Ana içeriğe atla

KISSALAR ÖĞÜT VERİR, DÜŞÜNEN ÖĞÜT ALIR.


Kur’an bizleri eğitirken, özellikle kıssadan hisse alacağımız örnekler verir. Bu yol her seviyede insanın anlayabileceği kolay bir yöntemdir. Bu yazımda sizlere aynı yöntemle kıssadan hisse alabileceğimiz, bir öykü anlatmak istiyorum.

(Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: "Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.

Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkânına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar.  Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.  Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der  "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm."

En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm." 

Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:

"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."  Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.

Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..

Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır. Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?" Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir.

Bilge hoca çok kısa cevap verir:  "BİR ŞEYİN KIYMETİNİ ANCAK, ONUN DEĞERİNİ BİLEN ANLAR VE O DEĞERİNİ BİLENİN YANINDA KIYMETLİDİR."

 Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.

 MESELE KUYUMCUYU BULMAKTADIR... )

Bizler yaşamımız boyunca, en sevdiklerimizin dahi kıymetini ne yazık ki yaşarken bilemiyoruz. O güzelim vatanımızın kıymetini ise hiç bilemedik. Çünkü bu vatanı böyle özgür bir ülke yapmak adına hiç bir katkımız olmadı da ondan.

Sevdiklerimiz elimizden yok olup birer birer gittiğinde ise, dövünüp duruyoruz. İşte tıpkı yaşamımızda yakınlarımıza, vatanımıza yaptığımız kıymet bilmezliği, Rabbin bizlere rehber diye indirdiği KUR’AN A da yapmıyor muyuz?

Zora düştüğümüzde Allah deyip, Rabbin yardımıyla kurtulduğumuzda, hemen unutmuyor muyuz tüm olanları?  Allah ın kitabına da aynı şekilde vefasız davranmıyor muyuz bizler? Allah Kur’an ın ipine sarılın, sizleri bana ulaştıracak diyor. Bu kitap her konuda sizlere yardım edecek, yol gösterecektir dediğini duymazdan gelip, onu yüksek bir yere asarak, beşerin kitaplarına, sözlerine sarılıyoruz. BİRDE UTANMADAN, RİVAYET HADİSLER OLMASAYDI, KUR'AN ANLAŞILMAZ KAPALI KALIRDI DİYEREK, KUR'AN IN GERÇEK DEĞERİNİ BİLMEDEN, ALLAH IN NURUNU, BEŞERİ SÖZLERLE KARŞILAŞTIRMIYOR MUYUZ MUYUZ? Değerini bilemediğimiz içinde, Kur'an ı ne yazık ki devre dışı bıraktık, rivayet sözleri din edindik.

Allah ın bizlere, rehber olsun diye gönderdim dediği kitaba bizler, onu herkes anlayamaz veli insanlar anlar, bu kitap özet bilgileri içerir, her şey yazmaz, Kur’an her dile çevrilmez. İslam ı öğrenmek için fıkıh kitaplarına bakacaksın diyerek, edindiğimiz velilerin, şeyhlerin kitaplarına yönelmiyor muyuz? BU MUDUR ALLAH IN KİTABINA VERDİĞİMİZ DEĞER VE SAYGI? Bunları söyleyen bizlerde sonunda, hak ettiğimiz cezayı çekiyoruz. 

Bu yaptıklarımız, anlattığım hikâyedeki mücevherin değerini bilmeyen insanlara benziyor. BİZ ELİMİZDEKİ PIRLANTAYI, ELMASI SAHTE TAKLİTLERİ İLE DEĞİŞTİRİYORUZ. BİZE SUNULAN MÜCEVHERİN, SAHTE OLDUĞUNU ARAŞTIRMA GEREĞİ BİLE DUYMUYORUZ, adeta sahte olduğunu öğrenmekten korkarcasına, ne yaptığımızı bilmez haldeyiz. Elbette sonunda üzüntülerin, acıların, düşmanlıkların içinde boğulup gidiyoruz. Batılı yaşayabilmek adına, "KUR'AN DA BİR RİVAYETTİR, RİVAYET YOLLA BİZLERE ULAŞMIŞTIR, HADİSLERDEN NE FARKI VAR", diyecek kadar kendimizden geçtik. Ama farkında bile değiliz, çünkü Kur'an ın kıymetini hiç bilemedik.

