Bugün sizlerle paylaşmak istediğim konu, okuduğum bir yazının beni çok etkilemiş olmasından kaynaklanan, iddialı bir sözün üzerinde konuşmak ve sizleri bu konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Konuşmadan önce bu sözü sizinle paylaşmak istiyorum. "STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM" Doğrusu sizlerde okuduğunuzda herhalde önce, hadi canım sende demişsinizdir. Ben ona benzer bir düşünceye kapıldığımı söylemk isterim. Başlık abartılı görünse de anlatmak istediği konu, Kur’an bütünlüğünde dikkatle düşünüldüğünde, çok önemli bir amaca hizmet ettiğini düşünüyorum. Teşbihte hata olmaz diyelim ve anlatılmak istenen amaca bakalım. Bilim bunu nasıl tarif ediyor.
"STRES, ANLIK OLARAK ORTAYA ÇIKAN, TEHLİKEDE HİSSETTİREN VEYA MÜCADELE GEREKTİREN OLAY YA DA DÜŞÜNCE SONUCU OLUŞAN, ENDİŞENİN YARATTIĞI DUYGUSAL, ZİHİNSEL VE FİZİKSEL TEPKİDİR. STRESE NEDEN OLAN TEHLİKE GERÇEK YA DA GERÇEK OLMAYAN BİR ENDİŞEYE DAYANABİLİR." Bizlerin basit tarifiyle söylemek gerekirse dertlerin, sıkıntıların, karşılaşılan olayların sonucunda üzüntü ve düşüncenin sonucu doğan rahatsızlıklardır dersek sanırım yanlış olmaz. Stres kişiye göre değişkenlik arz eder, çünkü bedenin, ruhun bu zorluklara hazırlıklı olup olmaması ile de doğru orantılıdır. Şimdide hayatımızda karşılaştığımız olayları ve bu olaylar karşısında takındığımız tavrı düşünelim. Başımıza bir hastalık geldiğinde, onu iyileştirme çabasından çok, onun psikolojik yönünden etkilenip yıkılmıyor muyuz? Hatta bir kısmımız mücadeleyi bırakıp, hastalığımızın iyileşmesini bile engelliyoruz.
Bazı insanlar, sevdiklerinin ölümüyle yıkılıyor strese girip, doğruyu düşünme melekesini tamamen yitiriyor. Hangimiz hayatında hiçbir sorunla karşılaşmıyoruz ki? Eğer bu mücadele karşısında güçsüz, iradesiz bir ruha sahip olduğumuzda yıkılıyor ve dertlerimizden kurtulmak yerine, derdimize bir dert daha eklemiş oluyoruz. Güçlü bir iradeye sahipsek ve o iradeyi o ruhu daha önce eğitimden geçirmiş isek, bu tür olaylardan en az hasarla çıkıyoruz. YANİ STRESİMİZİ YÖNETEBİLMEK ÇOK ÖNEMLİ. Mikrobik hastalıkları düşünün, mikroplar bedenin güçsüz bir anında ortaya çıkıp, hastalığı bedenimize yerleştirmiyorlar mı? Birde sinir sistemizi alt üst ederek yani strese girdiğimizde, hastalığımızı hızlandırmış olmuyor muyuz? O zaman bu durumda, gerçekten STRESLE İMAN ARASINDA, BİR BAĞ KURMAK YANLIŞ MI OLUR SİZCE? Peki iman ne anlama geliyor? “GÜVEN İÇİNDE BULUNMAK, KORKUSUZ OLMAK, DAYANACAĞIMIZ HER AN YARDIMCI OLAN, BİR GÜCE İNANMAK.” Böyle bir güç içimizde güçlü ise, sizce zor bir anımızda hemen strese girer miyiz? Yada girdiğimizi düşünün, böyle bir imana sahip olan, streste uzun zaman kalır mı? Yorumunu sizlere bırakıyorum.
Bizler günümüz şartlarında yaşadığımız olaylar karşısında, çok fazla etkileniyor ve bundan zarar görüyorsak, acaba hatayı birazda kendimizde aramamız gerekmez mi? Allah Kur’an'da bizlere özellikle Resulün hayatından örnekler verip, onlardan kıssadan hisse almamızı ister ve ayrıca ayetleriyle de bunu açıklar. Gerçekten Allah Kur’an'ın örnek verdiği gibi, Hz. Eyüp'ün kendisini hastalıkla, malının mülkünün elinden alınması ile imtihan etmiştir. Bakın bu durumdaki bir insanın, daha doğrusu ruhunu eğitmiş bir elçinin yapması gerekeni nasıl yapıyor. Hiç isyan etmeden, elinden geleni yaparak imtihan olduğunun bilinciyle, nasıl yalvarıyor dua ediyor Rabbine? Hz. Muhammed'i hatırlayın, erkek evlatlarının hepsinin ölümüne, sizce hangi duygularla strese girmeden, üstesinden gelmiş olabilir? BİZLER ZORLUKLA KARŞILAŞTIĞIMIZDA, EĞER HEMEN STRESE GİRİYORSAK, ÖLÜMDEN KORKUYORUZ DEMEKTİR. PEKİ NEDEN KORKUYORUZ? ÇÜNKÜ BU DÜNYAYA ÖYLE BİR BAĞLANTIK Kİ, HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ YAŞIYORUZDA ONDAN. Lütfen ölümden korkmayalım, ama ölüme hazırlıklı olalım. Lütfen şunu unutmayalım BİZLER İÇİN ÖLÜM YOKTUR. BU DÜNYADAN, ALLAH'IN MEKANINA GÖÇ VARDIR. Ruh ölümsüzdür, bedenimiz belki bu dünyada çürüyor, toprağa genlerimiz geçiyor ama hesap günü geldiğinde, toprağa geçen genlerimiz tekrar eski haline gelip, ruhumuzla birleşecek. BUNU VAAAT EDEN İMANIMIZIN GEREĞİ, YÜCE RABBİMİZDİR. Lütfen başımıza gelen zorluklardan, çaresiz hastalıklardan korkmayalım ama mücadelemizi verelim. Hz. Eyyüp, bakın nasıl dua etmiş. "VE EYYÛB... RABBİNE ŞÖYLE YAKARMIŞTI: "DERT/ZORLUK GELİP ÇATTI BANA; SEN, RAHMET EDENLERİN EN MERHAMETLİSİSİN!" DİYE NİYAZ ETMİŞTİ." Enbiya 83:
Peki bizler, bu durumlarla karşılaştığımızda neler yapıyoruz? Allah Elçisini hastalıkla, mallarını elinden alarak yoklukla, evlatlarının acısını tattırarak, acıların en büyüğüyle imtihan ediyor, bizler tüm bu ibretleri unutup, görmezden gelip imtihan oluşumuzun farkında bile olmadan, neredeyse birçoğumuz ne diyoruz biliyor musunuz? Allah'ım bu dertleri neden veriyorsun bizlere diyerek, farkında olmadan isyan ediyoruz. Her hastalığı, Allah'ın verdiğini söylemek büyük yanlış olur. Günümüzde başımıza gelen hastalıkların çoğu, bizlerin yaptığı yanlışların sonucudur. Allah Elçilerini, böyle bir imtihandan geçiriyorsa, elbette bizleri de aynı imtihanlardan geçirecektir. Peki, Allah'ın resulü bu olaylar karşısında nasıl davranmıştı? Tüm sükûnetini toplayıp, Rabbine yalvararak, SEN RAHMET EDENLERİN EN MERHAMETLİSİSİN, BENİ AFFET DİYE DUA ETMİŞTİ. Bizler ise bir yakınımızı kaybettiğimizde, ya da malımızı mülkümüzü kaybedip iflas ettiğimiz de, neler yapıyoruz bir düşünün. Ya intihar ediyoruz, ya da olayların özünde yatan gerçeği, hiç farkında olamadığımız için, strese girip yapılmaması gereken her şeyi yapıyoruz. Sonuçta bedenimiz buna dayanamayıp hastalanıyoruz.
Düşünebiliyor musunuz Hz İbrahim'i, kendisine iman etmeyen babasıyla imtihan eden Allah, bizleri babamızla, anamızla, evlatlarımızla, mallarımızla, neden imtihan etmesin? Hz. Lut'u eşiyle imtihan eden Yaradan, neden bizleri eşlerimizle imtihandan geçirmesin. Hz. Yusuf'u kardeşiyle imtihan eden Rabbimiz, tüm insanları kardeşleriyle en yakınlarıyla, neden imtihandan geçirmesin. Düşünün lütfen, Hz. Muhammet'e acıların en büyüğü evlat acısını tattıran Allah, bizleri bu imtihandan geçirme diyebilir misiniz? Bizlerin, Allah'ın en güvendiği Resullerinden bir üstünlüğümüz mü var ki, Hâşâ onların geçtiği imtihandan mesul olmayalım. Sıkıntıların, üzüntülerimizin hayatımızın bir parçası olduğunu, asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu zorlukların, bizlerin önünde bayır aşağı freni patlamış bir kamyonun lastiğine, durması için atılan engeller, bariyerler olarak görmeliyiz. Akıllı, eğitimli bir şoför yokuş aşağı freni patlayan kamyonunu asla terk etmez, onu nasıl en az hasarla durdurabilirim onu düşünür. Bizlerde böyle yapmalıyız. Hayatımızda karşılaştığımız zorlukların, bizler için bir imtihan olduğunu düşünüp, bu zorluklara teslim olmak yerine, ondan kurtulmanın yollarını aramalıyız.
Başımıza gelen ama elimizde olmayan, olaylar karşısında sükûnetimizi koruyup, bir imtihandan geçtiğimizi unutmadan, bu imtihanı nasıl kazanacağımızın hesabını yaptığımız takdirde, strese girmeden ya da en az stresle, hemen nasıl kurtuluruz bunun yolunu bulmalı ve Rabbin Kur'an'da gösterdiği yoldan akılla çalışıp, zorlukların üstesinden gelmeliyiz. Bana gelen yazının sonunda, bence güzel ve düşündürücü bir söz vardı, konu ile ilgisinden dolayı paylaşmak istiyorum. "BİR GÜN, DÜNYAYA AİT BÜYÜK BİR DERDİN OLURSA, RABBİNE DÖNÜP: "BENİM BÜYÜK BİR DERDİM VAR DEME. "DERDİNE DÖNÜP: "BENİM BÜYÜK BİR RABBİM VAR DE."
Sanırım anlatılmak istenen anlaşılmıştır. Derdi veren Allah'tır, derdi ya biz istemişizdir yaptıklarımızdan dolayı, ya da Rabbimiz bizleri imtihan ediyordur, bunu da bilemeyiz. Allah elbette sebebini bilir. Bizlere verilen derdi, kederi düşünerek isyan etmeyelim, hatalarımızı düzeltelim ve asla unutmayalım ki, bizleri bağışlayıcı, affedici, her şeyi bilen ve takip eden BÜYÜK BİR RABBİMİZ VAR. Bakara 216. ayette Allah, çok dikkat çekici bir uyarıda bulunur bizlere. “OLUR Kİ HOŞUNUZA GİTMEYEN BİR ŞEY, SİZİN İÇİN HAYIRLIDIR VE OLUR Kİ, SEVDİĞİNİZ ŞEY DE SİZİN İÇİN BİR ŞERDİR. ALLAH BİLİR DE SİZ BİLMEZSİNİZ.”
Bu yazıyı yazmaktaki amacım, her strese girenin imanından şüphe edilmesi gerekir anlamını elbette taşımamaktadır. Çünkü dertte, sevinçte insanlar içindir. Önemli olan derdi başımızdan savmak için de, mutluluğu yaşamak içinde, nefsimizi eğiterek hazırlıklı olmamız gerçeğini hatırlatmaktır amacım. Allah her acının, üzüntünün, kederin sonunda bir mutluluk vereceğini söyler. Konumuzla ilgili düşündürücü, birkaç nasihat hatırlatmak istiyorum.
"SIKINTILI İNSAN, EVİ YANAN AMA BUNDAN HABERİ OLMAYAN KİŞİYE BENZER. ÇAĞIR ONU PENCEREYE KONUŞTUR. NE KONUŞTUĞUN ÖNEMLİ DEĞİL, O KONUŞURKEN DUMANLAR DIŞARIYA ÇIKSIN, YETER."
"RÜZGÂR ÇOK ZAMAN, GEMİLERİN İSTEMEDİKLERİ İSTİKAMETTE ESER. AMA BU GEMİLERİN İSTEDİKLERİ İSTİKAMETTE YOL ALMALARINA ENGEL DEĞİLDİR."
Rabbim bizleri zor imtihanlardan geçirme ne olur. Vereceğin derde, zorluğa karşı güçlü ve iman dolu bir yürek ver bizlere. Sen yücesin, ulusun, bağışlayıcısın. Yapacağın imtihanlara karşı nefsimize güç ve sabır ver. Senin her şeye gücün yeter.
“YOKSA SİZ, SİZDEN ÖNCE GELİP GEÇMİŞ OLANLARIN KARŞILAŞTIKLARININ BENZERİ BAŞINIZA GELMEDEN, CENNETE GİRECEĞİNİZİ Mİ SANDINIZ? ONLARA ŞİDDETLER, BELALAR VE ZORLUKLAR GELİP ÇATTI; SARSILDILAR. ÖYLE Kİ, RESUL VE ONUNLA BİRLİKTE İNANANLAR, "ALLAH'IN YARDIMI NE ZAMAN?" DİYE YAKARIYORDU. HABERİNİZ OLSUN Kİ, ALLAH'IN YARDIMI ÇOK YAKINDIR.” (Bakara 214 )
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorumlar
Yorum Gönder