Ana içeriğe atla

KUR'AN IN GERÇEKLERİNİ, GÖREBİLMEK FARK EDEBİLMEK İSTİYORSAK.....

İslam toplumunda öyle bir bölünmüşlük var ki, Müslümanlar adeta birbirine düşman, kanlı bıçaklı olmuşlar.  Kur’an a iman ettiğimizi söyleyen biz Müslümanlar, Allah ın apaçık dediği ayeti üzerinde bile anlaşamıyoruz. Elbette biraz düşünen, aklını kullanan bir Müslüman bu bölünmüşlüğün, farklı inançların, birbirimize düşmanlığın sebebinin ne olduğunun farkında olacaktır. KİTAP TEK OLMAYINCA, ÜMMETİNDE TEK BİR YUMRUK OLMASI ASLA DÜŞÜNÜLEMEZ.  Onun için Allah Kur’an da uyarıyor ve hep birlikte, yalnız KUR’AN IN İPİNE SARILIN DİYOR.

Peki bizler bu emri dinliyor da, yalnız Kur’an ın ipine mi sarılıyoruz, yoksa Kur’an ın yanında tutunduğumuz başka ipler mi edindik? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı, Allah ın bu ve buna benzer yüzlerce emrini görmezden gelerek, Allah ın ipini anlaşılması zor ilan edip, her bilginin Kur’an da olmadığına inandığımız içindir ki, tek bir yumruk olmayı asla başaramadık. Bunu yapamadığımız gibi, Kur’an ın yolundan saparak, kendimize mezheplerin ve beşeri fıkıh inancının şekillendirdiği yollar edindik ve onlara sarıldık. Cahiliye toplumlarının yaptığı yanlışları yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Çünkü Allah ın bu konudaki uyarılarını görmezden geldik.

Eğer bizler Kur’an ın, yani bizleri yaratan yüce Rabbimizin sözlerine kulak vermiş olsaydık, ne dinde bölünür nede birbirimize düşman olurduk. Dinde sakın bölünenler gibi olmayın dedikçe Allah, bizler bölünmekte bereket, zenginlik vardır dedik. ALLAH MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR DEDİĞİ HALDE, DÜNYA ÜZERİNDE BİRBİRİYLE SAVAŞAN, NEREDEYSE MÜSLÜMANLARDAN BAŞKA TOPLUM KALMADI. Bu durumda, sizce izlediğimiz yolda büyük yanlışlar yok mu? Allah, Kur’an ın ipine sarılmayıp, kendilerine beşeri ipler edinenleri, işte böyle cezalandırıyor.

Allah batıldan, hurafeden uzaklaşıp yalnız Kur’an a sarılarak onu anlamaya çalışanın, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇARIM DİYOR. Bu uyarıdan alacağımız, çok önemli ders var. Eğer bizler Kur’an ı yeterli görmeyip, batılı din edinmişsek, ayetlerde geçen kelimelerin anlamlarını kaydırıp, ataların inancını ayetlere ilave etmeye çalışıyorsak, bu durumda Allah gönül gözümüzü açmayacağı için, Kur’an ı da anlayabilmemiz, asla mümkün olmayacaktır.

Müslüman olduğumuzu söyleyen bizler, ne yazık ki peygamberimizin mahşer gününde söyleyeceği gibi, KUR’AN I TERK ETTİK. Terk etmeyi bırakın, günümüzde İslam toplumları, Kur’an a iman ettiğini söylediği halde, Kur’an ne emrediyorsa, tersini söylemekten hiç çekinmez oldu. Bu hatamızı da örtmek ve nefsimizi hoşnut etmek için, batıl ve hurafe inançlarımızı, Allah ın ayetlerinde kelimelerin anlamları ile oynayıp, kendi inançlarımızı monte ettik. Böylece yaptığımız yanlışlara kılıflar bulduk, ama bu yanlışlarımızdan, genel çoğunluğumuz farkında değil. Çok ilginçtir, Allah yalnız Kur’an a sarılın sakın onun sınırlarını aşmayın dedikçe, birileri çıkıp, “ KUR’AN BİZE YETER DİYEN SAPIKLAR ÇIKTI”, DİYECEK KADAR KUR’AN DAN, ALLAH IN YOLUNDAN SAPANLAR VAR. Hâlbuki Allah birçok ayetinde, cahiliye toplumuna karşı, SİZLERE İNDİRDİĞİMİZ KUR’AN YETMİYOR MU DİYORDU. Günümüz de Müslüman olduğunu iddia eden bazı kişilerde, aynı hatayı yaparak, Kur’an ı yeterli görenleri sapıklıkla suçluyor. Allah ın, size indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu sorusuna, BİZE YETMİYOR ALLAH IM DİYE CEVAP VERDİKLERİNİN, FARKINDA BİLE DEĞİLLER.


Bizler, Kur’an ın asla tek kelime bile bahsetmediği konuları dahi, İslam ın emri yaptık. Bunlar Kur’an da yok, İslam ın emri olamaz diyerek karşı çıkanları da KÂFİR, SÜNNET İNKÂRCISI, PEYGAMBER DÜŞMANI İLAN ETTİK ve dedik ki, “Peygamberimiz postacımıydı, bunlarda Allah ın elçisinin, dinde koyduğu hükümlerdir.” Ne yazık ki Peygamberimize, iftira attığımızın da farkında olamadık. Allah ın elçisinin, böyle bir yetkisinin, görevinin olmadığını Allah, onlarca ayetinde bizlere bildirmesini duymazdan, görmezden geldik.

Daha açıkçası bizler Allah ın sözlerini değil, kaynağından asla emin olamayacağımız, RİVAYETLERİ Kur’an ın önüne geçirdik ve onlara din diye iman ettik. Çünkü rivayet hadisler olmasaydı, Kur’an ı anlayamazdık düşüncesine inandık. Böylece Kur’an ı anlamak için rivayetlere sarıldık. Bu durumda bizler kendimize, hala Müslümanlardanız dememiz, ne kadar doğru olur? HÂLBUKİ MÜSLÜMAN OLMAK, YALNIZ ALLAH IN HÜKÜMLERİNE BOYUN EĞEREK, HAYATINA GEÇİRMEKTİR. RİVAYETLERİ, ALLAH IN BAHSETMEDİĞİ HÜKÜMLERE DE BOYUN EĞİP DİN DİYE YAŞIYORSAK, BİZLER ALLAH IN YANINDA, BOYUN EĞDİĞİMİZ BEŞERİ İLAHLAR EDİNİYORUZ DEMEKTİR. LÜTFEN BU YANLIŞINDA FARKINDA OLALIM.

Tüm bu gerçekleri, yaptığımız bu yanlışları, Allah ın huzurunda öğreneceğiz, ama çok fazla memnun olmayacağımız, Kur’an dan çok açık anlaşılıyor. Bizler Kur’an gerçeklerini fark edebilmek istiyorsak, önce rivayet ve sanı inançları kafamızdan temizlemeli ve daha sonra Kur’an ı bir öğrenci misali dikkatle, düşünerek okumalıyız. Çükü Allah muhkem ayetleri, düşünen tüm kullarının anlayacağı şekilde kolaylaştırdığını birçok kez söylüyor. Lütfen bu konuda pişman olmak istemiyorsak, beşerin sözlerine değil, ALLAH IN SÖZLERİNE KULAK VERELİM. Bakın o zaman her şeyin, nasıl çok daha farklı olduğunu göreceksiniz.

Bizler eğer Kur’an ı anlamadan okuyor ve bu şekilde sevap alınacağına inanıyorsak, Kur’an öğretisinden çok uzağız demektir. Allah Kur’an ı Araplara neden Arapça indirdiğini açıklarken, anlamaları, aklını kullanmaları ve hayatlarına geçirmeleri için, Arapça gönderdiğini söyler. Eğer Allah ın rızasını kazanmak istiyorsak, asla aracı kullanmadan, Kur’an ı okumalı üzerinde düşünmeli ve hayatımıza geçirmeliyiz. İşte böyle sevap kazanılır. Allah elçisini bile kulları arasında istemiyor ve ayetinde, yarattığım kulumla aramdan çekil, tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer diye uyarıyor.

KUR’AN I HERKES ANLAYAMAZ DİYENLER, KUR’AN GERÇEKLERİNİ MÜSLÜMANLARDAN SAKLAMAYA ÇALIŞANLARDIR, LÜTFEN UNUTMAYALIM. Allah dinin anası, temeli olan MUHKEM ayetleri yemin ederek kolaylaştırdığını, birçok kez bizlere bildirmiştir Kur’an da. Lütfen Kur’an dışından, bizlere anlatılan her türlü bilgiyi, mutlaka Kur’an ın onayından geçirelim. Bunu yapmazsak, gittiğimiz yolun, Allah a ulaşacağından asla emin olamayız ve hesabın görüleceği O çetin gün, mutlaka üzülenlerin safında oluruz. Eğer bizler hayatımızda, alacağımız bir malı en ince detayına kadar araştırıp öyle alıyorsak, imanımız adına atacağımız adımda da, mutlaka araştırmalı ve Allah ın onayını almalıyız. Aynı titizliği, inancımızda da göstermeliyiz.

Bizlerin yapması gereken, aslında çok basit. Allah Zuhruf suresi 44. ayetinde, SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM, KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM diye hükmünü vermişse, Kur’an ın açıklamadığı, detay vermediği hiçbir konuyu, Allah ın emri, dinin gerekleri olarak kabul etmeyelim. Allah asla vaadinden caymaz, lütfen bunu unutmayalım. Sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyen Rabbimiz, sizce Kur’an ın tek kelime bile bahsetmediği, açıklayıp örnek, detay dahi vermediği bir konudan sorumlu tutar mı bizleri? Tutmaz diyorsak, lütfen kendimize gelelim ve emin olmadığımız bilgilerin değil, yalnız Kur’an ın emrettiği, açıkladığı bilgilerin ardı sıra gidelim.

Geleneksel FIKIH inancının dine yaptığı ilaveleri, detayları Kur’an da bulamadığımızda, bakın işte her bilgi Kur’an da yokmuş demeyelim, bu sözler ve düşünce, Allah ın eşi benzeri olmayan kitabına, nuruna en büyük saygısızlıktır. Allah unutucu değildir diyorsa ayetinde, bizlere ne iletip, örnekler verdiyse onu hayatımıza geçirelim, çünkü Allah açıkladığı, hükmettiği konulardan bizleri hesaba çekecek, lütfen unutmayalım. YANİ BEŞERİ RİVAYETLERE DEĞİL, ALLAH IN SÖZLERİNE GÜVENELİM, KULAK VERELİM.

Lütfen unutmayalım, Allah ın elçisi ÜMMİYDİ yani daha önce din adına hiçbir bilgisi yoktu ve hiçbir inanca tabi değildi. Dikkat çekici olan ise, Allah hurafelerle dinden sapan Ehli kitabın arasından değil, hurafe ve batıla sapmayan, gerçek Allah ın yolunu arayan bir kulunu elçi olarak seçmiştir. Buradan da çok açık şunu anlıyoruz. Allah sizlere gönderdiğim ve korumaya aldığım kitaba sarılın ve onun sınırlarını sakın aşmayın diye bizleri uyarıyorsa, bizlerinde elçisinin yaptığı gibi, yalnız Kur’an a sarılıp onun gerçeklerini hayatımıza geçirmek için çaba harcamalıyız. Peygamberimizi örnek almak isteyen, onun izlediği yolu takip etmek amacında olan,  Allah ın kitabına, YALNIZ KUR’ AN IN APAÇIK İPİNE SARILIR.

BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM. (Enam 19)

SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR! (NISA 87)

O HALDE KUR'ÂN'DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (ARAF 185)

KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KITABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? (ANKEBUT 51)

HÜKÜM ANCAK ALLAH'INDIR. O HAKKI ANLATIR VE O, DOĞRU HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR. (ENAM 57)

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .