Ana içeriğe atla

GELİN İSLAM I YAŞARKEN, YAPTIĞIMIZ YANLIŞLARIMIZLA, KUR'AN İLE YÜZLEŞELİM.



Biz Müslümanlar, ne yazık ki Allah ın sorumlu olduğumuza hükmettiği, apaçık Kur’an elimizde dururken, bir türlü aynı noktada buluşamıyoruz ve aynı şeyleri söyleyemediğimiz içinde, farklı inançların ardı sıra gidiyoruz. Bu sizce normal mi? Aynı kitabı okuyoruz ama farklı şeyler anlıyoruz. Beşeri bir kitabı okusak, asla böyle bir ayrım söz konusu olmaz. Konu din ve Allah ın kitabı olunca, neden bu ayrılıklar ve bölünmüşlükler oluyor sizce? İslam toplumunun anlaşamadığı, en önemli ayrılığını şöyle özetleyebiliriz. 

İslam ı yaşayan genel çoğunluk şöyle inanıyor. “Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, çünkü Kur’an detay vermez, zaten Kur’an ı herkes anlayamaz. Allah hükmünü verir ama nasıl yerine getireceğimizin detayını vermez. Onu da Allah ın elçisinin sünnetinden, yani hadislerinden öğreniyoruz. Hadisler olmasaydı, Kur’an kapalı kalır anlaşılmazdı, ne namaz kılabilirdik, nede oruç tutabilirdik.”

Bir başka, ama azınlık bir gurup ise şöyle inanıyor. “ Allah Kur’an da yalnız Kur’an ın ipine sarılmamızı istemiş, sakın Hakka batıl karıştırmayın, emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin ve Kur’an ın sınırlarını aşmayın. Çünkü biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, her şeyden nice örnekleri sıraladık ki anlayasınız. Allah ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, sakın benden başka veliler edinerek, ardı sıra gitmeyin. Kimseye muhtaç olmayasınız diye, yemin olsun ki Kur’an ı kolaylaştırdık. Çünkü sizleri yalnız, Kur’an dan sorumlu tutuyorum.”

Peki bu iki inanç, bu söylemlerini, düşünce ve itikatlarını nereden alıyorlar? İşte burası çok önemli. Sizce inancını, Kur’an dan delillendiren haklı olmalı değil mi? Allah Kur’an dan sorumlu tutacağına hükmettiği halde, Kur’an dışından da hesaba çeker mi? Kur’an ı anlayarak, düşünerek bir kez okuyan bir insan, genel çoğunluğun söylemlerinin ve inancının asla Kur’an dan onay alamayacağını çok açık görmesi gerekir. Yani Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dedikten sonra, elçisini hükümlerinde ortak yapıp, birde kullarını sorumlu tuttuğu hükümleri açıklamayıp, bu görevi elçisine bırakmış olabilir mi? Eğer evet bırakmıştır diye inanırsak, Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem ayetine, iman etmemiş oluruz. YANİ ELLERİMİZLE KUR’AN DA, ÇELİŞKİ YARATMIŞ OLURUZ. Tıpkı şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının dediği halde Allah, ayetlerde geçen bazı kelimelere farklı anlamlar verip, Allah dan başka şefaatçiler edinenler gibi.

Hadisler olmasaydı Kur’an anlaşılmaz, kapalı kalırdı ve ne namazımızı kılabilir, ne de orucumuzu tutabilirdik diye iman edersek, Allah ın biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, her şeyden nice örnekleri anlayasınız, kimseye muhtaç olmayasınız diye sıraladık dediği onlarca ayete, iman etmemiş oluruz.  Kur’an ı Allah ben koruyorum dedikten, sakın emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin diye uyardıktan sonra, hala bizler Allah ın nuruna, eşi benzeri olmayan kitabına karşı, adeta eş koşarcasına,  rivayet hadisler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı, anlaşılmazdı diyorsak, biz Allah ın kitabını terk etmişiz demektir. Allah cahiliye devrinde Bedevi Arapların yaptığı yanlışları örnek gösterip, bir ayet indiriyor. Bedevi Araplar, Allah ın indirdiği ayetlere iman ettik dedikleri halde, günümüzde bizlerinde yaptığı o büyük yanlışın benzerini yaptıkları ve atalarının inançlarından vazgeçmedikleri, yani hakka batıl karıştırdıkları için, bakın Allah onları nasıl uyarıyor.

Hucurat 14: Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "SİZ İMAN ETMEDİNİZ. ANCAK "MÜSLÜMAN OLDUK" DEYİN. İMAN SİZİN KALPLERİNİZE GİRMEMİŞTİR. EĞER ALLAH'A VE RESULÜNE İTAAT EDERSENİZ Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafur’dur, Rahîm'dir." (Yaşar Nuri meali)

Lütfen bu ayet üzerinde çok dikkatle düşünelim. Allah Müslüman olup, iman ettik diyen Bedevi Araplara, sizler iman etmediniz diyor. Peki, neden söylüyor Allah bunu? Bedevi Araplar, nasıl bir yanlış yapıyorlardı da, Allah imanlarını kabul etmiyor. Konuyla ilgili yazacağım ayete lütfen dikkat.

Tevbe 97: Bedeviler inkâr ve münafıklık bakımından daha beterdirler. Bununla beraber ALLAH'IN, RESULÜNE İNDİRDİĞİ (HÜKÜMLERİN) SINIRLARINI BİLMEMEYE DAHA YATKINDIRLAR. Allah âlimdir, hakîmdir, (Elmalı meali)

Allah ın elçisine indirdiği, hükümlerin sınırını tanımamak ne demek? Allah hüküm vermediği halde, atalarının rivayet inançlarını dine sokarak, onları da İslam ın bir parçası yapmak demektir.  DEMEK Kİ İSLAM IN BİR SINIRLARI VARMIŞ, ODA ALLAH IN ELÇİSİNE İNDİRDİĞİ KUR’AN. Bu durumda, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, her bilgi detay Kur’an da yoktur, Allah ın elçisinin de dine ilave hükümleri vardır ve Peygamberimiz ayetleri açıklamış ve bizlerin hayata geçirmemizi sağlamıştır dersek, sizce Bedevi Araplardan ne farkımız kalır. Günümüze ulaşan rivayet hadislerin, doğruluğuna ne kadar emin olabiliriz? Bu bilgiler bizlere mutlaka gerekli olsaydı, Allah ın elçisi rivayet yoluyla mı bizlere ulaşmasını sağlardı? Siz olsaydınız böyle mi yapardınız? Sizlerin yapmayacağını, lütfen Peygamberimize isnat etmeyelim. Sanırım bunu zerre kadar düşünen, imanı kalbine yerleşen, yapılan yanlışların farkında olacaktır. Onun için Allah düşün ey kulum diyor. Bakın Allah bu yanlışları yapan Araplara, siz iman etmediniz, Müslüman olduk deyin diyor. Peki, Müslüman olmak ne demek? Müslüman, yalnız Allah a teslim olmuş ve yalnız Allah ın buyruklarına boyun eğmiş insana denir.  

Hucurat suresi 14. ayetinde Allah, bedevi Araplara çok önemli bir şey söylüyor. “İMAN SİZİN KALPLERİNİZE GİRMEMİŞTİR” Demek ki iman ettim demekle olmuyormuş. O imanı birde kalplerimize yerleştirmemiz gerekiyor. Önce şunu asla unutmamalıyız. Her şeyin bir sınırı olduğu gibi, ALLAH A İMAN ETMENİN DE BİR SINIRI VARDIR. Allah bunun sınırının Kur’an olduğunu birçok ayetinde bizlere söylüyor. Eğer İslam ı yaşarken, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz dediğimiz andan itibaren, Bedevi Arapların yanlışına düşmüş oluruz, bunu lütfen unutmayalım. Kendi ellerimizle yarattığımız FIKIH inancı, ne yazık ki İslam ın sınırlarını kaldırdı ve emin olamayacağımız rivayetlerle, Elçisinin ismi kullanılarak sınırlar aşıldı.

Aynı ayetin devamında zikredilen, günümüzde Kur’an ın diğer ayetleri neredeyse görmezden gelinerek, farklı anlamlar yüklenilen cümleye bakalım şimdide. ” EĞER ALLAH'A VE RESULÜNE İTAAT EDERSENİZ” Sizce Allah,  bana ve elçime itaat edin derken, benim dinde hüküm koyduğum gibi, elçimde dine hükümler koyacak, onun tüm sözlerine de uyun mu demek istiyor?  Yoksa Kur’an ın diğer ayetlerinde bunlara açıklık getirip, elçim benim sözlerimi sizlere iletecek, benim söylediğim sözlere, asla ilaveler yapıp, onlarda Allah ın emri demeyecek ona güvenin mi diyor. Allah Araf suresi 3. ayette;” Rabbinizden size indirilene uyun ve O`ndan başka velilere uymayın.” Diyorsa, her şey çok açık değil mi? İsterseniz birkaç ayet örneği daha verelim ve elçisine verdiği görev ve sorumluluğu hatırlayalım.

“Ben, yalnızca bana vah yedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim.” ( Ahkaf 9) “Elçinin görevi ise açık bir tebliğden ibarettir.” (Ankebut 18) “Elçi ye düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.” (Nur 54) “Biz elçileri sadece, müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz.” (Enam 48)

Kur’an ın onlarca ayetinden de anlıyoruz ki, Allah a ve elsine uymak sözünden, iki farklı şey anlaşılmıyor. Allah elçime uyan, bana uymuş olur derken, biliyor ki Allah ın elçisi, yalnız Allah ın vahyini topluma tebliğ edecek, asla bunlarda Allah katından dır diyerek, başka bir bilgiyi iletmeyecek. Hatta böyle bir şey yapmış olsaydı elçim, onun şah damarını keser, canını alırdık demiyor muydu ayetinde. Bizler bunca ayetleri batıl ve rivayetleri yaşmak adına görmezden gelirsek, Bedevi Arapların yaptığı yanlışı tekrarlamış oluruz. Tabi iman etmemiş oluruz. İman kalbimize yerleşmemiş demektir. Bunca açık uyarılardan sonra, bir Müslüman neden bu hataları yapar diye düşünmeden yapamıyor insan. Ama Allah onu da açıklıyor.

Araf 179: Andolsun ki, KALPLERİ OLUP DÜŞÜNMEYEN, GÖZLERİ OLUP GÖRMEYEN, KULAKLARI OLUP DİNLEMEYEN cinleri ve insanları cehennem için yarattık. BUNLAR HAYVAN GİBİDİRLER; HATTA DAHA DA AŞAĞIDIRLAR. İşte gafil olanlar böyleleridir. (Bayraktar Bayraklı meali)

Demek ki her söyleneni, düşünmeden kabul edenlere Allah bu örneği veriyor. Kalpleri olup düşünmeyenler diyor. Dikkat ettiyseniz kalp düşünme organı olmadığı halde, kalbi olup düşünmeyenler diyor. Daha önceki ayette, aslında bunun açıklamasını yapıyor Allah.  Allah ın arı duru tebliğ ettiği dini, eğer kalplerimize girmediyse, onun yerini hurafe ve batıl inançlar aldıysa, O kalp asla gerçekleri hissedemeyecektir diyor. Devamında gözleri olup ta görmeyen, kulakları olup işitmeyenlerden bahsediyor. Bir başka deyişle BAKAR KÖR OLAN, ALLAH KULLARINDAN BAHSEDİYOR. İşte bakar kör olmak, böyle bir şey. Allah ın bizleri sorumlu tuttuğu, onca açık ve detaylı bilgileri dururken, sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın uyarılarını, ikazlarını eğer göremiyorsak, bizler bakar kör olmuşuz demektir. Çok daha ilginci öyle rivayet edilen hadisler var ki, Allah Kur’an da ne emrediyorsa, tersini anlatıyorlar topluma. Bu sözler, Allah ın elçisine iftiradır. Lütfen unutmayalım, SINIRSIZ İNANÇ, SINIRSIZ SAYIDA DİNLER YARATIR. 

Değerli kardeşlerim.  Kur’an da her bilgi yoktur ve açıklanmamıştır dediğimiz andan itibaren, Kur’an bizler için rehberlikten çıkmış, onun yerini asla doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetler almış demektir. Allah geleceği bildiği için, Kur’an da verdiği örnekler çok önemlidir, lütfen dikkate alalım. Çoğunluk böyle inanıyor diyerek, çoğunluğu kıstas almayalım. Rivayetlerin dine ilavelerini de, lütfen Kur’an da aramayalım. Allah, çoğunluğa uyarsan, seni dinden saptırırlar diye uyarıyor, bunu dikkate alalım. Yine Kur’an ın verdiği örnekte, Allah ın elçisi, mahşer günü şahit olarak çıktığında, söyleyeceği o acı ve üzücü sözü Allah şimdiden bizlere hatırlatıyor. Bakın Peygamberimiz ne söyleyecekmiş. “ BENİM ÜMMETİM KUR’AN I TERK ETTİ”

İmanımızın kalbimize yerleşmesini istiyorsak, Hakka asla batıl, rivayet karıştırmayalım. ÇÜNKÜ KALBİMİZ, HAKKIN İNANCINA GÖRE YARATILMIŞTIR. EĞER HAKKA BATIL KARIŞTIRIRSAK, O İMAN ASLA KALBİMİZE YERLEŞEMEZ, ÇÜNKÜ ÖLÇÜLER TUTMAZ. Böylece gerçek bir Müslüman olamayız. Allah kalpleri olup düşünmeyen, gözleri ve kulakları olup görmeyip, duymayanları bakın nereye benzetmişti, tekrar hatırlayalım. Hangimiz Allah korusun, böyle bir duruma düşmek isteriz. 

“BUNLAR HAYVAN GİBİDİRLER; HATTA DAHA DA AŞAĞIDIRLAR.”

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İmtihanımızda, Kaybedenlerden Olmak İstemiyorsak.

  Allah Asr suresinde, iman ettiğini söyleyen kullarım, birbirine Hak olanı,  YANİ YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENİ, KUR’AN’I TAVSİYE ETMEDİĞİ SURECE ZİYANDADIR  diyor. Çünkü hak olanın yalnız Allah katından geldiğini yine Kur’an’da bildiriyor. Bizler böylemi yapıyoruz? Rabbimiz iman ettiğini söyleyen kullarını uyarmak için,  “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A, ANCAK ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR”  diyerek, iman ettiğini zannedenlerin, nasıl büyük bir yanılgı içinde oldukları uyarısını yapıyor. Tabi bir başka ayetinde de kendisine  ŞİRK/ORTAK KOŞANIDA AFFETMEYECEĞİ  bilgisini veriyor. Peki, bizler böyle büyük hatalar yapıyor muyuz? İnancımızı Kur’an ile sorguladık mı? Gelin sorgulayalım. Bizler yalnız Allah’ın katından gelen HAK olan Kur’an’a mı iman ediyoruz? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz,  KUR’AN+RESULÜN SÜNNETİ+MEZHEP İMAMLARININ İCHATLARI ile birlikte  mi yaşanır diyoruz.  Eğer bunu söylüyorsak, Allah’ın uyardığı gibi...

İslam’ı Sorumlu Olduğumuz Kur’an’dan Öğrenmezsek, Sonucuda İşte Böyle Olur.

  Bizler hiç düşünmeden, sorgulamadan Kur’an’dan uzak öyle bir din yaşıyoruz ki, adeta Allah’ın kitabı Kuran’ı küçümsediğimizin farkında olmadığımız gibi,  yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağımıza inandırıldık. İman ettik dediğimiz Kur’an, bu düşünceye onay veriyor mu, hiç baktık mı? Elbette hiç bakmadık, hatta bakmaya teşebbüs bile etmemizi engelleyip, sen Kur’an’ı anlayamazsın senin ilmin ne ki, Arapça bir kelimenin bilmem kaç anlamı var, sen hangisinin olduğunu nereden bileceksin diyerek, aklın mantığın kabul etmeyeceği düşünceleri, her nedense kabul etmekte sakınca görmedik. Arapça olan Kur’an’a bunları söyleyenler, her ne hikmetse yine Arapça olan rivayet hadislere, neden bunları söylemediklerini hala fark edemediysek, Allah ile aldatılmaktan da asla kurtulamayız.  İSLAM’I SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’DAN ÖĞRENMEZSEK, SONUCUDA İŞTE BÖYLE OLUR . Mezheplerin hatta cemaat ve tarikatların şekillendirdiği İslam inancımızda şu mantık ve Kur’an dışı inancı, her nedense...

Enam Suresi 38. Ayet. “Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.”

Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak istiyorsak, mutlaka yine Kur’an’ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamanın yolunu yöntemini seçmeliyiz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum, önce ayeti yazalım daha sonra üstünde birlikte düşünelim. Enam 38:  Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali) Bu ayette geçen çok dikkat çekici bir cümle var.  BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK . Sizce Allah, hangi kitaptan bahsediyor olabilir? Ne yazık ki geleneksel İslam anlayışı bu ayette geçen, bu cümleden çok rahatsız, onun içinde bu cümleye öyle bir anlam yüklüyorlar ki, ayette geçen bu cümlenin, neredeyse bizlere vermesi gereken anlamını alıp götürüyor. Siz ayeti okuduğunuzda ne anladınız? Yani Allah hangi kitapta, hiçbir eksik bırakmadığından bahsedi...