Bizler bir gün, kazanıp biriktirdiklerimizi harcamak için, Rabbin huzuruna varacağız. Acaba biriktirdiklerimizin sahte olup olmadığını, şimdiden araştıran var mı aramızda? Eğer araştırmayıp birilerine güvenerek biriktiriyorsak huzura, yanlış değerleri biriktirme riskimizin büyük olabileceğinin, şimdiden bilincinde olmalıyız. Gelin işin erbabı, Kur’an a danışalım, onun çevresinde birleşelim, onun verdiği değerleri biriktirelim. Rabbin huzurunda şaşkın bir şekilde kalmak istemiyorsak, Onun çizdiği yoldan giderek, toplayalım kıymetli hazinelerimizi.

Rabbim senin nurundan uzak kalıp, beşerin kitaplarını baş tacı yaptığımız içinde, toplum olarak birbirimize düşman kesildik adeta. Kardeşkanı dökmekten zevk alır olduk. Ne olursun bizlerin, gerçekleri görmesine yardım et. Senin güneşinin, NURUNUN ışığını fark eden, kıymetini değerini bilen, KUR’AN SARRAFLARI YAP BİZLERİ.

Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KABEYİ İLK KİM YAPMIŞTIR?

Biz Müslümanlar her konuda olduğu gibi, Allah’ın emri Hac görevini yerine getirdiğimiz Kâbe nin, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı konusunda bile, tam anlaşamıyor, Kur’an açıklamasına rağmen, Kur’an’ın bilgilerine inanacağımıza rivayetlerin etkisinde kalıyoruz. Televizyonlarda izlemişsinizdir, hatta kafanız da karışmıştır. Kâbe yi ilk yapanın, Hz. Âdem olduğu anlatılır. İlginçtir bu bilgilerin tamamı rivayetlerde geçer, sorumlu olduğumuz Kur’an’da tek kelime geçemez. Bakın bu konuda neler söyleniyor, önce bu rivayetlere göz atalım, daha sonra sorumlu olduğumuz Kur’an’dan gerçekleri öğrenelim. “İSLAM’DA GENEL GÖRÜŞ OLARAK KÂBE’NİN, İLK OLARAK HZ. ÂDEM TARAFINDAN YAPILDIĞI SÖYLENİR. ANCAK ONDAN GERİYE, SADECE TEMELLERİNİN KALDIĞI, SONRA HZ. ŞİT PEYGAMBER TARAFINDAN YENİDEN İNŞA EDİLDİĞİ VE NUH TUFANI SIRASINDA KUMLARA GÖMÜLDÜĞÜ ANLATILIR. DAHA SONRASINDA, KUR’AN’DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, HZ İBRAHİM’İN ALLAH’IN EMRİ İLE KÂBE’NİN BULUNDUĞU YERE GİTTİĞİ VE KÂBE’NİN TEMELLERİNİ BULARAK, O

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi  ZİYANDAYIZ  yani kaybedenlerdeniz demektir. Allah ayetlerinde bizleri uy

ÖLMÜŞLERİMİZE KUR’AN OKUMAK, KURBAN KESMEK DOĞRU MUDUR?

Sizce Kur’an ölmüşlerimize okunur mu, okunursa faydası olur mu? Bildiğiniz gibi günümüz İslam toplumunda, çok fazla kabul gören ve her ölen yakınlarımızın ardından Kur’an okuruz, ya da okuturuz. Kabir ziyaretlerinde görürsünüz, ölmüş kişinin mezarı başında ona Kur'an okurlar. Bu davranışımız ne kadar doğru. Gelin bu sorumuzu Kur’an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Allah Kur’an'ı neden ve ne amaçla indirdiğini, bakın nasıl açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Yasin 70:   DİRİ OLANLARI UYARABİLSİN ve kâfirlere ceza hak olsun diye. ( Bayraktar Bayraklı) Fatır 22:  DİRİLER İLE ÖLÜLER DE BİR OLMAZ. Allah, dilediğine işittirir. SEN, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. (Diyanet meali) Neml 80:  Bil ki SEN ÖLÜLERE İŞİTTİREMEZSİN, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da DAVETİ DUYURAMAZSIN. ( Diyanet vakfı) Aslında bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ın yaşayan bizler için bir tebliğ, uyarı  HAKKIN YOLUNA DAVETİYE  olduğunu anlayacaktır