Ana içeriğe atla

ZEKAT KONUSUNDA YAPTIĞIMIZ YANLIŞLAR.


Zekat konusunda yazıma başlamadan önce, bu konuyla ilgili Kur’an dan bazı bilgileri sizlerle paylaşmak ve daha sonra, zekat konusu günümüzde nasıl anlaşılıyor, o konuya değinmek istiyorum. Kur’an da zekât ve Allah a karşı kulluk görevimizi yapma emirleri birlikte verilir. Onun içindir ki, zekat bizlerin ARINMASI, günahlarımızdan kurtulmamız adına yapacağımız, en önemli görevimizdir. Kur’an dan örnek verelim.

Bakara 277: İman edip barışa/hayra yönelik değerler üreten, Salatı/namazı/duayı yerine getiren, ZEKAT VERENLER için Rableri katında kendilerine özgü ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için. Tasalanmayacaklardır onlar….

Nur 56: Öyleyse, [ey inananlar,] salâtta devamlı ve duyarlı olun; ARINMAK İÇİN VERİLMESİ GEREKENİ VERİN ve Rasûl’e itaat edin ki esirgenip korunasınız.

Meryem 31: Ve nerede bulunursam bulunayım beni kutlu ve erdemli kıldı; yaşadığım sürece bana salâtı, ARINMAK İÇİN ZEKATI/ VERMEYİ EMRETTİ.

Sanırım bu ayetlerden Allah ın, neyi kast ettiği çok açık anlaşılıyor. Kur’an da salât kelimesi üç anlamda geçer. Bizim namaz diye çevirdiğimiz kıyam, rükû, secde ettiğimiz namaz anlamında, Allah a dua etmek anlamında ve birde insanların birbirine destek olması anlamlarında geçer. Buradan yola çıkarak da, her salât kelimesi geçen yere namaz kelimesini koymak yerine, bu ve buna benzer ayetlerde, şöyle çevirsek ayeti daha doğru anlayacağımıza inanıyorum. Salâtta devamlı olun yani, Allah a karşı kulluk görevimizde, namazımızda, duamızda ve bir birinize destek olma konusunda devamlı olun, şeklinde anlamalıyız. Zekât kelimesini de diğer ayetlerde geçen ARINMAK, TEMİZLENMEK anlamları ile birlikte düşünerek, günahlarımızdan arınmak ve temizlenmek içinde, VERİLMESİ GEREKENİ VERİN şeklinde anlamalıyız. Şunu da hatırlatmak isterim. Allah yaptığımız bir yanlışın, hatanın sonucunda bizlerden, kurtulmalık yani bağışlanmak için, hayırlar yapmamızı, infakta bulunmamızı istiyor.

Peki, verilmesi gereken nelerdi? Arınmanın ne olduğunu, yollarını da Kur’an dan anlıyoruz ve Allah Bakara suresi 219. ayetinde bakın ne diyor. “YİNE SANA ALLAH YOLUNDA NE HARCAYACAKLARINI SORUYORLAR. DE Kİ: “İHTİYAÇTAN ARTA KALANI.” Allah ın rızasını kazanarak, günahlarımızı affettirerek arınmanın, temizlenmenin yollarını bizlere gösteren Rabbimiz, yine Bakara suresi 245. ayetinde de; “KİMDİR ALLAH’A GÜZEL BİR BORÇ VERECEK.” örnekleriyle, bizlerin ihtiyacı olana yardımda bulunmamızın, bizleri arındıracağı anlatılmakta ve verdiği o çok dikkat çekici örneğiyle, bizlerin yapacağı hayrın Allah a bir borç verme ile aynı olduğunu söylüyor. BU ÖRNEKTEN ALACAĞIMIZ, ÇOK ÖNEMLİ DERSLER VAR.  Tüm bu ayetleri, Kur’an da geçen zekât kelimesi ile birlikte anlamamız gerekir.

Bu bilgiler ışığında da, İNFAK etmek yani vermek ayetleri ile zekât kelimesini birleştirdiğimizde, günümüz de kabul ettiğimiz, ZEKÂT vermek anlamına dönüşmektedir. Yani zekât vermek bizlerin ARINMASI, TEMİZLENMESİDİR. Kurban kelimesi de direk hayvan kesmek anlamında değildir Kur’an da, YAKLAŞMAK YANİ ALLAH A YAKLAŞMALIK ANLAMINDADIR. Bununda Kur’an da örnekleri vardır. İnfak etmek yani, bizlerin günümüzde söylediği gibi zekât vermek hayırda bulunmak, Allah ın rızasını kazanmak için Kurban kesmek, etini dağıtmak, oruç tutmak, hatta peygamberimizin devrini düşünürsek, köle azat etmek diye sayabiliriz. Bu davranışların hepsi, bizleri Allah a yaklaştırma yollarından biridir.

BU BİLGİLERDEN SONRA, ŞUNU ÇOK AÇIK SÖYLEYEBİLİRİZ. ZEKAT VE BENZERİ SADAKA VERMEK BİZLERİN İMTİHANIDIR VE GÖNÜL RIZASI İLE VERİLİR. GELENEKSEL FIKIH İNANCININ ÖĞRETİSİNDE OLDUĞU GİBİ, HERHANGİ BİR ÖLÇÜSÜ YOKTUR. DAHA DOĞRUSU ALLAH ÖZELLİKLE BİR ÖLÇÜ KOYMAYARAK, BİZLERİ İMTİHAN ETMEKTEDİR. ONUN İÇİN ALLAH, YOKMU BANA BİR BORÇ VERECEK DİYEREK, BİZLERİN BU KONUDA BONKÖR, ELİ AÇIK OLMAMIZI TAVSİYE EDİYOR VE BİZLERİ SINIYOR.

Gelelim Allah ın Elçisinin dönemine. Allah ın Elçisi yaşadığı dönemde, aynı zamanda devletin başkanıydı. Yani toplumu yöneten bir liderdi. Elbette devleti yönetirken, o devrin şartlarında, çağın gerektirdiği ölçüde, kanunlar Koymuştur. Bunları Kur’an da aramamız ve günümüze bazı konuları, bire bir taşımamız, sanki dinin emriymiş gibi göstermemiz yanlış olur. Örnek vermemiz gerekirse.

6910 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalâtu vesselam göçeğen kuşu (surad), kurbağa, karınca ve hüdhüd kuşunu öldürmeyi yasakladı.” 6515 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın: “Üzerinden bir yıl geçmedikçe, bir malda zekat yoktur” dediğini işittim.”

Önce şunu söylemeliyim ki, vereceğim örneklerin hepsi rivayettir, doğruluğu konusunda kesin emin olamayız. Yukarıdaki iki rivayet hadis üzerinde düşünelim. İlk hadiste Allah ın Elçisinin bazı hayvan türlerinin avlanmasını, öldürülmesini yasakladığı söyleniyor. Dikkat ettiyseniz bu türlü ve buna benzer yasaklar hükümler, din ile bağlantılı değildir. Günümüz de de belirli zamanlarda gerektiğinde, bazı hayvanların avlanması yasaklanır, daha sonra serbest bırakılır. Bunun mutlaka bir nedeni vardır. Gelelim diğer rivayete. Hz. Aişe validemiz, PEYGAMBERİMİZİN ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMEDİKÇE BİR MALDAN ZEKÂT YOKTUR DEDİĞİNİ İŞİTTİĞİNİ SÖYLÜYOR. Peki, bu sözlerden sizler, Kur’an ın emrettiği zekâtımı anladınız, yoksa devlete verilecek vergiden mi bahsediliyor? Önce bir konuyu tekrar hatırlatmak isterim. Allah ın Elçisi halkın, devletin başkanıydı demiştim. Toplumu yönetebilmek için, halktan vergi toplanması gerekliydi. Hatta hatırlayınız savaşlarda toplanan ganimetten, halkı yönetmesi adına gereken pay ayrılırdı. Lütfen bunları, Allah ın Kur’andaki zekat emirleri ile karıştırmayalım. Sizlere bazı rivayet hadis örneklerinden bahsetmek istiyorum, konunun daha iyi anlaşılması için. Tekrar hatırlatmak istiyorum, verdiğim örnekler rivayettir, dinin emri değil, o günkü toplumların yaşam şartları ile ilgilidir. Doğru olup olmadığınıda bilemeyiz.

6519 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “MÜSLÜMANLARIN ZEKÂTLARI (SÜRÜLERİNİ SULADIKLARI) SU BAŞLARINDA ALINIR. (Zekât memurları oralara gider, halk, zekâtını vermek için, zekât memurlarının ayağına gelmez).”

6516 – Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “BEŞ DEVEDEN AŞAĞI MAL İÇİN ZEKÂT YOKTUR. Beş okiyyeden az (gümüş için de) zekât yoktur. Beş vask miktarından az olan (hurma, üzüm ve hububat) için de zekât yoktur.”

6521 – Amr İbnu Şu’ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, (yerden çıkan mahsullerden) şu beş şeyden zekât verilmesini teşri buyurdu: “BUĞDAY, ARPA, HURMA, ÜZÜM VE DARI.”

6514 – İbnu Ömer ve Hz. Aişe radıyallahu anhüma’nın anlattığına göre: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, HER YİRMİ DİNAR VE DAHA FAZLASI İÇİN YARIM DİNAR (ZEKÂT) ALIRDI, KIRK DİNAR İÇİN DE BİR DİNAR (ZEKÂT) ALIRDI.

İlk yazdığım rivayet hadiste ne anlatılıyor? Müslüman ın zekâtlarını toplamak için ayaklarına gider ve malının başında alırlarmış. Lütfen dikkat, bahsedilen hayvanların zekâtı tabiri kullanılıyor, ama bunu devletin memurları yapıyor ve yılda bir kez. Bahsedilen bu zekât fakire, olmayana verilen zekâtla, infakla hiçbir ilgisi yok. Kur’an ın tarif ettiği zekât, infak çok daha farklı ve gönüllü verilir, bununda sınırı yoktur. Ölçüsü ve kıstası, KAZANCININ İHTİYAÇTAN ARTA KALANINDAN, İSTEDİĞİN KİŞİYE VERMEKTİR. Hadis rivayetlerine dikkat ederseniz, zamanın bir gerekliliği olarak örneğin, beş deveden aşağı zekât yani vergi alınmayacağına, beş okiyyden az gümüş içinde zekât olmadığı hükmü verilmiş. Ama lütfen unutmayalım, bu kanunların dini emir olmadığını, bugün ülkemizde devletin çıkardığı kanunlarından, hiç farkı olmadığını bilmeliyiz.

Yine Allah ın Elçisi yerden çıkan mahsulden, Buğday, arpa, hurma, üzüm ve darı dan, zekat verilmesi emrini verdiğinden bahsediliyor. ZEKÂT DİYE BAHSEDİLENLERİN HEPSİ, DEVLETE VERİLEN VERGİDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL. Günümüzde bahsedilen, bu ürünlerden başka şeyler ekilmiyor mu? Elbette ekiliyor. Hatta topraktan çıkan, daha çok kıymetli neler neler var. En son örnek verdiğim rivayet hadis ise, aslında zekât diye bahsedilen ve Allah ın Elçisinin hükmettiği vergiden başka bir şey olmadığını çok açık gösteriyor. “HER YİRMİ DİNAR VE DAHA FAZLASI İÇİN YARIM DİNAR (ZEKÂT) ALIRDI, KIRK DİNAR İÇİN DE BİR DİNAR (ZEKÂT) ALIRDI.” Bunu alan devlet, yani Allah ın Elçisi, devletin idamesi için toplatıyor. Peygamberimiz bu hükmü verirken, toplumun ödeyebilecek şartlarına göre verdiği de açıktır. Bu konularda birçok örnekler var. Ama hiçbirisi dine ilave edilen ve bizleri bağlayıcı hükümler değil bunlar. Hepside Allah ın Elçisinin döneminde, devletin bekası için verilen kararlardır. Birçoğu aynı döneminde, şartlara göre değişikliğe uğramıştır zamanla.

Şimdi gelelim Allah ın bahsettiği zekâta, bir başka deyişle infak etmeye, yani yoksula, ihtiyacı olana yardım etmeye. Allah ın bahsettiği zekâtı hiç kimsenin toplamasına gerek yoktur. Hatta ona bir sınırda koyamaz, çünkü Allah böyle bir sınır asla koymamıştır. Elbette tek elden toplanıp dağıtılabilirde, bunda bir yasakta yoktur. Yalnız zekâtın ne kadar verileceği konusunda bir miktar belirlenmemiştir. ALLAH ÖZELLİKLE BUNU YAPMAYIP BİZLERE BIRAKARAK, BU YOLLA BİZLERİ İMTİHAN ETMEKTEDİR. HELE HELE ZEKÂTIN YILDA BİR KEZ VERİLMESİ EMRİ, ASLA KUR’AN IN EMRİ DEĞİLDİR. Allah yılda bir kez fakiri, yoksulu düşünmemizi sizce ister mi? Zekat yılın her gününde verilir. Toplumumun zekat konusunda, kafasının karışık olduğu çok önemli bir konu vardır. ZEKAT IN, SADAKANIN  YANİ ALLAH YOLUNDA YAPACAĞIMIZ İNFAKIN, KARDAN YANİ KAZANCIMIZDAN DEĞİL, MALDAN VERİLMESİ GEREKTİĞİ ANLATILIR VE ŞU AYET ÖRNEK VERİLİR. “MALLARINDA AÇIKTAN İSTEYEN VE AÇIKTAN İSTEYEMEYEN KİŞİLER İÇİN HAK VARDIR. Zariyat 19″ Bu ve benzeri ayetler örnek gösterilip, zekat kazançtan değil, maldan verilir diye anlatılır. Halbuki bu ayette malının zekatını verin anlamında değil, mallarınızda yoksulunda göz hakkı vardır, yani o mallarınızdan kazandıklarınızdan yoksulun hakkı vardır anlamında söyleniyor. Bu yanlış düşünce, sanki fakirin zenginin malında gözü var anlamına gelirki, buda çok büyük yanlış anlaşılmalara neden olur. ALLAH MALI MÜLKÜ OLANI UYARIYOR VE DİYOR Kİ, O MALLARINIZDAN KAZANDIKLARINIZDAN, FAKİRİNDE HAKKI VARDIR ONLARI UNUTMAYIN UYARISI YAPILIYOR. Bu ve benzeri ayeteleri, Bakara 219-245. ayetler ışığında anlamalıyız. Ayrıca bakın Bakara suresi 276. ayette Allah ne diyor. ” EY İMAN EDENLER! KAZANDIKLARINIZIN İYİLERİNDEN VE YERDEN SİZİN İÇİN ÇIKARDIKLARIMIZDAN ALLAH YOLUNDA HARCAYIN…” Bu ayettende anlıyoruz ki zekat, sadaka ve benzeri yardımlar yoksula kazançtan verilir.

Günümüzde zekat konusunu anlatanlar, oturduğun bir evin bile olsa onun zekatını vereceksin diyerek, toplumu tedirgin ediyorlar. Kıt kanat geçineceği bir de emekli maaşı var, birde evin zekatını vereceksin dendiğinde, Müslümanların içinde kuşku yaratıyorlar. Bir tarlan var ama bu sene ekmedin nadasa bıraktın verim almadın, kazancında olmadı. Bu durumda tarlanın zekatını vereceksin diyenleri duyarsınız. Zekat kazançtan verilir. Tarladan mahsul aldıktan sonra, yani kazancından zekat verilir. Halbuki evi bir insanın ihtiyacı gereği yapılmıştır ve O ev gelir getiren bir kaynak değildir. ZEKAT, GELİR GETİREN BİR MALDAN VERİLİR. GELİR GETİRMİYORSA, BU ZATEN SENİN İHTİYACINDIR. TEKRAR HATIRLAYALIM, ALLAH BAKARA 219. AYETİNDE, ZEKAT KONUSUNU ANLATIRKEN, NASIL AÇIKLAMA YAPMIŞTI. ”YİNE SANA ALLAH YOLUNDA NE HARCAYACAKLARINI SORUYORLAR. DE Kİ: “İHTİYAÇTAN ARTA KALANI.” Demek ki zekat, ihtiyaçtan fazla olanı verilecek. İhtiyaç kelimesi görecelidir ve her kişiye aileye görede değişir.

Allah zekat konusunu anlatırken yakınlarımıza, imkânı olmayana yardım edilmesini, başak örneğiyle bizlere anlatarak, kat kat fazlasıyla karşılık bulacağımızı anlatır bizlere. HİÇBİR ZAMAN ZEKÂTIN, YILDA BİR KEZ VERİLECEĞİNDEN BAHSETMEZ. KAZANCIMIZIN KIRKTA BİRİNİ VERİN DİYE, BİR SINIRDA KOYMAMIŞTIR. Allah ın böyle bir hükmü de zaten yoktur. Fakirin yılda bir hatırlanması, Rabbimizin adaletine de sığmaz. Çünkü Allah zekâtı, infak etmeyi, ihtiyacımızdan arta kalandan, her an dağıtmamızı emreder bizlerden. YILDA BİR KEZ VERİLEN, RİVAYET HADİSLERDE GEÇEN VE ADINA ZEKÂT DENİLEN, OLSA OLSA ANCAK, DEVLETE VERİLEN VERGİDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. Bakın Allah zekât, infak etme konusunda, Bakara 219. ayetinde nasıl bir açıklama yapıyor. Ayetin tam metnini, özellikle üç farklı mealden veriyorum ki, Allah ın zekât yani infak konusunda bizlere ne emrediyor, daha iyi anlaşılsın.

“[Allah yolunda] neyi harcayacaklarını sana sorarlar. De ki: “O’NUN İÇİN AYIRABİLECEĞİNİZ HER ŞEYİ.” Böylece Allah mesajlarını size açıklıyor ki tefekkür edebilesiniz.”

“Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar.”İHTİYAÇTAN FAZLASINI” de. Allah size ayetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.”

“Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: “HELAL KAZANCINIZIN SİZE VE BAKMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUKLARINIZA YETERLİ OLANINDAN ARTANINI VERİN.” Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.”

Ayetten de çok açık anlaşılacağı gibi, Allah infak yani olmayana zekât vermenin, miktarını bizlere bırakmış ve her zaman, imkânımızın nispetince bunu yapmamızı emretmiştir. Lütfen dikkat yılda bir, ya da kırkta bir gibi düşünceler, asla Kur’an ın önerileri değildir. Anladığımız kadarıyla o günkü toplumlar, devlete kazandıklarından verdikleri yılda bir vergiye de, zekât ismini vermişler. Yada günümüze böyle yansımış.

KONUYU ÖZETLEMEK GEREKİRSE, ZEKÂT VERİLECEK MALIN CİNSİ ÖNEMLİ DEĞİLDİR. ALLAH BÖYLE BİR LİSTE VERİP, ŞU YA DA BU MALIN ZEKÂTINI VERİN ŞEKLİNDE DEĞİL, TÜM HELAL KAZANCIMIZIN TOPLAMINDAN, İHTİYACIMIZDAN ARTA KALANINI, GEREKLİ İHTİYACI OLAN KİŞİLERE, GEREKLİ OLDUĞU ANDA VERMEMİZİ ÖNERMİŞTİR. Böylece malımızın, paramızın daha çok bereketleneceğini müjdelemiştir.

Tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum. Sizce Allah, bugün bizlere öğretildiği gibi, yılda bir kez, kazancımızdan zekât vermemizi bizlerden ister mi? Yılda bir fakiri, yoksulu doyurmayı, onların ihtiyacını karşılamamızı istediğini nasıl düşünür de, bu adaleti Rabbimize layık görürüz? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Dilerim cümlemiz, Allah ın bu uyarı ve ikazlarından dersler alan, zekat ve hayırlarda yarışan, Allah ın halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK


https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Yorumlar

  1. ZEKAT KONUSUNDA YAPTIĞIMIZ YANLIŞLAR.+ Bu durum, zekât için, müminlerin kendilerine ait bağımsız bir devlete sahip olmalarının şart olduğunu ve zekât görevi yapılmadan dinin yaşanamayacağını göstermektedir.
    Allah'ın emirlerinin içeriğindeki kastın, dışındaki işlemler abesle iştigal değilmi.?
    https://facebook.com/permalink.php?story_fbid=pfbid02TxnMwrHGchVw8H5Pe3b8YhHYmt9EmzNh7BaWZpA8bhPLp9cLbeACWtibdw6E6mbDl&id=100013242319421

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HACER ÜL ESVED TAŞI VE GERÇEKLER.

Bugünkü yazımın konusu, Kâbe yi tavaf ederken elle selamlanan ve kutsallığına inanılan, Hacer’ül Esved taşı hakkında olacaktır. Gelin önce geleneksel İslam’ın, bu konuda kabul ettiği rivayetlere ve inançlarına bakalım kısaca. Bakalım da batıla inandığımızda, bizleri nasıl aklın mantığın ötesinde akıl almaz şeylere nasıl inandırıldığımızı da farkında olalım. Konuyla ilgili erişebildiğim tüm rivayetleri yazıyorum. Ders alabilene ne mutlu. Allah onun için, emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye boşuna uyarmıyor. “RİVAYETE GÖRE, HZ. İBRAHİM, KÂBE’NİN İNŞASINI BİTİRDİKTEN SONRA, OĞLU İSMAİL İLE TAVAFA BAŞLANGIÇ SIRASINI BİLDİRMEK İÇİN: “İSMAİL, BANA BİR TAŞ GETİR DE TAVAFIN NEREDEN BAŞLAYACAĞINI İŞARET EDEYİM” DEDİ. HZ. İSMAİL DE CEBEL-İ KUBEYS’TEN BİR TAŞ ALIP BABASINA VERDİ. O DA TAVAFIN BAŞLAYACAĞI BUGÜNKÜ KÂBE’NİN KÖŞESİNE TAŞI KOYDU.” “RİVAYETE GÖRE İBRAHİM PEYGAMBERİMİZ, BU TAŞI KÂBE NİN KÖŞESİNE YERLEŞTİRMİŞTİR. EBU DAVUD’UN RİVAYET ETTİĞİ BİR HADİSE GÖRE,

İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR?

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ayetlerini eğer, Allah’ın örnek verdiği diğer ayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışmaz da geleneğin, rivayetlerin ve Mezheplerin dayattığı beşeri fıkıh inancının etkisiyle anlamaya çalışırsak, Allah’ın istediğini değil, kendi nefislerimizde yarattığımız dini yaşamış oluruz. Bugünkü makalemin konusu  İSLAM DİNİNDE, HAREMLİK SELAMLIK VAR MIDIR  ve bir kadın evli olmadığı bir erkeklerle beraber aynı ortamda oturamaz mı, bu konuda sizleri Kur’an’ı rehber alarak, düşünmeye davet etmek istiyorum.  Günümüz Mezheplerin, beşeri FIKIH inancının öğretisine baktığımızda, bir kadın evli olmadığı başka bir erkekle aynı ortamda oturamaz, ya da toplu halde bulunamaz şeklinde anlatılır. Bunun detayına girmek istemiyorum, çünkü bizler için beşeri fikirler değil, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an önemlidir. Bu konudaki Kur’an ayetlerine bakmadan önce, genel anlamda düşünelim.  Bir kadının yalnız başına dışarı çıkamayacağına dair, bir hüküm v

BATIL VE RİVAYETLERDEN UZAK, KUR’AN’IN EMRETTİĞİ SALATIN, ÖZÜNÜ ANLAYABİLMEK….

  Salat/Namaz konusu İslam toplumunda, en çok konuşulan ama çok fazla fikirlerin, düşünce ve inancın ortaya atıldığı bir konudur. Bildiğiniz gibi günümüzde bizlerin namaz dediğimiz konu, aslında bu isimle Kur’an’da geçmez.  SALAT  diye geçer ama bu kelimenin öyle farklı anlamları da vardır ki, bu gerçek ne yazık ki İslam toplumunda hiç konuşulmaz, hatta her ayette geçen  SALAT  kelimesine, namaz adını verip gerçek anlamından saptırılarak yanlış anlaşılmıştır. Bu konu İslam toplumu tarafından çok fazla tahrif edilmiş ve farklı anlamlara çekilerek topluma anlatılmıştır. Onun için makalem biraz uzun oldu. Sabırla lütfen okuyunuz. Kur’an’da geçen  SALAT  kelimesine direk namaz anlamını verirsek, namazın detaylarını ve bu konudaki emirleri Kur’an’ın başında değil, daha sonra ki ayetlerde indirildiğini görürüz. Kur’an’ın indiriliş, nüzul sırası konusunu da araştırdığınızda net ve güvenilir bir bilgiye ulaşamazsınız. Çünkü farklı sure sıralamaları görürsünüz.  BAKIN SURE DİYORUM, AYET DEĞİL .