Ana içeriğe atla

BAKARA 105, MAİDE 68, KASAS 86. AYETLERDEN DERSLER ALALIM. YOKSA PİŞMAN OLURUZ.



Bu makalemde, sizlerin dikkatinizi çekmeye çalıştığım ve üzerinde düşünmenizi istediğim çok önemli ayetler var. Bu ayetler üzerinde eğer doğru düşünebilirsek, içinde yaşadığımız İslam ın, cahiliye dönemini hiç aratmadığını çok iyi fark edebiliriz. Bakın Allah ayetinde ne diyor.

Bakara 105: Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, RABBİNİZDEN SİZE BİR HAYIR İNDİRİLMESİNİ İSTEMEZLER. Ama Allah, rahmetini dilediğine özgüler. Allah, büyük lütfun sahibidir. (Yaşar Nuri meali)

Ayette bahsedilen kişiler, dikkat ettiyseniz Allah ı inkâr edenler değil. Bizzat kitap ehlinden bahsediyor.  YANİ KENDİLERİNİ DİNDAR KABUL EDEN İNSANLAR. Bunların arasında küfre sapanlar var diyor Allah. Peki, bu insanlar ne yapmışlarda, Allah bunların küfre saptığını, yani kâfir olduğunu söylüyor.  Eğer bunu anlamaya çalışmazsak, aynı hataları bizlerde yapmamız kaçınılmaz olur.  Küfre sapan ehli kitap, Allah dan kullarına bir hayır indirilmesini istemezler diyor. Bu sözlerle Allah neyi kastediyor olabilir?

İman ettiğini söyleyen Ehli kitap, nasıl bir yanlışın peşinden gidiyorlardı da, Allah bu sözü onlar için söylüyor.  Allah Kur’an da müşriklerden örnekler verirken, kendilerine Allah ın yanında, şefaatçiler, veliler edinerek, onlardan yardım istiyorlardı. Onun için, bu insanların başına gelen güzel şeylerin sebebi olarak, edindikleri şefaatçiler ve velilerden geldiğine inanırlardı ve öyle inanılmasını isterlerdi. Bu ayet bunu hatırlatıyor. Hâlbuki Allah bunun tam tersini söylüyor.

Peki, bizler günümüzde farklımı yaşıyoruz inancımızı? Bu ayet bizleri ilgilendirmiyor mu? Velisi olmayan cennete gidemez diyorsak, şefaati yani affedilmeyi, bağışlanmayı Peygamberimizden, edindiğimiz şeyhlerden, cemaat liderlerinden bekliyorsak, bizlerin onlardan ne farkımız var.  Günümüzde camilerde ŞEFAAT YA ALLAH dememiz gerekirken ne diyoruz? ŞEFAAT YA RESULALAH. Yani, şefaat ey Allah ın resulü. Hani her namazda okuduğumuz ayette, yalnız senden yardım dileriz diyorduk Allah a, ne oldu o ayetin hükmü? Hâşâ Allah ı mı kandırıyoruz, yoksa kendimizi mi? Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı bağışlarım der ayetinde. Ama bizler Allah ın affetmediği büyük günahları da, elçisinin affedeceğine inanarak, Peygamberimizin şefaati, ümmetinin büyük günahları için olacaktır demekten çekinmiyoruz. Bakın Allah Bakara 254. ayette ne diyor şefaat konusunda.

“Ey iman edenler! HİÇBİR ALIŞVERİŞİN, HİÇBİR DOSTLUĞUN VE HİÇBİR ŞEFAATİN OLMADIĞI kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın”

Buna benzer onlarca ayet olduğu halde, hala Allah dan başka peygamberler, veliler din ulamaları şefaatçidir diyorsak, bizler küfre sapmışız, ayetlerin üstünü örtüyor, iman etmiyoruz demektir. Lütfen bu yanlışımızın artık farkına varalım ve veliler, şeyhler edinerek onlara kul olmayalım. Bizler yalnız Allah ın kullarıyız unutmayalım. Allah bir ayetinde, yine tüm Ehli kitaba hitaben bakın ne diyor. Bu ayetten aslında bugün bizlerin çok ders almamız gerekir. Acaba alıyor muyuz?

Maide 68: De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENİ TAM UYGULAMADIKÇA HİÇBİR ŞEY DEĞİLSİNİZ." Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık. (Yaşar Nuri meali)

Ayetin ilk bölümü, Yahudi ve Hıristiyanlara hitap ediliyor ve deniyor ki, sizlere daha önce indirdiğim kitaplara tam uymadığınız sürece, hiçbir şey değilsiniz, yani gerçek iman etmiş kullarım olamazsınız diyor. Peki, onlar ne yapmışlardı da Allah bunu onlara söylüyor. Ne yazık ki, Allah ın indirdiği kitaplar terk edilmiş ve onun yerine, atalarından kendilerine intikal etmiş rivayet bilgilerle inançlarını yaşıyorlarmış, onun için Allah uyarıyor ve onlara değil, sizlere indirdiğim kitaplarla iman etmeniz gerekirdi diyor. Tabi bizleri de uyarıyor ve aynı yanlışı sizlerde yapmayın diyor.

Ayetin devamında da, Allah ın elçisine hitap ederek, sana indirdiğim Kur’an onların birçoğunun, küfre sapmasını, azgınlığa yönelmesini sağlayacaktır diye açıklama yapıyor. Peki, neden bunu söylüyor Allah? Çünkü Ehli kitap, eğer onlara daha önce göndermiş olduğum kitaplara uymuş, batılı din edinmemiş olsalardı, sana gönderdiğim Kur’an a hemen inanırlardı diyor. Gönderdiğim kitaplarla hiçbir ilgileri kalmadığı içindir ki, Kur’an ayetleri, birçoğunun küfür ve azgınlığını artıracaktır yani sana inanmayacaklardır diye, açıkça bildiriyor. Eğer kitaplara bağlı kalmış olsaydı Ehli kitap, Tevrat ta İsa Mesih in geleceği müjdeleniyordu, kuşku duymadan inanmaları gerekiyordu. Yine İncil de Allah, Hz. İsa yı tasdik edecek, Ahmet isminde, YANİ ÇOK ÖVÜLEN ANLAMINDA BİR ELÇİNİN GELECEĞİNİ de yazıyordu. Allah ın kitaplarıyla iman edilmiş olsaydı, yeni gelen elçi ve kitaplar çok kolay bir şekilde kabul edilecekti. Ne yazık ki cahiliye toplumunda olduğu gibi, Kur’an devre dışı kaldı ve beşerin kitapları, rivayetler din diye yaşanır oldu.

Bizlerde cahiliye toplumunun, yani Ehli kitabın taptığı yanlışların aynısını yapıyoruz. Bu ayetlerin üstünü örtüyor, adeta iman etmiyoruz, Allah ın uyarılarını anlamak istemiyoruz. Günümüzde bizler, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz dediğimiz andan itibaren, Kur’an ın yüzlerce ayetine iman etmiyor inkâr etmiş oluyoruz.  Hatırlatırım Allah ne diyordu ayetinde bizlere.

“RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENİ TAM UYGULAMADIKÇA, HİÇBİR ŞEY DEĞİLSİNİZ.”

İslam ı yaşamak için, yalnız Kur’an yetmez diyenler, iman etmemiş sayılıyor Allah katında. Böylece iman kalplerine yerleşmemiş oluyor. Bunun birçok örneğini Kur’an veriyor. Ne yazık ki rivayetler, Kur’an ı inancımızda devre dışı bırakmamızı sağlamış. Hatta Kur’an ın önüne geçmiş, ama bunun farkında değiliz. Eğer Kur’an da her bilginin olmadığına, açıklanmamış ve detaysız olduğuna, birde Kur’an ı herkesin anlayamayacağına inanırsanız, sizin için birinci derecede müracaat edeceğiniz kitap Kur’an mı olur yoksa Kur’an ı, İslam ı anlattığını iddia ettiği kitaplar mı olur? Allah Kur’an da mahşer gününden bir örnek veriyor ve Peygamberimizi şahit olarak çağırdığında Allah, Peygamberimiz ÜMMETİM KUR’AN I DEVRE DIŞI BIRAKTILAR DİYECEĞİNİ, AÇIKÇA BİZLERE BİLDİRİYOR. Sizlere son olarak bir ayet hatırlatmak istiyorum. Ama bu ayet üzerinde çok ama çok fazla düşünmelisiniz. Eğer okuyup geçerseniz, ayetin asıl anlatmak istediğini asla anlayamazsınız.

Kasas 86: SEN BU KİTAP'IN SANA, İNDİRİLECEĞİNİ UMMUYORDUN; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde, gerçeği örten nankörlere/inkârcılara sakın destekçi olma. ( Yaşar Nuri meali)

Allah elçisine, sen Kur’an ın sana indirileceğini tahmin etmiyordun, ummuyordun diyor. Peki, neden söylüyor bu sözü sizce? Çünkü Peygamberimiz ÜMMİYDİ. Yani hiçbir inancı yoktu. Hatta Allah Şura 52. ayetinde şöyle diyor elçisi hakkında, bizler konuyu daha iyi anlayabilmemiz için.” SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN.” Onun içindir ki, Allah ın elçisi kendisine böyle bir görev verilip, Kur’an ın indirileceğini hiç tahmin etmediği, ummadığı belirtiliyor. Yahudi ve Hristiyanlarında, Allah ın elçisine iman etmekte zorlanmasının ardındaki gerçekte buydu. ALLAH ELÇİ GÖNDERMİŞ OLSAYDI, ÜMMİ DEĞİL BİZ İNANANLARIN ARASINDAN GÖNDERİRDİ DİYORLARDI. Düşündürücü değil mi?

Buradan çıkaracağımız, kıssadan hisse ise çok önemli. Allah şunu söylüyor bizlere. Benim indirdiğim kitaba tam uymadığınız, hakka batıl karıştırdığınız sürece, bana iman etmemiş sayarım sizi diyor. Benim için, hakka batıl karıştırarak yaşayan bir kulum olmaktansa doğruların, gerçeklerin arayışında olan bir kulum olması çok daha önemlidir. Peygamberimiz belki, dini konularda hiçbir bilgisi yoktu ama yaşanan dinin Allah ın dini olmadığını fark ederek, sürekli Allah a niyaz ettiğini, dua ettiğini  yani doğruların arayışı içinde olduğunu Kur’an dan anlıyoruz.

Bu örneklerden, uyarılardan yola çıkarak bizlerde, yalnız arı duru Allah ın dinini yaşamak istiyorsak, batıldan, rivayetlerden, emin olmadığımız bilgilerden uzak durup, yalnız Kur’an ın ipine sarılmamız gerekir. Bu yolu izlediğinizde birileri sizinle, BUNLAR KUR’AN MÜSLÜMAN I DİYOR DA, ALAY EDİYORLARSA, onlara tebessüm edin ve selam diyerek onlardan uzaklaşın. Çünkü Allah onlarca ayetinde, bizlerin yalnız Kur’an Müslüman ı olmamızı emretmiştir. Bunu anlayabilen, fark edebilene ne mutlu.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .