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi. (Diyanet vakfı)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .