Bu makalemde, sizlerin dikkatinizi çekmeye çalıştığım ve üzerinde düşünmenizi istediğim çok önemli ayetler var. Bu ayetler üzerinde eğer doğru düşünebilirsek, içinde yaşadığımız İslam’ın, cahiliye dönemini hiç aratmadığını çok iyi fark edebiliriz. Bakın Allah ayetinde ne diyor.
Bakara 105: SİZE RABBİNİZDEN BİR HAYIR İNDİRİLMESİNİ NE KİTAP EHLİNDEN KÂFİR OLANLAR NE DE MÜŞRİKLER İSTERLER. HALBUKİ ALLAH, RAHMETİNİ DİLEDİĞİNE VERİR. ALLAH ÇOK BÜYÜK LÜTUF SAHİBİDİR. (Bayraktar Bayraklı.)
Ayette bahsedilen kişiler, dikkat ettiyseniz Allah’ı inkâr edenler değil. Bizzat kitap ehlinden bahsediyor. YANİ KENDİLERİNİ DİNDAR KABUL EDEN İNSANLAR. Bunların arasında KAFİR OLMUŞ AMA FARKINDA OLMAYAN, KÜFRE SAPAN MÜŞRİKLER VAR DİYOR ALLAH. Peki, bu insanlar ne yapmışlarda, Allah bunların küfre saptığını, yani kâfir olduğunu söylüyor. Eğer bunu anlamaya çalışmazsak, aynı hataları bizlerde yapmamız kaçınılmaz olur. Müşrik olmuş ve böylece küfre sapan ehli kitap, Allah’tan kullarına bir hayır indirilmesini istemezler diyor. Bu sözlerle Allah neyi kastediyor olabilir?
İman ettiğini söyleyen Ehli kitap, nasıl bir yanlışın peşinden gidiyorlardı da, Allah bu sözü onlar için söylüyor. Allah Kur’an’da müşriklerden örnekler verirken, kendilerine Allah’ın yanında, şefaatçiler, veliler edinerek, onlardan yardım istiyorlardı. Onun için, bu insanların başına gelen güzel şeylerin sebebi olarak, edindikleri şefaatçiler ve velilerden geldiğine inanırlardı ve öyle inanılmasını isterlerdi. Bu ayet bunu hatırlatıyor. Hâlbuki Allah bunun tam tersini söylüyor.
Peki, bizler günümüzde farklımı yaşıyoruz inancımızı? Bu ayet bizleri ilgilendirmiyor mu? Velisi olmayan cennete gidemez diyorsak, şefaati yani affedilmeyi, bağışlanmayı Allah’ın Resulünden, edindiğimiz şeyhlerden, cemaat liderlerinden bekliyorsak, bizlerin onlardan ne farkımız var. Günümüzde camilerde ŞEFAAT YA ALLAH dememiz gerekirken ne diyoruz? ŞEFAAT YA RESULALAH. Yani, şefaat ey Allah’ın resulü. Hani her namazda okuduğumuz ayette, yalnız senden yardım dileriz diyorduk Allah’a, ne oldu o ayetin hükmü, Allah’a verdiğimiz söz? Hâşâ Allah’ı mı kandırıyoruz, yoksa kendimizi mi? Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı bağışlarım der ayetinde. Ama bizler Allah’ın affetmediği büyük günahları da, elçisinin affedeceğine inanarak, Resulün şefaati, ümmetinin büyük günahları için olacaktır demekten çekinmiyoruz. Bakın Allah Bakara 254. ayette ne diyor şefaat konusunda. “EY İMAN EDENLER! HİÇBİR ALIŞVERİŞİN, HİÇBİR DOSTLUĞUN VE HİÇBİR ŞEFAATİN OLMADIĞI KIYAMET GÜNÜ GELMEDEN ÖNCE, SİZE RIZIK OLARAK VERDİKLERİMİZDEN ALLAH YOLUNDA HARCAYIN”
Buna benzer onlarca ayet olduğu halde, hala Allah’tan başka Resuller, veliler din ulamaları şefaatçidir diyorsak, bizler küfre sapmışız, ayetlerin üstünü örtüyor, iman etmiyoruz demektir. Lütfen bu yanlışımızın artık farkına varalım ve veliler, şeyhler edinerek onlara kul olmayalım. Bizler yalnız Allah’ın kullarıyız unutmayalım. Çünkü kimden yardım istiyorsan, ONU RAB EDİNMİŞ OLURSUN, bunuda unutmayalım. Allah bir ayetinde, yine tüm Ehli kitaba hitaben bakın ne diyor. Bu ayetten aslında bugün bizlerin çok ders almamız gerekir. Acaba alıyor muyuz?
Maide 68: DE Kİ: “EY KİTAP EHLİ! SİZ TEVRAT’I, İNCİL’İ VE RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENİ HAKKIYLA UYGULAMADIKÇA, BİR ŞEY ÜZERİNDE DEĞİLSİNİZDİR.” RABBİNDEN SANA İNDİRİLEN, ONLARDAN ÇOĞUNUN İNKÂR VE AZGINLIĞINI ELBETTE ARTTIRACAKTIR. KÂFİRLER TOPLULUĞUNA ÜZÜLME! (Bayraktar Bayraklı)
Ayetin ilk bölümünde, Yahudi ve Hıristiyanlara hitap ediliyor ve deniyor ki, sizlere daha önce indirdiğim kitaplara tam uymadığınız sürece, hiçbir şey değilsiniz, yani gerçek iman etmiş kullarım olamazsınız diyor. Peki, onlar ne yapmışlardı da Allah bunu onlara söylüyor. Çünkü artık Kur’an indi, ona uymaları isteniyor. Ne yazık ki, Allah’ın indirdiği kitaplar terk edilmiş ve onun yerine, atalarından kendilerine intikal etmiş rivayet bilgilerle inançlarını yaşıyorlarmış, onun için Allah uyarıyor ve onlara değil, sizlere indirdiğim kitaplarla önce iman etmeniz gerekirdi ama siz batıla iman ettiniz, sizin konuşmaya hakkınız yok, önce size indirdiğime uyun ondan sonra kendinizi savunun diyor. Tabi bizleri de uyarıyor ve aynı yanlışı sizlerde yapmayın sakın diyor.
Ayetin devamında da, Allah Resulüne hitap ederek, sana indirdiğim Kur’an onların bir çoğunun küfre sapmasını, azgınlığa yönelmesini sağlayacaktır diye açıklama yapıyor. Peki, neden bunu söylüyor Allah? Çünkü Ehli kitap, eğer onlara daha önce göndermiş olduğum kitaplara uymuş, batılı din edinmemiş olsalardı, sana gönderdiğim Kur’an’a hemen inanırlardı diyor. ÇÜNKÜ ONLARA GÖNDERDİKLERİMİ, SANA GÖNDERDİM ONLARDAN ÇOK FARKLI DEĞİL DİYOR. Gönderdiğim kitaplarla hiçbir ilgileri kalmadığı içindir ki, Kur’an ayetleri, birçoğunun küfür ve azgınlığını artıracaktır yani sana inanmayacaklardır diye, açıkça bildiriyor. Eğer kitaplara bağlı kalmış olsaydı Ehli kitap, Tevrat’ta İsa Mesih’in geleceği müjdeleniyordu, kuşku duymadan inanmaları gerekiyordu. Yine İncil de Allah, Hz. İsa’yı tasdik edecek Ahmet, YANİ ÇOK ÖVÜLEN ANLAMINDA BİR ELÇİNİN GELECEĞİNİ de yazıyordu. Allah’ın kitaplarıyla iman edilmiş olsalardı, yeni gelen Resul ve kitaplar onlar tarafından çok kolay bir şekilde kabul edilecekti. Ne yazık ki cahiliye toplumunda olduğu gibi, günümüzde de Kur’an devre dışı kaldı ve beşerin kitapları, rivayetler din diye yaşanır oldu.
Bizlerde cahiliye toplumunun, yani Ehli kitabın taptığı yanlışların aynısını yapıyoruz. Ayetlerin üstünü örtüyor, adeta iman etmiyoruz, Allah’ın uyarılarını anlamak istemiyoruz. Günümüzde bizler, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz dediğimiz andan itibaren, Kur’an’ın yüzlerce ayetine iman etmiyor inkâr etmiş oluyoruz. Hatırlatırım Allah ne diyordu ayetinde bizlere. “RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENİ TAM UYGULAMADIKÇA, HİÇBİR ŞEY DEĞİLSİNİZ.”
İslam’ı yaşamak için, yalnız Kur’an yetmez diyenler, iman etmemiş sayılıyor Allah katında. Böylece iman kalplerine yerleşmemiş oluyor. Bunun birçok örneğini Kur’an veriyor. Ne yazık ki rivayetler, sanı bilgiler Kur’an’ı inancımızda devre dışı bırakmamızı sağlamış. Hatta Kur’an’ın önüne geçmiş, ama bunun farkında değiliz. Eğer Kur’an’da her bilginin olmadığına, açıklanmamış ve detaysız olduğuna, birde Kur’an’ı herkesin anlayamayacağına inanırsanız, sizin için birinci derecede müracaat edeceğiniz kitap Kur’an mı olur yoksa Kur’an’ı, İslam’ı anlattığını iddia ettiği kitaplar mı olur? Allah Kur’an’da mahşer gününden bir örnek veriyor ve Resulünü şahit olarak çağırdığında Allah’ın Resulü, “ÜMMETİM KUR’AN’I DEVRE DIŞI BIRAKTILAR” DİYECEĞİNİ, AÇIKÇA BİZLERE BİLDİRİYOR. Sizlere son olarak bir ayet hatırlatmak istiyorum. Ama bu ayet üzerinde çok ama çok fazla düşünmelisiniz. Eğer okuyup geçerseniz, ayetin asıl anlatmak istediğini asla anlayamazsınız.
Kasas 86: BU KİTABIN SANA İNDİRİLECEĞİNİ UMMUYORDUN. ANCAK RABBİNİN BİR MERHAMETİ GEREĞİ SANA İNDİRİLDİ. ARTIK ASLA İNKÂR EDENLERE DESTEK OLMA! (Bayraktar Bayraklı)
Allah elçisine, sen Kur’an’ın sana indirileceğini tahmin etmiyordun, ummuyordun diyor. Peki, neden söylüyor bu sözü sizce? Çünkü Hz. Muhammet ÜMMİYDİ. Yani hiçbir inancı yoktu. Hatta Allah Şura 52. ayetinde şöyle diyor elçisi hakkında, bizler konuyu daha iyi anlayabilmemiz için.” SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN.” Onun içindir ki, Allah’ın elçisi kendisine böyle bir görev verilip, Kur’an’ın indirileceğini hiç tahmin etmediği, ummadığı belirtiliyor. Batıl ve hurafeyle yaşanan Kitap Ehline tabi olmamıştı belki ama sürekli gerçeklerin doğruların arayışında olduğunu, yine Kur’an’dan öğreniyoruz. Demek ki Allah katında doğru olan, batılı hurafeyi din diye yaşamaktansa, doğruların gerçeklerin arayışında olmak, en doğrusuymuş Allah katında. Yahudi ve Hristiyanlarında, Allah’ın elçisine iman etmekte zorlanmasının ardındaki gerçekte buydu. ALLAH ELÇİ GÖNDERMİŞ OLSAYDI, ÜMMİ DEĞİL BİZ İNANANLARIN ARASINDAN GÖNDERİRDİ DİYORLARDI. Düşündürücü değil mi?
Buradan çıkaracağımız, kıssadan hisse ise çok önemli. Allah şunu söylüyor bizlere. Benim indirdiğim kitaba tam uymadığınız, hakka batıl karıştırdığınız sürece, bana iman etmemiş sayarım sizi diyor. Benim için, hakka batıl karıştırarak yaşayan bir kulum olmaktansa doğruların, gerçeklerin arayışında olan adaletli, yardım sever, güvenilir bir kulum olması çok daha önemlidir. Allah’ın Resulü belki, dini konularda hiçbir bilgisi yoktu ama yaşanan dinin Allah’ın dini olmadığını fark ederek, sürekli Allah’a niyaz ettiğini, dua ettiğini yani doğruların arayışı içinde olduğunu Kur’an’dan anlıyoruz.
Bu örneklerden, uyarılardan yola çıkarak bizlerde, yalnız arı duru Allah’ın dinini yaşamak istiyorsak batıldan, rivayetlerden, emin olmadığımız bilgilerden uzak durup, Allah’ın emrettiği gibi yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamız gerekir. Bu yolu izlediğinizde birileri sizinle, BUNLAR KUR’AN MÜSLÜMAN’I DİYOR DA, ALAY EDİYORLARSA, onlara tebessüm edin ve selam diyerek onlardan uzaklaşın. Çünkü Allah onlarca ayetinde, bizlerin yalnız Kur’an Müslüman’ı olmamızı emretmiştir. Bunu anlayabilen, fark edebilene ne mutlu.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
Yorumlar
Yorum Gönder